Bu yazı televizyonlarınızı akıllı ve elinizdeki diğer elektronik cihazlarla uyumlu / anlaşabilir hale getirme arayışımdaki tecrübelerimi içeriyor. Biraz uzun gelebilir ama tahmin edemeyeceğiniz kadar daha çok zamanda edinilmiş birikimlerdir. Aşağıdaki bölüm neden böyle bir arayışa girdiğimi aktaran bir özet. Okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz.
[box type=”tick”]Yazının Özeti: Benim gibi harici (ya da bilgisayarınızda) depoladığınız medyaya TV’den keyifle erişmek gibi bir derdiniz varsa hemen bir Raspberry Pi alın, Xbian yükleyin ve keyfini sürün! İnternetten tüketeceğiniz ve yüklediklerinizle zenginleştireceğiniz, gelişime en açık platformlardan birini kurmuş olacaksanız. Üstelik mevcut -neredeyse kusursuz- ama kesinlikle en ekonomik çözüm olduğu da kesin.[/box]
[toggle title_open=”Meraklısı için: Neden böyle bir şeye ihtiyaç duydum?” title_closed=”Meraklısı için: Neden böyle bir şeye ihtiyaç duydum?” hide=”yes” border=”yes” style=”default” excerpt_length=”0″ read_more_text=”Read More” read_less_text=”Read Less” include_excerpt_html=”no”]
Neredeyse hiçbiri vaat ettiklerini sunmasa da satın aldığımız ürün ve hizmetlerle hayatımızı güzelleştireceğimize inanmaya pek meyilliz. Çünkü kolayımıza geliyor. Zaten satın aldıklarımızı kullanım amaçları için değil; fayda sağlayabilme ihtimali için alıyoruz.
Hiç gitmeyeceğiniz spor kulübü üyeliği gibi.
Her akşam yarım saat yürüyüş yapmak yerine bir spor merkezi üyeliği satın almak daha kolay geliyor. Esas meselenin spora yazılmak değil gitmek olduğunu görmezden geliyoruz. İkincisi parayla satılmıyor. O yüzden daha etkili ve faydalı. Para harcadığımız şeylerin vicdani sorumluluk yaratmasını bekliyoruz ama o da kısa zamanda buhar olup gidiyor. Hep daha önemli bir şeyler çıkıyor, değil mi? Ama spor üyeliğiniz var mı; var! Üstelik bu Pazartesi mutlaka düzenli gitmeye başlayacaksınız (başlayamadı).
Bu ruh halinin zirvesi teknoloji. Kitap okuma hevesiyle alınan e-kitap okuyucular bir yerde tozlanıyor. Tabletler, oyun konsolları cabası. Varlıkları garip bir huzur veriyor ama çoğuyla aslında neredeyse hiçbir şey yapmıyoruz. Üstelik yenileri çıkınca dertler yeniden başlıyor.
Neredeyse hiç televizyon seyretmiyorum. Youtube ve Vimeo’dan zaman kalmıyor. TV’de kaçırdığım şeyler olursa onları da bu sitelerden takip ediyorum. Bir de torrentten çektiklerim var. Tükettiğim şeyler kabaca şöyle:
- Youtube aboneliklerimin yüklediği günlük videolar (özellikle Free Documentary, Squirrel Monkey ve PressTV).
- TED‘de denk geldiğim ve / veya favorilerime eklediğim sunumlar.
- Vimeo’da abone olduğum kanalların yeni yayınları ve denk geldiğim ekip tavsiyeleri.
- Tivibu‘dan bazı haber kanalları.
- Torrent arşivimde biriken film ve belgeseller.
- VPN üstünden seyrettiğim Netflix belgesel ve dizileri.
İzleme konusunda tercihim stream. Yani bir şeyi indirmeyi sevmiyorum / tercih etmiyorum. Çoğu izlediğimi bir daha izlemiyorum. Çekince gereksiz yer kaplıyor. Üstelik zamanında çok çektiğim indirme hastalığı bir noktadan itibaren izleme yerine çekme hırsına kaptırıyor insanı. Asla izlenmeyecek dizi, film; dinlenmeyecek şarkılardan gigabayt dağları…
Mecburen indirdiğim (veya benim için çok özelse arşiv adına sakladığım) şeyler daha önce değindiğim GoFlex sistemimde.
Bu içeriği 27 inç bilgisayar ekranımda, tabletimde ya da telefonumda izliyorum. Ama temel hedefim salondaki televizyon ekranında izleyebilmek. Çünkü bilgisayarda bir şey izlerken Evernote’a not alayım, bahsi geçen o konuyu Google’da araştırayım derken ana olaydan kopuyorum (sonra o notlar ayrı bir araştırma çilesine dönüşüyor).
Bu arayışta 4 ürünü deneme fırsatım oldu.
- GK802 Android TV stick.
- Apple TV.
- Google ChromeCast.
- Raspberry Pi.
Bu yazı bunların kurulumu ve kullanımına dair mümkün olduğunca basit ve anlaşılabilir izlenimlerimi içerecek.[/toggle]
GK802 Android Stick
DX turlarımda sıkça karşıma çıkan Android TV çubukları en başta en ideal seçenek gibi görünüyordu. Epey araştırdıktan sonra Mayıs 2013’te tercihimi GK802 kodlu üründen yana kullandım (120 dolar). Bu cihaz normalde 21 dolara satılan RC11 kodlu hem klavye hem de fare özelliğine sahip bluetooth kumandasıyla beraber geliyor.
[box type=”info”]Teknik Özellikleri
- Android 4.x işletim sistemi.
- 1.2GHz hızında 4 çekirdekli Freescale i.MX6 Cortex-A9 işlemci.
- 4 çekirdekli Vivante GC2000 grafik işlemci.
- 1GB DDR3 bellek.
- 8GB kapasite (ek bellek kartıyla 32GB’a kadar çıkıyor).
- Wifi / Bluetooth.
- Ses desteği: MP3, WM, WMA, WAV, OGG, AAC, MPEG Audio, PCM LPCM, M4A, AC3, DTS.
- Video desteği: 3D-Dual Full HD (1920 x 1080p), MPEG-1, MPEG-2, MPEG-4, WMV, RealVideo, ASP, DivX3, DivX4, DivX5, Xvid, H.264, H.263, VC-1, RV30/40.
- Video çözücüleri: Mpeg1/2/4, H.264, VC-1, Divx, Xvid, RM8/9/10, VP6.
- Video altyazı desteği (SRT, SUB, vs).
- 1080p Full HD (3D) çıkış.
[/box]
Bir parmak boyutunda bir cihazda bunlara sahip olmak harika. Televizyonda Android kullanmak da. Yüz binlerce oyun ve uygulama desteği cabası. Paketinden adaptör, HDMI kablosu da çıktığı için tam bir tak çalıştır canavarıydı.
Fakat cihaz paketinden çıktığı haliyle Android’in en güncel sürümüne sahip değildi. Böyle şeyler benim gibilere batar, uyku uyutmaz! Versiyonu güncellemeye kafaya koydum. Fakat bir türlü başaramadım.
Forumlara daldığımda bunun genel bir sıkıntı yarattığını gördüm. İlk önce özel bir işlemle yeni bir firmware yüklemek; bunun için de aşağıdaki videonun ilk 40 saniyesinde göreceğiniz GICIK bir işlem yapmanız gerekiyordu (burada detaylarına girmeyeceğim ama özetle reset bölümüne ince bir cismi HAFİFÇE bastırmak ve o sırada güç kablosunu takıp başlatmak şeklinde özetleyebililriz).
Gel gelelim ben bu HAFİFÇE ayrıntısını kaçırdım. İçeriden ‘çıt’ diye bir ses geldi. Hiçbir cihazın içinden gelen çıt sesi hayra alamet değildir. Korktuğum başıma geldi: reset düğmesini kırmıştım! Yine forumlara koştuğumda bunu yapanın bir tek ben olmadığımı, birçok başka kişinin de aynı hataya -ve çaresizliğe- düştüğünü öğrendim.
Cihazın içini açtığımda bu tamiratın benim lehimleme becerimi fazlasıyla aştığını gördüm. Neredeyse mikroskobik bir parçaydı. Sinirden köpürmüşken başka bir forumda çaresini buldum. Biri cihazın güncellenmiş Android sürümlü imajını paylaşmıştı. Hemen çekip yükledim (biraz uğraştırıyor) ve Android’i de en son sürüme getirdim. Artık internetten kendini güncelleyebilir hale gelmişti.
Peki ama ne değişti? HİÇBİR ŞEY! TV aksesuarına yönelik hiçbir gerekliliği olmayan bir işlem için neredeyse 1 tam günümü harcamış ama amacıma ulaşmıştım. Tekno-mazoşizm böyle bir şey işte. Allah kimseye vermesin. (eğer daha da macera ararsanız bu alete Ubuntu Linux da kurabilirsiniz. Canavar gibi de çalışıyor hani!)
Bu seferki sorun HD videolardı. Evdeki kablosuz ağ HD kalitesindeki videoları GK802’ye sağlıklı aktaramıyordu. Kablolu bağlantıyı denemek istedim. Ancak bu cihazın ağ kablosu girişi yoktu. Bunu aşmak için USB üstünden bağlanan bir ağ adaptörü almaya karar verdim. Fakat cihazın tek bir USB portu vardı ve onu da uzaktan kumanda cihazının bluetooth adaptörü kullanıyordu.
Bunun üstüne bir USB hub ve USB ağ adaptörü satın aldım. Ortaya saatli bomba gibi bir şey çıkmıştı (fotoğrafta en altta GK802, üstünde 4 portlu USB hub ve beyaz ağ adaptörü görünüyor).
Detaylarına gelirsek;
[box type=”info”]Artıları
- Güçlü bir platform.
- XBMC, Netflix ve Hulu gibi uygulamaları da yükleyince gayet iyi bir medya çalar haline geliyor.
- Farklı sistemleri yükleyip deneyebilme imkanı var.
- Geniş uygulama desteği (Google Play Store).
Eksileri
- Fazla ısınıyor (bu kendisini etkilemiyor ama sizi biraz endişelendiriyor)
- Kablolu ağ desteği yok. Kablosuz HD aktarımı sorun çıkarabiliyor.
- Android sistemi dokunmatik ekranlı bir cihazda parmakla kullanmak için geliştirilmiş ve uzaktan kumandayla kontrolü zor.
- Pek de ucuz sayılmaz.
[/box]
Sonuç tatmin ediciydi ama benim senaryomda tam içime sinmemişti. Vitesi değiştirip diğer seçeneğe geçtim.
Apple TV
GK802′ye yüklediğim uygulamalar yardımıyla Airplay desteği sağlamış ama istediğim verimi alamamıştım. Olayı ‘mal sahibinden’ gözlemlemek için bir Apple TV almak farz olmuştu (Ben ABD’den 100 dolara aldırdım. Türkiye mağazasında da var: 280 lira).
Apple TV özünde iTunes hesabınızla entegre çalışan ve Apple dünyasından satın aldığınız ve Apple ekosistemine entegre ettiğiniz video, şarkı ve fotoğraflarınızı televizyonunuzdan seyretmenizi sağlayan son derece şık bir çözüm.
Fakat o bir Apple ürünü.
Yani kendi logosunu taşımayan hiçbir cihazı tanımak, ilgilenmek, muhatap olmak istemiyor. Hatta benim Maverick çalışan iMac’i bile kaale almıyor. 2011′den önce alınan bilgisayarlarla çalışmazmış beyefendi (bunu aşma adına denediğim AirParrot, Beamer ve AirServer gibi uygulamalar da tökezledi). Yani 3 terabaytlık harici diskim Apple TV çözümünde oyun dışı kalmıştı. Gözüm bir umutla Netflix ikonu aradı ama o da yoktu. Bir Netflix hesabım olmasına rağmen cihazı Türkiye’den kullandığım ve Türkiye iTunes hesabı kullandığım için göstermiyordu. Anlaşılan bir ABD iTunes hesabı açmam gerekiyordu (ve hayatta uğraşmak istemediğim bir şeydi).
Dahası XBMC yüklemek için jailbreak yapmak gerekiyordu ama bu son seri Apple TV’leri hack etmeyi henüz kimse başaramamıştı.
Sonuçta anca Youtube izleyebildiğim şık bir cihazla kalakaldım.
[box type=”info”]Artıları
- “Varlığım Apple’a armağan olsun” diyenler için kesinlikle en kusursuz, sorunsuz, pratik çözüm.
- Herhangi bir kurulum gerektirmiyor.
- iOS ve (uygulamalarla desteklediğiniz) Android cihazlardan da içerik yansıtabilme imkanı (AirPlay).
Eksileri
- Apple ekosistemi dışında pek bir işe yaramaması.
[/box]
Özetle yine olmamıştı. Seçeneklere devam etme kararı verdim.
Google ChromeCast
Duyrulduğu gün burada da bahsettiğim ChromeCast, HDMI üstünden televizyona bağlanan Google imzalı mucizevi bir medya yansıtıcı. Üstelik 35 dolarlık fiyatıyla oldukça da cazip.
http://www.youtube.com/watch?v=WmpOis2UEJg
Apple’ın Airplay’i varsa Google’ın da ChromeCast’i var. Çok merak etmeme rağmen (yeni bir zaman kaybı yaratmamak için) kasten almadım. Neyse ki arkadaşlarım benim kadar dirençli değil. 2 hafta önceki ABD ziyaretinde bir tane Chromecast alan Sedat hevesini almış olacak ki bana verdi (normalde misafirin ev sahibine hediye vermesi beklenirdi, değil mi?).
Kendi vaadinde gayet pratik ve sorunsuz bir çözüm olmasına rağmen ChromeCast benim beklentimi ne yazık ki karşılamadı. Çünkü tarayıcımda açtığım sayfayı / videoyu ekrana yansıtmaktan ötesini alamıyordum (gerçi iddiası zaten ondan ibaret. Fazlasını beklemek anlamsız).
[box type=”info”]Artıları
- Ucuz.
- Herhangi bir kurulum gerektirmiyor.
- Tarayıcıdan da olsa bilgisayardan herhangi bir televizyon ekranına içerik aktarmak için en kolay, pratik çözüm.
Eksileri
- Google Chrome ekranı dışında kalan içeriğiniz için yardımcı olamıyor.
[/box]
Raspberry Pi (ve Xbian)
Adını daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama Raspberry Pi söylentisi çıktığından beriilgiyle takip ettiğim ve tek başına nice blog yazısı hak eden mucizevi bir cihaz. Özünde avcunuzun yarısı kadar, tek bir devreden oluşan eksiksiz bir bilgisayar.
Fotoğrafta gördüğünüz şekilde satılıyor. Sağ üst köşesinden (cep telefonlarından aşina olduğunuz) mikro USB uçlu bir adaptör, sol orta kısımdaki çıkındıya denk gelen USB portundan (isterseniz) klavye, hemen üstünde yer alan porttan da ağ kablosu, üst kısmına ekran bağlantısı için HDMI kablosu alt tarafına da (uyumlu) SD kart taktığınızda sistem tamamlanıyor.
[box type=”info”]Teknik Özellikleri
- 700 MHz ARM işlemci.
- 250MHz Broadcom VideoCore IV grafik işlemci.
- 512MB bellek.
- HDMI çıkış.
- Full HD desteği.
- 45 gram.
[/box]
Uykuya zor zaman bulduğum için başıma iş almamak adına hep uzak durduğum Raspberry Pi, bu medya aktarıcı arayışımda yine karşıma çıktı. Direnmeyi bırakıp siparişi verdim (79 lira). Bu fiyata (eğer elinizde yoksa) USB uçlu klavye, ağ kablosu, HDMI kablosu, mikro USB uçlu şarj adaptörü ve SD bellek kartını da eklemelisiniz. Bende neyse ki hepsi vardı. Hatta ilginç bir ayrıntı olarak yukarıda bahsettiğim RC11 kodlu klavyeli kumanda da hiçbir ayara gerek bıraktırmadan tanındı. Güç kablosunu kullanmadığım bir Blackberry adaptörüyle hallettim. HDMI kablosunu Apple TV’den, bellek kartınıysa -ayıptır söylemesi- yine Sedat’tan aldım 🙂
Yukarıda da değindiğim gibi Raspberry Pi başlı başına bir bilgisayar. Onunla teknik olarak her şeyi yapabilirsiniz. Benim niyetim sadece medya arayüzü olarak kullanmaktı. Ne mutlu ki esas hedefim olan XBMC uygulamasının RaspBMC adlı bu cihaza özel bir sürümü vardı. Tam yükleyecekken daha önce duymadığım ve yazdığına göre çok daha iyi performansa sahip Xbian adlı başka bir dağıtımından haberdar oldum.
Bellek kartını bilgisayara taktım, Xbian sitesinden uygulamasını indirdim. Tek bir tıklamanın ardından her şey otomatik olarak ilerledi ve yükleme tamamlandı. Raspberry’yi televizyona bağladıktan birkaç saniye sonra XBMC karşımdaydı!

(2001 yılında çıktığı hafta aldığım 1. nesil Xbox konsolunu kırar kırmaz ilk yaptığım şey XBMC yüklemek olmuştu. Açık kaynaklı ve ücretsiz bu uygulamanın adı o zamanlar Xbox Media Center’dı. Xbox dışındaki platformlara da uyarlanınca (biraz da marka telif hakkı ortaya çıkınca) ismi XBMC oldu. Microsoft ise bu uygulamadan öğrendiklerini sonraki kendi Xbox sürümlerine ekledi. XBMC takımı da hiç durmadı. Aksine hep güncellendi, geliştirildi. Bilgisayarınıza da yükleyip deneyebilirsiniz. Çok farklı ve yüksek performanslı bir platform olduğunu göreceksiniz.)
Xbian, Raspberry Pi üstünde kusursuz çalışıyor. Üstelik Apple TV’den ayırt edemeyeceğiniz kadar iyi AirPlay desteği var! Bu işin bu kadar ucuza, bu kadar kusursuz olacağını cidden düşünmezdim. Dahası; 4 çekirdekli, 1.2GHz hızındaki Android stick ile kıyaslandığında hissedilir bir fark da içermiyordu (sonuçta yaptığımız XBMC adlı bir uygulama çalıştırmaktan ibaret. Yoksa elbette karşılaştırılacak, denk şeylerden söz etmiyoruz).
[box type=”tick”]SONUÇ: Benim gibi harici disklerde (ya da bilgisayarınızda) depoladığınız medyayı TV’den tüketmek istiyorsanız Raspberry Pi ve Xbian gelişime en açık ve konforlu platformlardan biri.
EKLEME: Yazıdan sonra OpenELEC adlı bir başka XBMC dağıtımına denk geldim. Mimarisi yüzünden performans konusunda çok daha iyi sonuç veriyor. Yüklemesi nispeten biraz daha zahmetli.
Özetle son tavsiyemi Xbian değil, OpenELEC’ten yana yapıyorum.[/box]
Galiba artık çekmeceden Arduino‘yu çıkarıp kurcalama vakti de geldi.
Şimdi izninizle bir şeyler seyretmeye gidiyorum. Bunu kesinlikle hak ettim!
Görüşlerinizi paylaşın: