Uygarlık tarihinin toplamı boyunca son birkaç yıldaki kadar ‘sosyal’ kelimesi kullanılmamıştır eminim. Bunun ana sebebi olan ‘sosyal medya’ ve ‘sosyal ağ’ terimlerinin tam anlamı bile üstünde anlaşabildiğimiz türden değil. Fakat hepimiz gayet farkındayız ki başka türden, görülmedik internet araçlarımız var ve hepimizin hayatının kesitleri birileri için enteresan (ya da öyle olması için gayret gösteriyoruz).
İnternetin bir alt kümesi olan sosyal medyanın çeperi öyle genişledi ki yüz milyonlarca kullanıcı için internetin ta kendisi haline geldi. İnternete giriyorum diyerek sabahtan akşama kadar Facebook’ta gezinenler işten bile değil artık (7 milyar doları geride bırakan gelir de Facebook için sürpriz değil dolayısıyla).
Hangi ara oldu, beratını kim verdi kaçırdım ama uzmanları bile var sosyal medyanın.
Sosyalleşmenin özünde birliktelik, beşerilik var. İnternet tarihinden ayrıştırılması çok zor bir kavram. Ve sanılanın aksine yeni nesil internet insanlardan çok makinaların sosyalleşmesi için çabalıyor.
Hiçbir parasal karşılığı olmayan beğenmek (Türkçesiyle: like), retweet etmek, favorilere almak ve paylaşmak gibi sosyal etkileşimler çoğumuz için paradan daha anlamlı, daha değerli. Bir şeyi paylaşırken, beğenirken ya da retweet ederken yapılan hesap kitap başka çok az şey için yapılıyor.
Üstelik bu ortamın tamamen kendine has dinamikleri var. Kuralları, şöhretleri, değer yargıları farklı. Minibüste şoföre versin diye para uzattığınız kişi pekala sosyal medyanın isimsiz süperstarı olabilir. Burada işler başka türlü işliyor (yaşım kadar mesleki tecrübesi olan Hasan Cemal ile -takipçi sayısı ekseninde- eşitlenebilmem gibi).
Sosyal medya hepimizin vaad edilmiş topraklardan bir parça alabilmemizi sağladı.
Ekmek çıkar mı?
Peki hiçbir ön koşul dayatmadan kapılarını herkese açan, mümkün olan en demokratik yapıda her birimize söz hakkı tanıyan ve bu sayede dünyanın neredeyse söyleyecek bir sözü olan bütün yaratıcılarını parmaklarımızın ucuna, gözlerimizin önüne seren sosyal medya iş bulmak adına kullanılabilir mi?
Denemeleri olmadı değil ama potansiyelini düşününce soyal medyanın gerek yeteneğini gösterme adına çabalayanlar, gerekse yetenek peşinde koşan şirketler adına deyim yerindeyse ‘israf edildiği‘ düşüncesindeyim.
Eğitim sistemimizin bizi şartladığı kriterleri bahane etmek mümkün. Ama en basitinden markanızın sosyal medyadaki varlıklarını yönetecek kişinin hangi okuldan mezun olmasını beklersiniz? İletişim ve pazarlama becerisinin her şeyin anahtarı olduğunu kabul ediyorum ama hala iletişim ya da halkla ilişkiler öğrencilerine 140 karakterde dert anlatma öğretilmiyor. Facebook’ta hedefli iletişim yürütmenin incelikleri de (bizim Next Academy‘yi istisna tutayım müsadenizle).
Yeni medya dediğimiz şey çoğu marka için sadece bir link paylaşım aracı. Mecranın mesajın ta kendisi olduğunu unutuyoruz.
Bireylerin bunca hızlı değiştiği bir çağda daha cesur, daha yaratıcı yöneticilere ve şirketlere ihtiyacımız var. ‘Kurum Kültürü’ adlı o dev bahanenin ardına sığınmayan.
Çıkar elbet.
[box type=”note”]Bir küçük ekleme: Bu yazıdan sonra iletişime geçen PepsiCo Türkiye sosyal medyasını yönetecek bir stajyer arayışında olduğunu ve bunun için en iyi ortam olacak sosyal medyayı kullanmak istediklerini belirtti. Sonuçta ortaya Yılın Stajyeri sitesi çıktı. Bu yazının sağlamasını yapmak ve kariyerinizde enteresan bir sayfa açmak isterseniz şansınızı denemenizi tavsiye ederim.[/box]
Görüşlerinizi paylaşın: