Sosyal medyadan takip edenlerin malumu, bir süredir plak olayına merak sardım. Sebebini, kökenini tam olarak bilemiyorum. Ve inanın çoğunuzun aklına gelen Issız Adam filmi de değil gerekçem. Hatta seyretmedim bile (romantizm içeren her şeye mümkün olduğunca uzağım).
Heves edenler için bu tutkunun önünde aşılması gereken iki büyük engel var: pikap seçimi ve plak toplama. Günümüzde müzik dinleme olayı neredeyse tamamın taşınabilir cihazlara; özellikle de cep telefonlarına kaydı. Bilgisayar başında da genellikle online müzik hizmetlerinden faydalanılıyor. Dolayısıyla eski tabiriyle ‘müzik seti’ artık sadece meraklısının elinin altında. Daha ötesi, güncel setlerin neredeyse hiçbirinde plakları çalabileceğimiz pikap bulunmuyor. Konuyla ilgili Türkçe kaynak yok denecek kadar kıt. Özetle birçok bilinmezle karşı karşıyayız.
Sonunda geçtiğimiz hafta vuslata erdim ve bir pikap sahibi oldum. Birkaç gündür en büyük keyfim aylardır topladığım plakları büyük bir keyifle ardı ardına dinlemek. İşin ilginci ben öyle müziğe aman aman meraklı biri değilim. En azından değildim. Şimdi plaktan bir şeyler dinlemek gerçekten meditasyon gibi geliyor.
Bu yazı pikap satın alma konusunda uzun bir ön araştırmanın sonunda toparladığım bilgileri içerecek. Mümkün olduğunca kısa, özet aktarmaya çalışacağım. Olaya heves edenler için faydalı olur umarım.
Pikap tercih ederken dikkat edilecekler
Pikap seçimi konusunda kabaca 2 ön tercihimiz var:
- Eski / antika bir pikap almak,
- Yeni bir pikap almak.
Birinci tercihin ayrıntılarıyla başlayalım.
Plak dediğimiz medya (bizdeki ismiyle) taşplak formunda 1800’lü yıllarda akustik kayıtlarla hayatımıza giriyor. 1920’lerde elektrikli kayıtlara geçiliyor. 1950’lerde taşplaklar yerini bugün plak dediğimiz yapıya bırakıyor. Kaset çağında biraz pabucu dama atılsa da 1980’lerdeki CD ile başlayan dijitalleşme dönemine kadar prestijini korumayı başarıyor. Tam cenaze namazı kılınacakken birden yeniden yükselişe geçiyor. Müzikseverler plağı ve ses kalitesini yeniden keşfederek bu kültürü bir anlamda küllerinden yeniden doğuruyor.
Özetle plaktan bir şeyler dinleme oldukça eski tarihlere dayanan bir alışkanlık ve eski pikaplar; özellikle bazı marka ve modeller bu konuda yenileri aratmayacak kadar iyi. Yani aldığınız eski bir pikap bugün üretilen ‘son teknoloji’ pek çok pikaptan daha iyi olabilir. Bir diğer belirleyici etken yaşadığınız ülke. Tercihinizi Türkiye’de popüler marka / modellerden yana yaparsanız olası arızalarda yedek parça sorunlarınızı da en aza indirgemiş olursunuz.
Türkiye’de yaşadığınızı varsayarsak ikinci el pikaplarda 1960-1980 arasında sıkça karşılaşacağınız markalar: Dual, ITT, Philips, Grundig, Panasonic olacak. Genel dağılımın Alman ve İngiliz cihazlar arasında olduğunu göreceksiniz.
Marka, model ve fiyatlar konusunda fikir edinmek için şu kaynaklar yardımcı olacaktır:
- Sahibinden.com Pikap ve Turntable kategorileri.
- Gittigidiyor Pikap kategorisi.
- Yeni cihazlar için HepsiBurada ve D&R pikap kategorisi.
- Antika ya da antikaya yakın değerde ikinci el cihazlar için: Plakevi sitesi.
- (Varsa) şehrinizdeki bit pazarları. Örneğin İstanbul için: Bomonti Antika Pazarı, Horhor ve diğer tüm bit pazarları…
- Dedenizin tavanarası (tozlanmakta olan nice güzel pikap var çatılarda, bodrumlarda. Sorun, soruşturun; mutlaka bir taneye rastlarsınız akrabalarda)
- Son olarak (siz bu yazıyı okurken hala satışta olur mu bilemiyorum ama) Tchibo’nun sitesinde de gayet güzel (markasız) bir seçenek var.
Eski pikaplarda ana kategorilerimiz şöyle (yenilere ayrıca bakacağız):
Amfisiz pikaplar
Deck (dek şeklinde okunur) olarak da anılır. Yukarıdaki fotoğrafta bir örneğini gördüğünüz bu gruptaki pikaplar amfi içermez. Bunları üstünde ses, balans, bas, tiz gibi ayar düğmeleri olmamasından da anlayabilirsiniz. Profesyonel (daha doğrusu ileride geliştirmeye açık) bir tercih peşindeyseniz böyle bir modele yönelin. Böylece ileride farklı bir amfi + hoparlör ile sisteminizi her zaman geliştirmeniz mümkün olur.
- Bu tip bir pikabı kullanabilmek için amfinizde mutlaka ‘phono’ adlı bir giriş olmalı. Yoksa amfi ile pikap arasına ayrıca pikaplara özel bir ön-amfi (pre-amplifier) almanız gerekiyor.
- Sıfırdan bir pikap + amfi seti alacaksanız amfinizin mutlaka phono girişi olmasına dikkat edin!
Amfi çok daha detaylı bir konu olduğundan bu yazıda hiç girmeyeceğim. Belki ileride bakarız ayrıca. Ama şöyle şeyler de içimde uktedir mesela.
Bu grupta gerçekten güzel bir pikabı 200-700 lira aralığında bulmak mümkün. Uyumlu ikinci el amfiler ise 100-400TL aralığında. Hoparlör ise 100-800 aralığında değişiyor. Keyif de para da sizin.
Amfili pikaplar
Amplified / amfili olarak anılan bu tip pikapları doğrudan bir hoparlöre bağlayarak kullanabiliyorsunuz. Bu modellerde az önce değindiğim amfi düzeneğinin tamamı içindedir. Yukarıdaki fotoğraftaki HS 28’de ses, balans, bas, tiz gibi ayarlar dikkatinizi çekmiş olmalı. İşte o düğmeler bize bu cihazın ‘tak-dinle’ tarzı bir şey olduğunu söylüyor. Elbette hoparlörleri varsa.
Kompakt, yer kaplamayan, şık bir görünüm peşindekiler için bu kategori birebir. Sizi cihaza uygun amfi seçme derdi (ve elbette masrafından) da kurtarıyor. Yalnız elbette fiyatları bir parça daha yüksek ve geliştirilmeye kapalı bir yapı (bu ‘geliştirme’ olayı da ayrı bir tuzak bence :). Bu tip setlerde eğer pikabın orijinal hoparlörleri de varsa yatırım anlamında çok iyi bir tercih yapmışsınız demektir. (Temiz) kullandığınız sürece değeri yükselir. Hatta aşağıdaki gibi seçenekler bile var.
Yukarıda gördüğünüz 1973 model Dual’in KA 12 kodlu pikabı amfiye ek olarak FM radyo da içeriyor. Orijinal kolonlarıyla bir örneğine geçenlerde çok temiz bir örneğine Plakhane‘de rastladım. Gerçekten keyifliydi (bir tane de Sahibinden.com’da var). Örnek oluşturması açısından KA 12’nin hoparlörleri dahil fiyatı Türkiye’de 800-1000 lira civarında. Bu aralık birkaç istisna dışında eski model pikaplar için toplam sahip olma maliyetinin üst eşiğini oluşturuyor. Yani bu kategorideki seçiminiz için harcayacağınız para en fazla bu kadar.
Amfili ve amfisiz modellerde dikkat etmeniz gereken bir konu da kasanın boyutu. Bazı modeller ‘küçük kasa’ olarak anılır. 33’lük (Longplay) plakları dinlerken kapaklarını kapatamazsınız. Ben bu tip kullanımı sevmiyorum. Alternatifi büyük kasalar (kimi de yer tasarrufu nedeniyle bu küçükleri daha çok seviyor. Tercih sizin). Yukarıdaki iki örnek de küçük kasadır mesela. Ayrıca bu küçük kasalarda üstteki pleksiglas kapağın menteşeli olmadığını, dinlerken çıkartılıp bir kenara konulduğunu unutmayın. Bunu da sevmiyorum şahsen.
Müzik setleri
Kast ettiğim şey bir dönemin meşhur hepsi bir arada cihazları. Amfili, radyo, kaset ve plakçalarlı; çoğunlukla hoparlörleri de dahil komple müzik istasyonları. Böyle bir tercihin avantajları birbiriyle uyumlu bir kombinasyon olması, tek bir ünitede her şeyi topladığı için derli toplu oluşu, kaliteli ses çıkışı ve (bence en önemlisi) gayet şık görünmeleri.
Bu seride dikkat etmeniz gereken ayrıntılardan biri radyolarının FM bandı içerip içermediği. Türkiye’de AM bandını TRT dışında kullanan radyo yok. Dolayısıyla cihazın FM bandı yoksa, pratikte radyosuna boşa para vermiş olursunuz. Bir diğer önemli nokta bu eski cihazlarda FM bandının kimi zaman (özellikle Alman kökenli cihazlarda) UKW (Ultrakurzwelle / Ultra Kısa Dalga) olarak geçiyor oluşu. En basitinden; radyo kadranında 88-108 arası frekansları görüyorsanız FM bandı vardır, devam edin.
Bu kategorinin doğası gereği pahalı olduğunu hatırlatarak birkaç örneğe bakalım.
Yukarıda bir örneği görünen Japon malı Panasonic seti almama ramak kalmıştı. Ses kalitesi ve tasarımı gerçekten çok iyi (Technics’in de atası). Bir yerde denk gelirseniz mutlaka inceleyin. Türkiye’de 500 ile 1.500 lira arasında fiyatlarla satılıyor. Kaset, radyo, plak, amfi ve kolonları içeren muhteşem bir başlangıç olabilir.
Yukarıda Türkiye’de de (şu an) birkaç tanesi satışta olan 1968 yılı yapımı, 17 kiloluk ahşap kasalı tasarım mucizesi WEGA 3201 modelini görüyorsunuz. FM de içeren radyo ve pikabıyla muhteşem bir kombinasyon. Paranıza kıyacaksanız kaçırmayın. Fiyatları 1.000-1.250 lira arasında. En şık mobilyanız olmaya aday. Bunu da alma konusunda epey düşünmüştüm.
Bu kategorideki bir diğer başarılı örnek yukarıda gördüğünüz 1972 model WEGA’nın Studio 3210 modeli. Beyaz kasasıyla harika bir seçenek daha.
Denk gelirseniz 70’li yılların efsanesi, dönemin en orijinal tasarımlı cihazlarının markası Rosita’yı da sakın ihmal etmeyin. Nadir bulunurlar. Fiyatları 500 ile 3.000 lira arasında değişebilir. Ben aradığım dönemde ne yazık ki beğendiğim modeli bulamadım.
Konu ve örnekler uzar gider ama burada kesiyorum. Böylece eski / antika pikaplara dair temel bilgileri edinmiş oldunuz. Şimdi gelelim yenilere.
Yeni nesil pikaplar arasında seçim
Açıkçası bu alan biraz dipsiz kuyu. Genel ayrım olarak yukarıdaki amfili, amfisiz ve set olayı aynen yeni modellerde de var. Tercih yapacağınız sırada gözetecekleriniz yukarıda değindiklerimle aşağı yukarı aynı. Yeni nesillerde listeye (çok nadiren) uzaktan kumanda, sıkça USB çıkışı (plaklarınızı MP3 gibi dijital formatlara çevirip elektronik cihazlarınızda dinleyebilmek için) ve bazı kozmetik özellikler ekleniyor.
Marka olarak burada karşınıza daha çok Dual, Technics, Numark, Sony, Pioneer, Marantz, Pro-ject, Denon gibi markalar çıkacak. Bu kategorinin set modelleri kaset, FM radyo, CD çalar, pikap şeklinde kombinasyona sahip (mesela TEAC serileri). Kimilerine harici iPhone, iPod ve türevi cihazları da bağlayabilmeniz mümkün.
Yukarıdaki örnek kaset ve CD çalma / kaydetme özelliğine, pikaba, radyoya ve güçlü bir hoparlör setine sahip. Uzaktan kumandasıyla her şeyi yönetilebiliyor ve plaklarınızı CD’ye, bilgisayarınıza ya da kasete çekebiliyor. USB bağlantısıyla bilgisayarınıza da bağlanıp aktarabiliyor. Gerçekten güzel bir set. ABD satış fiyatı 260 dolar.
Bu kategoride seçim yaparken paranızın gerçekten ihtiyaç duyduğunuz şeye gidip gitmediğine dikkat edin. Örneğin kaset ile işiniz yoksa kasetle uğraşmayın. İleride sistemi büyütme gibi bir niyetiniz yoksa amfili pikaptan şaşmayın, vs. Her ekstra özellik cazip gelebilir ama gerçekten gerekli olmayabilir! Teknoloji meraklıları tuzağa düşürülmesi en kolay tüketici grubudur. Siz de istisna değilsiniz! Uyanık olun.
Benim gibi hobi amaçlı müzik dinleyicisiyseniz odyofillere özel uçuk fiyatlı şeylere heves etmeyin. DJ’lik yapmayacaksanız DJ’lere özel cihazlara boşa para vermeyin (bazıları son derece tahrik edici ama epey pahalı). Amfisiz grupta gücünüz yetiyorsa Technics 1210 MK serisinden herhangi bir şey çok lezzetli ve ömürlük bir başlangıç olabilir.
Eğer “Paraya kıyacağım, rüya gibi bir başlangıç yapacağım” diyorsanız size iki kombinasyon (KDV dahil):
- Pikap: Pro-ject Debut Carbon (300 euro).
- Amfi: Marantz PM 7004 (975 euro) ya da SR 5023 (610 euro).
- Hoparlör: Focal 806V (850 euro) ya da 807V (1.100 euro).
Hiçbiri ilginizi çekmediyse gözü karartıp kendiniz de bir tane yapabilirsiniz elbette. Namınız yürür hem!
Bazı genel bilgiler
Tercih sırasında aklınızda bulunmasında fayda olduğunu düşündüğüm birkaç noktayı da paylaşayım:
- Pikap teknolojisi indirimli fiyatı 16 bin dolar olan dünyadaki tek markanın iki modeli dışında tamamen analog / mekanik olarak çalışır. Yerleştireceğiniz yerin sarsıntıdan ve sarsıntı ihtimalinden uzak olduğuna emin olun. Çarpma sonucu orta şiddet bir titreme büyük bir ihtimalle plağınızı, küçük bir ihtimalle de iğnenizi heba eder.
- Pikabınızın temelde bileşenleri şunlardır: gövde (body), kafa (cartridge / kartuş), iğne (pickup / needle), tabla (plağın yerleştiği yüzey) ve kol (tone arm / kafa ve iğneyi taşıyan çubuk). Detaylarına bakalım.
- Pikapların (ve plakların) en büyük düşmanı sarsıntıdır. Dolayısıyla pikabın; hele hele tablanın ağır olması iyi bir şeydir. Hatta bazı modellerde bu ağırlıklar harici olarak dekoratif bir şekilde tasarıma yedirilmiştir. Ağırlığı önemsiz kılan bir diğer sarsıntı önleyici teknoloji ise iç titreşim önleyici düzeneklerdir. tablayı döndüren motorun titreşimini de bunlar emer.
- Eski pikaplarda manyetik ve seramik kartuşlara denk geleceksiniz. Bunların hangisinin daha iyi olduğu gerçekten muamma. Ama yüksek kalitedeki (hi-fi) ürünler hep manyetik sistem kullanır. Güncel modellerin de neredeyse tamamı manyetik kafalıdır.
- Satın aldığnız pikabın kafa / iğne fiyatlarını mutlaka sorun. Kimi modellerde yenilemek istediğinizde orta karar bir pikap parası kadar maliyet çıkabilir (kullanımınıza bağlı olmakla birlikte genellikle ÇOK uzun bir süre değiştirmeye ihtiyaç duymazsınız) Yine sadece üst düzey modellerde karşınıza çıkacak MM (Moving Magnet), MC (Moving Coil) konusu da vardır ama girmiyorum.
- Seçenekleriniz arasındaysa tablasında alüminyum kullanan modelleri tercih edin. Daha ağır ve kararlıdır. Plağın titreşimini engeller.
- Önemli bir ayrım tablayı döndürme teknolojisinde yatar. Burada iki seçeneğiniz var: doğrudan (direct-drive) ve kayışlı (belt-drive). Adlarından da anlaşılacağı gibi motorun doğrudan tablayı çevirdiği sistem direct-drive; motorun tablayı bir kayış üstünden döndürdüğü sistemse belt-drive olarak anılır. Uzmanlar aracıları ortadan kaldırdığı için direct-drive teknolojisinin tercihinden yana. Üst düzey hi-fi modeller ise genelde kayış sistem kullanıyor. Tercih sizin (ÇOK eski bazı modellerde çarklı sisteme de denk gelmeniz mümkün. Bana hiç denk gelmedi).
- Pikabın kolu en önemli bileşenlerden biri. Sonuçta incecik bir iğnenin plağa oturup ses aktardığı bir yapıdan söz ediyoruz. Kol çok ağırlık yaparsa plağı zedeler. Hafif kalırsa atlar. Eski modellerde düz kol ve S kol şeklinde iki seçenek var. S tipi kolun plağa baktığı açı itibariyle daha iyi olduğu kabul edilir.
- Klasik kol sistemine bir alternatif de linear denen yapıdır. Burada geleneksel bir kol yerine plağın izini motor ya da yeni serilerde elektronik devre desteğiyle yatay olarak takip eden bir mekanizma bulunur. Böylece yanlış açı, hatalı baskı gibi dertler ortadan kalkar. Ancak bu pahalı ve zahmetli bir teknoloji olduğundan çok az modelde kullanılmıştır. Denk gelirseniz ne ala.
- Güncel pikaplar genellikle 33 (Longplay) ve 45’lik (Single) plakları çalar. Bu rakamlar plağın dönerken dakikada attığı tur sayısıdır. 33’lük büyük boylar 10 ya da 12 inç; başka bir deyişle 25 ya da 30 cm çapındadır. Küçük boy 45’liklerse 7 inç; başka bir deyişle yaklaşık 18 cm çapındadır. Bir de 78 devirlik taşplaklar vardır (bunlar vinyl olarak da bilinen plaklardan farklıdır. Çok eski kayıtlar genelde taşplaklarda kayıtlıdır). Taşplak olayına girmeyecekseniz bu devire kafa yormayın. Yani tercihinizde öncelik oluşturmasın. Örneğin benim hiç ilgim yok, muhtemelen olmayacak da.
- Yukarıdaki Reloop pikabının kolunun ardında (sağ üstte) gördüğünüz silindir biçimli ağırlık önemli bir ayrıntı. İğnenin plağa uygulayacağı baskıyı kaldıraç etkisiyle oradan ayarlıyorsunuz. Kimi üst modellerde (bu açıdan göremeyeceğiniz) anti-skate ağırlığı denen bir şey var. Bu da sürekli plağın göbeğine doğru hareket etme eğilimindeki kola ters baskı uygulayarak gergin durmasını, böylece müziği dinlerken atlama, zıplama olmamasını sağlıyor. Tercih ettiğinzde bunlar varsa iyidir.
- Yine yukarıdaki modelin sol tarafında gördüğünüz kırmızı ışık ile sağ tarafındaki dikey kontrol pitch ayarı. Genellikle DJ setlerinde bulunuyor. Yaptığı şey plağın gerçekten tam olarak 45 ya da 33 devir hızında dönmesini sağlamak. Kırmızı ışığın tablanın kenarındaki siyah noktalara yansımasına bakarak pitch’i yukarı / aşağı oynatarak devri hızlandırıp yavaşlatabiliyorsunuz. Elbette DJ’lik yapıyorsanız bu sistem geçiş yapacağınız şarkının temposuna uymak için de çok önemli.
- Tam otomatik / full automatic diye bir şeye denk gelebilirsiniz. Anlamı plağı koyup devir seçimini yaptıktan sonra tek düğmeye bastığınızda her şeyin kendiliğinden gerçekleşmesidir. Kol otomatik olarak kalkar, plağın en uygun yerine yerleşir, iner, plağa oturur ve çalmaya başlar. Plak bitince de tekrar kalkar, geri döner ve yuvasına oturur. Kesinlikle pratik ve emniyetli!
- Plak çıtırdamak zorunda değildir. Bir sistem aşırı çıtırdıyorsa kafasında / iğnesinde ya da hoparlörlerinde bir sorun olabilir. Nostalji sarhoşluğuna kapılıp hata yapmamaya dikkat edin. Farklı cihazlar arasında aynı plağı deneyerek seçenekleri eleyin.
- Özellikle eski / antika pikapların üst pleksiglas kapağı kırık / çatlak olabilir. Bunları çok dert etmeyin. Pleksiciler / tabelacılar 50-100 liraya milimetrik hassasiyetle aynısını yapabiliyor.
Peki ben ne aldım?
Bu kadar yazınca merak eden olabilir. Paylaşmıştım gerçi ama tekrarlayayım. Uzun arayış ve düşünceden sonra tercihim şu sistem oldu:
- Pro-ject Carbon Debut pikap.
- Pro-ject Phono Box pre-amfi.
- Triangle Color 123 kendinden amfili 2+1 hoparlör seti.
Pikapta tercih ettiğim Pro-ject, tamamen bu işe odaklanmış Avusturya kökenli çok seçkin bir marka. Malzeme kalitesi ve işçiliği kusursuz. Fiyat / performans oranı da mükemmele yakın. Enerji tüketimi ve gürültü seviyesi mevcutlar içinde en düşük değerlerden birine sahip.
Debut modeli serinin orta karar seçeneklerinden. Kolu karbon-fiber. Yani neredeyse tüy kadar hafif. Anti-skate mekanizması var. Kayış sistemli ve TAMAMEN manuel bir yapı. O kadar manuel ki 33 ile 45 devir arasında değişim yapmak için bile tablayı kaldırıp lastiği elle başka bir yuvaya yerleştirmeniz gerekiyor. Plak dinlerken kolu gerekli konuma elle getirmelisiniz. Plak bittiğinde otomatik durma yok. Kol da kendiliğinden yerine dönmüyor. Hepsini kalkıp sizin yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla bir pikap için ne kadar mümkünse o kadar zahmetli. Dinlemeye devam ederken kalkıp değiştirmek dert değil ama dinlemeyi bırakmak için bile kalkıp cihazı durdurmak zorunda olmak biraz yoruyor. Buna katlanırım diyorsanız tercih edebilirsiniz.
Debut hakkında fikir sahibi olmak isterseniz:
Bu pikap bir deck sistem olduğundan pre-amfiye ihtiyaç duyuyor. Aynı markanın tercih ettiğim Phono Box pre-amfisi doğal olarak gayet iyi bir eşleşme sağladı.
Fransız markası Triangle’ın amfili ve harici girişli Color 123 serisi ise resmen bir ses mucizesi. İkili monitörün ve subwoofer’ın hem önünde hem de altında hoparlörü bulunuyor. Dolayısıyla sesi yüzeye de yayıyor. Bu sayede çalışma odamın ahşap parke ve masasında inanılmaz bir ses dağılımı yakaladım. Uzaktan kumandasıyla ses ve bas / tiz ayarlarını yapmak ve kaynak değiştirmek mümkün. Arkasındaki 3,5 mm ekstra ses girişine DealExtreme’den aldığım bluetooth ses alıcısını taktım. Böylece istersem aynı sistem üstünden bilgisayar ya da cep telefonumdan da MP3 şarkılarımı da dinleyebiliyorum (gerçi plağın ses kalitesinden sonra MP3 -inanın- hiç çekilmiyor).
Özetle: hoparlörlerden çıkan ses tarifsiz. Hele boyutunu düşününce cidden şaşırtıcı. Hemen her hifi testinden de tam puana yakın almış bir set bu.
Tek sorunu: bir gösterge paneli yok. Dolayısıyla ses yüksekliği, bas / tiz seviyesi nerede göremiyorsunuz. Dinleyerek ayarlamanız gerekiyor her seferinde. Olsa güzel olurdu. Yok ama çok da dert etmiyorum. Uzaktan kumandasından birkaç saniyede ayarlamak mümkün.
Keyfin maliyeti
Pikap ve ses sistemim pakette yer almayan ve ihtiyacım olan bir ek ses kablosuyla beraber toplamda bana 1.040 euroya mal oldu. Her kuruşuna helal olsun çünkü gerçekten beklentimin çok üstünde bir sisteme sahip oldum. Ürünü satın aldığım Actual Power şirketi Pro-ject’in temsilciliğini bıraktığı için elindeki stokları eritiyordu. Bu sayede gayet makul bir fiyata çıkmış oldum. Yoksa normalde sadece aldığım 2+1 hoparlör setinin fiyatı 890 euro.
Yazı aldı başını gidiyor ama bu kadar çok değişkeni olan bir konunun özetlenmesi de kolay değil. Ama sanıyorum giriş yapacaklara yeterli bir bilgi yığını oldu. Yazacak daha çok şey var ama bunun ötesi sadece kafa karıştırır. Unutmadan: ben bu konuda uzman değilim. Satın alma sürecinde araştırarak edindiğim bilgileri paylaştım. Yanlışlar olabilir, lütfen yorumlarınızla düzeltin. Ekleyecekleriniz varsa aynı yöntemle katkılarınızı beklerim.
Bir dahaki fırsatta plağın hala hayatta kalmasını sağlayan eşsiz ses kalitesinin sırrını, İstanbul (ve gittiğim birkaç ülkede denk geldiğim) plak dükkanlarını ve plak alırken dikkat edilmesi gerekenleri paylaşmaya çalışacağım.
Görüşlerinizi paylaşın: