Geride bırakmaya hazırlandığımız 2024 yılının gündemini, her çatlaktan sızma eğilimindeki yapay zeka (YZ) ürün ve hizmetleri doldurdu. Sağlıktan savunmaya, eğitimden eğlenceye; yakın geleceğin hemen her alanında belirleyici olacağına kesin gözüyle bakılan bu alan, beraberinde yeni nesil bir uluslararası rekabet pazarı doğurdu. 2025 de teknoloji sektörü adına en az 2024 kadar hareketli geçeceğe benziyor. Ufukta belirenlere bakalım.
Veri merkezli enerji krizi
Küresel enerjinin neredeyse üçte birini tek başına tüketen Çin, kömüre dayalı enerji üretiminde de lider konumda. Hükümet yenilenebilir (yeşil) kaynaklara yönelik yatırımlarını durmaksızın sürdürüyor. Ancak talebin büyüklüğü, (iklim krizinin baş sorumlularından) kömürün ucuzluğu ve yaygınlığı sebebiyle tablo yakın zamanda değişecek gibi görünmüyor. Yüzde 7’lik payıyla ABD’nin ardından dünyanın en büyük 3. enerji tüketicisi Hindistan’da da enerji üretimi ağırlıklı olarak kömüre dayalı.
Birkaç sene öncesine dek enerji arzını sanayi ve imalat sektörlerinin ihtiyaçları belirliyordu. Bugünse YZ hizmetleri ve kriptopara piyasalarının “veri merkezi” olarak adlandırılan tesisleri muazzam miktardaki enerji tüketimiyle temel unsurlardan biri haline geldi. Şimdiden küresel enerji tüketiminin yüzde 3’ünden sorumlu bu yapıların faaliyet sırasında ürettiği harareti gidermek dahi başlı başına bir mesele.
Dijital dünyanın en büyük hizmetlerinden Google, hizmetlerini 12 ülkeye yayılan 25 veri merkeziyle yürütüyor (denizde yüzen örnekler de var). Bu yapılar halihazırdaki 14 teravatsaatlik tüketimle orta ölçekli bir ülkenin toplamı kadar enerjiye ihtiyaç duyuyor. Neyse ki bu alanın en büyük oyuncuları ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji kaynakları kullanımını önceliyor. Microsoft, Apple, Meta ve Google 2030; Amazon ise 2040 yılına dek sıfır karbon salımı taahhüdüne sahip.
Ne var ki sektörün doymak bilmez iştahına yetişmek kolay değil. ChatGPT adlı sohbet botuyla tanınan OpenAI’ın CEO’su Sam Altman, Şubat ayında çip ve enerji ihtiyacını karşılamak için bir yatırım turuna çıkmıştı. “7 trilyon dolar” tutarındaki arayışı, talebin büyüklüğüne yönelik ibretlik bir ipucuydu.
Kriptoparaların üretimi ve işleyişinde ihtiyaç duyulan enerji de yabana atılır türden değil. Cambridge Bitcoin Elektrik Tüketim Endeksi’ne göre sadece Bitcoin madenciliği (üretimi) için yıllık 100 ile 150 teravatsaat arası enerji tüketiliyor.
Uluslararası Enerji Ajansı, 2022’de 460 teravatsaat enerji tüketen veri merkezlerinin 2026’da bin teravatsaat seviyesine ihtiyaç duyacağını öngörüyor. Özellikle İrlanda gibi veri merkezlerinin yoğunlaştığı ülkelerde toplam enerji kapasitesinin yüzde 32’sinin veri merkezlerine ayrılması söz konusu.
Bu gidişat kaçınılmaz olarak yeni kaynak arayışlarını gündeme taşıyor. 2022 yılında Avrupa Birliği’nin öncülüğünde (“yenilenebilir” olmasa da karbon salımına sebep olmadığı için) “yeşil enerji” kapsamına alınan nükleer santraller bu sebeple yeniden hız kazandı. Vaktiyle kapatılan Avrupa ve ABD’deki tesisler büyük yatırımlarla yeniden faaliyete geçmeye başladı. Hatta Westinghouse, ihtiyaç duyulan bölgelere kamyon dorsesinde taşınarak kolayca kurulabilecek “eVinci” kodlu bir mikro nükleer reaktör dahi geliştirdi.
Çalışmaların hızlandığı bir diğer sektörse füzyon enerjisi. “Commonwealth Fusion Systems” adlı girişimin bu hafta tanıttığı ve 2030’da hayata geçirmeyi hedeflediği “ARC” kodlu füzyon reaktörü, 400 megavat enerjiyi temiz ve neredeyse sonsuz süre üretmeyi vaat ediyor (Güney Kore’deki “Tokamak” kodlu benzer projeye 7 Ocak 2022 tarihli yazımda yer vermiştim).
2025 yılı enerji sektöründe üretim, depolama, dağıtım ve tüketime yönelik birçok çözüm ve yatırıma sahne olacak gibi görünüyor.
Yapay zekada yaprak dökümü
Yakın zamana dek sadece oyunseverlerin ve kriptopara madencilerinin aşina olduğu Nvidia, yapay zekanın popüler örnekleriyle tanıştığımız 2023 yılında 1 trilyon dolarlık şirketler arasına girdi. Şu an 3,4 trilyon dolar seviyesinde geziniyor. En değerli teknoloji şirketi Apple, YZ odaklı yeni hizmetlerinin yarattığı beklentiyle sadece bir ayda 500 milyar dolar daha kıymetlenerek “4 trilyon dolar” değere ulaşan ilk şirket oldu. Gelgelelim bu rüzgarın kaldırdığı toz duman yavaş yavaş dağılıyor. Yatırımcı Warren Buffet’ın ünlü sözündeki gibi “sular çekiliyor ve kimin çıplak yüzdüğü meydana çıkmaya başlıyor”.
Meta ve Oracle gibi hiper ölçekleyici (hyperscaler) kuruluşlar 2025 yılında YZ altyapısı için 292 milyar dolar yatırım yapacak. 2023 yılına kıyasla yüzde 88’lik artışa denk gelen bu miktara karşılık 2024 yılında yapay zeka sektöründeki şirketlerin yüzde 67’sinin büyüme hızı yavaşlamış durumda.
Sektör lideri OpenAI’ın en büyük ortağı Microsoft’un dahi yapay zekaya bağlı kazancı, toplam gelirinin yüzde 3’ünü ancak buluyor. Sektördeki şirketlerin yüzde 61’i yeni yatırımlar olmadan beklentileri karşılayamayacaklarını belirtiyor. Rekabetin etkisiyle çıta o kadar yükseldi ki, şu an her yeni sürümün (dil modelinin) eğitimi en az 100 milyon dolara maloluyor. OpenAI’ın en yakın rakiplerinden Anthropic’in CEO’su Dario Amodei, 2025 – 2027 arasındaki projelerinin 100 milyar dolar bütçeye ihtiyaç duyacağını söylüyor. Facebook, “Llama” adlı yapay zeka dil modelinin 4. sürümünün eğitiminin bir öncekine kıyasla 10 kat daha yüksek maliyetli olacağına dikkat çekiyor. Lider OpenAI halka açık olmadığı için mali tablosu ne değil. Ancak onun da aynı yükü taşımakta olduğuna şüphe yok. CEO Sam Altman, “kar amacı taşımayan şirket” (non-profit) olarak kurulan yapıyı mahkemelik olma pahasına kar amaçlı şekle çevirmeye çalışıyor. Sebebi, yatırımcılar için daha cazip bir yapıya dönüşebilmek.
Dudak uçuklatan gelişmelere sahne olmakla beraber; kızışan rekabet, yatırımın geri dönüşündeki belirsizlik ve öncülerin aslan payını kapması sebebiyle 2025 yılında birçok yapay zeka girişiminin kapanması ya da rakibi tarafından yutulması bekleniyor.
Ticaret savaşının iki kanlı cephesi: Çip ve Otomotiv
ABD ve Çin arasında şiddeti artarak süren ticaret savaşının kökeni Donald Trump’ın birinci ABD Başkanlığı dönemine; 2018 yılına dayanıyor. Çin’i ABD’yi teknoloji transferi yapmaya zorlama ve fikri mülkiyet haklarını ihlal etmekle itham eden Trump, ülkeden ithal edilen birçok ürüne yüzde 25’e varan ek gümrük vergisi koymuştu.
2021 yılında görevi devralan Joe Biden dönemi bu yaptırımlara yenilerini ekledi. Yapay zeka çipleri gibi yüksek teknoloji ürünlerin Çin’e ihracatının kısıtlanmasının yanısıra, ABD ve müttefiklerinin Çin kökenli altyapı teknolojilerinden arındırılması için de hummalı bir çalışma başladı. Çin ise misilleme olarak çip üretiminde kullanılan bazı nadir elementlerin ihracına yönelik kısıtlamalar getirdi. Bu gerilimin 2025’teki ikinci Trump döneminde daha da artacağına kesin gözüyle bakılıyor.
ABD tarafında bilişim sektörü odaklı yaşanan çekişme, Avrupa kıtasında otomotiv sektöründe kendini gösterdi. Avrupa Birliği, Paris İklim Anlaşması’nın heyecanıyla fosil yakıtlarla vedalaşma kararı almıştı. Ancak motorlu taşıtların elektrikli seçeneklere dönüşümü konusundaki yetersizliğini hesaba katmadı. Bu alanda yıllardır, sessiz sedasız çalışan Çin, bu dev boşluğu göz açıp kapayıncaya kadar kısa sürede doldurdu. Birkaç sene öncesine kadar varolmayan markalar, Avrupa’nın yüzlerce yıllık devlerini dize getirmeyi başardı. Dahası, Avrupalı markaların en büyük pazarı Çin’de de sürücüler artık Çinli otomobilleri tercih etmeye başlayarak pazarı daha da daralttı.Avrupa Birliği’nin ek gümrük tarifeleri ve kısıtlamalarla aşmaya çalıştığı bu rekabetin önümüzdeki yıl daha can yakıcı şekilde sürmesi bekleniyor.
(20 Aralık 2024 tarihli Oksijen gazetesindeki yazım.)
Görüşlerinizi paylaşın: