Kendimi bildim bileli ‘Türkçe elden gidiyor’ temalı tartışmalar dinledim. Okul yıllarındaki münazara derslerinin bile başucu konularındandı (adı münazara olan bir ders için ironik olsa da).
Özellikle teknolojinin etkisiyle İngilizce kelime ve terimlerin gündelik hayata aynen yerleşmesini sadece bize has bir problem olduğunu sananlar var. Şahsen her kelimenin her dilde farklı bir karşılığı olmalı mı emin değilim. Babil halkının lanetini daha kaç kuşak boyu çekeceğiz acaba?
İnternetin birbirine bağladığı makina, insan ve fikirlerin karşılaştığı tek engelin dil olması hüzünlendirmiyor desem yalan olur.
Değinmeye gerek var mı bilemiyorum ama ben hayatımı Türkçe sayesinde kazanıyorum. İşimin neredeyse tamamı (konuşma / yazma) kılcal damarlarına kadar anadilime bağlı. Fakat gayet farkındayım ki İngilizce bilmiyor olsaydım (yani İngilizce kaynak taramalarından, kitaplardan, dergilerden mahrum kalsaydım) mesleğimde bu kadar ilerleyemezdim. Üretilen içeriklerin yoğunlaştığı dil ile ilgili bir durum bu elbet. İtalyanca bilsem muhtemelen bu denli hayrını göremezdim.
Ne olursa olsun, treni kaçırmış bir milletin çocuğu olarak farklı dillerin sırtımdaki yükünü her an hissettim.
Meğer esas İngilizce elden gidiyor(muş)!
Yabancı kelimelerle dilin ‘kirlenmesi‘ (ne demekse) meselesine dair aklıma hiç gelmeyen bir ayrıntıyı bir ABD ziyaretimde sohbet ettiğim Amerikalı meslektaşımdan dinlemiştim. İngilizcenin elden gittiğinden dert yanıyordu! Onun derdi bizden çok farklıydı. İngilizce konuştuğunu sananların ortaya çıkardığı dili artık anadili İngilizce olanların bile anlamakta zorlandığını iddia ediyordu. Yetmiş iki milletin bir araya gelmesinden oluşan ABD için haklı bir yakınma olabilir elbette (Çingilizce bir şeye denk geldiniz mi bilmiyorum. Cidden göz, kulak acıtır).
İngilizceyi resmi dil olarak kullanan ile kerhen kullananlar arasındaki farkın doğal bir sonucu olarak kabul edebiliriz bu durumu.
Bilim, teknoloji, moda, sanat gibi pek çok dalda durmaksızın ürün veren (dolayısıyla trendleri belirleyen) ABD, hayatımıza giren pek çok yeni terimin de çıkış noktası. Bu sürecin çetelesini tutan birçok farklı kurum var. Birisi de 1889’da kurulan Amerikan Diyalekt Topluluğu. Geniş bir dilbilimci grubu her sene İngilizceye eklenen kelimeleri inceliyor, etkilerini araştırıyor (hatta bazılarına en başta karar veriyor).
İlgi çekici ürünlerinden biri de 1991’den bu yana yayınladıkları Yılın Kelimesi. Adından da anlayacağınız gibi bu çalışma o yıla damgasını vuran kelimeyi belirlemeye yarıyor. Yine tahmin edeceğiniz gibi son yıllarda internetin etkisi son derece belirgin (örneğin 2012’nin kelimesi Hashtag olmuştu).
Bu çalışmayı yapan tek kurum Amerikan Diyalekt Topluluğu da değil. Ses getiren benzer bir örnek de Oxford Dictionaries imzasını taşıyor. Seçim için hassas işleyen bir metod kullanıyorlar. Dün 2013 yılının kelimesini yayınladılar. Önce kendilerinden dinleyelim:
Dinlediğiniz gibi 2013’e damgasını vuran (İngilizce) kelime: Selfie olmuş. Terimin internet ve basılı kaynaklardaki kullanım eğrisi de bu seçimdeki isabeti gözler önüne seriyor.
Selfie terimini Türkçeye tam nasıl çevirebiliriz bilemiyorum. Tek kelimeye indirgeyemesek de açıklayabilmek mümkün. Selfie, en genel tanımıyla webcam ya da cep telefonuyla kendi fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşmak anlamına geliyor. Böyle anlatınca hiçbiriniz için yabancı gelmemiştir eminim. Sosyal medya ve cep telefonları öncesinde varlığından bile söz edemeyeceğimiz bir çılgınlık bu. Görüntülü konuşma için telefonların önüne yerleşen kameraların böyle bir akımı tetikleyeceğini kim tahmin ederdi ki?
Selfie akımının lideriyle tanışın
Selfie akımının en çarpıcı örneklerinden biri, 2ay önce keşfedip Instagram’da paylaştığım Benny Winfield JR ya da daha bilinen ismiyle MrPimpGoodGame.
Profil bilgisinde de kendini ‘selfie hareketinin lideri’ olarak tanımlıyor. Albümüne baktığınızda eminim iddiasına hak vereceksiniz. Ben Instagram’da paylaştığım sırada 47 bin olan takipçi sayısı bu yazıyı yazarken 118 bine yaklaşmıştı!
Winfield bu ilgiyi hak ediyor mu? Kesinlikle evet! Ama bunu her selfie tutkunu için söyleyebilir miyiz? Kesinlikle HAYIR! (Peki insanların kendi profillerinde ne yaptığına karışmaya hakkımız var mı? HAYIR x 2).
Bütün bunlar bir yana selfie terimine bir Türkçe karşılık bulsak iyi olur diyorum. Her geçen gün daha da fazla kullanacağımız bir kelime olacak zira.
Her şey bir yana, bu yazıyı bir selfie ile bitirmemek olur muydu? (Hikayesi için fotoğrafa tıklayabilirsiniz)
Görüşlerinizi paylaşın: