Dünya tarihinin garip, eğlenceli, benzersiz dönemlerinden birine şahitlik ediyoruz. Şahsen 80’leri yaşadığım için de çok memnunum ama bu dönem cidden verdiği sancı kadar köklü değişimlerin yaşandığı zamanlara denk geldi.
1903 yılından bu yana düzenlenen Tour de France‘ı düşünelim mesela. Bu yılki yarışta Lüksemburglu Andy Schleck düşerek dizkapağını sakatladı. Yarış kariyeri bitme tehlikesiyle karşı karşıya. ABD’li Tejay Van Garderen da aynı şekilde düştü ancak dizinin durumu çok daha iyi. Bu iki bisikletçinin neden düştüğünü biliyor musunuz peki? Selfie çekmek isteyen izleyicilere çarptıkları için!
Selfie deyip de geçmeyin; daha iyisini çekebilmek için özel aksesuarlar bile var.
Yeni akımlardan biri ‘quantifiable self‘. Yani taşıdığımız, taktığımız cihazlarla bedenimize dair bilgileri kaydetmek, internete aktarmak ve -tercihen- paylaşmak. Saatiniz nabzınızı, telefonunuz adımlarınızı, gözlükleriniz mimiklerinizi, lensleriniz kan şekerinizi ölçebiliyor. Ölçümde yeni hedef vajinalar! (isterseniz burada kapatalım bu meseleyi)
Bu konuya şu aralar fena halde kafayı takmış durumdayım: Biz hep mi böyle gariptik yoksa teknoloji mi bizi garipleştirdi? Yumurta-tavuk misali bir açmaz. İki seçenek arasında gidip geliyorum:
- Hep bu kadar gariptik ama birbirimizden ve garip dünyalarımızdan haberdar değildik (yani teknoloji bizi birbirimizle ‘karşılaştırdı’).
- Teknolojik araçlar sayesinde yeni -ve şu an garip gelen- huylar ediniyoruz. Bu gariplikleri teknolojiden sıyırmak mümkün değil.
Maddeler eklenebilir elbette ama mesele ipin ucunu bulmakta (lafı geçmişken; o meşhur açmazın cevabı: yumurta tavuktan!)
Bir ben vardır benden içeri
Geçenlerde Real Self adlı bir sosyal ağa denk geldim. Burası bizde ‘estetik’ diye kısaltılan plastik cerrahi türevi operasyon geçirenlerin sonuçlarını paylaşıp fikir aldığı bir site (çok güzel çıkmışsın burcucuğum). Yaptırmak isteyenlerin doktorlarla buluşması ve / veya o tarz müdahalede bulunanlarla tanışıp tecrübe paylaşmasını sağlıyor. Buraya kadar -diyelim- normal.
Ama kategoriler insan beklentisinin renkli, öngörülemez sınırlarına götürüyor sizi. Brezilya poposu gayet gözde mesele (Brezilya ve popo demişken geçen gün izlediğim şu belgeseli de araya sıkıştırayım). Üyelerin %94’ü ‘yaptırdığına değmiş’ şeklinde oy kullanmış. Gülüş estetiği diye bir şey varmış mesela ben bilmezdim. Çene implantları, Vampir tarzı yüz gerdirme, LipoZap, deri aydınlatma gibi adını sanını duymadığım pek çok şeye denk geldim.
Kusursuzluğun dayatıldığı bir çağda kendinle barışık olmak imkansız bir heves. Ve çevremdeki örneklerde gördüm ki (artık) basit bir işleme dönüşmüş saç ektirme bile insanların hayatını değiştirebiliyor. Sizin “aman canım ne var gayet de hoşsun” dediğiniz birinin yanağındaki ben, dizindeki çıkık, kalçasındaki selülit, burnundaki kemer ya da dişinin arasındaki leke hayatının kabusuna dönüşebiliyor.
Özetle insanın kendisini daha iyi hissetmek adına bir şeyler yapmasında garipsenecek bir şey yok. Hatta bunlar hakkında olumsuz fikir yürütmeyi dahi densizlik olarak görüyorum. Bedenimiz bizim ve ne yapacağımıza kimsenin karışma hakkı yok.
Fakaaaaaaat! Bunu bir de uç boyutlara taşıyanlar var. Bu siteden başlayan serüven birkaçıyla tanışmamı (karşılaşmamı) sağladı.
Fotoğraftaki hanımefendi Claire Leeson. Kendisini intihar edecek kadar çirkin bulan Leeson okuldan bir arkadaşının “Ne kadar Kim Kardashian’a benziyorsun” demesinin ardından TV’de Kardashian’ı takip etmeye başlar. Vücut ayrıntılarının benzerliği dikkatini çekince tamamen ona benzemek adına çabası (çilesi) başlamış. Meme büyütme, di beyazlatma, saç ektirme, bronzlaştırıcı krem ve spreyler, vücudunun bir tarafından diğerine transfer edilen yağ hücreleri derken uzun bir operasyon ve 30 bin dolar sonunda tatmine yaklaşır!
Bizde ‘Bayan Popo’ Sevtap Parman (TIKLAMAYIN!) varsa ellerin de Jenifer Lopez‘i vardı mabadıyla çağ açıp kapayan. Bu siteleri ve forumları gezerken fark ettim ki yeni tanrıça Kim Kardashian (esmere can feda ama ben bir türlü ısınamadım).
Kardashian’dan daha Kardashian
Forumlar onun memelerine, kalçalarına, burnuna, gözüne sahip olmak isteyen kadınlarla dolu. Aralarındaki çekişmeler bile ibretlik. Paylaştıkları fotoğrafların yorumlarına sızan pasif agresif tavırlar bir yana sahte hesaplarla birbirleri üstüne yürüyenler dahi var.
Ünlülere benzeme çabasının içinde kendinle barışık olmamanın da ötesinde bir şeyler var.
(Bugün gündeme apayrı bir olayla düşen) Jennifer Lawrence‘a benzemek için 25 bin dolar harcayan 5 yaşında bir çocuk annesi Teksaslı Kitty de ilginç örneklerden biri.
Erkeklerin hayalleri olamaz mı?
Ünlülere benzeme yarışını kadınlarla özdeşleştirmek de haksızlık olur. Sizi 33 yaşındaki Toby Sheldon ile tanıştırayım. Kendisi azılı bir Justin Bieber hayranı. Bieber’a benzemek uğruna 5 yıl boyunca geçirdiği 12 plastik ameliyatı için 100 bin dolar harcamış! (sakın ondan daha Belieber olduğunuzu iddia etmeyin).
ABD’de yayınlanan bir şov programı sayesinde dünyaya mal olan Toby birçok psikiyatrist makalesine, binlerce blog yazısına konu olmuş. İşin acı tarafı (yüzüne söylemeyin ama) pek de benzememiş.
Birebir insan görünümlü seks bebekleri üreten Real Doll ile ilgili yazdığım yazının sonunda Guys and Dolls adlı belgeseli paylaşmıştım. Bir yerinde şirketin sahibi kurallarına aykırı olmasına rağmen en çok ünlülerin yüzlerine sahip ürünlere talep olduğundan dert yanıyordu.
Şöhret dokunduğu herkesin, her şeyin içini de dışını da yakıyor.
Bunca masraftansa bir uygulamayla bu işi halletsek olmaz mı?
Görüşlerinizi paylaşın: