#direngeziparki (İstanbul) eyleminden notlar

Taksim Gezi Parkı eylemlerinin (umalım) mutlu sona ulaştığı İstanbul’dan birkaç fotoğraf ve Z raporu.

Bir önceki yazımda Taksim Gezi Parkı merkezli eylemin kısa bir tarihçesini ve yaşananları toparlamaya çalışmıştım. Okumadıysanız bir göz gezdirmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Şahit olduklarıma bakınca çoğu kişinin olayın önü ve ardıyla ilgili pek bilgisi yok zira.

Bu yazıda sie aynı ayrıntılarla tekrara düşmeden 4. güne dair bir özet sunmak istedim. Polislerin geri çekilmesi; Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın yeniden halka açılmasının en azından İstanbul’da olaylara bir ara (ya da son?) verdiğini ümit ederek…

Sosyal medyanın toplumsal olaylarda ne kadar yük kaldırdığı ve işe yaradığını Arap Baharı döneminde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da görmüştük. Fakat bahse konu hiçbir ülke ve şehirde İstanbul (ve Türkiye) kadar yoğun bir kullanım oranı yoktu. Yaşananların bir Türk Baharı olduğunu iddia etmiyorum ama internet sansürüne karşı yürüyüş eyleminden bile fazla yük taşıdığını ve katılım gördüğü ortada.

Bugün saat 15:45 sularında (hiç kimse ummazken) polisin Taksim ve civarından geri çekilmeye başladığı haberleri geldi. Her yönden Taksim Meydanı’na ulaşmaya çalışan binlerce kişi bu sayede iç çepere iyice yaklaştı. Tam bu sırada en beklenmedik şey oldu ve polis Tarlabaşı yönü ve havadaki helikopterlerden yine biber gazı atmaya başladı!

İnsanlar çıldırmanın eşiğine geldi.

Yine de sonuçta resmi ve sivil polisler otobüslere binip gruplar halinde geri çekiliyordu ve bu herkesi bir nebze de olsa sakinleştirmeye yetti.

Olay yerinde internet çekmediği için ne yazık ki haberleşmek / haberdar etmek mümkün olmuyor. Evde çalışan bir sistem bulmuş ve Taksim’ olaylar nispeten yatışmışken çektiğim birkaç kareyi de paylaşmak isterim.

Yorumlarımı fotoğrafların altında bulabilir, tıklayarak fotoğrafların büyük hallerine ulaşabilirsiniz.

Daha güncel fotoğraflar için eyleme görsellerine dair açılan bloga göz atabilirsiniz.

Aklımda kalanlar

  • Türk girişimcisi yine krizi fırsata çevirmeyi başarmıştı. Biber gazına karşı maske satanlar (oysa nalburlardaki boyacı maskeleriydi ve hiçbir işe yaramıyordu), balıkadam gözlükleri, su, limon, Rennie ve Talcid hapları ve dahası. İşin bir diğer ilginç boyutu Osmanbey’de 2 lira seviyesinden başlayan maske fiyatların Taksim’e yaklaştıkça 5-10 lira aralığına çıkmasıydı.
  • Alanda kısıtlı sayıda baz istasyonu buluduğu ve herkes cep telefonlarına sarıldığı için 3G bağlantısı çökmüştü. Olay yerinden paylaşım yapmak ya da haber almak mümkün olmuyordu.
  • Eyleme çoğu kişi ailece gelmişti. İlk defa bir eylemde “anne şuraya çıkabilir miyim?” şeklinde anne-babasından izin alanlar gördüm. Naifti 🙂
  • Kazara da olsa biber gazını yiyen birisinin atan kişiye sevgi ya da saygısını korumasına imkan yok. Bu yöntem mutlaka yasaklanmalı. Özellikle sivil halka karşı. Bunun bir suç teşkil etmesi gerekir. Aksini düşünenler varsa 5 saniye de olsa solumasını tavsiye ederim.
  • Polisin çekildiği ortamda biber gazından gözünün dönmüş binlerce kişi varken neredeyse hiçbir üzücü, tatsız olay yaşanmadı. Ülkeme karşı saygım, umudum arttı. Yoksa kötü niyetli kişiler olsa / olanlara tepki gösterilip durdurulmasa orada inanın insanlar taş üstünde taş bırakmazdı. Ama (neredeyse) kimsenin böyle bir derdi yoktu. Olanlara da engel olundu (örneğin yukarıdaki galeride gördüğünüz otobüsler meğer tam bir can pazarına sahne olmuş).
  • Vandallık; yani şehre, yapılara, binalara zarar verme birikmiş bir kinin, öfkenin patlaması. Ama sağduyulu insanlar tarafından kolaylıkla söndürülebiliyor. Böyle bir şeye şahit olduğunuzda seyirci kalmayın, müdahale edin. Yüzde 100 çalışıyor.
  • Toplumsal olaylarda şahit olacağınız en kötü şey deşifre olan sivil polisler. Birkaç tanesi bugün en ateşli kalabalığın arasında deşifre oldu. Etraflarındakileri itip kakmaya başladılar. Neyse ki eylemciler kendini tuttu ve bir şey yapmadı. Ama o an bir insanın linç ile arasındaki incecik çizgiyi gördüm. Eğer birisi vursaydı bugün orada en az 1 polis şehit olacaktı. Allah korudu (herkesi).
  • Allah demişken bugün İstanbul üstünde estirdiği rüzgar için ne kadar şükredilse az. Böylece biber gazının etkisi nispeten hafifledi. Gerçi civar semtler olumsuz etkilendi ama rüzgar olmasaydı pek çok vatandaş eylem alanında nefessizlikten ölecekti. Kullarına desteğinden dolayı Allah’a şükranlarımı sunarım.
  • Bu gibi her toplumsal hareketin ardından birileri çıkıp “sen şunu yapmadın”, “sen bunu etmedin” diye vızırdar durur. Bunlara kulak asmayın. Elini vicdanına koyup bir an için bile bu olayları takip eden herkes bu davanın bir parçasıdır. Taraftır, karşıdır ayrı mesele.

Bunları yazarken İstanbul Beşiktaş ve Ankara’daki destek eylemlerinden korkunç haberler geliyordu. Umarım en kısa sürede bu akıl, mantık, vicdandan yoksun günler  geride kalır.

Daha sakin günlerde, daha güzel şeyleri konuşup paylaşabilmek ümidiyle.



Yayın Tarihi:


Yorumlar

15 yanıt

  1. Hasan avatarı
    Hasan

    Üzerinden polis panzerinin geçtiğini gösteren, polisin köpeğe bile biber gazı sıktığını gösteren, köprüdeki eylemcileri gösteren fotoğraflar sosyal medyanın güvenirliğini de yeniden sorgulamamıza sebep oldu bu sayede..

    1. Mehmet Akyuz avatarı

      Her unsurun dengeleyici bir karşı unsura ihtiyacı var, sosyal medyanın da. Bu yalan haberler için tetikleyici etken geleneksel medyanın susması oldu. Sosyal medyada provakasyon yapmak isteyenlere gün doğdu. İnsanlar umarsız bir şiddete maruz kalırken, tek haber kaynağı sosyal medya olan halk bence yine de provakasyonları mümkün mertebe ayıklayarak çok güzel bir iş çıkardı. Vatandaş evinden televizyon karşısında olan biteni canlı görseydi neye inanacağını daha iyi bilirdi.

  2. Deniz avatarı
    Deniz

    Açıkası rüzgar Harbiye’yi çok kötü ekledi bugün, biz hiç sevinemedik rüzgarın işine.

  3. Cumhur Bilgen avatarı
    Cumhur Bilgen

    insanların öldüğü, uzuvlarının koptuğu, kör edildikleri, kollarının bacaklarının kırıldığı bir ortamda otobüsün lafı olmaz ki

    1. Dağıtanlar dağılırken dağıttıkları meydanda dağınık kalan belediye otobüsü avatarı
      Dağıtanlar dağılırken dağıttıkları meydanda dağınık kalan belediye otobüsü

      Bu anlattığınız yer Suriye, bahse konu belediye otobüsü de Suriye’nin belediye otobüsü mü?
      Neyin kafasını kaç feetde yaşıyorsanız sizi ayaklarınızı toprakla buluşturmaya ve biz normal insanların soluduğu oksijeni tatmaya davet ediyorum…

  4. senolsengul avatarı

    Butür olaylarda provakatör’ler elbetteki vardır,yazılı ve görsel medyamız ne yazık’ki televizyon ekranlarında sansür uyguladığı için orada olmayanlar olayların gerçeğini öğrenemedi ne yazık’ki…

  5. www.usa-ilan.com avatarı

    Sosyal paylaşım sitelerinin neden yavaşladığını merak ediyorum. Gerçekten bu olay yüzünden mi yoksa anlık trafik yoğunluğundan mı kaynaklandı?

  6. mesut avatarı
    mesut

    sosyal medya (twitter, facebook..) üzerinden yayılan yalan haberler ve bunların eyleme etkileri le ilgili yorumlarınızı merak ediyorum, paylaşır mısınız?

  7. E. T. avatarı

    TAKSİM GEZİ PARKI VE EŞCİNSELLER

    Günlerdir Gezi Parkı’yla yatıp Gezi Parkı’yla kalkıyoruz. O parktaki ağaçları söktürmemek için mücadele ediyoruz. Bu tarihi alanın yeniden düzenlenip alış veriş merkezi yapımını durdurmak istiyoruz. Bazıları diyor ”burası rant için yıkılıyor” diğerleri yok diyor amaç İnönü devrinin sonlandırılması, buranın sembolik değeri var. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.
    Peki , eşcinseller ne diyor bu konuda Acaba onlar için Taksim Gezi Parkı ne anlam ifade ediyor? Buranın önemi büyüktür. Yıllarca bu parkta eşcinseller gezinmiş, arkadaş aramış, parkın aşağısındaki çalıların arasına müşterilerini götürmüşlerdir. Bu park eşcinsellerin sosyalleşme mekanıydı, tıpkı Fatih İtfaiye Parkı gibi, tıpkı Kadıköy Rıhtım Parkı ve İstanbul’daki daha nice parklar gibi. Ama diğer parklardan farkı vardı. Burası daha büyüktü, ağaçları boldu ve eğlencesi çoktu.

    Orada bir çok sıradışı hayata şahit oldum. Köyünden kasabasından eşcinsel olduğu için kovulanları mı ararsınız, burayı mesken edinmiş bıyıklı göbekli amcalar mı dersiniz, yoksa fuhuştan para kazanan lubunyalar mı turistlerin çantalarını kaptı kaçtı yapanlar mı ya da özellikle akşam vakti esrar gibi uyuşturucu madde kullanmak için kuytu köşelere sinen gençler mi ?

    Daha var bitmedi. Bu park ayrıca geceleri kalacak yeri olmayanların mekanıydı. Tehlikeli olsa da insan mecbur kalınca burada uyurdu, buna uyumak denirse. Gezi Parkı diyince aklıma Uğur Dede gelir. Yetmiş yaşlarındaydı. Parka takılanlar ona Bastonlu Uğur Dede derlerdi. Emekli deniz astsubayı idi. Onun hikayesi, aynı zaman da üzerinde sert tartışmaların yapıldığı Taksim Gezi Parkı’nın Hikayesidir. Kaybedenlerin; acılarla dolu eşcinsellerin öyküsü.

    Bastonlu Uğur Dede

    Taksim Gezi Parkı’nda bir ilkbahar günü. Havalar yeni ısnıyor. Banklarda insanlar oturuyor. Gençler, orta yaşlılar ve ihtiyarlar. Kimi gazete okuyor kimi etrafı kesiyor. Etrafta gezinen erkekler. Uğur Dede, neredeyse yetmişine gelmiş. Yıllardır buralara takılır. Bastonuyla parkta ağır ağır gezer. Güler yüzlü, tatlı dilli, espirili bir ihtiyar delikanlı. İlgisini çeken bir durum olduğunda gözlüklerinin arkasından gözlerini kısarak takip eder. Parkı ve çevresini çok iyi tanır. Bazen yaşıtlarıyla derin muhabbete dalar. Çoğu zaman çevredeki gençlere laf atar, muhabbet etmek için. Tatlı diliyle çok çabuk kendine bağlar.

    Uğur Dede evlenmemiş, çocuğu yok. Gençliğinde, denizlerde çalışmış. Emekli olmuş, deniz astsubayı. Genç erkeklere bayılır özellikle beyaz tenli, sarışın, renkli gözlü yirmi- yirmi beş yaş arası genç erkekleri görünce kendini kaybeder. Gece saat on ikiye bire kadar, Gezi Parkı, McDonalds, Taksim Meydanı ve İstiklal caddesinde gezinir. Gündüzleri öğleden sonra parka gelir, akşama doğru evine gider, az dinlenir. Akşam yine çıkar Taksim Meydanı’na. O yıllarda Taksim Meydanındaki Anıt’ın etrafında insanların oturabileceği demirler vardı. Orda otururduk. Muhabbet ederdik. Meydanda gezinen gençleri keserdi. Çok kolay tanışabilirdi . Lubunyalar(*), mantiler(*) onu tanırdı. Mutlaka Uğur Dede’ye selam verirlerdi.

    Çocuğu yoktu ama on yıl önce sokakta kalmış bir çocuğu evladı gibi bakmış. Tabii ki bu çocuk beyaz tenli ve sarışındı. Aramızda koli(*) yok derdi ama söylentiye göre evlatlığım dediği genç, Uğur Dede’nin kolisiydi. Fuat (Uğur Dede’nin evlatlığı), yıllardır Uğur Dede’nin sırtından geçiniyordu. Doğru düzgün işi yoktu. Bir defasında Uğur Dede buna Ticari Taksi almıştı. Bir kaç zaman çalıştıktan sonra, satmış mı ne? Fuat’ın ailesi Kastamonu’daydı. Yaşlı bir babası vardı. Uğur Dedeyle tanıştırmış, komutanım diye tanıtmış. Ne de olsa Uğur Dede komutandı, deniz astsubayı idi. Göz ameliyatı için İstanbul’a geldiğinde Uğur Dede’nin evinde kalmışlar Fuat ve babası.

    Uğur Dede’nin bir bacağında platin vardı. Birkaç defa ameliyat olmuştu. Son ameliyatında yanında Fuat da varmış. Ameliyata girmeden önce, Fuat’a banka kartını vermiş, ameliyat parasını hastaneye yatırsın diye. Fuat gitmiş, ve gelmemiş. Çok zor durumda kalmış Uğur Dede tam ameliyata gireceği sırada.

    Ameliyattan iki yıl geçmeden bir akşam vakti Fuat, Uğur Dede’nin karşısına çıktı Taksim Meydanın’da oturuken. “Beni tanıdın mı? dedi Fuat. Yine kandırdı ve o gece birlikte eve gittiler. O geldikten sonra, Uğur Dede akşamları dışarı çıkmaz oldu. Bir iki hafta ortadan kayboldu. E tabii ki beyaz tenli, sarışın, yeşil gözlü 25 yaşında. Tam Dedenin istediği türden. Bu arada Fuat, askerden geldikten sonra evlenmiş, çocuğu da olmuştu. Üç yaşlarında kızı vardı. Fuat evlenmiş ama lubunya(*)lardan da kopamıyordu. Çocuk yine kandırmıştı, sigarasını, harçlığını Uğur Dede’den çıkarıyordu. İş güç yok. Yine Uğur Dede’ye psikolojik baskı yapıyordu. Yine Taksi istiyordu. “Bu sefer düzenli çalışacağım” diyordu. Sonra ne yaptı etti o taksiyi aldırdı.

    Fuat dışında bir kaç kişi daha vardı, devamlı görüştüğü. Bunlar dışında tek gecelik ilişkileri de oluyordu. Nasıl oluyorda yetmiş yaşındaki bir adam, yirmi-yirmibeş yaşlarındaki erkeklerle ilişki yaşayabiliyordu?

    Şöyle ki; babasıyla kavga edip o sinirle evden kaçan gençler diyelim ki taksime geldi. Cepte fazla para yok, gece olmuş, diyelim ki hava soğuk. Gencin belki cebinde yol parası yok, belki karnı aç. Gidecek yeri de yok ve tabii ki otele verecek parası da yok. Ne yapacak?

    Ya aç aç sokakta geçirecek geceyi, sabaha kadar. Ya da eşcinselin teki yanaşacak bu gence, az muhabbet edecek, ve teklif edecek birlikte eve gitmeyi.
    Bu şartlarda %90 ihtimalle, genç bu teklife evet diyecek. Sonuçta sıcak ev, yemek belki alkol ve öyle yada böyle rahatlamak var.Taksim Gezi Parkı’nda yıllar böyle devam etti Ta ki 2002 yılının sonuna kadar. Yavaşca değişmeye başladı ortam önce parktaki çalıları söktürdü yeni belediye başkanı. Sonra parkta onarım bahanesiyle banklar kaldırıldı. İki üç yıl sürdü tadilatlar. Aradan zaman geçti çeşitli bahanelerle park kullanılmaz hale getirildi. Ve Şimdi. Bu Park yıkılacak, ağaçlar sökülecek deniyor. Tarih canlandırılacak. Muhalefet: “Yok”diyor. “Amaç tarih değil, amaç AVM”

    Gerçek ne? Görünenin ötesinde ne var? Sembol? Yeni iddia İsmet İnönü’nün hatırasını silmek. Gülüp geçiyorum. Ortada bir sembol varsa. Burası geylerin buluşma mekanıdır.

    Taksim Gezi Parkı , İstanbul’daki en önemli eşcinsel buluşma noktasıdır.

    MeşciTopluluğu

    http://www.mescid99.com/taksim-gezi-parki-ve-escinseller/#more-97

    1. Ufuk Gölgesiz avatarı
      Ufuk Gölgesiz

      Merhaba Ertuğrul Bey,
      Müslüman Eşcinseller Derneği’nin sitesini http://www.mescid99.com ziyaret ettim.
      SAHTE ERKEKLERİ Tanıma Rehberi hazırlamışsınız. Ama yazıyı OKUMAK YASAK ibaresi koymuşsunuz. Neden yasak? Kim tarafından yasaklandı? OKUMAK YASAK ne demek?

  8. […] Serdar Kuzuloğlu, olayları sosyal medya açısından ve içerik yönünden Geziparkı Meselesi ve Gezi parkı eyleminden notlar yazılarında çok güzel özetlemiş. Sosyal medyanın gücünü bir kez daha gösterdiğini ve […]

  9. Ayhan avatarı
    Ayhan

    Dünyanın neresinde olursa olsun özellikle çocuk, kadın ve yaşlıların saçının teline bir zarar gelse bu topluluk tekrar biraraya gelir mi, cevabı kesinlikle hayır! Suriye’de (Sağcı, solcu veya putperest tüm ülkelere bakın, burayla kalsa…) insanları parçaladılar, bu sürü ağaçları hak kabul etti ki Taksim’deki bu kalabalık ayda bir kez düzenli ağaç dikse dünyada ağaçsız yer kalmaz.

    1 Mayıs insanların içinde patladı. Gidip Taksim’e döktüler.

    Okumuş cahil diye bunlara deniliyor ki son programınızdaki şahıslar da dahil ağızlarında uçurdukları entel dantel cümlelerin üzerinde gezineceklerine, kendilerinin de anlayabilecekleri yalın cümleler kullansınlar!

    İnsanların başlarına gelenler yapıp ettiklerindendir!…

    Tüm parti-purtilerin canı cehenneme, AKP dahi beni temsil edemez. Güdülmeye, sürülmeye ihtiyacım yok ki çobanım olsun!

Görüşlerinizi paylaşın: