Sadelik ile yönetilebilirlik arasında: TP-link Deco

Evin içinde kablosuz interneti verimli bir şekilde dağıtma yolunda karşılaştığım TP-link Deco ile bir tecrübe özeti (daha).

Müze gezmeye bayılırım. Yaşamın (çoğunlukla şahit dahi olamadığımız) farklı dönemlerine ilkel kinetoskop filmlerine bakar gibi atlaya-zıplaya göz atmamızı sağlamaları bana hep heyecan vermiştir.

Hayatın yavaş aktığı yüzyılları bu tip müzeler marifetiyle takip etmek ne kadar kolaysa (benim asıl işim olan) günceli takip etmek o kadar zor. 1600’lü yıllarda yaşayan bir insanın ömrü boyunca görmediği kadar gelişmeyi şu an biz sıradanlar neredeyse bir gün içinde yaşıyoruz. Elbette bunda ‘haberdar olma’yı mümkün kılan iletişim teknolojilerinin payını göz ardı etmek mümkün değil. İcadının ardından telgrafı ‘zihnimizi bizim için önemli olmayan haber ve gelişmelerle dolduracağını’ savunarak eleştiren iletişimcilere gülmek bugün o kadar kolay değil (ki bu tartışma hiçbir zaman, hiçbir iletişim teknolojisinden eksik olmadı).

ABD’yi temsil eden ‘Sam Amca’ ile Britanya’yı temsil eden Jonathan Kardeş, iki ülke arasında telgraf hattının çekilmesiyle birleşiyor ve el sıkışıyor. İletişimin heyecanını o dönemden yansıtan bir illüstrasyon.

Haberdar olduğumuz her şey ilgimizi çekiyor ve gündemimize oturuyor. Sosyal medya ile bu çok daha belirgin hale gelmiş durumda. Bir dönem epey eleştirilmiş olsa da Facebook’un Kurucusu Mark Zuckerberg’in söylediği gibi bahçemizde ölen bir sincap Afrika’da açlıktan ölen çocuklardan daha ilgi çekici hale gelebiliyor.

Üstelik iletişim dediğimiz şey bir süredir bizi sadece haber ve gelişmelerle buluşturan bir köprü değil. Aynı amaçla olsa dahi birbirimizle kurduğumuz bağlantılar haber kaynakları ile kurduklarımızı geçeli çok oldu. Şeylerin İnterneti (Internet of Things / IoT) çağında buna bir de akıllı cihazlarımız eklendi. Sektörel öngörülerde çok yakın bir gelecekte milyarlarca cihazın daha internet üstünden farklı amaç ve vaatlerle birbirine bağlanacağı söyleniyor (rivayetler muhtelif ancak kimi kaynaklara göre bu sayı şimdiden 7 milyarı aşmış durumda).

Bugün teknolojiyle ortalama seviyede haşır neşir birinin evinde olabilecek bağlı cihazları akıllı telefon, tablet, oyun konsolu, akıllı televizyon diye sıralayınca dahi liste şaşırtıcı bir seviyeye çıkıyor. Bir adım ötesinde müzik sistemleri, akıllı saatler gibi şeyler var. Daha da ötesinde ampul, klima, termostat, kahve makinesi gibi sonu olmayan bir liste bizi bekliyor (Örneğin bugün bizim evin cihazlarına bir adet Winix Zero+ adlı hava temizleyici eklendi. Bir süre deneyip ayrıca yazacağım).

Bütün bu karmaşanın odağında çoğumuzun evinin kuytu bir köşesine mahkum kalan ve ‘modem’ diye geçiştirdiğimiz cihazlar yer alıyor (çünkü onların neredeyse tamamının asıl işlevi ve adı ‘yönlendirci’. Frenkçesiyle ‘router’). Modem işleviyle internet bağlantısının sinyalini tercüme ederek kablolu ve kablosuz olarak cihazlarımıza yönlendiriyorlar. Ve bu tahmin ettiğinizden çok daha karmaşık bir işyükü anlamına geliyor.

Kablosuz cihazlarımızın bazıları 2,4GHz, bazılarıysa 5GHz bandında çalışıyor. Klimamızın internet ile çok haşır neşir olmasına gerek yok ancak Netflix izlediğimiz akıllı televizyonumuzun öncelikli ve yüksek hızlı kapasiteye ihtiyacı var. Hava temizleme cihazımız odamızdaki havanın kalitesini birkaç saniye geç gösterse de olur ama oyun konsolumuzda milisaniyelik gecikmeye dahi tahammül etmek mümkün değil.

Sizin için çok dert olmayabilir ama çocuğunuza verdiğiniz tablet ya da akıllı telefon ile ‘bazı’ sitelere girmesini istemeyebilirsiniz. Hatta onların hafta içi ve haftasonları belirli (ve farklı) süreler içinde internete erişmesini dahi talep edebilirsiniz. Misafirliğe gelenlere ana erişim şifrenizi vermek akıllıca olmayabilir. Dışarıdan gelecek otomatik saldırılara karşı koruma en doğal hakkımız. Hatta cihazlarımızın bağlandığı sitelerdeki zararlı içeriği daha cihazımıza erişmeden bu yönlendiricilerde engellemek dahi mümkün. Örnekler böyle uzar, gider.

Oturduğumuz evin yapısından kaynaklanan bazı erişim sorunlarımdan ve bulduğum çözümden önceki yazılarımda bahsetmiştim (ÖZET: Evimiz tarihi eser kapsamında ve duvarları epey kalın. İnternet erişimini kablosuz olarak odalar arasında dağıtmak epey zor). Yaklaşık 3 aydır bambaşka bir çözüm kullanıyorum ve yeterince tecrübe kazandığımı düşünerek bir güncelleme yapmak istedim.

TP-link Deco M9 Plus

Yukarıda gördüğünüz TP-link’in Deco M5 serisinden önce yine TP-link’e ait (AC1750 olarak da bilinen) Archer C7 adlı yönlendiricisini kullanıyordum. Yukarıda değindiğim izlenim yazımda da bahsettiğim gibi kimileri için sorun yaratabilecek tek yanı ‘sadece yönlendirici’ olması. Yani onu mutlaka bir modemin ucuna bağlamanız gerekiyor. Fakat zaten neredeyse her internet erişim sağlayıcı abonelerine standart olarak bir modem veriyor. Ve sözleşmiş gibi hepsi dünyanın en uyduruk ve dertli olanı (örneğin ben evde Kablonet olarak da bilinen Uydunet hizmeti kullanıyorum ve bunun için verilen Netmaster markalı modem/yönlendirici kelimenin tam anlamıyla ‘Allahlık‘). Dolayısıyla ucuna bağladığım Archer C7 mükemmel bir doping olmuştu (Keşke bir de OpenVPN desteği sunsaydı). Ancak TP-link’in Archer C7 için yazılım güncelleme desteğini kesmesi beni biraz rahatsız etmeye başlamış ve yeni bir arayışa girmiştim.

Bu süreçte tanıştığım ve 3 aydır Deco M9 Plus da Archer C7 gibi bir yönlendirici (yani benim senaryomda aynı şekilde Netmaster modeme bağlı çalışıyor). Farkıysa Archer serisinin aksine teknik ayrıntılarla fazla boğuşmadan mümkün olduğunca basit bir arayüzle karmaşık görevlerin üstesinden gelip kablosuz interneti olabilecek en etkin şekilde evin içinde ve cihazlar arasında dağıtabilmesi.

Deco serisi ile tanışacakların ilk sıkıntısı ‘arayüz’ olacak. Çünkü Deco’nun her marka ve modelde alıştığımız web tabanlı bir yönetim arayüzü yok (yeni nesil teknolojilerin ‘sen içini kurcalama, işine bak‘ mantığına bu kategoride ilk defa rastlıyorum). Deco cihazınızı akıllı telefonunuza yüklediğiniz özel bir uygulamayla yönetiyorsunuz (Android ve iOS).

Benim kullandığım Deco’nun içinden 3 adet çıkıyor ancak ikili paketi de var. Daha büyük ortamlar için ek Deco’lar satın alıp birbirine tanımlamak da mümkün. Ancak geleneksel metrekareli (80-150 m2 arası) evler için ikili paket fazlasıyla yeterli olacaktır.

Deco’nun bütün ayarlarının sadece mobil uygulama üstünden yapılması ilk başta benim gibiler için tatsızlık yaratsa da bunun ne kadar kolaylaştırıldığını görünce diğer geleneksel yöntemi sorgulayabiliyorsunuz. Kimileri için yine sorun yaratacağını düşündüğüm bir diğer konuysa uygulamanın Türkçe desteğinin bulunmaması (fakat sanıyorum çoğu kullanıcı karşısına çıkacaklara aşina olacaktır). Ana ekran şu şekilde:

‘More’ başlıklı menüden ulaşılan ve bütün kontrollerin yer aldığı ekransa şu şekilde:

Bu ikonların ucunda kablosuz internet ayarlarını, port yönlendirme ve IP sabitleme işlemlerini, kendiniz ve diğer kullanıcılar (örneğin çocuklarınız) için ayrı yetkilere ve sınırlandırmalara sahip hesaplar yaratmayı, cihazlar arasında erişim hızı ve önceliklendirmeleri, antivirüs korumasını yönetmeyi ve bütün iletişimin raporlamalarını (hız, siber saldırılar, engellenen erişimler, hangi cihaz ve kullanıcının ne kadar kullanım yaptığı gibi) birkaç tıklamayla yapabiliyorsunuz.

Gerekiyorsa kablosuz erişim (wifi) sinyalinizin zayıf kaldığı bölgeye ikinci cihazı koyup fişe takmanız yeterli. Aynı ayarlar otomatik olarak o alanlarda da hizmet vermeye başlıyor.

Uygulamanın bir diğer nimetiyse Deco’nun dışındaki bir ağdayken de (mesela farklı bir yerde, mobil operatörünüz ile bağlıyken) uzaktan erişip her şeyi yönetebilmeniz.

Deco’nun bir diğer güzelliğiyse yukarıda değindiğim Şeylerin İnterneti kapsamındaki bütün akıllı (daha doğrusu ‘bağlı’) cihazlarınızı yönetebilmesi. Oluşturacağınız kurallar kapsamında prizden ampule, termostattan kilide Deco’ya bağlı her cihaza kurallar atayabiliyor; hatta istediğiniz anlarda internet erişiminin kesilmesini dahi sağlayabiliyorsunuz. Dolayısıyla başka bir tanımlamayla bütün akıllı cihazlarınızı tek bir noktadan yönetebilir hale geliyorsunuz.

Başta şüpheyle yaklaşmış olsam da aktif hale getirdiğim antivirüs uygulaması sayesinde ağımıza ne kadar zararlının musallat olduğunu raporlarda görünce şaşırdım. Bunların bir kısmı bizim cihazların ziyaret ettiği sayfaların içine gömülmüş kodlar yüzünden bağlanmaya çalıştığı zararlı kaynaklar, bir kısmıysa rastgele ağ atan saldırgan kaynaklardan geliyordu.

Yazı fazlasıyla uzamış; şöyle toparlayayım: 3 aylık kullanımım sonucunda herhangi bir sebeple yönlendiricisini yenileyecek herkese TP-link’in Deco serisini seçeneklerinin başına koymasını öneririm. Mevcutlar içinde ucuz bir çözüm sayılmaz ancak uzun vadeli düşünüldüğünde özellikle ev kullanıcıları için son derece konforlu bir ürün olduğunu söylemek haksız olmaz.

Yorumlar

7 yanıt

  1. Ahmet avatarı
    Ahmet

    Yazının başına “Advertorial” ifadesi koymayı unutmuşsun amir.

  2. Gökçe Çakar avatarı
    Gökçe Çakar

    Uzun süredir ben de Deco M5 kullanıyorum. Gerçekten kur-unut tarzı bir cihaz. Özellikle bizim oğlanın iPad, ps4, Nintendo Switch gibi cihazlarını kendi adı altında gruplayıp tek tuşla internetini kesmek çok zevkli. Gücü yeten herkese öneriyorum.

  3. Ahmet Usta avatarı
    Ahmet Usta

    Öncelikle ürünü ilk kez gördüm, bilgilendirme için teşekkürler. Fiyatı ise USD bazında 100$ civarında olduğu için bence makul. Bu kadar basit bir sistem olmasa da ben de evde Uydunet (Türksat Kablo) kullandığım için Netmaster’ın korkunç cihazını atlatacak bir sistem kurdum. Bilgileri paylaşmak isterim ki alternatif arayışta olanlar faydalanabilsin.

    Netmaster’ın tek işi kablo sinyalini dağıtılabilir internet bağlantısına dönüştürmek. Hemen arkasında ise Bridge modda çalışan bir ASUS RT-AC66U bulunuyor. Bu cihaz üzerine özel firmware atarak (Asuswrt-Merlin) özelliklerine özellik katan bir cihaz. Benim için en olmazsa olmaz özelliği doğrudan özel VPN sunucuma bağlanarak evdeki tüm trafiği buraya yönlendirebilmesi. Bu işlemi Router bazında yaptığım için diğer cihazlarda VPN ile uğraşmaya gerek kalmıyor.

    AC66U kendi kablo sinyali yeterince güçlü ama salonumdaki konsol, tv, Amazon FireTV Stick gibi cihazlar için maalesef yetersiz kalıyor. Kablosuz Repeater denemelerim maalesef istediğim verimi sağlamadı. Ben de TP-LINK TL-WPA4530 Wi-Fi AC AV500 Powerline Kit (Hepsiburada’dan copy paste :)) router üzerindeki bir çıkışı ev içindeki elektrik şebekesi ile salona taşıdım. Bu kitin en güzel özelliği dağıtımın yapıldığı diğer uç noktadaki cihazın hem 2,4 hem de 5 GHz wireless erişim noktası olması. Bu cihazlarda dikkat edilmesi gereken ise duvardaki prizden sinyalin taşınması zira uzatma kabloları performansı ciddi anlamda düşürüyor.

    Son olarak Türksat Kablo servisine ait geçen hafta eve yeni akıllı kutu geldi. Bu kutu internete bağlanarak Seç İzle servisini almanızı sağlıyor. Ancak üzerinde kablosuz bağlantı yok. Bu sorunu da hemen arkasındaki prize taktığım D-Link DAP-1325/A1A ile çözdüm. Bu cihaz bir kablosuz sinyal güçlendirici ancak üzerindeki tek ethernet çıkışı ile kablolu bir cihaza bağlantı verilebiliyor. Elbette kablosuz sinyali salondaki TP-Link powerline’dan alıyor. Evet üç ara dağıtım cihazından sonra modemden gelen 100 Mbit tüm gücüyle salondaki kutuya ulaşmıyor ama zaten buna ihtiyaç yok, yayınlar 1080p rahatlıkla izleniyor.

    Şu anda evdeki tek sorunum 4 farklı WiFi erişim noktası ve bir türlü kapatılamayan Netmaster’ın kendi kablosuz erişim noktası. Cep telefonları zaman zaman hangisinden sinyal alacağını iyi yönetemiyor. Ama o kadarı kadı kızında da olur diyoruz (tüm noktaları aynı isimle ve farklı aralıklara taşımak maalesef çözüm değil, kesinlikle WiFi sistemlerinin en zayıf yanı bu).

    Tüm bu yazdıklarım teknik geçmişi ve bilgisi olmayanlar için oldukça karışık gelebilir yine de WPS butonu çoğu sorunu çözecektir. Ama gönül ister ki evlerimiz akıllansın da bu işler otomatik gerçekleşsin ama kendimi biliyorum yine rahat edemem, o arayüzlere girip bir şeyleri karıştırmazsam huzur bulamam. 🙂

  4. akif avatarı
    akif

    reklam olduğunu düşünmüyorum ama olacaksa da böyle reklam olsun. Hiç kullanmadığım bir cihaz hakkında bu kadar detaylı bilgi sahibi oldum, bize de teşekkür etmek düşer.

  5. Mehmet Ortaç avatarı

    Ben de tam bu konuda çözüm araştırıyordum. Çok iyi bir yazı oldu. Bir de yazlıklara ek ücret gerektirmeden internet hizmeti sağlanabilse. Şu anda ikinci derdim bu olduğu için yazıyorum 🙂

  6. Mehmet avatarı
    Mehmet

    hahaha

  7. Hayvanlar avatarı

    Yazınız oldukça akıcı bir yazı olmuş Serdar bey, makalelerinizi Hayvanlar sitemizin ekibi olarak mutlulukla okuyoruz. Yazılarınızda sokak ve barınak hayvanlarını da ele alabilir misiniz rica etsek?

Görüşlerinizi paylaşın: