Dijital nimetlerin kuraklık faturası

Sağlıklı bir yaşam için günde 2 litre su içmemiz öneriliyor. Dijital sistemlerin sağlığı ise bundan çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor.

Moğol İmparatoru Cengiz Han, 13. yüzyılda (bugünkü karşılıklarıyla) Çin’in yarısını, Türki cumhuriyetlerin tamamını, İran, Azerbaycan ve Gürcistan’ı fethettikten sonra Anadolu’yu da kapsayacak şekilde bir ucu Ortadoğu’da, diğer ucu Avrupa’da; tarihin en büyük imparatorluklarından birini kurdu. Acımasızlığıyla bilinen ordusuyla bu süreçte kimi tarihçilere göre 40, kimilerine göreyse 60 milyon insanın canını aldı. O dönem dünya nüfusunun 400 milyon olduğunu düşünürsek Cengiz Han’ın bir başına insanlığın neredeyse yüzde 15’ini ortadan kaldırdığını söylemek mümkün.

Sürecin en ilginç yansımalarından biri “çevresel etki” olmuş. Bir araştırmaya göre bu fetihler, yok ettiği insanlar sebebiyle 700 milyon ton karbonun atmosferden çekilmesini sağlamış. Karşılaştırma adına bir örnek vereyim: Atmosferden karbon yakalama (ve taşa dönüştürme) konusunda mevcut en ileri teknolojiye sahip Carbfix adlı girişimin 2014 yılından bu yana bertaraf miktarı ancak 104 bin ton civarında.

Kimilerine hala masal gibi gelse de modern yaşamın yan ürünü “karbon salımı” iklim koşullarında yarattığı değişimlerle işin ciddiyetini her fırsatta hatırlatıyor. En büyük mağduriyetin yaşandığı alanlardan biri de hidroelektrik santralleri (HES). Azalan su kaynakları sebebiyle Türkiye dahil pek çok ülkede HES faaliyetleri bir bir sonlanıyor.

Etkilerinin en yakıcı hissedildiği yerlerin başında ise Güney Amerika ülkesi Ekvador geliyor. Enerji üretiminin yüzde 80’ini bir dönemin bereketli nehirleri üzerine kurduğu HES’lere bağlayan ülke, bugün günlük 8 saate varan elektrik kesintileriyle yaşamaya çalışıyor. Başkan Daniel Noboa’nın 60 günlük olağanüstü hal ilan ettiği süreçte hükümet alternatif temiz enerji yatırımlarını vergiden tamamen muaf kıldığını açıkladı. Aynı kaderle yüzleşen Çin ve ABD’nin tek avantajı, enerji üretiminde HES’lerin payının nispeten düşük oluşu. (2023 verilerine göre Türkiye’de HES’lerin payı yüzde 23 seviyesinde.)

Suyu arayan sektör

Kulağa garip gelse de suyun kıtlığı kadar bolluğu da “artık” bir sorun. Zira su kaynakları, ona ihtiyaç duyan sektörleri mıknatıs gibi kendine çekiyor. En iştahlı olanların başında ise hiç umulmadık bir grup var: “veri merkezleri”.

Üçüncü dünya ülkeleri, insanlığın dijital nimetlerden faydalanabilmesinin bedelini kuraklık riskiyle ödüyor.

İnternetin ve dijital hizmetlerin yaygınlaşması ile sürekli artan veri miktarı, yapay zekanın yükselişiyle umulmadık seviyede arttı. 2024 itibariyle günlük ürettiğimiz yeni dijital veri 328 milyar gigabayta ulaşmış durumda. Bunu depolamakla sorumlu veri merkezlerinin enerji dışında bir temel ihtiyacı daha var: soğutma. Sayıları kimi zaman onbinleri bulan sunucuları barındıran bu yapılarda hiç durmadan çalışan işlemcilerin ürettiği ısıyı düşürmek için kullanılan iklimlendirme sistemleri, su kaynakları üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor.

Son dönemde teknoloji devlerinin milyarlarca dolarlık yatırım paketleriyle veri merkezleri kurmaya başladığı üçüncü dünya ülkeleri, insanlığın dijital nimetlerden faydalanabilmesinin bedelini kuraklık riskiyle ödüyor. Listenin başında bir başka Latin Amerika ülkesi, Şili geliyor. Amazon, Google ve Microsoft başta olmak üzere pek çok şirketin veri merkezine evsahipliği yapan ülkede sadece bu ay 28 yeni tesis faaliyete geçti. Devlet Başkanı Gabriel Boric, bu yapıların çevre adına sorumlu davrandıklarını savunsa da başgösteren kuraklık halkın bunu kabullenmesini zorlaştırıyor. 2018 verilerine göre sadece Google’ın ülkedeki veri merkezi dahi saniyede 50 litre su tüketiyor. Bunun yıllık karşılığı 1 milyar litrenin üzerinde.

Kullanıcı sorumluluğu

Bu tablo “can derdindeki” halk kadar, “et derdindeki” teknoloji devleri için de endişe verici. Her biri yüz milyonlarca dolarlık tesislerin suyun tükendiği durumda çalışma ihtimali yok. Bu yüzden bir kısmı faaliyetlerini iklimlendirme maliyetinin çok daha düşük olduğu soğuk ülkelere kaydırıyor. Örneğin Google 1 milyar dolar yatırımla Finlandiya’nın Hamina şehrinde hayata geçirdiği yeni veri merkezinde enerjisinin yüzde 97’sini sürdürülebilir kaynaklardan elde ederken, ürettiği ısıyı da şehrin hanelerine onların ısınma maliyetlerini sıfırlıyor.

Yapay zeka aleminin en popüler üyesi ChatGPT’nin sadece eğitimi için veri merkezinde harcanan su miktarı 700 bin litre. Dahası, ona sorduğumuz her 20 soru yaklaşık yarım litre su tüketimine yol açıyor. Google aramaları, sosyal medya paylaşımları ve mesajlarımız da cabası. 5,5 milyara yakın internet kullanıcısına iklim krizi adına bireysel sorumluluklarını ara ara hatırlatmakta fayda var.

(7 Haziran 2024 tarihli Oksijen gazetesindeki yazım.)



Yayın Tarihi:


Yorumlar

2 yanıt

  1. Mehtap KÖKTÜRK avatarı
    Mehtap KÖKTÜRK

    70+2’lik bir babaanne olarak Radikal gazetesine yazdığınız yazıları okuyarak tanıdım sizi ve ne çok şey öğrendim…Her paylaşımınız ufuk açıcı..Teşekkürler, sağlıcakla kalın:)

  2. Bozkurt avatarı
    Bozkurt

    [Düşük cümle]

    Örneğin Google 1 milyar dolar yatırımla Finlandiya’nın Hamina şehrinde hayata geçirdiği yeni veri merkezinde enerjisinin yüzde 97’sini sürdürülebilir kaynaklardan elde ederken, ürettiği ısıyı da şehrin hanelerine onların ısınma maliyetlerini sıfırlıyor.

    (Galiba “şehrin hanelerine transfer ederek” veya “göndererek” kelimesi düşmüş. Belki de orayı link yapıyordunuz o sırada görünmez oldu :))

Görüşlerinizi paylaşın: