Eğitim meselesi bu blogda ve gazetede -uzmanı olmadığım halde- sıkça değindiğim konulardan biri. Hayatımın önemli bir bölümü eğitim kurumlarında öğrenci olarak geçti. Bir süre sonra okullarda davetli olarak uzmanlık alanlarımda eğitmenlik yapmaya başladım. 2 senedir Next Akademi kapsamında İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki yüksek lisans dersleri sayesinde de eğitim dünyasına yönelik düzenli tespitler yapma fırsatı buldum.
Eğitime dair sorunların en büyüğü eğitimin sebebinin unutulmuş ya da çarpıtılmış olması. Benim de birkaç yılımı öğrenci olarak geçirdiğim ve şu an eğitim verdiğim İstanbul Bilgi Üniversitesi‘nin mottosunu oluşturan bir Latin alıntısı var:
Non scholae sed vitae discimus (Okul için değil, yaşam için öğrenmeliyiz).
Hayatımızın en güzel yıllarını verdiğimiz okullara daha yüksek not almak, ailemizi – öğretmenimizi tatmin etmek ya da iyi bir işe sahip olabilmek için gittiğimizi sanıyoruz. Çarpık sistemin zihnimizde bıraktığı tortu bu çünkü. Oysa okul için neden üniforma giymek zorunda olduğumuzdan neden belirli bir saatte, (zihni seviye ve kapasitelerine bakmazsızın) belirli bir yaş grubuyla, belirli bir binaya gitmek zorunda kaldığımıza kadar her şeyi cesurca sorgulayabilmeliyiz.
Ama yapmıyoruz. Yaptırmıyorlar.
Çünkü bu servisinden kantinine, özel dersinden dershanesine, bakanlığından müteahhitine kadar boyutlarını tahmin etmekte bile zorlanacağınız dev bir sektör. Ve her birinin eğitim-öğretim derken anladığı, odaklandığı, umursadığı şey farklı. Garip ama böyle. Mevcut düzen herkesin bir şekilde işine geliyor.
Fakat dokunduğu pek çok şeyi kökünden değiştiren internet bu alanda da (bizim bir şeyleri değiştirmemizi beklemeden) kendine has birçok cesur deney ve hizmeti hayatımıza sokuyor. Bunlardan biri de Khan Academy. Öyküsünü eski bir yazımın ilgili parçasından alıntılıyorum.
Bangladeş’ten ABD’ye göçmüş bir ailede 1976 yılında dünyaya gelen Salman Khan, ülkenin en iyi üniversitelerinde eğitimini tamamlayarak iş hayatına atılır. Görevi büyük bir finans kurumunda kapitalizmin en büyük icatlarından biri olan hedge fonlarını yönetmektir. Alanındaki en iyi isimlerden biridir.
2004’te üniversitede eğitimini aldığı matematik konusunda yardıma ihtiyaç duyan kuzeni Nadia’ya Yahoo’nun web üstünden ekran paylaşımını mümkün kılan Doodle hizmetiyle uzaktan ders vermeye başlar. Kuzeninin bu eğitimle ulaştığı başarıdan ilhamla 2006’da aynı kursları YouTube’a yükleyerek herkese açmaya karar verir.
Bir anda 20 binden fazla kişi bu videolar sayesinde matematik ile yeniden tanışır. Khan Academy’nin temeli de böyle atılır. Salman Khan 2009’da fon yönetimini bırakarak tamamen akademisine odaklanır.
Sadece internet üstünden, herkese açık ve ücretsiz eğitim veren Khan Academy bugün cebirden sanat tarihine, bilgisayar dillerinden fiziğe hemen her alanda gönüllü eğitmenlerin oluşturduğu 3 binden fazla videoyla 135 milyon dersi dünyanın dört bir yanındaki öğrencilere ulaştırmayı başardı. Microsoft’un kurucusu Bill Gates, Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin başta olmak üzere birçok destekçisiyle her geçen gün büyüyor ve eğitim devriminin tarihini yazıyor.
TED konferansındaki konuşmasında bu süreci Salman Khan oldukça eğlenceli bir dille anlatıyor.
Khan Academy hiçbir kar amacı gütmeden her yerde, herkese dünya standartlarında ücretsiz eğitim sunmak için çıktığı yolda bugün bir vakıf olarak hizmetini sürdürüyor. Vakıf merkezinde görevli Jessica Juen tarafından paylaşılan bilgilere göre Khan Academy şu an 200 ülkede 200 binden fazla öğretmen tarafından derslerde kullanılıyor. Ayda 10 milyondan fazla öğrenci sitedeki video ve etkileşimli sayfalardan eğitim alıyor. Sitedeki 100 binden fazla problem şu ana kadar 1 milyar 200 milyon defa çözülmüş (çalışılmış).
Dil engelini aşmak
Türkiye’de yabancı dil bilme oranı yüzde 4’ün altında (yani sosyal medyada herkesin ülkenin iç -kısır- tartışmalarına kapılıp gitmesi boşuna değil. Dünyayın geri kalan kısmını takip edebilme şansına çok az kişi sahip). Bu ayrıntı doğal olarak Khan Academy ve benzeri birçok internet tabanlı eğitim platformu için de en büyük engellerden biri(ydi). Ne mutlu ki Khan Academy artık (büyük ölçüde) Türkçe.
Türkiye’nin üstün zekalı çocuklarına yönelik ilk okulu TEVİTÖL ve Kocaeli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi‘ni kurarak eğitim alanında hizmet veren STFA Grubu büyük bir özveriyle, gönüllü olarak Khan Academy’nin Türkçe çevirisini üstlenmiş. Bu çalışmayı yine STFA’nın bir girişimi olan Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı üstünden yürütüyor. Dolayısıyla dünyanın en çok kullanılan bu eğitim platformu artık Khan Academy Türkiye sitesi üstünden tamamen Türkçe olarak takip edilebiliyor.
Salı günü katıldığım Khan Acadmy Türkiye lansman toplantısında STFA CEO’su Mehmet Ali Neyzi Türkçeleştirme sürecindeki sessiz geçen dönemde dahi siteyi keşfedenlerin 500 bin dersi Türkçe takip ettiğini paylaştı.
‘Çeviri’ kelimesinin ardındakiler
Lafı geçmişken video tabanlı ders çevirisinin ne kadar zorlu bir süreç olduğunu da bilmekte fayda var. Projenin yöneticisi Alp Köksal’dan öğrendiğim kadarıyla her ders önce İngilizce metinlere aktarılıp o derslerle ilgili uzman bir kadro tarafından çevriliyor, ardından Türkçe olarak seslendirilerek mevcut videoya senkronize ediliyor. Gönüllü bir girişim olarak şaşırtıcı bir emek ve azim.
Bu kadar bahsetmişken bir ders örneğine de bakalım. Matematikten ‘Matrise Giriş’ nasıl olur dersiniz? Dört buçuk dakikada neler öğrenilebilir görelim (tam ekran yapmak faydalı olabilir).
İlginizi çektiyse daha bir ömür yetecek kadar var!
İnternet tabanlı öğrenimin en güzel tarafı istediğiniz zaman çalışma, istediğiniz yerde durdurup yeniden izleme ve tekrar edebilme. Üstelik sadece ders ya da not için değil, öğrenmek için öğrenmek de var. Örneğin galaksinin boyutunu, felç diye bildiğimiz inme anında ne olduğunu ya da fırsat maliyeti gibi birbirinden farklı konuları başka kimden öğrenebilirsiniz? Nazını çekmeden, endişe etmeden. Mobil uygulamasında işitme ve görme engellilerin kullanabileceği altyazılı ve sadece sesli versiyonları olduğunu da unutmayalım.
Elbette Khan Academy büyük bir arşiv ve henüz 2 bin video Türkçeleştirilmiş durumda. Ancak çeviriler dev bir gönüllü grubun çabasıyla durmaksızın devam ediyor. 6 ay içinde sistemin tamamı (yenilikçi fonksiyonlar ve altyapıyla beraber) Türkçeleşmiş olacakmış. Şimdiden Robert Kolej, TED İstanbul Koleji, Gaziantep Kolej Vakfı Türkçe sürümü okul kararıyla kullanmaya başlamış. Milli Eğitim Bakanlığı da dersleri ulusal eğitim portali EBA içine entegre ederek bütün okullara ulaştırmış.
İtiraf ediyorum; ben matematik kısmına fena dalmış durumdayım. Yıllarca aramızda taşlaşmış nefreti bu yolla çözebileceğimi düşünüyorum!
Görüşlerinizi paylaşın: