Gezi Parkı ve #direngeziparki meselesi

İstanbul’un göbeğinde kalan ve kimsenin pek de umrunda olmayan bir parkın Türkiye tarihinde yeni bir sayfa açan öyküsünün özeti.

[box type=”info”]UYARI: Bu yazı halen güncellenmeye devam eden bir derlemedir. Başka sitelerdeki kaynaklara birçok bağlantı içermektedir. Konuya tam vakıf olabilmek için linklerdeki içerikleri de okumanız şiddetle tavsiye olunur. Konuyla iglili diğer yazılarımı da #DirenGeziParki bağlantısından takip edebilirsiniz.[/box]

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin gördüğü en büyük toplumsal ayaklanmalardan birine sahne olanTaksim Gezi Parkı’nın aklımızın bir kenarında bulunması gereken ilginç bir öyküsü var. Belki bu karışık dönemde faydası dokunur düşüncesiyle özetlemeye çalışacağım.

Artık neredeyse hepimizin öğrendiği gibi bu park, aslen 1870 yılında inşa edilen bir askeri kışlanın alanında yükseliyor. Taksim (Topçu) Kışlası adıyla anılan bu dev alan Padişah 3. Selim’in emriyle inşa edilir. Amaç (bugün hala bütün heybetiyle ayakta duran) Anadolu yakasındaki Selimiye Kışlası‘na karşılık  Avrupa yakasında da bir kışla yaptırmaktır. Osmanlı Ordusu modernleşme hamlesindedir ve yeni birlikler için yeni eğitim alanları gerekir. Mimar olarak dönemin neredeyse bütün heybetli devlet binaları ve saraylarınnda adına rastlayacağımız Balyan ailesinden Kirkor Balyan seçilir.

Taksim Kışlası tarihinde (Çırağan Sarayı dahil neredeyse dönemin bütün eserlerini bir bir yutan) yangınlardan iki kere nasibini alır. Kuruluşundan 1 yıl sonra inşa emrini veren 3. Selim’in tahttan inmesiyle sonuçlanacak Kabakçı Mustafa İsyanı burada başlar. Ardından 2. Meşrutiyet’in ilanıyla 2. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan 31 Mart ayaklanmalarına evsahipliği yapar.

İki padişahı iktidardan eden bu -lanetli- yapı Abdülhamit sonrası gözden düşer. Bu dönemde yarı özelleşen tesis, ortasındaki büyük alanda birçok halk şenliği, spor karşılaşması ve benzeri etkinliklerinde kullanılır. 1. Dünya Savaşı döneminde Fransızların İstanbul’u işgali süresince kendileri adına savaştırdığı Senegalli askerlere evsahipliği yapar. Bu süreçte o kadar hasar görür ve yıpranır ki artık eski işlevlerini yerine getiremez hale gelir.

taksim

Cumhuriyet döneminde ortasındaki alanın yüzü suyu hürmetine Taksim Stadı adını alarak tamamen futbol karşılaşmaları için kullanılır. Hatta Türk Milli Futbol Takımı ilk maçını bu stadda yapar.

1940’lı yıllar Fransız Mimar Henri Prost’un İstanbul’u yeniden tasarlamak için çalıştığı dönemdir. İstanbul tarihinin (bence) en az bilinen ve bir o kadar da ilginç ayrıntılarından biridir Prost’un bu nazım planı. Dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar, Prost’tan büyük törenlerin düzenlenebileceği büyük bir meydan ister.

Taksim Meydanı’nın şeklini belirleyecek bu çabanın bir parçası da Taksim Stadı’dır. Prost stad alanının yıkılarak konut ve eğlence merkezi için değerlendirilmesini öngörür.  Ancak yetkililer bunun yerine stadyum alanını park yapmaya karar verir (bu aslında biraz da parasızlıktan alınmış bir karardır).

İşte bugün uğruna nice mücadele verilen Taksim Gezi Parkı da hayatımıza böyle girer.

Gezi Parkı, Taksim'in kalbinde belki de şehrin kalan son büyük birkaç yeşil alanından birini oluşturuyor. (Tıklayarak büyütebilirsiniz)
Gezi Parkı, Taksim’in kalbinde belki de şehrin kalan son büyük birkaç yeşil alanından birini oluşturuyor. (Tıklayarak büyütebilirsiniz)

Hatta ilginç bir ayrıntı olarak parkın inşasında Surp Agop Ermeni Mezarlığı’ndan alınan mezar taşları kullanılır.

Yakın dönemin kısa bir özeti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 seçimleri sırasında açıkladığı 22 noktayı içeren (kendi tabiriyle) ‘çılgın projeler’ Taksim’i de kapsıyordu. Buyruk kesindi. Buradan alınan sinyalle oluşturulan Kentsel Tasarım Projesi kapsamında aynı yıl Gezi Parkı’nın ‘yenilenmesi’ gündeme geldi. Fakat Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu aldığı kararla bu girişimi engelledi. Ardından Üst Kurul bu kararı iptal ederek Gezi Parkı’nın yıkılmasına Taksim Kışlası’nın inşasına izin verdi. Böylece geri sayım başladı.

Geri kalanını kronolojik olarak tarihe ve belleğimize not etme adına sıralayalım:

  • Önce ağaçlar gizlice işaretlendi,  garip budamalar görüldü, esnafın iş yapması engellendi.
  • Gidişatı fark eden birileri belki biraz dikkat çekeriz diye ağaçları evlat edinme gibi sembolik eylemler yaptı. Hatta bir festival düzenledi.
  • Yıkımı engellemek için 46 bin 500 imza toplandı.
  • Bu çabaların hiçbiri yetkililerden hiçbir cevap alamadı; ilgi, alaka görmedi. Muhatap bile alınmadılar. Kamuoyunu temsilen görev yapanlar bütün halk iradesini görmezden geliyor ve gününü bekliyordu. Ve o gün geldi çattı…
  • Bir gece vakti, gün çuvala girmiş gibi dev kepçeler parka kelimenin tam anlamıyla saldırdı. Eğer bir grup gönüllü, duyarlı insan orada toplanıp engel olmasaydı bugün Gezi Parkı çoktan tarihe karışmıştı. Yine de kepçeler birkaç ağacı sökmeyi ‘başardı’.
  • Olaylar ertesi gün de sürdü. İkinci sortiyi yapan kepçeler, önüne geçen Milletvekili Sırrı Süreyya Önder sayesinde durdurulabildi.

http://www.youtube.com/watch?v=LxrGBhV-j3E

  • Ardından polis bir şafak operasyonu ile göstericilerin üstüne TOMA araçları, biber gazları ve sis bombalarıyla ‘girdi‘. Yaralananlar, yoğun bakıma alınanlar oldu ancak bu da pek işe yaramadı. Her müdahalenin ardından katılımcı sayısı artıyordu.
  • Polis, bu sefer dünyada eşi görülmemiş bir uygulamayla parkta oturma eylemi yapanları tel kafes içine alarak karantinaya aldı (hapsetti de denebilir).

http://www.youtube.com/watch?v=v6k3HnYV4cY

  • İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yaptığı açıklamada olayın bir kaldırım genişletme çalışması olduğunu iddia etti.
  • Başbakan Erdoğan “Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik, yapacağız” diyordu. CHP bu sözlerle ilgili suç duyurusunda bulundu.
  • İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun olaylarla ilgili yaptığı açıklama şöyleydi “Devletin emniyet teşkilatının kendi içinden çıkmış olduğu halkıyla karşı karşıya gelmesi ve onları incitecek en ufak bir olayın vukuu bulması söz konusu değildir.”

  • Sivil giyimli kişiler bir ara Taksim Meydanı civarındaki mekanlara saldırarak hasar verdi. Sosyal medyada başka iddialar da vardı.
  • Gösterilere müdahale adına aralarında Taksim İlkyardım Hastanesi ve civardaki oteller de olmak üzere pek çok sivil yerleşim birimine biber gazı atıldı.
  • Bu yazıyı yazdığım Cuma günü polis Gezi Parkı’na destek için yola çıkanları engellemek için civardaki neredeyse bütün semtleri gaza boğdu. Turist nüfusunun da yoğun olduğu Taksim-Beşiktaş bölgesinde olayla ilgili-ilgisiz, yaşlı-çocuk herkes mağdur oldu. Akşam saatlerine doğru havada dolaşmaya başlayan polis helikopterinden aşağıdaki halk üzerine biber gazı bombaları atılmaya başlandı.

biberrrrr

  • Bir ara metro seferleri de dahil olmak üzere bölgeye giden toplu taşıma araç seferleri iptal edildi.
  • Vatandaşlar bu vesileyle biber gazına maruz kalınırsa ne yapılmalıdır, etkilenmemek için maske nasıl yapılır, gözaltına alınırsa nelere dikkat edilmelidir gibi normalde asla bilmemeleri gerekmeyen şeyleri öğrendi.
Okuyamıyorsanız biber gazı kapsüllerinin üstünde Türkçe yazan ilk kuralı yazayım: DİREKT OLARAK İNSANLARIN ÜZERİNE ATIŞ YAPMAYINIZ.
Okuyamıyorsanız biber gazı kapsüllerinin üstünde Türkçe yazan ilk kuralı yazayım: DİREKT OLARAK İNSANLARIN ÜZERİNE ATIŞ YAPMAYINIZ.
  • Gezi Parkı’ndan olayları canlı aktaran DHA’nın yayını ilginç bir şekilde kesildi.
  • İstanbul Belediyesi’nin turistik web kameralarından İstiklal Caddesi ve Taksim yayınları ‘koptu’.
İstiklal Caddesi'nden bir kesit. Yerdekiler biber gazı kapsülleri...
İstiklal Caddesi’nden bir kesit. Yerdekiler biber gazı kapsülleri…
  • Bölge otelleri eylemcilerin iletişiminin kesilmemesi için kablosuz internet şifrelerini kaldırarak destek oldu.
  • Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’na doğru Beşiktaş, Osmanbey, Galata başta olmak üzere dört koldan erişmeye çalışan yüz bine yakın insana polis Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmedik bir direnişle karşı koydu (koyuyor).

BLlKiJTCMAA8_rg

  • Vücuduna isabet eden plastik mermi ve gaz bombası kapsülleriyle yaralanan birçok kişiye dair haberler geliyor.
  • #DirenGeziParki etiketi sanıyorum Twitter’ın tarihindeki en geniş katılımlı eylem olarak tarihe geçti. Türkiye trendlerindeki birinci sıradan hiç inmedi. Eylemi destekleyen diğer pek çok etikete karşı #MeseleAkPartiDüşmanlığı etiketiyle de (böyle adlandırmak doğru olur mu bilemiyorum ama) ‘karşı cephe’ görüşlerini paylaştı. Kullanıcı sayısının yoğun olduğu bölgelerde anlık acil haberleşme için sosyal medya araçlarının ne kadar önemli olduğu bir kere daha ortaya çıktı.
  • Gezi Parkı’na ulaşamayan / katılamayan vatandaşlar tencere-tava vurarak, araçlarında korna çalarak, evlerinin ışıklarını açıp-kapayarak yeni bir destek modeli geliştirmiş durumda (ve katılım hiç de azımsanacak boyutta değil).
  • Gümbürtüye gitti ama İstanbul 6. İdare Mahkemesi, yapılması planlanan inşaatı durdurma kararı aldı.
  • İstanbul Barosu göstericilere uygulanan şiddete yönelik suç duyurusunda bulundu.
  • Yazıyı yazdığım sırada (31 Haziran Cuma günü) tepemizde helikopterler dolaşıyor, biber gazından cam açamıyoruz, ambulans sirenleri HİÇ durmadan çalıyor ve sürekli bağırışmalar duyuluyor. Olaylar Harbiye’ye kadar yayılmış durumda. İstanbul’da Ataköy’den Kadıköy’e kadar birçok yerden eyleme destek ve katılım haberleri geliyor.

1 Haziran Cumartesi notları (4. gün)

  • Geceyi Taksim’de geçiren eylemcilerden (ulaşabildiklerini) polis şiddet kullanarak gözaltına aldı.
  • Cuma gecesi Kadıköy’de toplanan binlerce kişi Boğaziçi Köprüsü üstünden yürüyerek Taksim’e doğru yola koyuldu ve sabahın ilk ışıklarında Avrupa yakasına geçti. Boğaz Köprüsü ömründe böyle bir şey görmüş değil. İstanbullular için inanılmaz bir kareydi kesinlikle. Ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyen gruba polis Beşiktaş’ta tazyikli su ve sis bombalarıyla ‘karşılık verdi‘.

bogaziciyuruyusu

  • CHP ve MHP göstericilere destek vermek için Taksim’e gideceğini duyurdu.
  • Cuma gecesi gösterilere katılmak için Taksim’e gidenler geceyi civardaki pastane, kafe ve barlarda geçirdi. Sosyal medyaya yansıyan haberler mekanların çoğuna ücretsiz yiyecek-içecek verdiği yönünde.
  • Özellikle Galata ve Cihangir’de birçok kişi evini sokakta kalanlara açtı.
  • Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç AVM istemeyenlere biber gazı sıkma yerine ikna yöntemi kullanılması gerektiğini söyledi.
  • Olayların Pazar günü de süreceği söyleniyor.
  • Bölgedeki hastaneler göstericilere maske dağıtıyor (bunlar en azından geniz yanmasını bir nebze de olsa kesiyor). Bazı esnaf da yiyecek içecek desteği sunuyor.
  • Polis İstiklal Caddesi’ne çıkan yolları tutarak girişi kesti. Sivil polisler de diğer koldan engelleme yapıyor.
  • Gönüllü doktor grupları yaralılara müdahale için bölgede toplanıyor.
  • Bülent Somay sayesinde Slavoj Zizek’in de konuyla ilgili yorumlarını öğrendik.
  • Başbakan Erdoğan yaptığı açıklamada polisin eyleme müdahalesiyle ilgili soruşturma başlatıldığını söyledi.
  • Ünlü paylaşım sitesi 9GAG’de olayları özetleyen bir görsel paylaşıma sunuldu.
  • Bu yazıyı yazarken dışarıda yüzlerce araç kornalarla sokakta atılan sloganlara destek veriyor, her yaş ve gruptan insanlar marşlar söyleyerek yürüyüşteler. Tepemizde polis helikopteri hiç durmadan gürültüyle -kimbilir ne için- dönüyor.
  • GÜNCEL: Saat 15:45 itibariyle polis aldığı talimatla Taksim ve civarından tamamen çekilmeye başladı.

05Başbakan Erdoğan 1 Haziran Cumartesi günü Türkiye İhracatçılar Birliği’nde konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ekonominin geliştiğine, kişi başı gelirin yükseldiğine, IMF’ye borçların kapatıldığına değinen Erdoğan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

  • Bizim dönemimize kadar çoğunluğun beklentileri dikkate alınmadı. Çoğunluk nasıl azınlığa baskı uygulayamazsa azınlık da bu ülke üzerinde baskı kuramaz.
  • Hiç kimsenin ağaçlar kesiliyor bahanesiyle gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur.
  • Şu anki çalışmaların Topçu Kışlası ile alakası yok.
  • Taksim Kışlası Taksim Meydanı’na çok büyük zenginlik katar dedik. Mesele kesilen ağaç değil, gelinen nokta ideolojiktir.
  • Taksim Meydanı aşırı uçların cirit attığı yer olamaz. Polis dün oradaydı, bugün de orada yarın da olacak.
  • Biber gazı kullanımında aşırılık var. İçişleri ve valiliğe talimat verildi, gerekli inceleme yapılıyor.
  • AKM’yi dahi yıkmalıyız. Oraya gururlanabileceğimiz bir opera binası yapmalıyız.
  • Topçu Kışlası yerinde tarihe uygun yeşil alanlı yapılacak.

Bu süreçte öğrendiklerimiz

  • YUKARIDA OKUDUĞUNUZ BÜTÜN EYLEMLER TAMAMEN SOSYAL MEDYADA ÖRGÜTLENDİ. Bu belki de en önemli ayrıntı. Sosyal medya olmasaydı böyle bir eylem de olmayacaktı. Olaylar durulduğunda bu boyutu ayrıca yazmayı düşünüyorum.
  • Türkiye’nin en büyük şehrinin en önemli meydanı için böyle köklü bir düzenleme öncesinde halka hiçbir açıklama yapılmamış, soru sorulmamış, rızası alınmamıştır (Oysa Belediye vapurlarımız, otobüslerimizi biz şehir sakinlerine ne güzel danışmıştı?). Bir hatırlatma olarak; kendimizi arasında görmeye çalıştığımız ülkelerde kendi arazinize ev inşa etmek için bile bütün komşularınızın iznini almanız gerekiyor.
  • Bu sıradan gibi görünen olay, hayatında eylem yapmamış; hatta belki Gezi Parkı’na adım bile atmamış Türkiye ve dünyanın dört bir yanından yüz binlerce kişinin eyleme katılmasına yol açmıştır.
  • Türkiye’de hayatta bir araya gelmeycek bütün düşünce grupları, siyasi parti sempatizanları, futbol taraftarları bu aralıkta el ele, kol kola girmiştir (samimi olarak -yakın zamandaki gözlemlerimden sonra- en çok şaşırdığım şey bu oldu.).
  • Hafızam yanıltmıyorsa ilk defa Türkiye’de farklı şehirlerde (Eskişehir, Adana, Ankara, İzmir, Manisa, Afyon, Gaziantep, Diyarbakır vs) ortak destek eylemleri düzenlenmiştir.
  • Dünyanın birçok yabancı ülkesinde Cumartesi günü bu eyleme destek için insanlar parklarda toplanacak.
  • Türk polisi, kimden aldığı bilinmeyen bir onayla (emirle) Türk halkına yönelik (kimyasal silah olup olmadığı hala tartışılan) biber gazını ölçüsüz, kullanım şartlarına aykırı ve insafsızca kullanmıştır. Göstericiler de dahil bölge ve civarında yaşayan yüz binlerce insan, yaşlı-genç, çocuk-büyük, Türk-yabancı, eylemci-eylem karşıtı ayırmadan bu müdahale tarzının mağduru olmuştur.
  • Polis oturmak ve ara-sıra slogan atmak dışında hiçbir şey yapmayan eylemcilerin üstüne zırhlı araçlar, panzerler, TOMAlar, cop, sis ve gaz bombalarıyla ‘saldırmıştır’.
  • Sıradan vatandaşlar, gençler, hatta yaşlı dede ve ninelerden oluşan eylemciler ‘marjinal gruplar’ olarak adlandırılmıştır.
  • Eylemciler arasında polisi kışkırtanlar da -elbette- olmuştur. Ama bu kişilerin sayısı ve yol açtığı olaylar (zırhlı polis aracına tekme atmak gibi) ortaya çıkan karşı müdahalenin boyutlarını açıklamakta yetersizdir.
  • Polisle ortak strateji geliştiren zabıta (üniformalarını bellerine gizleyerek) parkta nöbet tutanların çadırlarını yakmıştır.
  • Geleneksel medya ve TBMM’nin işlevini yitirdiği ortaya çıkmıştır. Taksim’de insanlar gaz bombaları, tazyikli su ve türlü çeşit araç ve silahlarla ezilirken yetkililer “herhangi bir sorun yok”, “birkaç küçük taşkınlıktan ibaret” gibi komik açıklamalar yapmıştır.
  • Parkına, yeşile, ağaçlarına sahip çıkmak isteyen vatandaşlar, görmezden gelinerek, itilip-kakılarak bambaşka bir noktaya çekilmiştir. Bugün mesele Taksim Gezi Parkı meselesi olmaktan çıkmış; resmen bir halk ayaklanmasına dönüşmüştür.
  • Türk medyasının aksine dünya medyası ve ajanslar olayları ellerinden geldiğince bütün çıplaklığıyla yansıtmış ve Türkiye dışındaki kamuoyunu olaylar hakkında bilgilendirmiştir.
  • Eylemler sırasında (birileri) sinyal karıştırıcı jammer cihazlarla bölgedeki mobil internet ve iletişim kesilmiştir (Arap Baharı döneminde sıkça rastladığımız -ve işe yaradığı görülmeyen- bir panik tedbiri).
  • Bu olayların çıkış sebebini AKP ya da Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı gibi görmek olayı hafife almaktır. Ama olayların gidişatı geniş kitleleri bu yönde kutuplaştırmaktadır.
  • Sosyal medyanın ne kadar büyük ve önemli bir güç olduğunu Taksim Gezi Parkı olayları apaçık ortaya koymuştur.
  • Bu sırada ilk defa Twitter Türkiye gündemi sadece tek bir olaya kilitlenmiştir.
  • Ne kadar hassas bir durumda olduğumuzu anlamak için bu gece kaydedilen bir video paylaşayım:

  • Biber gazını solumamış kişilerin bunun ne büyük bir işkence ve nasıl insanlık dışı bir şey olduğunu bilmesi mümkün değil. Umarım kimse yaşamaz, bilmez.

Eğri oturup doğru konuşmak

Bu kadar yazdıktan sonra doğma büyüme bir İstanbullu olarak  şu meşhur Taksim Gezi Parkı’nı da en azından İstanbul dışındakilere bir tanıtmış olayım. Okuyacağınız yorum bana ait ama eli vicdana koyunca sanıyorum herkesin aşağı-yukarı mutabık kalacağı bir tarif olacak:

Taksim Gezi Parkı İstanbul’un en tekinsiz, gece-gündüz tinercilerle dolu, gaspın eksik olmadığı, akşamları eşcinsellerin oğlan avladığı ve eminim bugün eylem yapanların çoğunun hayatında adım bile atmadığı kaderine terk edilmiş bir alan(dı). Ama (sanıyorum) orası artık İstanbul halkının büyük bir bölümünün sembollerinden biri olacak.

Cevabını bulamadığım sorular

  1. Bütün bu süreç halka sorulsaydı, rızası alınsaydı, ikna edilseydi ya da bir ortak yol bulunsaydı kim, ne kaybederdi? Bu kadar kan, gözyaşı ve nefretin üstüne halkın benimseyip mutlu olabileceği bir şey çıkartmak mümkün müdür?
  2. Ülkeyi bir iç savaşın eşiğine getiren bu AVM çılgınlığı nedir? Gerek var mıdır? Dünyada en çok AVM açılan 5. şehir İstanbul’da yenilerine sahiden ihtiyaç var mıdır?  Yoksa bugün bilmediğimiz, aklımızın ermediği başka bir şey mi var bütün bunların arkasında?
  3. Polisimiz nasıl bir psikoloji içindedir ki kendi vatandaşına karşı bu kadar acımasız olabilmektedir? Bu insanları vatandaşı olarak görmüyor olabilir mi? Karşısına çıkan bu kişileri kafasında nasıl kodlamıştır? Bütün bunları amirlerin emri ile açıklayabilmek mümkün müdür?
  4. Hepsinden önemlisi; bütün bu yaşananları karşılıklı olarak nasıl unutacağız biz?

Son olarak: bu olayların sonunda ne olursa olsun, yeni bir dönem başlamıştır artık.

Yazacağım daha çok şey var.

Yazacağım.

[box type=”alert”]EK BİLGİ: Bu yazıyı yayınladıktan 10 dakika sonra siteme ilk defa bir DDOS saldırısı gerçekleşti ve 2 saat boyunca erişilemez kaldı. Bu vesileyle yanlışlıkla kapattığım CloudFlare hizmetini de hatırlamış oldum ve yeniden aktif hale getirdim. Siz de sitelerinizi her ihtimale karşı güven altına almak isterseniz CloudFlare kusursuz (bedava sürümü de olan) bir mucize hizmet. İleride başka bir yazıda belki ayrıca yazar, anlatırım.[/box]

Yorumlar

68 yanıt

  1. hknsrt avatarı

    Amirim ellerine sağlık devamını da bekliyoruz

  2. brkkyk avatarı

    Siteye olan saldırılardan sonra erişimi sağlayabildik, http://paste2.org/gbGFpCYg şöyle bir yerdede saklayalım bunu. Belki erişimi yine kayıp ederiz.

  3. Raven avatarı
    Raven

    Şimdi bir konuya açıklık getireyim…

    Mevzuatta işin özü şöyledir.. Bir konu hakkında bir yerlerde gösteri yapılacağı zaman kolluk kuvvetlerine bildirilmesi gerekir… Bu bildirim izin almak anlamında değildir. Bu bakımdan da izinsiz gösteri diye bir kavram olamaz… (ki basının uydurduğu saçma bir haber metni kalıbıdır) ve toplantı ve gösteri yapmak anayasal bir haktır ve BİLDİRİM yapmak bu hakla çelişmez…

    Bu tarz prortesto, eylem vb hareketlerde kolluk kuvvetlerine denir ki, biz filanca yerde, filanca saatte şu konu hakkında gösteri, prortesto yapacağız.. Bu BİLDİRİM yapıldıktan sonra kolluk güçleri olay mahalline yine gelir, ama müdahalede bulunmazlar ve hem göstericilerin, hem de çevreden geçen diğer vatandaşların zarar görmesini önlemek için tedbir alırlar…

    Bunları niye yazdım? Eğer Gezi Parkında bir şekilde toplanan ve gösteri, eylem yapacak olan insanlar adına kolluk kuvvetine bir BİLDİRİM yapılmamışsa siz kolluk güçlerine göstericileri dağıtma ve müdahalede bulunma fırsatı vermiş olur ve yapılan orantılı-orantısız müdahaleyi de meşrulaştırmış olursunuz…

    Polisin sert müdahalesinden de o anlaşılıyor ki parktaki gösteri için BİLDİRİM yapılmamış ve muhakkak Polis amirleri de müdahalede bulunmadan önce Parkta toplananları dağılmaları yönünde bir kaç kez uyardıktan sonra müdahalede bulunmuştur, ki bu işin usulü böyledir…

    Tüm bunları yazdım ama ben de AKP karşıtıyım ve eleştiriyorum kendilerini, ama burada BİLDİRİM yapılmayarak Polisin be hükümetin ekmeğine yağ sürülmüş oldu…

    1. E.H. avatarı
      E.H.

      Gezi parkı hakkında devam eden bir dava olduğu (ve dün itibariyle yürütmeyi durdurma kararı verildiği) halde bu davanın sonucu beklenilmeksizin yaşlı ağaçlara iş makineleriyle saldırmak “legal”, ancak bu idari eylemi protesto etmek için 48 saat önceden bildirimde bulunmamak “illegal”, öyle mi?

      İlk aklıma gelen soru şu oluyor: İş makineleri baskın yapar gibi ansızın parka geldiğinde bildirim işlemleri başlatılıp 48 saat beklenseydi ve idarenin gösterdiği alanda toplanılıp, bu makineler protesto edilseydi, orada acaba ağaç kalır mıydı bugün?

      Bildirimde bulunuldu mu, bulunulmadı mı bilmiyorum ama velev ki bildirim şartı yerine getirilmemiş olsun; bu, orantısız, ölçüsüz bir kuvvet kullanımını, polisin kendi vatandaşı üzerine bu ölçüde kimyasal, -bence insan onur ve haysiyetine aykırı- gaz kullanımını haklı çıkarır mı?

      Kaldı ki bu ölçüsüz güç kullanımı, meseleyi ifade özgürlüğünden, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkından daha öteye, daha temel insan haklarından olan yaşama hakkının, beden bütünlüğünün ihlali noktasına getirmiştir ne yazık ki… Böyle vahim bir durumda “bildirim” şartını tartışmak biraz yersiz olmuyor mu?

      Bu arada belirtmek isterim ki toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı bir anayasal temel haktır (m. 34/1). Bir insan hakkıdır (AİHS m. 11). Ne yasalar, ne de idare, hiçbir hal ve şartta, temel hakların ve insan haklarının özüne dokunamazlar. İdare, ölçüsüz, orantısız güç kullanımıyla temel hakları ihlal edemez.

      Bir alıntı:
      “Toplantı ve gösteri yürüyüşü konusundaki Türk iç hukuk düzenlemeleri genel olarak AİHM’nin ortaya koymuş olduğu standartlara uygun olsa da, asıl sorun bu hükümlerde ortaya konulan ilkelerin pratiğe geçirilmesinde yaşanmaktadır. Bildirim şartının yerine
      getirilmemesinden dolayı yasa dışı sayılan, ancak barışçıl şekilde yapılan gösterilere kolluğun kuvvet kullanarak müdahelesi, veya kolluk tarafından kullanılan kuvvetin orantısızca sert oluşu, Türk davalarında çıkan ihlal kararlarının başlıca sebebini oluşturmaktadır.” (Kaynak: AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
      İÇTİHADINDA TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ HAKKI, Ziya Çağa TANYAR, http://www.law.ankara.edu.tr/dergi/AUHFD-60-03/AUHFD-60-03-tanyar.pdf‎)

      1. gülşen avatarı
        gülşen

        izninizle alıntıyı ve referansını paylaşıyorum ki, içinde (benim gibi) bu konu hakkındaki korkuları olanlar da bilsinler.

        serdar abi yazı için de çok teşekkür ederim. benim gibi durumdan bi haber ya da az da olsa şüphe ve korkusu olanlar için çok önemli bir paylaşım olmuş bence.

    2. erman avatarı
      erman

      direk olarak meşrulaştırma cabasıdır. aslında yapılan ideoloji burda bir toplum harekatı olarak gösterilmektedir. yüzü maskeli ekibin yazı yazan kısmıdır.

    3. Fırat avatarı
      Fırat

      Alakası yok bu yorumu yazan arkadaş anayasadan habersiz. Hiç bir demokratik ülke de eylemleri polise bildirme ve izin alma zorunluluğu yoktur. 2911 nolu Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Madde 3;
      ” – Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silah-
      sız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve
      gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. ”

      Arkadaşım sen önce anayasayı öğrende sonra burda gelip çok biliyormuş gibi yorumlar yap bir zahmet. Birde ciddi ciddi hiç bilginiz olmayan bir konuda oturup yazıyorsunuz,,hep ilk okulda fikriniz olmasa dahi size zorla kompozisyon yazdırıp sallamayı öğreten öğretmenlerde suç.
      http://www.izinsizgosteri.net/asalsayi07/toplanti.ve.gosteri._07.html

  4. ahmet avatarı
    ahmet

    yaz reis yaz…ellerine sağlık yaz…

  5. Melik Çelikoğulları avatarı

    Daha öncesi de budur Serdar bey…

  6. Osman Kurul avatarı
    Osman Kurul

    ağzına sağlık.

  7. torkunc avatarı

    31.05.2013 > istanbul’un “fatih’in torunlarından” geri alındığı tarihtir.

  8. Schwanzerberg avatarı
    Schwanzerberg

    T.C. tarihinin en büyük isyanı mı? Şeyh Said isyanını unuttunuz galiba.

  9. Umut Baran Zorlu avatarı

    Çok sağ olun. Çok iyi özetlemişsiniz hocam.

  10. wolkanca avatarı

    tüm bunlar safi siyasi şeyler, sandıktan istdiklerini elde edemeyenlerin yöntemleri.

    sosyal medya dediğin twitterda 10 yazılandan 8 i yalan, 1 i eksik geri kalan 1 i de anca doğruya yakın içeriklerdi.

    kusura bakmayın, hikaye.

    yemiyoruz ki biz 🙂

    1. Mehmet avatarı
      Mehmet

      Aynı fikirdeyim, en kısasında özet olmuş, tebrikler..

  11. Serdar Duduk avatarı
    Serdar Duduk

    Sen ki #sosyalmedyatv yapacam reisi cumhurun elini eteiğini öpecem diye eğilip bükülmüş kişisin. Yazıklar olsun sana. Ahmet Hakan kadar omurg an yokken birden abide kesildin Serdar bey. Ne müzmün bir küçücük burjuvaymışın gördük…

    1. Saim Herdaim avatarı
      Saim Herdaim

      ~1, bak tamamen artı 1 demiyorum. O değil de bu arkadaş ottan boktan derlemeler ayağına, videolar, yazıları bir araya getirip kendine ekmek arası yapması iyi iş ha, yakında tedx de felan bu konuda paralı konferanslar verebilirsin. iyi fikir bak, iyi para gelir.

  12. Gaye avatarı
    Gaye

    Valla helal, super ozet/toparlama/aciklama… Artik aduna her ne dersen 🙂

  13. eren dursun avatarı
    eren dursun

    #DirenGeziParki olaylarını sadece park ve ağaçlar için protesto olarak özetlemek inanıp oraya gelen insalarla alay etmek gibi olabilir. Gündemi sürekli değişen ama sürekli AKP ile başımıza gelen bir çok mevzunun su yüzüne çıktığı bir kırılma noktasıdır. Reyhanlı gibi karartılmış milli yas ilan edilecek bir terör saldırısını bile karartmış, baskıcı, uzlaşmaz, yalancı tahakkümle, korkuyla, sansürle insanları sindiren bir hükümetin vatanın gerçek sahibiyle karşılaştığı bir hesaplaşma zamanıdır.

    O kadar aymazdırlar ki İstanbul Millet vekili mealen “size biraz daha gaz lazım” diyebilmektedir.

    Atalar güzel söylemiş.. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner

  14. happysmile115 avatarı

    çok açıklayıcı gerçekten

  15. Goktan avatarı
    Goktan

    yine ruzgara karsi donmeye baslamissin omurgasiz herif

  16. Halis Sazan avatarı
    Halis Sazan

    Amirim konuyu fevkalede güzel özetlemiş. Eline sağlık. Doğrusu ya, İnternet çağında pek bir şey gizli kalmıyor. Gizli kalmadığı için bizim bir şeyleri gizleme, saklama ve sansürleme alışkanlığını sürdürmeye çalışan geleneksel medyanın üzerindeki bütün sırlar fena halde dökülüyor. Takke düşüyor kel görünüyor bir yerde.. Medyanın hali çok ama çok içler acısı… Gezi parkı ayaklanması aklıma şu ilkokulda öğrettikleri şarkıyı getirdi: Tohumlar ağaca, ağaçlar fidana, fidanlar ormana dönmeli yurdumda… Gezi parkında 15-20 kişinin başlattığı direnişi bir tohum gibi düşünürsek eğer… Hadi hayırlısı diyelim.

  17. zeki avatarı

    elinize sağlık, kapsamlı ve açıklayıcı yazmışsınız.

    bugün taksim’de istiklal’de olmayıp da, yok efendim twitter’dakiler yalan bunlar falan diyenler ellerini vicdanlarına koysunlar. ha, tabi gerçek kişilerse…

    yok o ddos saldırısının ardından hazırlanmış iktidar(!) yanlısı yorumlarsa -ki buradan bakınca öyle görünüyor- boşa laf anlatmanın lüzumu yok.

  18. Quasm avatarı
    Quasm

    “Polisimiz nasıl bir psikoloji içindedir ki kendi vatandaşına karşı bu kadar acımasız olabilmektedir? Bu insanları vatandaşı olarak görmüyor olabilir mi? Karşısına çıkan bu kişileri kafasında nasıl kodlamıştır? Bütün bunları amirlerin emri ile açıklayabilmek mümkün müdür?”

    Bununla ilgili şöyle bir hikaye var, isimleri hatırlamıyorum lakin hikayenin kahramanı 2. dünya savaşı sırasında bir toplama kampında bulunan keman çalabilen yahudi bir kız: her geçen gün sayımız azalıyordu. çağrıldığımızda korku içindeydik. bir gün subay bilmem ne beni çağırttı. “çal” dediğinde birden rahatlamıştım. — hikayeyi dinleyen soruyor: sonra ne oldu, şarkı bitince sana teşekkür edip yolladı mı? — Kadın: teşekkür etmek mi? hala anlamadınız sanırım. bizi insan olarak görmüyorlardı ki!

    İşte polisin düşünce yapısı da bu: Müslüman olmayan, onlardan olmayan insan değildir. Sadece Haşeredir.

    O yüzden polisin bu şekilde müdahalesine şaşırmayın. 1000 kadar polisin istifa ettiği söyleniyor. Ne kadar doğru bilmiyorum.

  19. Tutku avatarı
    Tutku

    Amirim bir de İstanbul Barosu’nun bir suuç duyurusu var. Onu da notarınıza ekleyebilirsiniz, http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=8183

  20. Fırat Şentürk avatarı

    ecdad yadigarı taş kışla yıkılırken halka soruldu mu ?

    Not: İnşaa edilecek taş kışla avm olmasın.

  21. Ertuğrul Harman (@ertugrulharman) avatarı

    Olan biteni derli toplu anlatmanız yararlı olmuş. Elinize sağlık.

  22. Can avatarı
    Can

    Çok güzel ve itina ile toparlanmış bir yazı, elinize sağlık; yalnız video’ya erişemedim “Removed by User” hatası veriyor.

  23. Rıdvan avatarı

    Elinize sağlık Serdar Bey, desteginiz önemli. Fakat sanıyorum ki yakın zamanda birde geçmiş olsun demek zorunda kalacağız. Açıkçası bundan sonra TRT de devam edebileceginizi düşünmüyorum. Zaten bir takim şeyleri göze alarak bu yaziyi yazmissinizdir. Umarım teorim gerçek olmaz.

  24. Cüneyt avatarı
    Cüneyt

    Ellerine sağlık. Basına ne demeli. Götü başı açılcak diye hazır ve nazır disko önlerinde bekleyenler şimdi nerde? sorum çok basit değil mi?
    TRT nerde ya?

  25. d harfi avatarı

    Amaç; ağaç, yeşil filan değil. Amaç sandıkla başaramayacakları bir iktidar mücadelesi. Koç Holding orman talan ederken neredeydiniz? Yemiyoruz bu numaraları.

  26. Diren Me avatarı

    Bahar bekleyenler kendinizi dışarı çıkarında halihazırda yaşanan baharı görün. Türkiye’nin nerelerden nerelere geldiğini gözlerinizle izleyin. IMF’yi kovmuş bir ülkeyi idrak edin. Cebinize giren paraların nasıl bir ekonominin neticesi olduğunu anlayın.
    Bir parkta xxxizmcilik oynayıp twitterdan oyunlarınızı paylaşmakla bu işler gelişmez.
    Bir parka, safından acemisine ustasından provokatörüne kadar insanları doldurursanız olacağı budur. Şöyle özetleyeyim bundan sonra kendinizi ancak parklarda laylaylomlarla gösterirsiniz. Sandık başında göreceğiniz ise zaten sizce malumdur… Tatil günü heyecanınızı doya doya yaşayın…

  27. […] M. Serdar Kuzuloğlu: Gezi Parkı ve #direngeziparki meselesi […]

  28. 1111 avatarı

    herkes tarihçi oldu vay be

    1. falanca avatarı
      falanca

      Bu iyi bir şey

  29. Memet avatarı
    Memet

    Belki çok nokta var ama sadece bir kaçına değineceğim:

    “Polis oturmak ve ara-sıra slogan atmak dışında hiçbir şey yapmayan eylemcilerin üstüne zırhlı araçlar, panzerler, TOMAlar, cop, sis ve gaz bombalarıyla ‘saldırmıştır’.” diye bir yorumda bulunmuşsunuz. Fakat yazınızda “İstiklal Caddesi’nden bir kesit. Yerdekiler biber gazı kapsülleri” açıklamasıyla verdiğiniz fotoğrafta dahi biber gazı kapsülünden çok taşlar göze çarpıyor. Sadece taş olsa iyi, demir bilyeler, çivili toplar hiç mi yoktu? O taş atılanlar da insan değil mi? Civarda ateşe verilmemiş çöp konteyneri kaldı mı acaba? Güya ağaç kesilmesini engelleme niyetinde olan arkadaşlar saksı ağaçları devirerek yolları kapatıyor, kamu malına zarar had safhada..

    Hem odağında sosyal medya olan biri olarak neden bilgi kirliliği için de bir kaç satır yazı yazmadınız? Avrasya maratonu fotoğrafları, tahrir meydanı fotoğrafları, plastik mermi-bomba iddiaları dönüp durdu; yapılan açıklamalar makaslanmaktan, abartılmaktan bir hal oldu.. Konunun bu yönüyle ilgili en anlamlı yazabilecek kişilerden birisiniz.

    Bence olayları objektif yansıtmamışsınız. Biz sizi vicdanlı bilirdik, yakıştı mı size?

    Bu olayları alkışlayanlara da, körükleyenlere de sormak istiyorum:

    Reyhanlı’da 52 insan ölürken, partisinin bağlantılarını sorgulayan halk nerede? İnsan canının hiç kıymeti yok mu? Partisine yakın kurumlar 10binlerce ağacı keserken çıt çıkarmayan kişiler yürüyüş yolu için kesilecek 3-4 ağaç karşısında mı duyarlı kesildiler? Cumhuriyet tarihinin en çok fidan diken (2,5 milyardan fazla) hükümeti bu kadar mı yeşil düşmanı?

    Konunun artık ağaç meselesi olmadığını zaten söyleyen söylüyor. İyi de seçimlerin olduğu bir ülkede böyle bir tepki kabul edilebilir mi? Neden mücadeleler sandıkta verilmez ki? Marifet sokağa dökülmekte mi? Herkes dökülsün o zaman neler oluyor görelim. İyi de görmeye gerek var mı; 70-80’lerden hiçbir şey öğrenemedik mi?

    1. Mehmet avatarı
      Mehmet

      https://twitter.com/ekimnazimkaya/status/340843851562483714

      Hocam, demek istediğim işte buydu. Çok sevdiğim, sizin de yakından tanıyıp sevdiğinizi düşündüğüm, Türkiye’nin en ileri yapay zekalarından birini geliştiren zeki ekibin başındaki adam dahi bu bilgi kirliliğinden nasibini alıyor.

      İşin en kötüsü ne biliyor musunuz? Sizi tabi ki tenzih ederim ama çoğunluk “doğrunun, iyinin, güzelin, hakkın” peşinde değil. Çoğunlukta “Acaba her şeyin en doğrusunu biliyorum muyumdur ki?” diye bir şüphe yok aksine körü körüne denebilecek bir taassup var. Olay parti tutmaya ve egoyu çizdirmemeye dönmüş durumda. Ekim Nazım Kaya kadar akıllı bir adam bile “Pardon, resim yanlış olmuş.” vs. diyemiyor.

      Çoğunluk diye bahsettiğim bu insanlara “RTE’den önce İstanbul’da su akmıyordu, çöp dağları vardı, peyzaj denen bir şey yoktu” vs. deseniz de “2,5 milyardan fazla fidan dikilmiş” deseniz de bir faydası yok. Şartlanmışlık maalesef had safhada.. Bu ortamda bari siz objektif olun, lütfen.

      Yorumum meramımı size daha iyi anlatmak içindi. Ekim Beye eleştiri içeriyor gibi duruyor ki amacım bu değil. Sizin okumanız benim için yeterli, yayınlamamanız daha doğru olur sanırım. Teşekkürler..

    2. Son_Silahsor avatarı
      Son_Silahsor

      Laf kalabalığı yapacağınıza mobeselerin ve diğer kameraların neden çalışmadığını sorgulayın. Bu eylemlerde de, Reyhanlı’da da.

      Seçimmiş, ee, aldığı oylara güvenip oy almadığı almadığı kesimi umursamadıktan sonra ne işe yarıyor. Tabii, demokrasiden anladığınız seçim, başka bir şey değil

  30. kemal uğur avatarı
    kemal uğur

    “kız kardeşimin 6 sene önce anlattığı rüyası.bir ormandayım diyor.birde bakıyorum Erdoğan ,arkasında perinçek bahçeli chpliler ve daha nice adamlar başbakanı kovalıyorlar.başbakan kan ter içinde kalmış.diğerleri adeta bir vahşi yaratığa dönüşmüş .ağızlarından salya akıyor.bir an başbakan çok çaresiz kalıp üzgünce arkasına bakıyor.birden orta yerde bembeyaz elbiseleri ve ışık gibi yüzü ile Allahın Resulü (S.A.V) beliriyor elini uzatıp başbakanı avucunun içine alıyor.ve onu çok yüksek bir ağacın tepesine koyuyor.kalabalık ağacın etrafında biraz daha bekleyip tepindikten sonra defolup gidiyor.şu dün birbirini, doğrayan adamların ve daha inanamadığımız nice insanlarıın bu gün bu park için bir araya gelip hırlaması bana bu rüyayı hatırlattı birden.” alıntıdır
    Zalimler için yaşasın cehennem!

  31. weBurak avatarı

    Müthiş bir yazı olmuş, ellerinize sağlık.

  32. […] Bir önceki yazımda Taksim Gezi Parkı merkezli eylemin kısa bir tarihçesini ve yaşananları toparlamaya çalışmıştım. 4 gündür süren eylemlerin en azından İstanbul’da sona erdiğini ümit ederek bir toparlama yapmak istedim. […]

  33. […] olaylarında yer alan Gezi Parkı’nın ilginç hikayesi;TIKLAYIN Taksim olaylarının 4.gününe dair notlar: […]

  34. […] gibi hashtag’leri takip edebilir, Serdar Kuzuloğlu’nun zaman zaman güncellediği şu özetini okuyabilir. Ben de çağrıma geçmeden önce kısa bir özet […]

  35. Ahmet avatarı
    Ahmet

    http://www.webrazzi.com/?p=96891 bakın bu yazıda ddos saldırısının nedenine dair nasıl bir bilgi var
    Ayyaşların eşcinsellerin cirit attığı parkı simge haline getiren zihniyetide tanımış olduk böylece. Mehmet ali alaboranın dediği gibi mesele park meselesi değil ama olan saf temiz niyetli vatandaşa oluyor. Uyanık olmak lazım

  36. senolsengul avatarı

    Eline,yüreğine sağlık abi. Olayı her yönü ile ele alıp özetlemişsin.

  37. Mustafa avatarı
    Mustafa

    doğru ya. bütün bunlar Fatih in torunlarından İstanbul u geri almak içindi. doğru.

    yeşillik bahane darbe şahane. ne mserdark ne de olayların tasarısından beridir, herşeye zarar veren, içen .ıçan yakıp yıkan ve EN ACISI DA PKK ile birlik olanların KARŞISINDAYIM.

    bu kafayla sizden hiç birşey olmaz. Sandık başında yapılamayanı böyle kustunuz ya başka söz kalmamıştır.

    Ne akp yi ne de rte yi onaylarım. halt yemiştir hepsi de. Avm ye karşıyım. ama sonrasındaki olayların hepsine karşıyım.

    Allah sizin gibilere fırsat vermesin. Bundan gayri hiç kimse birlik çağrısı yapmasın. Azıcık olan inancımız kalmadı sizin gibi faşit kafalılara.

    hukumet dustu mu kom diye bir site açılmış birde. yazıklar olsun bu vatanın ekmeğini hiç edenlere. oradan alıntıdır aşağıdakiler;

    Bu VATAN’ın ekmeğini yiyip ihanet eden , birgün ekmek yediği yerden kurşunu yer. “YÜZ KARALARI”

    Saf milletimize bi hatırlatalım, Amerika Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye girmek için neyi bahane etmişti?
    Seçimle gelen Hamas nasıl medya aracılığıyla terorist gösteriliyor?
    Sizce neden İstanbulda amerikan kanallarının temsilcileri cirit atıyor? Sizce neden avrupada tüm gazeteler
    bu olayları manşet yazıyor? Sizce neden bi anda sahte haberler, resimler internette dolaşmaya başladı?

    Size sorsak olsun bize de girsin Amerika yeter ki Tayyip ten kurtulalım dersiniz. O kadar döneksiniz ki
    sorsak hepiniz demokrasi istiyorsunuz, sorsak hepiniz darbelerden çok çekmişsinizdir. Ama %50 oyla gelmiş bir hükümete karşı darbe yapmaya kalkıyorsunuz ama tabi çapınız yetmez o ayrı.

    Siz kim misiniz?
    Siz rakı sevgisi vatan sevgisinden fazla olan mahluklarsınız.
    Siz 3-5 ağacı bahane edip isyan edip her yılbaşı evine çam diken tiplersiniz.
    Siz devlet, millet tanımayan, kendi istediği olsun diye her şeyi yapabilecek, Allah’tan korkmayan yaratıklarsınız.
    Siz polise taş, molotof atıp, gazdan sudan mazlum edebiyatı yapan canlılarsınız.
    Siz hiçbir zaman iktidar olamayacağınızı bildiğiniz için, her fırsatta bu ülkede anarşi çıkaran vatan hainlerisiniz.
    Siz kimsenin fikirlerine saygı duymayan, ama sizin fikrinize laf geldiğinde kıyameti koparan çirkeflersiniz.
    Siz anarşist falan değilsiniz, siz dimdirek teröristsiniz.

    Biz kimmiyiz?
    Biz bu devleti karşılıksız seven, hatta ondan yeri geldiğinde ceza alan, ama vatan sevgisinin karşılıksız olduğunu bilen, sabreden, devleti her şeyinden üstün tutan, bu devletin gerçek milletiyiz! Biz Çanakkaleyiz, biz Sakaryayız. Biz OSMANLIYIZ. Çanakkalede ki 250 bin Şehit şimdi burada olsaydı da sorsaydık, onlar tekrar bu vatan için canını seve seve verirdi. Ama sizin gibi it çakal başımıza geçsin diye değil, okunan ezanın, göğe avcunu açan imanla insanların yüzü suyu hürmetine 😉

    Sanatçı(!)lara notumuz:
    Yıllarca gerek yaşantınızla, gerek oynadığınız rollerle bu milletin değerleriyle dalga geçtiniz. Sorsak hepiniz işinizi yapıyosunuz, hepiniz ekmek parası peşindesiniz değil mi? Peki soralım o zaman, o tiyatroyu yıkıp yatırım yapan adam neyin peşinde? El uzatılan kendi değerleriniz olunca nasıl hemen mazlum edebiyatı yapıyorsunuz. 3-5 gram sempati toplayacağız diye nasıl da hepiniz taksimde toplandınız?

    1. Son_Silahsor avatarı

      Biz Osmanlı falan değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti’yiz.

      Biz Türküz, Kürdüz, Çerkesiz, Ermeniyiz, Lazız, Öğrenciyiz, Memuruz, İşçiyiz, Esnafız, Ateistiz, Agtostikiz, Deistiz, Müslümanız, Hırıstiyanız, Yahudiyiz, Zerdüştüz, Sünniyiz, Aleviyiz, Heteroseksüzeliz, Eşcinseliz…

      Kısaca biz insanız.

    2. ilkerdeligoz avatarı

      “çözüm süreci” sırasında pkk ile görüşen ve anlaşan bu hükümet.
      “hükümet teroristle anlaşırsa sorun yok ama başkası hükümete karşı gelirse teroristtir” anlayışı yanlış.
      Velev ki varsayım doğru, e çözüm süreci misali insanlarla görüşüp dinlemesi gerekmez mi? pkk’ya gösterdiği hoşgörüyü başkasına gösterememek de nedir böyle.

  38. Rıdvan avatarı

    Yazıyı bir kez daha okuduğumda birkaç hatayı fark ettim. Şöyle ki; kislanin 1870 lerde, 3. Selim tarafindan yapıldığını söylemişsiniz. Oysaki 1870 de imparator selim değil birinci Abdülaziz dir. Yapım tarihide 1870 değil, 1806 dir. Bir diğer husus ise 31 mart ayaklanmasi burada değil Sultanahmet te olmuştur. Bu birkaç noktayı hatırlatmakta istedim.

  39. Özgür Akman avatarı

    Yılda bir hata var. Üçüncü Selim, 1774’te tahta çıktı, 1808’de öldü. Sanıyorum Nizam-ı Cedit bir projesinin bir parçası bu kışla.

  40. […] medya uzmanımız Serdar Kuzuloğlu, olayları sosyal medya açısından ve içerik yönünden Geziparkı Meselesi ve Gezi parkı eyleminden notlar yazılarında çok güzel özetlemiş. Sosyal medyanın gücünü […]

  41. […] medya uzmanımız Serdar Kuzuloğlu, olayları sosyal medya açısından ve içerik yönünden Geziparkı Meselesi ve Gezi parkı eyleminden notlar yazılarında çok güzel özetlemiş. Sosyal medyanın gücünü […]

  42. sercansun avatarı

    Her zamanki gibi yine mukemmel bir yazi.. Tesekkurler..

  43. Kutlu Karatay avatarı

    Hocam, “Ne kadar hassas bir durumda olduğumuzu anlamak için bu gece kaydedilen bir video paylaşayım” linkteki video çalışmıyor.

  44. […] Konuyla ilgili olarak daha geniş bilgi almak isterseniz: http://www.mserdark.com/gezi-parki-ve-direngeziparki-meselesi […]

  45. […] Serdar Kuzuloğlu – Gezi Parkı ve #direngeziparki meselesi […]

  46. Ahmet T. avatarı
    Ahmet T.

    Serdar Bey,
    Konuyla alakalı diye düşünüyorum
    https://www.facebook.com/photo.php?v=529433677118095

  47. Beyza avatarı
    Beyza

    Duzeltme: Yazida yanlislikla “31 Haziran” tarihi verilmis. Ancak orada kastedilen “31 Mayis”tir. Fyi Serdar Bey

  48. Mert avatarı
    Mert

    İyi güzel de…En sona not düşmüşsün: Halka sorulmalıydı diye; Daha önce Sirkeci -Haydarpaşa arası, 1.2. köprüler vs. yapılırken de binler sokağa düşüp istemezük demediler mi?
    Herhalde yanlış anlamışssın ; oraya AVM yapılmıyor.

  49. Çağatay avatarı
    Çağatay

    Tüm bunlar olunca sahiplenerek sosyal medya’yı da överek(ama bir yandan da hala rengini fazla belli etmemeye çalışarak) yazıp çizmek bana samimi gelmiyor. Bu sbeple sizi takip etmeyi bırakıyorum Serdar Bey. Emin olun çok daha kalifiye sosyal medya ve teknoloji uzmanları var onların tek farkı gaztede ve tv’de iş bulamamış olmaları ne yazık ki. Türkiye’nin kaderi bu ama cesur ve işi iyi bilen insanlar genellikle engellenir ya da dışlanır, bi şekilde köşe kapabilenlerse cesaretini ve mertliğini yitirir ya da zaten hiç o özelliklere sahip olmamışlardır.

    1. MserdarK avatarı

      Beni tam olarak neyle itham ettiğinizi ve bunların teknoloji uzmanlığıyla ne ilgisi var anlayamadım ama sağlık olsun diyorum. Bilgilendirme ve yorum için teşekkür ederim.

  50. Gul Gonca avatarı
    Gul Gonca

    1808 yılında ölen 3. Selim 1870 yılında nasıl kışla yapıyor ?

  51. […] Bir önceki yazımda Taksim Gezi Parkı merkezli eylemin kısa bir tarihçesini ve yaşananları toparlamaya çalışmıştım. Okumadıysanız bir göz gezdirmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Şahit olduklarıma bakınca çoğu kişinin olayın önü ve ardıyla ilgili pek bilgisi yok zira. […]

  52. […] kalan son birkaç ağacı kestirmemek için normalde hayatta yanyana gelmeyeceği kişilerle kenetlenmesine dahi anlam veremiyor; hatta inanmıyor ve altında başka gerekçeler […]

  53. Conrad Valmont avatarı
    Conrad Valmont

    Sanırım anlaşılmayan bir mevzu var.Bu izin istesense de verilmezdi.Bu kişiler gizli gizli ağaç kesmeye, çadır yakmaya çalış ve başarmışlar ama siz hala izinden bahsetiyorsunuz.İzin istense de alınamazdı ve izin alınacak bir zaman da yoktu.Orada ağaç kesilmesin diye kaç insan yaralandı ama polisin vicdanı sızlamadı.Göstericiler arasına girmiş kötü niyetli insan elbette vardı ama polis ile kıyaslanamayacak kadar azdı.Zevkine biber gazı sıkan polisler.Polis hiçbir şey yapmamış insana biber gazı sıkıyor, dövüyor ama adam kendini korumaya çalışırken bir kesim insan çıkıp ”benim polisime kimse el kaldıramaz!” diyor.Yahu o polis senin polisin de o insan senin insanın değil mi? Herkesin insana değer verdiği bir dönemde yaşamayı çok isterdim ama böyle düşündüğüm için bile hapse girebilirim.İşte böyle bir dönemde yaşıyoruz.

Görüşlerinizi paylaşın: