Fikirlerimi paylaşmak için gazete sayfam, televizyon ve radyo programlarım, konferanslarım gibi birçok seçeneğim var. Bu bloguysa hepsinin dışında zihnime dair özel saydığım, özendiğim konulara ayırmak istiyorum. Ama bazen istemeyerek de olsa güncel meselelere yer vermek zorunda kaldığım oluyor. Bu yazı da onlardan biri. Ama ‘anafikri‘ bu blogun meşrebine kesinlikle yaraşan cinsten.
19 Ocak 2013 Cumartesi gecesi yaptığımız Sosyal Medya programında epeydir üstünde kafa yorduğumuz ve ekip olarak hep işlemek istediğimiz ‘yeni nesil hayranlık’ konusunu ele aldık. Bu konuda elimizdeki en büyük kitle futbol taraftarlarıydı. Ancak onlar yeniliklerden yeterince nasiplenen bir grup değildi. Zira hala olayın özü stadyumlarda ve taraftar grupları arasında geçiyor. Fikstür ve puan tablosu gibi iki klasik eksende, geleneksel bir süreç var. Yeni medya bir araçtan öte değil.
Ama müzikte işler değişiyor.
Kitlelerin harcı her dem ‘müzik’
Bu alanda karşımızda Türkiye’de de hayli etkin olan iki büyük grup vardı: Justin Bieber (JB) ve One Direction (1D) hayranları. Her iki grup da internetin yeni nesil araçlarından fazlasıyla faydalanıyor ve internet tarafından şekillendiriliyordu. Bu düzen içinde bazen kendilerinin interneti şekillendirdiği yanılgısına da kapılabiliyorlardı (örneğin bir konuyu Twitter’da en çok konuşulanlar -TT- arasına sokmak onlara bir gövde gösterisi, bir şeyin ispatı gibi görünüyordu).
Yaşım itibariyle JB ve 1D türevi nicelerine şahitlik ettim. Hepsine delicesine, kendini parçalarcasana hayran olanları gördüm. Üç beş sene sonra hepsi yeni idoller bulup yollarına devam etti. Bu piyasa hiçbir şöhretin 5 seneden fazla dayanmasına müsade edemez. Yapılan şey özünde bir pazarlama faaliyeti. Para kazanma telaşı. Hayranlar dışında kimsenin derdi müzik değil. Bu, her yeni kuşağa en az bir kere yutturulan eski bir piyasa oyunu.
Şimdi atmışlı, yetmişli, seksenli, doksanlı yıllarda hayran olduğu kişi ve grupları hayretle izleyenlere o günlerde biri “yahu bunlara güleceksin ilerde” dese annesine sövmüş gibi hücum ederdi. İşte Sosyal Medya’nın son bölümü kendini dünyanın merkezi ve hayran olduğunu dünyanın en eşsiz, muhteşem şeyi sanan bu kitleyi anlamak, anlatmak için yapıldı.
Başa gelen çekilir
Program konuklarını Türkiye’nin en tecrübeli müzik yazarlarından seçtik. Aktüel dergisi ve Basatap’taki yazılarından takip ettiğim Sebla Koçan, Radikal’de yıllarca müzik yazan ve şimdilerde görevine Milliyet’te devam eden (ve Ünkapanı adlı muhteşem bir müzik belgeseline imza atan) Müjde Yazıcı ve müzik dünyasının Türkiye’deki en köklü dergisi Blue Jean‘in Yayın Yönetmeni Sadi Tırak ile sözleştik. Gecenin müziklerinde muhteşem sesi ve şarkılarıyla Dolunay Obruk bize eşlik etti. Ayrıca Skype bağlantısıyla 1D üyelerinden birinin Twitter’da takip ettiği Şevval ile konuştuk.
Bir şeyi 118 hafta yapınca bir nebze tecrübe kazanıyorsunuz. 118 bölümlük tecrübeme dayanarak program öncesinde konuklara böyle bir konuda ne dersek, ne yaparsak yapalım düşman kazanacağınmızı; “ölürüm 1D için”, “JB’nin köpeği olsun cümle alem” desek bile “yeterince anlatamadınız” diye tepki göstereceğini söyledim. Sebla sütten yanmış ağzıyla, olacaklara hazırlıklıydı. Dolunay’a da ne söylerse söylesin müziklerinden nefret edeceklerini çıtlattım.
Özetle herkesi olacak kötü şeyler için hazırladım. Ben zaten Mordor’un korunda pişmişim!
1D ve JB hayranları elbette her aşırı tutkun gibi dünyadaki en önemli ve en güzel şeyin 1D ve JB olduğunu ve onlardan gayrı başka kimsenin dünyaya gelmeyeceğini düşünüyordu. Bu yüzden kendileri dışındaki herkesin kendilerine karşı bir kumpas içinde olduğunu sanmaları doğaldı. Hayranlık böyledir; sorumluluk yükler. Anlamları büyütür. Doğaldır. Bizim de niyetimiz programda bunu incelemekti zaten.
Gelelim öğrendiklerim(iz)e:
- Örgütlü bir kitle olmak sadece takip ettikleriniz mantıklı hareket ediyorsa işe yarıyor. Yoksa bir sığırcık sürüsünün muhteşemliği yerine lemmingler gibi öndekine uyma derdine uçurumdan arka arkaya atlayarak topluca intihar etmek de var.
- Programın başında JB ve 1D dinlemediğimi hatırlattım. Bu kişiler hakkındaki bilgilerim internette yaptığım ön araştırmalar, kişisel gözlemlerim ve program öncesi kuliste konuklarımla yaptığım muhabbetten ibaretti. Bunu programın açılışından itibaren birkaç kez hatırlattım. Şahsen apayrı bir müzik zevkim var. Derdimiz JB ya da 1D değil, arkalarındaki kitlelerdi.
- Türkçedeki en köklü kelimelerden biri ‘ergen‘. Ancak anlayamadığım bir sebepten dolayı yarattığı algı tamamen şaşmış. Özünde İngilizce’deki 13-19 yaş aralığını temsil eden ‘teenager‘ kelimesinin Türkçedeki karşılığı. Bu terimin sıkıntıya soktuğu başka konuklarım olmuştu. Kelimelerin gücünü bilirim. Cümle içinde ergen lafı geçmeye başladığı andan itibaren kelimeyi kullanan konuklarımıza (doğru anlamıyla kullandıklarını bilmeme rağmen) hassasiyeti hatırlattım. İzleyicilerden gelen ‘ergen tepkilerini’ okudum. Konuklar da kelimeyi ne anlamda kullandıklarını belirtti zaten. Buna rağmen programdaki ergen muhabbeti bana patladı 🙂 Buna alışkınım. Hiç dert değil.
- 1D hayranı olarak Skype bağlantısı yaptığımız Şevval ‘böyle bir programa nasıl çıkarsın’ diye linç edildi, hesabı spam olarak şikayet edilerek kapatılmaya çalıştı (Oysa bayağı aklı başında, tutarlı, akılcı biriydi ve konuyu çok da güzel özetledi. Ama fanatizm insanı bir anda en senden olana bile düşman edebiliyor işte).
- TV izleyicisi rating (reyting) ölçümünü (aynen enflasyonun anlamı gibi) hala öğrenemedi. Bin defa tekrarladım, bir kere daha anlatayım: evinizdeki televizyona özel reyting ölçüm cihazı bağlanmadıysa seyrettiğiniz / seyretmediğiniz şeyler ölçülmez, hesaplanamaz. TRT Haber kamu yayıncılığı yapan bir kanal. Evet ölçülüyoruz, bunu önemsiyoruz ama reyting önceliklerimiz arasında değil (çok şükür). Bir program 118 hafta sürdüryse izleniyordur zaten. Özetle bunlar reyting için yapılan şeyler değil. Duydukça gülesim geliyor her seferinde.
- Bu kitle JB ya da 1D’yi dünyanın en önemli meselesi sanıyor ama değil. Hele bizim gündemimizde dün yoktu, yarın da olmayacak. Bir program konusuydu sadece. Sonuna kadar da hakkını verdik. O programın amacı ‘yeni nesil hayranlık’ konusunu incelemekti. Bunu (sonrasında ortaya çıkan tepkilerle de) gayet iyi başardı. İşte yeni nesil hayranlık aynen böyle bir şey.
- Programımızı takip edenler bilir, hemen her bölüm kullanıcılar tarafından hazırlanmış amatör videolar yayınlıyoruz. Hatta aynı bölümde (binbir çabayla) ekrana çıkardığımız Mertcan Bahar da yayınımıza ilk böyle bir videosuyla konuk olmuştu. Son bölümde iki hafta önce ilk bölümüne yer verdiğimiz Sipsili Marpuç adlı Twitter kullanıcısı tarafından hazırlanan Kim 500 bin Takipçi İster adlı parodinin ikinci bölümüne yer verdik. Bu parodinin içindeki (bir araya gelemeyecek iki şeyin cevabını arayan) sorulardan birinde Belieber ve Beyin adlı bir şık varmış. Vay efendim! (verdiğim linkteki yorumları lütfen okuyun). Yeni siyasetçilere mizaha, eleştiriye tahammülsüz diyenler bu gencecik insanların tavrını nasıl yorumlar acaba? Ne hassas bir millet olmuşuz, ne çok kırmızı çizgilerimiz var? Çevremize duvarlar öre öre küçücük dünyalara hapsetmişiz kendimizi.
- Programı izlemeyen büyük bir hayran kalabalığı Twitter ve Facebook’tan “TRT Haber’de bir programda bize ergen demişler” gibi bir kıvılcımla galeyana gelmiş. #TRTbeliebervedirectionerlardanözürdilesin (TRT Belieber ve Directionerlerdan özür dilesin) diye bir etiket bulup DÜNYADA en çok konuşulanlar arasına sokmuş (namımız almış yürümüş!). Pazar günü benim kitap okuma günüm. Bunları yapımcımız telefonuyla fark ettim. Hala ekranda akıp duranlara gülüyorum. (Aşina olmayanlar için Belieber terimi Justin Bieber’ı, Directioner ise One Direction hayranlarını temsil ediyor). Seyredileni, konuşulanı anlamak bu kadar zor olabilir mi? Gençlik, ergenlik diyelim (VAZGEÇTİM ERGENLİK DEMEYELİM!!). Bir Allah’ın kulu da dememiş ki “Ağa biz ne yapıyoruz?”. Kimse sormamış ki programcının ağzından ne zaman böyle bir şey çıkmış?
- Bu blogda Justin Bieber ve One Direction ile ilgili bir şeyler yazacağımı söyleseler inanmazdım.
- Bu yazıya gelecek yorumlar yeni tanımına dair bir ergen turnusolu olabilir. Bekleyip görelim.
- Bu yazıyı alınganlık yapan gruptan kimsenin okumayacağına emin gibiyim.
- Mertcan Bahar ergenlerin kralı! 10 numara ‘adam‘.
Peki bu yazıyı neden yazdım? Bu yazıyı Türkiye’de bir şeyler yapmanın zorluğunu anlatmak, ne yapsan, kim olsan, nerede dursan, ne kadar uğraşsan da mutlaka karşına çok büyük kitleleri aldığını ve kimsenin kimseyi anlamaya, dinlemeye, sormaya, öğrenmeye tahammülü kalmadığını göstermek için yazdım.
Yoksa 1D’ciler, JB’ciler ortalığı yakmış yıkmış, umrum değil. Ekranda akan küfür ve hakaretlere bakıp gülümsüyoruz hep birlikte. Bugün yepyeni bir gün; yarın bunları hatırlamayacağım bile. Ama toplum olarak gidişatımız hakkında bu kadar rahat değilim.
Gencinden yaşlısına garip, anlaması güç, enteresan, tahammülsüz, toleranssız, komplocu, şiddete meyilli, taraf olmaya zorlayan, ithamcı, kinci bir hale geliyoruz. Doz her gün, her bahaneyle yükseliyor. Bu çocuklar Twitter’da böyle bir iki gün esip gürleyip dönem ödevlerine, matematik sınavlarına, aşklarına dönecek ama benzer üslubun yetişkinleri çok daha farklı yansımalarda çok daha tahriş edici şeylere vesile olacak. Her gün nice örneğini görüyoruz.
Bir ara bunlara bakmalı esas.
(Yazıyı kapamadan nasıl bir hayranlıktan söz ettiğimizi anlayabilmek adına programda gösterdiğimiz bir videoyu burada da paylaşmakta fayda var. 3 yaşında bir JB hayranını izleyelim. Programda izlerken bile gözlerim doldu.)
Görüşlerinizi paylaşın: