19 Haziran 2019 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’nden bir mesaj geldi. Benden 1 Temmuz’da gerçekleştirilecek mezuniyet töreninde yarım saatlik bir konuşma yapmamı istiyorlardı.
İnsanların karşısına çıkıp konuşmak ilk defa gerçekleştireceğim bir şey olmasa da bu, belki de en önemsediğim, en özendiğim ve en çok heyecanlandığım davet oldu. Günlerce kafamda bir şeyler kurguladım, düşündüm, yazdım, sildim, yazdım, sildim. Zihnimden ve elimden kaç farklı taslak geçti bilmiyorum.
Çocuklarının (ve şüphesiz kendilerinin de) belki de o ana kadarki en mutlu gününe şahitlik edecek veliler, çileli bir süreci geride bırakmak üzere olan (muhtemelen heyecanlı, sabırsız ve fazlasıyla sıkılmış) öğrenciler ve bu iki grup arasında kimbilir neler yaşayan akademisyenlerden oluşan 10 bin kişiyi aşkın bir izleyici grubuna hitap edecektim. İşin en dertli yanıysa bu üç farklı grubun her birinin önceliğinin, hassasiyetlerin; dolayısıyla bir konuşmadan beklentisinin farklı olmasıydı.
Muhtemelen heyecanımdan; hayatımın en şiddetli baş ağrılarından biriyle çıktığım sahnede, hayatımda ilk defa metne bağlı bir konuşma yapmanın acemiliğiyle derdimi anlattım.
Konuşma sonrasında İTÜ’den hocaların bir kısmı konuşma metnimi istedi, gönderdim. Geçen gün de video kaydı geldi; onu da Youtube kanalımda ayrıca paylaştım. Burada da bir kopyası dursun istedim. Derdime daha tutarlı bir şekilde vakıf olmak isteyenler için (bir yığın müdahale ile çorbaya çevirdiğim) konuşma metnimi de PDF formatında ekliyorum.
Bu vesileyle bir kere daha bütün gençlere ideallere sahip, başarılı ve mutlu bir hayat dilerim.
Görüşlerinizi paylaşın: