Bu yazıyı okuyanların ne kadarı İstanbul’u ve araç trafiğini görme fırsatına (ya da şanssızlığına) erişti bilmiyorum. Sonuçta İstanbul’da doğup, büyüyüp denizi bile görmeyen milyonlar olduğunu hatırlayınca her şey ihtimal dahilinde.
Çok seyahat etmiş biri olarak söyleyeyim; İstanbul’dan daha beter şahit olduğum tek trafik Rusya’nın başkenti Moskova’daydı. Dünyanın en gelişmiş metro sistemine sahip şehirde öyle bir araç trafiğine anlam verebilmek mümkün değil. Her biri sanat eserini andıran yer altı istasyonlardaki kalabalığı görünce hele!
Daha beteri de var elbet. Çin’de. Birazdan izleyeceğiniz şey bir kamera şakası falan değil; gündelik hayata dair bir gerçek. Ne kadar insani, yorum sizin.
http://www.youtube.com/watch?v=Dp8jT_BM6xc
Dünyanın bütün büyük şehirlerinde insan kalabalığının trafiğe yansımaları olur. Ama İstanbul gerçekten tahammül edilmesi giderek zorlaşan bir çizgiye ulaşıyor. Metrobüsler, metrolar, otobüsler, dolmuşlar, vapurlar, iş ve okul servisleri tıklım tıklım insanla dolu. Yollardaysa apayrı bir çile söz konusu.
Trafikte araçlarının içine tıkılmış insanlar, saatler boyu dur-kalk ilerleyerek evlerine ya da işlerine ulaşmaya çalışıyor. Depo her zaman dolu, mesaneniz boş olmalı. Aracın içinde bisküvi, su gibi şeyler de şart. Yapılan şey günlük, rutin bir ulaşım. Çekilen eziyet tarif edilebilir cinsten değil. Hepsi bir yana bu çile ortalama İstanbullunun hayatından her gün en az 3 saat çalıyor. Yani (haftasonları evde oturuyor desek dahi) bir İstanbullu her yılın tam 1 ayını trafikte tüketiyor. Bunu kabullenmek mümkün değil. Ama az da olsa değiştirmek mümkün.
Metropolün kendine has yıldızları
Trafik harita ve kameralarını okuyan Murat Kazanasmaz‘ın şehrin (Belediye Başkanı’nı bile kıskandıran) en popüler isimlerinden biri olması, trafik durumunu an be an bildiren radyoların en çok dinlenenenler arasında yer alması (hatta Belediye’nin bizzat böyle bir yayın yapması), şehrin sıkışık ve açık noktalarını gösteren İBB Cep Trafik adlı uygulamanın her mobil platformda en çok indirilen olması, AVM’lerdeki hatta kuaförlerdeki ekranlarda her boşlukta trafik yoğunluk haritasının belirmesi gibi uzayıp gidecek liste tesadüf değil.
Durumun yarattığı dayanılmazlığı uluslararası komplolara bağlayanlar bile var. Akli dengemizi yitiriyoruz artık anlayacağınız.
Ben (kendine has diğer çilelerine katlanma pahasına) şehir merkezinde oturabilen şanslı insanlardanım. 20 senedir saate bağlı bir iş yapmadım. Sabahları bir yere yetişmem gerekmedi. Dahası son birkaç yıldır evde çalıştığım için her gün düzenli bir yol kat etmem de gerekmiyor. Görüşmelerimin çoğu ya yürüme mesafesinde ya da metroyla 3 istasyon ötede. Her şey bir yana motosikletim Vecihi kar yağmadığı sürece yaz-kış her zaman hayatımı kurtarıyor (bazen de üzüyor ama olsun; hayatımdaki en güzel şeylerden biri kesinlikle). Otomobilim garajda her ay neredeyse Anadolu’da bir ev kirası karşılığında yatıyor. Yılda 5-6 defa kullanmıyorumdur bile. Varlığının getirdiği bütün anlamsız külfete rağmen eşimi satmaya ikna edemedim. Sadece mecbur kalılrsam kullanıyorum. Aldıklarına bakınca sundukları her geçen gün biraz daha manasız geliyor.
Bu rahatlığa rağmen ben bile trafiğe takılmamak için elimden gelen her türlü aracı, yöntemi bulmaya, kullanmaya çalışıyorum. Birkaçını sıralayayım (bazıları sadece İstanbul mağdurları için olacak ,üzgünüm).
Trafikten yırtma çözümleri
- Öncelikle en garip gelecek tavsiyeden başlayayım. Trafikten kurtulmak istiyorsanız kendinize KÜÇÜK bir motosiklet alın. Büyüğüyle trafikte aynen çakılır kalırsınız. Trafiğe ve şehrin dertlerine karşı bundan daha garantili, ekonomik ve mutlak bir çözüm yok. Trafik sıkışkığı, benzin, otopark derdini unutacaksanız, daha ne olsun? Size dev zaman dilimleri, huzurlu, sinirsiz bir hayat kalacak. Bunu kesinlikle yaşamanız gerek. Hayır motosiklet sandığınız kadar tehlikeli değil, otomobilden daha tehlikeli hiç değil (4 tekerlekli araçlarda –yaralanmalı ya da ölmeli– çok daha fazla olay yaşanıyor), diğer araçlar motorculara karşı saygısız değil. Ve evet; ÇOK deneyimli bisiklet VE 4 tekerlekli araç sürücüsü değilseniz bence almayın, tepesine binmeyin!
- Bir akıllı telefon edinin ve İBB Cep Trafik uygulamasını yükleyin. Bazen gerçekten saatler kazandırabiliyor.
- Bir navigasyon uygulaması ya da cihazı edinin (onun da kendine has detayları var). Örneğin ben kendi aracımda 2010 yılında aldığım Navigon 3300 max kodlu navigasyon cihazını kullanıyorum. Genel anlamda memnunum. Harita güncellemeleri iyi. Ama cep telefonumla alabileceğim bir hizmet için ek bir cihaz kullanmak anlamsız geliyor (artık). Ki yakın bir zamanda Navigon da iPhone uygulamasını tanıttı.
- Cep telefonunda navigasyon kullanmanın en büyük avantajı güncellemelerden daha hızlı haberdar olmak, aramalarda daha güncel sonuçlara ulaşmak ve elbette canlı trafik bilgisine ulaşabilmek. Şu an tercih sebebimi unuttum ama uzun bir ön araştırmadan sonra epey önce kararımı Sygic’ten yana kullandım. Android için 24 Euroya, iPhone içinse (ben yazıyı yazarkenki indirimiyle) 53 Liraya edinebilirsiniz. Ben her iki platformda da ayrıca satın almak zorunda kaldım. Aklınızda bulunsun; iOS ve Android lisansları farklı.
- Navigasyon uygulamalarında güncel trafik bilgisini de edinmek ve böylece trafikten kaçarak rota çizmek istiyorsanız her zaman ek ücret ödemek zorundasınız; unutmayın.
- Google’ın harita ve navigasyon sistemi de gayet pratik ve ücretsiz bir çözüm. Ancak sürekli internet bağlantısı gerektiriyor. Hatta (Türkiye’de çalışmayan) offline haritalar özelliği sayesinde Roma seyahatimizde hayatımız kurtulmuştu (internet roaming tarifesi adama ev sattırır). Fakat Google’da trafik bilgisi yok.
Şu anki en akıllı ve bedava çözüm: Yandex
3 gün önce listemize bir seçenek daha eklendi: Yandex.Navigasyon. Yandex, şu ana kadarki harita uygulamasında yer alan anlık trafik verileriyle büyük ses getirmişti. Trafik bilgisini İBB’nin hizmetindeki gibi kamera görüntülerinden değil doğrudan trafikteki araçlardan topluyordu (bu yüzden sadece ana yollar değil şehrin her yerindeki trafiği görebiliyorduk).
Android ve iOS platformunda ücretsiz hizmet veren yeni Navigasyon hizmeti bu trafik verisini rotamıza aktarıyor. İster elle, ister konuşarak bir adres verdiğinizde uygulama trafiğin anlık durumuna göre en hızlı ulaşabileceğiniz rotayı hesaplayıp önünüze seriyor ve adım adım (Türkçe seslendirme desteğiyle) tarif ediyor. Trafik verisi dahil kullanımı tamamen ücretsiz. Üstelik her kullanıcı aynı zamanda bir veri merkezi olduğundan ne kadar çok kişi kullanırsa, trafik verisi de o kadar tutarlı hale geliyor.
Özetle, şehrinizdeki trafikten çekiyorsanız, bir ara da Yandex.Navigasyon’u çekin. Bende bayağı işe yaradı. Eksikleri yok mu? Elbette var (cihazlar arası senkronize çalışan favori noktalar, rotalar gibi). Zamanla onların da ekleneceğini bizzat geliştirici ekibin liderinden ‘sezdim’.
Trafik çilesini navigasyon uygulamalarının çözeceği iddiasında değilim elbette. Ama günde yarım saat de olsa zaman kazanmaya kim hayır der? Sabah ve akşam 10’ar dakika bile yılda 80 saat; başka bir deyişle neredeyse dolu dolu 4 gün tasarruf demek. Bizler çok daha fazlasını hak ediyoruz.
[box type=”note”]BİR HATIRA: Bir süre İstanbul’da yaşamış yabancı bir gazeteciyle sohbet ederken Türkiye’deki yıllarında en çok neyin garip geldiğini sormuştum. Cevabı “hepiniz evden işe, işten eve koşturuyorsunuz” olmuştu. “Ya siz ne yapıyorsunuz?” dediğimde o zamana kadar fark etmediğim bir detayı öğrenmiştim: “Biz mutlaka ev ile iş arasına bir durak ekleriz. Sabah evden çıkıp bir kafede kahvaltı yapar, akşam iş çıkışı eve dönmeden de bir bara, pub’a, sinemaya ya da bir arkadaşa uğrar eve öyle döneriz”.
Sahi sabahları bir simit-çay arası versek, akşamları eve koşturmadan önce bir yerlerde vakit öldürsek; arabaların içinde geçirdiğimiz saatlerden daha mı iyi gelirdi?
Senelerdir aklımdadır.[/box]
Görüşlerinizi paylaşın: