Fransa’nın başkenti Paris dünyanın en çok turist çeken şehri. (Sadece 2014 yılında 22,4 milyon gezgin ağırlamış. Karşılaştırma açısından; aynı sene Türkiye ülke toplamında 36 milyon 800 bin turist çekmiş).
Merkezi açısından düşünürsek yürüyerek bile gezebilecek kadar küçük bir şehir olmasına rağmen Paris her ziyaretinizde size bambaşka keşifler sunacak kadar bereketli. Müzeleri, katedralleri, kafeleri, mağazaları, birbirinden seçkin -ve uygun fiyatlı- restoran ve otelleriyle ziyaretçilerinin bekleyeceği her şeye fazlasıyla sahip.
İşim gereği Paris’e defalarca gittim. Bulduğum her boşlukta -sıkışık zamanlarda da olsa- Eiffel Kulesi, Louvre, Orsay ve diğer birkaç popüler müzeyi Champs-Élysées (ya da ‘Türkçesiyle’ Şanzelize), Notre Dame gibi klasik rotalarının neredeyse tamamını ziyaret etme fırsatı buldum. Ama bu yaz bambaşka bir senaryo vardı: çocuklarla Paris (aynı zamanda Ali ve Zeynep’in ilk yurtdışı seyahati).
Çocukla yurtdışına seyahatte ilk adım pasaport. Eski düzenlemede 15 yaşına kadar çocuklar anne ya da babalarının pasaportuna kaydedilebiliyor, dolayısıyla ayrı bir pasaport almaya gerek kalmıyordu (ama o durumda esas pasaport sahibi olmadan çocuklar giriş-çıkış yapamıyordu). Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nin yeni düzenlemesi gereği yaşından bağımsız her birey pasaport sahibi olmak zorunda. Hatta 7 yaşından büyükler parmakizi de veriyor. Özetle çocuklarınızın pasaportu yoksa, paraları hazır edip başvurun. Biz bu konuyu daha önce halletmiştik, vize almak yeterli oldu (vizeyle ilgili anlatacak çok özel bir şey yok. Detaylar ve çilesi malum).
Ön hazırlıklar
Çocuklu Paris seyahati bolca açık hava yürüyüşü anlamına geleceği için mevsim önemli. Kışın 2-3 derecelerde gezinen kesici bir soğuk, yazınsa öldürücü derece sıcak olabilen bir şehirden söz ediyoruz. Okulların (yaz) tatil dönemini de hesaba katarsak sanıyorum Haziran-Temmuz arası nispeten makul bir dönem sayılabilir. Biz Haziran ortasında gittik. Döndüğümüzden sonraki hafta sıcaktan ölümler başlayınca belediye meydanlara klimalı çadırlar yerleştirdi. Yani bu iş biraz da kader-kısmet. Ayrıca yazın Paris’in daha kalabalık -ve dolayısıyla pahalı- olduğunu da hatırlatayım.
Çocuk ile yetişkin arasındaki ‘yaş farkının’ kelime anlamını anne-babalar iyi bilir. 30 ile 40 yaş arası bir yetişkini aynı kefeye koyabilirsiniz ama 4 ile 8 yaş arasındaki çocuklar apayrı iki insandır. Bizim gibi ikiz ebeveynlerinin avunacak bir şeyleri her zaman var. 7 yaşına giren Ali ve Zeynep yemek, tuvalet gibi ihtiyaçlarını kendi giderebildiği için taşıyacaklarımız nispeten azaldı. Turistik tecrübeniz yanınızda taşıdığınız eşyayla ters orantılı. Uzmanlaştıkça hafifliyorsunuz. Denklemi bozan çocuklar yoksa elbet.
Daha küçük çocuk sahiplerine bir tavsiye: -inanması güç gelse de- Paris’te de süpermarketler var. Çocuk bezi, mama gibi şeyleri yanınıza yük etmeyin, oradan alırsınız (sadece yol boyunca ihtiyaç duyacağınız kadarını getirmenizi tavsiye ederim). Aynı şey kıyafetler için de geçerli. Paris çocuklar için de bir alışveriş cenneti sonuçta!
Ön hazırlık için faydalı birkaç bilgi: Her ihtimale karşı pasaport ve kredi kartı fotokopilerinizi, banka iletişim bilgilerini, (ihtiyacınız olduğunda asla yüzünüze bakmayacak olsa da) Türkiye Konsolosluğu bilgilerini bir kenara koyun. Operatörünüzün yurtdışı tarife ve paketlerini inceleyin, aklınıza yatana başvurun, Google Maps ve kullanıyorsanız mobil navigasyon uygulamanızı güncelleyin, Metro ve RER tren hatlarının haritasının çıkışını alın, bir örneğini de telefonunuza yükleyin. Kalacağınız otelin bilgilerini teyit ederek çıktısını alın (Paris’te otel yerine airbnb de makul olabilir). Paris by Train ve ParisInfo sitelerini önceden bir kurcalayın, bir de şu yazıma göz gezdirmiş olun. Bunlar hiç ummadığınız anlarda hayatınızı kurtaracak, üşenmeyin.
Küçük bir bilgi daha: ziyaret etmek istediğim yerleri önceden Google Maps’te işaretledim, notlar aldım. Ardından My Maps / Haritalarım adlı uygulamayı indirerek cep telefonumda her an elimin altında bulunmasını sağladım. Ayrıca Paris haritasını Google Maps’te indirerek -ateş pahası- mobil internet bağlantısına ihtiyaç duymadan cep telefonumda elimin altında tuttum. Her ikisi de gayet işe yarıyor, aklınızda olsun.
Son olarak; bir havaalanı dükkanından çocuklar için üstüne isim ve telefon numarası yazılabilen lastik künye almıştım. Seyahat boyunca bir nebze olsun içimizi rahatlattı. Siz en azından çocuğunuzun cebine isim ve telefonunuzun yazdığı bir kağıt koyun ve kaybolursa birine göstermesini öğütleyin. Ne olur ne olmaz.
Paris’e varış ve transfer
Türk Hava Yolları ile ulaştığımız Paris’te Charles de Gaulle Havalimanı’na indik (çok ilginç bir detay olarak herhangi bir grev yoktu). Şehir merkezine ulaşmak için iki seçeneğiniz var: amatör turistler gibi taksiye binebilir ya da gerçek bir turist gibi toplu taşıma kullanabilirsiniz. Biz ikincisini tercih ettik.
Charles de Gaulle Havalimanı’nda birkaç terminal bulunuyor. Paris merkezine hareket eden (RER B kodlu) banliyo hattı istasyonuna ulaşabilmek için alan içinde terminaller arası yolcu taşıyan mini (ücretsiz) trene binerek 1 ve 2. terminaller arasında yer alan Gar TGV adlı durakta inmeniz gerekiyor.
Önemli bir ayrıntı: buradan binerek şehir merkezine gideceğiniz tren için ayrı, Paris içinde kullanacağınız metro için ayrı bilet gerekiyor. Havaalanı-Paris hattının bileti yetişkinler için 10, çocuklar için 7 euro. Yine bu istasyonda bilet otomatları ya da gişelerinden her biriniz için 10’luk tren bileti de almanızı tavsiye ederim (1 bilet yetişkinler için 1,41; çocuklar için 0,71 euro). 5 günlük Paris Card da alabilirsiniz ancak bu yetişkinler için 35,70 euro, çocuklar için 17,85 euroya patlar (Paris yürünerek gezen bir şehir, metroya sandığınız kadar binmeyeceksiniz. O paraya güzel bir yemek yersiniz).
RER B treni sizi Paris’in dış çeperinden La Haine filminden kareler eşliğinde şehir merkezindeki ‘Gare du Nord‘ istasyonuna taşıyor. Sonunda Paris’in merkezindesiniz (konaklama için tercih ettiğimiz Crown Plaza Republic oteli için 5 numaralı turuncu hattaki 3. Republic adlı istasyonda indik. Otelin girişi neredeyse metro çıkışına bitişikti).
2 yetişkin ve 2 çocuk olunca otellerden beklentileriniz, dolayısıyla seçenekleriniz daralıyor. Crowne Plaza’nın çatı katında yer alan aile odaları (family room olarak geçiyor) şimdiye kadar gördüğüm en büyük ve kullanışlı otel odalarından biriydi. Pek bir lüksü yok ancak hem konumu hem de standartları açısından kesinlikle tavsiye ederim (ücreti konaklamaya dahil kahvaltısı da hiç ummadığım kadar tatminkardı).
Çocuklarla Paris rotaları
Sadece yukarıdaki arabaşlık için bile bir blog oluşturabilir ama elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım. En ‘olmazsa olmaz’ ile başlayalım (anlatacağım yerler aşağıdaki haritada işaretli).
Disneyland Paris / Eurodisney
Benim çocukluğumda Disney televizyonda arada sırada karşıma çıkan Vakvak Amca ve Miki Fare’den ibaretti. Bugün Lucas Film’den Pixar’a; onlarca analog ve dijital platformda yüzlerce marka yöneten 180 milyar dolarlık bir eğlence imparatorluğu.
Disneyland ise bu imparatorluğun kesişim kümesi. Çocuklarınızın televizyonda izlediği, mobil cihazlarda oyunlarını oynadığı, oyuncaklarına sahip olduğu karakterleri karşısında görmesi, onların ev ve şatolarında dolaşması, araçlarına binmesinin gözlerinde yarattığı ışıltı ve şaşkınlığı gözlemlemek gerek. Ama itiraf edeyim ABD, Japonya ve Paris’teki Disneyland’leri birden fazla ziyaret etmiş biri olarak ben bile her seferinde ayrı eğleniyorum.
Elbette bu eğlencenin bir bedeli var. Ucuz da sayılmaz. Günlük bilet yetişkinler için 69, çocuklar için 52 euro (düşük sezonda 47 ve 40 euroya iniyor).
Disneyland Paris için ilk tavsiyem biletlerinizi internetten almak olur. ‘1 Park tickets with date restrictions’ başlıklı seçenek gayet ideal. Disneyland’lerde giriş ücretini verdikten sonra restoran ve alışveriş dükkanları haricinde bir şeye para vermiyorsunuz. Yemek için kişi başı 25 euro gibi bir bedel düşünebilirsiniz. Parkın hemen yanında Disney Stüdyoları da var fakat ikisini aynı gün ziyaret edip bitirebilmek mümkün değil. Dolayısıyla birini seçin (bence Disneyland Park ile başlayın!).
- İnternetten ödemeyi yaptıktan sonra size gelen onay e-postasındaki linke tıklayarak biletlerinizi yazdırmanız gerekiyor. Bizim otelde ücretsiz wifi, bilgisayar ve yazıcı olduğundan dert olmadı. Kimlik doğrulaması için pasaport gerektiği söyleniyor ama girişteki mahşeri kalabalıkta görevliler sormadı bile (o sıcak ve koşturmacada cepteki 4 pasaport yük oluyor. Tedirginliği de cabası. Bence almasanız da olur).
- Mekanın adı Disneyland Paris ama sanmayın ki Paris’in göbeğinde. Aksine epey uzakta. Kırmızı RER A4 tren hattına binerek son durağa kadar 45 dakika yol almanız gerekiyor.
- Bir uyarı: Şehir içi metro ve otobüslerde kullandığınız biletler RER hattında geçmiyor. Bunu bilmeme rağmen bilet almayı unuttum. Turnike de olmayınca prosedür değişti sandım. Disneyland’e 2 durak kala binen kondüktörler cezayı kesti. Neyse ki insaflı davranıp çocuklara yazmadılar (İki yetişkin için 33 euro ödedik / kredi kartı kabul ediliyor).
- A4 hattının son durağında indikten sonra doğrudan Disneyland’e giriyorsunuz. İnişteki kalabalık gözünüzü korkutmasın, onlar biletini internetten almayanların çilesi, siz doğrudan devam edin.
- Disneyland ÇOK büyük bir alana yayılıyor ve yapacak çok şey var. LÜTFEN ERKENDEN YOLA ÇIKIN. Biz bunu bilmemize rağmen biraz sallandığımız için birçok etkinilğe yetişemedik.
- Girişteki park haritası ve etkinlik programlarından bir tane MUTLAKA alın. Hatta bence öncesinde internetten kurcalayıp plan yapın (bazı etkinlikler dönemsel olarak bakıma giriyor, kapalı oluyor. Kontrol etmekte fayda var).
- Özellikle roller-coaster’larda boy sınırlaması var. Zeynep pek meraklı değildi ama Ali 140cm’den kısa olduğu için hiçbirine binemedi ve üzüntüsünden hüngür hüngür ağladı 🙂
- Parkta her gün belirli saatlerde geçit törenleri var. Bunları programınızdan takip edin. Karlar Ülkesi’nden kraliyet faytonuyla geçen Anna ve Elsa‘yı gören kızınızın yüzünü uzun süre unutamayacaksınız.
- Park 23:00’te kapanıyor. Ne yapın edin kapanışa kadar kalın! Yoksa kendinizi hiç gitmemiş sayabilirsiniz. Çünkü kapanışta meşhur şato etrafında muhteşem bir ses, ışık ve havai fişek gösterisi yapılıyor. 15 dakikaya sığan milyon dolarlık bir prodüksiyon bu. Mutlaka görmelisiniz.
- Park kapandıktan sonra metroya akıl almaz bir kalabalık hücüm edecek. Muhtemelen hayatınızın en kalabalık tren yolculuğunu yapacaksınız. Ama telaş etmeyin yüzde 80’i bir durak sonra (Disneyland Oteli’nde) inecek. Sizi 45 dakikalık bir yolculuk ve ardından otelinize ulaşmak için ikinci metro seferi bekliyor. Normalde en geç 22:00’de yatan Ali ve Zeynep için 01:00’de sokaklarda olmak epey maceraydı.
Cité des Sciences et de l’Industrie
7 numaralı metro hattına binip Porte de la Villette indiğinizde sizi Avrupa’nın en büyük bilim müzesi karşılıyor. Daha da güzeli sadece çocuklara özel. Ben çocukken böyle bir yere götürülseydim hayatım değişebilirdi. Birkaç ayrıntı dışında bizim haytaların pek ilgisini çekmedi gibi ama sanıyorum lisan meselesiydi. Bu devasa yapıdan keyif almak için Fransızca ya da İngilizce bilmek şart gibi. Yoksa yine de bakıyorsunuz ama anlamak zor. Ben elimden geldiğince anlatmaya çalıştım yine de.
Bu müzede gezecek ve katılacak birçok şey var. Dolayısıyla önceden danışma masasına gidip bilgilenip sonrasında bilet almak daha mantıklı. Sadece müze ve sergileri gezecekseniz yetişkinler için 9 çocuklar için 7 euro ücreti var.
Biz ekstra olarak -kişi başı 3 euroya- denizaltı turu aldık (benim denizaltı takıntım meşhurdur). 2. Dünya Savaşı’nda görev almış Argonaute adlı bir Fransız denizaltısını geziyorsunuz. Kesinlikle tecrübe etmeniz gerek (Paris olmuyorsa İstanbul Rahmi Koç Müzesi’nde de bu tecrübeyi yaşayabilirsiniz).
Müzede 2-7 ve 5-12 yaş aralığına özel bölümler var. İlginç deneyimler yaşatan etkileşimli oyun parkları da cabası (bizimkiler sanal gerçeklik ile ilk burada tanışmış oldu mesela).
Aquarium de Paris (Cineaqua)
Şehrin göbeğinde sualtını gözlemlemek için harika bir fırsat. 9 numaralı metro hattında Trocadéro durağında inin ve dalın. Dev akvaryum ve tankların yanısıra çeşitli aktivite ve gösteriler de düzenleniyor. Yetişkinler 20,50 euro, çocuklar 13 euro.
Jardin d’Acclimatation
Çocuklara özel tasarlanmış 20 hektarlık devasa bir park. İçinde bir bilim müzesi, bir sanat müzesi ve harika tasarlanmış mini parklar, spor tesisleri var. Bir dönem hayvanat bahçesi olarak da hizmet vermiş ancak Fransız Devrimi sırasında halk hayvanların çoğunu pişirip yemiş! Sömürge döneminde de Fransızlar ele geçirdiği topraklardan getirdiği ‘numune insanları’ yine burada vatandaşlarına sergilemiş. İnsanat Bahçesi anlayacağınız…
Ama bugün çocuklarınız için unutulmaz bir ziyaret noktası. Giriş hem yetişkin hem de çocuklar için 3 euro. 1 numaralı metro hattında Porte Malliot durağında indiğinizde karşınızda.
Museum National D Histoire Naturelle
Doğal Tarih Müzesi. Çocuklarınız için unutulmaz bir tecrübe olacağına emin olabilirsiniz. 1635 yılından bu yana tarihin çetelesini tutan ve izlerini toplayan bir merkez. Yetişkinler için 9, çocuklar için 7 euro. Ulaşmak için 7 numaralı ya da C metro hattında Place Monge durağında inebilirsiniz.
Yazı epey uzadığı için listemin kalanını kısaca sıralayacağım:
- La Plage Parisienne: Paris’in de (aynı Eskişehir gibi) denizi yok ama plajı var. İlginç bir tecrübe olabilir (10 numaralı hatta Javel Andre Citroen ya da C metro hattında Javel durağında inin).
- Parc de la Villette: Çocuklar için harika bir park alanı daha (7 numaralı metro hattında Porte de la Vilette durağında inin).
- Le Jardin du Luxembourg: Park ve bahçe algısını kafanızda yeni bir yere oturtacak dev bir alan. Ünlü İtalyan Medici ailesinin memleklerindeki Pitti Sarayı’nın küçüğünü inşa etmeyi istemesiyle ortaya çıkmış (B metro hattında Luxembourg durağında inebilirsiniz).
- Musée de la Magie: Sihir müzesi. Keyifli geçeceğine şüphe yok. Yetişkinler 9, çocuklar 7 euro (7 numaralı metro hattında Sully Morland durağında inin).
- Musée Gourmand du Chocolat: Çikolata müzesi için ekstra bir şey yazmaya gerek olabilir mi? Yetişkinler 12,50 euro, çocuklar 9,50. Çikolata uğruna her bedel mubah! (8 ya da 9 numaralı metro hattında Bonne Nouvelle durağında inebilirsiniz).
- Musee Des Egouts: Kanalizasyon müzesi ve turu. Paris’in yeraltı dünyasının şöhretini bilenler için altın değerinde. Çocuklarınız için de hayalgücünü epey geliştirici olacağını düşünüyorum. Yetişkinler 4,20 euro, çocuklar 3,40 euro (9 numaralı metro hattında Pont de l’Alma durağında inebilirsiniz).
Dönüşte havaalanına yine trenle döndük. Seyahat süresince vagonun camından yandaki otoyolun bitmek bilmez trafiğini izlerken ne kadar akıllıca davrandığımızı anladık. Zira o hafta Parisli toplu taşıma çalışanları ve taksi sürücüleri internet tabanlı ulaşım hizmeti Uber‘i protesto için iş yavaşlatma eylemindeydi. Hem de ne protesto… (Bilgi: Paris – Havaalanı arası trenle toplamda inme-binme dahil en fazla 45 dakika sürüyor).
Özetle Paris tek başına ve eşinizle / sevgilinizle olduğu kadar çocuklarınızla da gayet eğlenceli bir rota. Olası katkı, tecrübe ve tavsiyelerinizi yorumlarınızda beklerim (ilk fırsatta hemen ardından gittiğimiz Bodrum ve Yunanistan / Samos Adası izlenimlerimi de paylaşacağım).
Görüşlerinizi paylaşın: