[box type=”info”]Her Pazar saat 10:00’da yayımlanan özetler haberdar olmanızda fayda olan gelişmeleri 5 ana başlık altında sıralar. Diğer kategorilerin bağlantılarını yazının sonunda bulabilirsiniz.[/box]
[nextpage title=”Genel Gündem” ]
Başlığa yazarken fark ettim ki bu özet macerasında 6 ayı devirmişiz! Benim için kesinlikle gurur verici. Her gün ulaştığı trafiğe bakınca hiç ummadığım kadar fazla kişinin de ilgisini çektiğini, fayda yarattığını görerek daha da keyifleniyorum.
Biraz filmlerdeki gibi olacak ama siz bu satırları okurken ben bir uçakta İngiltere’ye doğru yol alıyor olacağım. Dolayısıyla yorumlarınızın onaylanması ve cevaplanmasında bazı gecikmeler yaşanabilir; şimdiden özür.
Genel Gündem
- Bu hafta Türkiye’de Twitter, Facebook ve Youtube erişime engellendi (bir ara Google bile radara girdi). Twitter’daki protestolar konuyu dünya gündemine taşıdı. Gerekçe olarak Çağlayan Adliyesi’nde rehin alınan ve ardından gerçekleştirilen polis baskınında aldığı 10 kurşun yarasıyla hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın görüntülerinin paylaşılması gösterildi. Twitter konudan haberdar olmasının ardından (Facebook ve Youtube gibi) hükümetin görmemizi istemediği görüntüleri engelleyince erişim yasağı kalktı. Olay yerli ve yabancı basınında kendine geniş yer buldu (neye erişip erişmeyeceğinize kendiniz karar vermek istiyorsanız VPN ile ilgili yazıma göz atmanızda fayda var).
- Vatandaşlarına internette nefes aldırmamaya yönelik çabalarıyla dünyaya nam salan Çin ise yepyeni ve çok daha güçlü bir silahla ülkenin tüm elektronik trafiğini kontrol etmeyi başardığını iddia ediyor. ‘The Great Cannon’ adlı bu yeni araç içeriği denetleyip sansürlemekle kalmıyor; içine zararlı kod ekleyerek dilediği (yani çökertmek istediği) bir siteye de DDOS saldırısı olarak yönlendirebiliyor.
- Batman’ın Merkez Köyü’ne bağlı Aydınkonak Ortaokulu’nda görev yapan Bilişim Teknolojileri ve Yazılım öğretmeni Çağlar Gülcek her şeyi devletten beklememek gerek demiş ve internetin gücüne inanarak IndieGoGo’da bir fon kampanyası oluşturmuş. Toplamda 2500 dolara ihtiyaçları var. Küçücük bir desteğin bile işe yarayacağından bahsetmeye gerek yok sanırım.
- Birleşik Krallık’ın (İngiltere mi deseydik yoksa?) derdiyse internetteki pornografik içerikler. Daha doğrusu 18 yaşından küçüklerin bu içeriğe erişmesinin engellenmesi. Fakat bunun nasıl yapılacağına kimse karar verebilmiş değil. İngilizler ipi gevşetirlerse devletin internet polisliğine soyunacağından endişe ediyorlar. Bence bu endişelerinde sonuna kadar haklılar.
- Önce ismini paylaşalım, sonra tahminleri alalım: Maha bint Mohammed bin Ahmad al-Sudairi. Evet, bu bir Arap ismi. Bir ipucu daha: o bir Prenses. Geri kalan kısmı kesinlikle tahmin edemeyeceğiniz ayrıntılar içeriyor. Hanımefendi 3 yıl önceki Paris ziyaretinde [highlight]20 milyon dolarlık alışveriş[/highlight] yapmış fakat [highlight]verdiği çekler karşılıksız çıkmıştı[/highlight]. Bütün bunlar yetmez gibi bu haftaki Paris ziyaretinde beraberindeki [highlight]60 kişilik yardımcı heyetiyle[/highlight] kaldığı Shangri-La Oteli’nden hesabı ödemeden kaçmaya çalışırken yakalandı. 7 milyon dolarlık otel faturası küçük çaplı bir diplomatik krize yol açarken Prenses komşu ülke Katar’ın sahip olduğu Royal Monceau adlı otele taşındı. Daha da garip detayları haberden takip edebilirsiniz. Ben ise şunu sormak isterim: BU NASIL BİR HAYAT?
- Fransa bu hafta daha da ilginç bir olayla sarsıldı. IŞİD’e bağlı hackerlar ülkenin devlet televizyonuna yönelik yürüttüğü ‘siber’ saldırıyla yayını durdurdu, kanalın sosyal medya hesaplarından propaganda mesajları yayınladı. Kesinti neredeyse gün boyu sürdü. Konuyla ilgili devlet kademesinde soruşturma başlatıldı. Değişik zamanlardayız.
- ABD’de NSA’in Amerikalılar dahil bütün dünyayı akıl almaz yöntemler kullanarak yasadışı olarak dinlediğini ortaya çıkarınca vatana ihanetten dolayı yargılanan (şu an Rusya’da siyasi sığınmacı olarak yaşayan) Edward Snowden cidden garip bir şekilde yeniden gündeme geldi. Bir heykel sanatçısı Snowden’in dev bir büstünü yaparak New York’taki bir parkta yer alan Savaş Anıtı’na yerleştirdi. Polis failleri araştırıyor.
- Masa oyunlarının tarihi milattan önce 5.000 yılına dayanıyor desem, inanır mıydınız?
[/nextpage]
[nextpage title=”Bilim / Teknoloji” ]
Bilim / Teknoloji / Yazılım / Donanım
- Kategoriye çok, çok ama ÇOK önemli, ilginç ve biraz da ürpertici bir haberle başlayalım. Önce karakterleri tanıyalım. İlk ‘kahramanımız’ omuriliğinde kalıcı hasar yaratan Werdnig-Hoffmann hastalığına yakalanan Bilgisayar Bilimci Valery Spiridonov. Diğeri haftalık özetleri takip edenlerin hatırlayacağı İtalyan Nörolog Sergio Canavero. Canavero önceden paylaştığım TEDx sunumunda kafa naklinin mümkün olduğundan bahsediyordu (bu sunumundan sonra kafasını kadın bedenine nakletmek isteyen birçok transeksüel kendisiyle temasa geçmiş). Bu konudaki ilk gönüllü 30 yaşındaki Spiridonov oldu. Nörolog Sergio Canavero bir yardımcı bulabilmesi durumunda 2 yıl hazırlık sonrasında 36 saatlik bir ameliyatla Valery Spiridonov’un kafasını sağlam bir bedene nakledebileceğini iddia ediyor (Bir küçük bilgi: kafa nakli daha önce sadece bir kere 1970 yılında Robert White tarafından bir maymun ile denendi. Ne yazık ki omurilik sinirlerini bağlamayı başaramadıkları için hayvan 3 saat içinde hayatını kaybetti).
- Uluslararası Uzay İstasyonu‘ndan dünyaya bakınca insanın nefesinin kesilmemesi mümkün değil. Oradan bakınca evrenin içinde bizim de kafaya taktığımız konuların da ne kadar önemsiz olduğu daha iyi anlaşılıyordur eminim (tam ekran izleyin derim).
- Gözü göklere çevirmişken değinelim: NASA 20 yıl içinde uzayda canlılarla karşılaşacağımızı telaffuz etmeye başladı. Hayırdır inşallah?
- Lafı geçmişken; LEGO’dan yapılmış bir uzay istasyonuna ne dersiniz?
https://www.youtube.com/watch?v=N9orA4JDfQ4
- Peki LEGO PC‘ye ne buyrulur?
- Michigan Üniversitesi Mühendislik Fakültesi tarafından üretilen dünyanın en küçük bilgisayarı bu hafta görücüye çıktı. Bir pirinç tanesinden de küçük yapısı sayesinde vücut içine yerleştirilmesi de mümkün olacak. Birçok sensörle bezeli ve enerjisini ışıktan alan M^3 adı verilen cihazın dijital destekli sağlıkta kanser teşhisi ve takibinden tansiyon ölçümüne kadar yepyeni bir dönemi başlatacağı iddia ediliyor. Bir sonraki hedef aynı kapasiteyi mikroskobik boyuta indirerek hücre içini takip edebilmek.
- Kelimenin tam anlamıyla bir teknolojik devrimle devam edelim. Stanford Üniversitesi’nde Profesör Hongjie Dai liderliğindeki araştırma grubu alüminyum-ion tabanlı bir pil geliştirdi. Esnek bir forma sahip. Dolayısıyla istenen her şekle giriyor. Bileşenleri yaygın bulunan maddelerden oluşuyor ve son derece düşük maliyetli. Ama esas özelliği sadece [highlight]1 dakikada şarj olabilmesi[/highlight]! Mucidinin videonun sonunda değindiği gibi kesinlikle ‘geleceği parlak’!
- İsrail Tel Aviv Üniversitesi tarafından geliştirilen hiperspektral görüntüleme özelliğine sahip Unispectral kodlu kamera ekranınızda gördüğünüz objelerin nelerden oluştuğunu anında gösterebiliyor. Düşük ışık kaynaklı ortamda yüksek kaliteli görüntü ve çok daha yüksek çözünürlüklü kayıtlar da cabası.
- Görüntüleme alanında bir diğer yenilikçi icat da ABD’deki Caltech’ten geldi. Bulunan yeni çip sayesinde cep telefonu kameralarıyla dahi 3 boyutlu görüntüleme yapabiliyorsunuz (çok bağlantılı değil ama 3 boyutlu derinklik adına Intel de bu hafta bir yenilik duyurdu).
- Görüntüleme konusundaki devrimsel bir diğer gelişme Avustralyalı UNSW Üniversitesi‘nden geldi. İnsan vücudunun içinde Google Maps benzeri dolanabilmeyi sağlayan bu yapıdan hastalıkların seyrinden yaşlanmayı geciktirmeye kadar geniş bir alan faydalanacak.
- MIT, Pennsylvania Üniversitesi and Carnegie Mellon Üniversitesi işbirliğiyle uzun süredir devam eden bir proje geçtiğimiz sene duyurduğu kanser hücrelerine yönelik tespit ve takip sisteminde 20 kat daha hızlı sonuç aldığını açıkladı. Keşif kanserli hücrelerin normal kan hücrelerinden farklı hızdaki hareketini ses dalgalarıyla tanımlamayı temel alıyor. Bu sayede kanda dolaşan her tümör sağlıklı hücrelere zarar vermeden tespit edilip ayıklanabiliyor. Konuyu çok güzel özetleyen bir videosu var. Göz atmanızı tavsiye ederim.
- Nikon’un 1 J5 kodlu yeni kamerası 1960’ların kasasında 4K çözünürlüklü bir teknolojiyi sığdırıyor. 20,8 MP çözünürlüklü cihaz saniyede 20 kare fotoğraf çekebiliyor. Tercih edeceğiniz lense göre 500 – 1.000 dolar arasında fiyata sahip olan cihazın tasarım ayrıntılarına hayran kaldım. Alttaki fotoğrafa bakınca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız eminim.
- Bizler fotoğraf çekiyoruz da hayvanlar boş mu duruyor? HAYIR! Ünlü mama üreticisi Whiskas’ın Avustralya birimi kedilere özel geliştirdiği Catstacam adlı kolyeyi tanıttı. Evet; fotoğraf çekiyor ve paylaşıyor. Kedilerin Instagram’ına hoşgeldiniz.
- Polonyalı Moratex firması bizi kurşunlara karşı koruyan yeni bir zırh üretti. İlginç tarafı tamamen sıvı temelli olması.
- Geçen sene Tactus tarafından Phorm markasıyla tanıtılan 3 boyutlu ekran yüzeylerinde ayrı bir girişim çok daha etkileyici bir üç boyutlu arayüz sunuyor. Böyle bir yapıda bir RTS, simülasyon ya da MMORPG oynamak isterdim.
- Microsoft’un Surface kodlu bilgisayar platformu senelerce emek, yüzlerce çalışan ve 1 milyar dolar para yedi. Cümleyi ‘ama başardı’ diyerek bitirmek mümkündü ama ne yazık ki olmadı. Detayları ekibin lideri Panos Panay’dan dinleyelim.
- Surface demişken, neredeyse aynı mantığı Android işletim sistemi kullanarak hem yazılım hem de donanımda özelleştirerek ortaya çıkartan Çin merkezli Remix adlı yeni bir konsept Kickstarter’da kefeni yırttı. Konsepti beğendim ama donanım yerine sadece yazılım olarak tercih ederdim.
- Bir mobil ödeme sistemi de Microsoft’tan geliyor. Aşağıdaki Çince video olayı özetliyor.
- Microsoft demişken; bu hafta 40’ını doldurdu. Teknoloji alanında 40 sene ayakta kalmak bile başlı başına marifet değil de nedir? (Bill Gates’in Microsoft çalışanlarına yazdığı 40. yıl mektubu da bence tarihi bir belge).
- LG’nin bu hafta basın odasında yayımladığı (ancak hemen kaldırılan) bültende Apple’ın yeni iMac serisi için üreteceği ekran teknolojisiyle ilgili bilgiler yer aldı. Bu umulmadık sızıntı sayesinde anlaşıldı ki yeni iMac’ler 8K çözünürlüğe sahip olacak.
- Apple Watch’ın Apple kelimesinin saat markası olarak tescil edildiği İsviçre’de satışı yasaklandı. İlginç (ve ülke adına sevindirici) tarafı 30 sene önce alınan patentin bu 5 Aralık’ta doluyor olması.
- Ayrıca aklınızda bulunlsun: Apple çalışanları bu saate yüzde 50 indirimli sahip olabilecek ve firma ürettirdiği ilk seri saatlerin tamamını ön siparişle sattı (bir görseydiniz önce en azından?).
- Interstellar filmini izleyen herkesin hemen hatırlayacağı yapay zeka robotu TARS’tan çok etkilenen bir hayran oturmuş birebir (‘organik’ versiyonunu) üretmiş. Biraz ürpertici. Arka tarafını görmediğiniz sürece elbette 🙂
- Alman robotik şirketi Festo doğanın en çalışkan, azimli, yorulmak bilmez ve takım çalışmasına yatkın canlılarından karıncaları biyonik olarak üretti. Biyonik karıncalar organik (gerçek) karıncalar gibi tanımlanan görevleri tek başlarına ya da takım olarak yapay zeka kullanarak gerçekleştirebiliyor. Enerjisi azaldığında antenlerini elektrik dağıtan kabloya dayayarak şarj ediyor. Küçücük bir formun içine tıkılmış nefes kesici bir teknoloji. Videoyu izlerken heyecanlanmalı mıyım yoksa korkmalı mı bilemedim.
- The New York Times’ta yayımlanan insansız (pilotsuz) uçakların üstüne fikir yürüten bir makaleye göre sadece geçen sene ticari havayolları 8,5 milyon uçuş gerçekleştirmiş ve 838,4 milyon yolcu taşımış. Yazıda yer alan bilgilere göre (tahmin edeceğiniz gibi) bugünkü uçaklar zaten neredeyse tamamen otomasyonla uçuyor. Örneğin bir Boeing 777 pilotu normal bir uçuşta sadece 7 dakika kontrolü elinde tutuyor. Geri kalan süreç tamamen bilgisayarlar, GPS navigasyonu ve önceden belirlenmiş senaryolar (aletli uçuş) ile geçiyor. ABD Hava Kuvvetleri drone’lar, NASA ise uzay araçları sayesinde insansız uçuşlar konusunda epey tecrübe sahibi. Bunun ticari uçuşlara yansımasına kesin gözüyle bakılıyor (pilotlar sendikası ikna edilebilirse elbette). Drone ile ilaç ulaştırabiliyorsak insan da taşıyabiliriz pekala, değil mi?
https://www.youtube.com/watch?v=nl9DviYWRs8
- Drone konusuyla ilgili başka bir gelişmeyle devam edelim. Birkaç hafta değindiğim dünyayı turlayan güneş enerjili Solar Impulse 2 uçağını hatırlarsınız. Ömür törpüsü yavaşlıkta fakat kaplumbağayla tavşan hikayesindeki sebatla ilerlemeye devam ediyor. Quarkson adlı benzer bir girişim ise Solar Impulse’ın güneş enerjisinden beslenen yapısını insansız hava aracına uyarlıyor. Bu araçların hedefi GPS uyduları gibi dünyanın yörüngesinde inmeden sürekli dolanarak aşağıya internet erişimi dağıtacak. Böylece dünyanın internetten mahrum kalan bölümünü de kapsama alanına alacak.
- Elektronik kitap okuyucular arasındaki yeni fakat ses getiren oyunculardan Kobo’nun bu hafta tanıtılan Glo HD kodlu yeni modeliyle en yüksek çözünürlüğü en düşük fiyata sunuyor.
- Pi Hunt (benim gibi) Raspberry Pi tutkunları için yapılabilecek projeleri listeliyor.
- Delikli tüfek icat olunca mertlik bozulmuştu, Meld Knob + Clip ile de aşçılıkta delikanlılık kalmadı gibi. Birbiriyle bağlı iki parçaya ait cihazın biri tencerenizin sıcaklığını ölçüyor, diğeri ocağın ateş şiddetini ayarlıyor. Böylece en optimum ısıda yemek pişirmenizi, pişince kapanmasını (böylece yanma, az / çok pişme ihtimalinin de ortadan kalkmasını) sağlıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=K9MBGCGTLCY
- Ses tutkunları için DAC terimi tanıdıktır. Dijital sesi analoga çeviren (dolayısıyla spektrumunu genişleterek daha kaliteli hala getiren) adaptörler türüne göre binlerce dolara kadar çıkabiliyor. ZuperDAC adlı yeni minik bir USB aparatı bunu çok daha ulaşılabilir bedellere çekmiş. Detayları kampanya sayfasında.
- mAh terimi size tanıdık geldi mi bilmiyorum. Fakat herhangi bir pilin üstündeki mikroskobik yazıları okursanız mutlaka izine rastlayacaksınız. Miliamper olarak okunan bu değer kabaca pilin gücünü temsil ediyor. Aynı kabalıkta anlatmaya devam edersek rakam ne kadar yüksek olursa cihazınızın şarj süresi de o kadar uzuyor. Mophie markasının iPad ve iPhone için ürettiği özel kılıfları içindeki entegre piliyle 3.300 mAh güç üreterek şarj ömrünü ikiye katlıyor. Paraya kıyarsanız 128GB ek bellek kapasitesi ve 6.000 mAh güçte pilli versiyonu da var. Kendi özel mobil uygulamasıyla şarj ve bellek durumunu görselleştirmeyi ihmal etmiyor. Fakat böyle bir şey için 400 dolar vermek akıl karı mı bilinmez (dostum Apple; telefon incelteceğine pili kalınlaştır da insanları şu çileden kurtar!).
- Popcorn Time şansını iOS tarafında deniyor ve işler iyiye gidiyor gibi (Şahsen kullandığım Android versiyonu da kusursuz çalışıyor).
- Facebook Messenger da artık web tabanlı.
[/nextpage]
[nextpage title=”İnternet / Girişimler” ]
İnternet / Girişimler
- Ayda 10 dolara sınırsız e-kitap okutanlar arasına Oyster da katıldı. Ne yazık ki şu an sadece ABD’ye hizmet veriyor (blogumu oralardan okuyanlara selamlar!).
- Youtube reklam içermeyen ve aylık abonelik ücretiyle çalışan bir versiyon üstünde çalışıyor. Rotasını düşününce bu girişim Hulu ve Netflix için hayli ürkütücü bir adım olmalı.
- İnternetin en büyük (ücretli) video stream merkezine dönüşen Netflix -başta ben olmak üzere- birçok kişiyi ürküten kullanıcı sözleşmesi güncellemesiyle VPN kullanarak kendini ABD’den bağlanıyor gibi gösteren çakalların günlerinin sayılı olduğunu açıkladı (kahrolsun internet çağında varlığını sürdüren coğrafi içerik sınırlamaları!). İlla korsan izleyelim, değil mi? Yapmadığımız şey değil; yine yaparız. Biz değil, siz kaybedeceksiniz.
- Bitcoin Vakfı‘nın taze Yönetim Kurulu Üyesi Olivier Janssens bu hafta blogunda paylaştığı bir yazıyla vakfın paraları tükettiğini duyurdu ve büyük bir tartışmanın fitilini ateşledi (Bitcoin Vakfı’nın sanal para birimi Bitcoin ile doğrudan bir ilişkisi bulunmuyor).
- Güzel bir zihin esnetme yazısı: Facebook Federasyonu.
- Stillio: takip etmek istediğiniz sitelerin düzenli olarak ekran görüntülerini alıp arşivleyen site. İlginç bir fikir.
- Binlerce yazılımcı 24 Nisan’da satışa sunulacak Apple Watch için uygulamalarını yetiştirmeye çalışıyor. Bu konuda Apple’ın resmi kütüphanesi en popüler kaynaklardan biri. Bu hafta bir kaynak da Instagram’dan geldi. Popüler fotoğraf temelli sosyal ağ kendi Watch uygulaması için kullandığı kaynakları GitHub’da paylaştı (sızan haberlere göre Apple Watch için geliştirilen uygulama sayısı şimdiden 1.000 adedi geride bıraktı).
- Hashboard: etiketlere göre Instagram fotoğraf kolajları / albümü oluşturan hizmet.
- Instagram bu hafta fotoğraflarınızı düzenleme için iki yeni araç daha tanıttı Color ve Fade. İlginç bir detay olarak bu sefer öncelik Android kullanıcılarına verildi.
- Twitter sonunda paylaştığımız tweet’lere karakterden yemeden yorum yapabilme imkanı sunmaya başladı.
https://twitter.com/twitter/status/585225218093932544
- Web sitenize, girişiminize ne kadar emek verdiğinizi sizden başkası bilemez. Az ya da çok eminim hepsi kendi adınıza çok önemlidir. Bu verileri herhangi bir aksaklık, kaza ya da hack vakasına karşı korumak için çok az kişinin yedekleme yaptığı bilinen bir gerçek. Yedekleme yapanların da çoğu bunu yine aynı sunucu üstünde gerçekleştiriyor (pamuk ipliği). YesterSite adlı girişim web sitenizi bulutta (ayrı bir sunucuda) yedekliyor.
- Büyük veri çağının yeni mesleklerinden biri de veri görselleştirme. Bu konuda hizmet veren irili-ufaklı girişimlere bir tane daha eklendi: Dataseed.
- Twitter sayesinde etiketler (hashtag) yeni bir iletişim tarzı yarattı. Fikirlerin kümelenmesinin yapıtaşına dönüşen bu özellik Taghane adlı yerli bir girişime de ilham kaynağı olmuş. Sözlük ile sosyal medya arası bir kıvam. Bilginiz olsun.
- E-eğitim dediğimizde aklımıza daha çok öğrenciler ve öğretmenler geliyor ama eğitimin bir diğer önemli bileşeni olan veliler genellikle unutuluyor. Türkçe destekli Classloom sitesi bu yapıda veliler ve öğretmenler arasında bir ağ kurarak hem iletişimi hem de takibi kolaylıştırıyor.
- Müzik dinleme meselesine enteresan bir yaklaşıma göz atalım.
- Gündemi takip etme adına mobil tabanlı bir yerli girişim (daha): Scorp. Şimdilik sadece iOS kullanıcıları için.
- Andaç Baran Cezayirlioğlu’nun kaleminden Türkiye’nin sosyal medya tarihi. Güzel bir derleme olmuş.
- (Front-end developerlara özel: hastası oldum)
[/nextpage]
[nextpage title=”Tasarım / İnovasyon” ]
Tasarım / İnovasyon
- Bozuk parayla çalışan kahve otomatlarını biliyorduk. Drexel Üniversitesi öğrencileri otomatlardan Macbook ve iPad de alabiliyorlar.
- İngiliz Tasarımcı Jonny Barry tarafından Nike ayakkabılar üstünde tematik geliştirmeler yapılarak ortaya çıkan Freaker Sneaks markasının modellerine bakmanızı istiyorum. Türetim çağının en güzel örneklerinden biri oldu gözümde.
- İsviçreli tasarım evi Ill Design’ın The Living Cube adlı projesi giderek daha küçük alanlarda yaşamak zorunda kaldığımız yeni dünya düzeninde tek bir alanda birçok bileşeni kapsamayı başarıyor. Yatak, gardrop, kütüphanel, TV standı ve dahası.
- Mihail Klenov ve Martin Angelov adlı iki tasarımcının imzasını taşıyan Halfbike II, sadece 8,2 kg ağırlık ve ilginç formuyla ulaşım konusuna farklı bir yaklaşım sunuyor. Erken davranan 599 yerine 349 dolara bir tanesine sahip olabiliyor.
- İki teker konusunu açmışken bu yılın tasarım ödülünü alan Loopwheels ile sizi tanıştırmak istiyorum. Basit, akıllıca ve işlevsel bir fikir. MUHTEŞEM bir fikir (bu mükemmel fikir şimdi kendini tekerlekli sandalyelerde deniyor). İnsanlık var oldukça gelişme durmayacak. Bu beni çok heyecanlandırıyor!
- 3 boyutlu yazıcılarla tasarlanıp üretilen çok şey gördüm. Ama hala şaşıracak bir şeyler kalmış meğer. Denizin altını keşfe meraklı olanların gayet aşina olduğu bir canlının yeni evine bakalım. Transhümanizm derken transanimalizm kapımıza gelmiş!
- Hamak dediğimiz şeyin keyfini yaşayanın unutması mümkün değil. Peki genellikle tek başımıza aldığımız bu zevki üçlemek nasıl olurdu? Buyrun Tentsile imzalı hamakta threesome kafasına: Trillium.
- NFC içeren kredi kartları da işimizi pekala görüyordu ama mobil ödeme konusundaki seçeneklerimiz neredeyse her gün yeni bir alternatifle büyüyor. Avustralyalı Frank Green bu tip (mikro) ödemelerin en çok gerçekleştiği kahve dükkanları için ilginç bir fikir geliştirmiş. SmartCup isimli bardağın kendisi temassız ödemeyi destekliyor. Bardağınıza krediyi cep telefonu uygulamasından yüklüyorsunuz. Bardağı kasaya dokundurduğunuzda ödeme de gerçekleşiyor. Yaygınlaşacak bir şey olmasa bile fikir olarak kesinlikle ilginç.
- Ofis duvarlarımızı asla beyaza boyamamamız gerekiyormuş. Detaylara odaklanmak için kırmızı, yaratıcılık için mavi, ilham için yeşil kullanmamız; konferans salonları için sarıdan, morali yüksek tutmak için griden uzak durmamız gerekiyormuş (ofis tasarımı demişken en güldüğüm Zaytung haberini de anmadan geçmeyeyim).
[/nextpage]
[nextpage title=”Sinema / TV / Kültür / Sanat” ]
Sinema / TV / Kültür / Sanat
- Sevdiğiniz şarkıcı / gruplardan yola çıkarak yeni keşifler yapmanızı sağlayan hoş (fakat biraz da tanıdık) bir arayüze sahip hizmet: Music Roamer.
- Transformers filmini merkezine alan Premake adlı bir ‘masaüstü belgeseli’ (tamamen bilgisayar ekranı / masaüstünde geçen) keşfettim. Fan-labor denen hayran katkısının filmlerde ne ilginç etkileri olduğunu işleyen bol ödüllü bir çalışma.
- Sanat ve yemek bir araya gelebilir mi? Sanat eseri gibi tabaklar kadar da basit yaklaşımlarla değil ama. Milano’da açılan bir sergide 1851’den bu yana yemeğin kültür ve sanatla kesiştiği alanlara odaklanılıyor.
- Game of Thrones öncesi bir ısındırma turu da Susam Sokağı’ndan geliyor.
- Star Wars’un etinden, sütünden, yününden, tüyünden, kılından, tükürüğünden, dışkısından, fışkısından faydalanmalara doyamayan stüdyosu “ne yapsak da satılacak yeni bir şeyler bulsak” diye düşündü ve bu hafta duyuruyu yaptı: Star Wars serisi ilk defa dijital versiyonlarıyla 10 Nisan itibariyle ‘dijital raflarda’. Paraları hazırlayın.
- Pop Art Peygamberi Andy Warhol 1947’den 1987’ye kadar toplam 57 albümün kapağını tasarlamıştı. Artık 264 sayfalık bir dev kitapta hepsini incelemek, öyküsünü öğrenmek mümkün (44 dolar).
- İşlemediği konu, kaşımadığı mesele, çiğnemediği kural kalmayan Hollywood’un yeni umudu sanal gerçeklik. Bu teknolojinin 2020’de (yani 5 sene sonra) [highlight]150 milyar dolarlık[/highlight] yeni bir pazar yaratacağı iddia ediliyor.
- Web tarayıcısı olarak Google Chrome kullanıyorsanız Tabstract adlı ücretsiz eklenti açtığınız her boş sekmenin (tab) bir sanat eseriyle sizi karşılamasını sağlıyor. Çok hoşuma gitti.
- Zamanın ne kadar hızlı aktığını anlamanın yollarından biri de kaybettiğimiz popüler kişilerin ölüm yıldönümleri oluyor. İngiliz Şarkıcı Amy Winehouse öleli 4 yıl oluyor örneğin; tahmin eder miydiniz? Çok genç yaşta son bulmuş bu hızlı, bulanık ve örselenmiş hayatın detaylarını üstünde uzun zamandır çalışılan Asif Kapadia imzalı bir belgeselden öğrenebileceğiz.
- Haftayı Amy’nin en sevdiğim performanslarından biriyle bitiriyorum. SXSW’te olup şunu canlı izleyebilmiş olmak vardı. Ama olmadı. Bugün mümkün olan şeylerin farkına varalım, kıymetini bilelim (ayrıca bu izleyeceğiniz video nasıl bir ortamdır? Texas Kamyoncular Federasyonu Olağan Genel Kurulu gibi bir heyet mübarek! Neyse ki 1 kadın var numune kabilinden. Gün yüzü görmedi şu kız yaşamı boyunca).
Önümüzdeki haftanız geçen haftadan daha sağlıklı, mutlu ve bereketli olsun.
[box type=”info”]Bu derleme hoşunuza gittiyse hemen altta yer alan sosyal medya düğmeleri aracılığıyla ilgilenebilecek diğer arkadaşlarınızı haberdar edebilirsiniz. Yeni yazılardan öncelikli haberdar olmak için aşağıdaki forma e-posta adresinizi girmeniz yeterli.
Fikir ve katkılarınızı yorumlarınızla iletebilirsiniz. Benim için son derece yol gösterici ve fikir verici olduğunu belirtmek isterim.[/box]
[/nextpage]
Görüşlerinizi paylaşın: