Bu yazı tuvalet ile ilgili meselelerden bahsedecek. Ama eminim eğleneceksiniz.
Bizde anlamı malum gerçi ama yine de hatırlatayım; bahsedeceğim tuvalet o bildiğimiz tuvalet. Yani hela, memişhane, yüz numara, kenef ayak yolu, WC, abdesthane gibi birçok farklı isimle andığımız mekan. Yoksa tuvalet aynı zamanda -bizim genelde abiye dediğimiz- gece kıyafetleri ya da vücut temizliği için kullanılan maddeler için de kullanılıyor. Bir kelimenin bunca farklı anlama sirayet etmesi ilginç.
Öncelikle aklımızda bulunması gereken, (çok büyük bir sağlık sorunu yoksa) hepimizin büyük ve küçük tuvaletini yapıyor olduğu. Daha açık bir tabirle hepimiz işeyip, sıçıyoruz. Üstelik hepimizinki çok fena kokuyor ve bu süreçte aynı derecede garip, komik sesler çıkartıyoruz. Cumhurbaşkanları da pop yıldızları da siz de ben de; hepimiz bu yolun yolcusuyuz.
Bu ortak sır genel sohbetlere pek konu edilmediğinden diğerleri o küçük odalarda ne yapıp ediyor bilemiyoruz. En fazla kendimizden yola çıkarak tahmin yürütebiliyoruz. Oysa antik Roma veya Uzakdoğu kültürlerinde olduğu gibi toplu tuvalet alışkanlığımız olsaydı eminim bayağı eğlenirdik.
Her insanın ‘doğal ihtiyacı’ olan bu duruma dair konuşacak, yazacak bütün konular ikircikli.
Mesela basurdan çeken arkadaşlarımdan dinlediğim hikayeler eminim size de ilginç gelirdi. Ya da (neredeyse) her erkeğin ortak sonu prostat ve ona bağlı haller…
Modern yaşamın tuvaletle ilgili dertleri bambaşka. Aklımdaki ilişkili bir diğer yazı için epeydir not tutuyorum. Tuvalet demişken kısaca değinmiş olayım yine de:
- Taharet borusu / hortumu denen şeyin varlığına anlam vermek mümkün mü? Yani olaydan sonra (aynen yukarıdaki Romalılar gibi) temizliğini ezelden beri suyla yapan bir toplumun klozetine senelerce ekstra bir hortum almaya ihtiyaç duymasını nasıl açıklarız? Koca Türk klozet endüstrisi tuvaletlere o su mekanizmasını çok yakın bir döneme kadar neden entegre edememiştir? Bu endüstriyel tasarım ve mühendislik adına utanç verici (ah o taharet boruları nice fantastik anılara şahittir!)
- Alaturka tarz tuvaletlerin sifon ile hala barışamamış olması da bana hep ilginç gelmiştir. Yazacağım o yazı için epeydir bu tip tuvaletlerin fotoğraflarını çekiyorum. Sifon her durumda sakil, garip, oraya ait değil gibi. Bütünleşememiş, kabul görmemiş. Hatta kimi yerlerde yok bile. Hep eğreti, hep aykırı, hep bozuk…
Modern dünya dertleri
Frenkçeye yeni yerleşen ‘first world problems‘ terimini çok seviyorum. Bu terim üstüne bir sunum hazırlamakla meşgulüm. O kadar bereketli bir mesele. Özünde müreffeh (refaha ulaşmış) bireylerin dünyanın ana sorunlarıyla karşılaştırınca komik kaçan dertlerini tanımlıyor. Konumuz tam olarak bu kategoriye ait olmasa da ucundan ilgili diyebiliriz.
Normal şartlarda her tuvaletten sonra sifon çekiyoruz. Eğer yeni nesil iki kademeli sifonlardansa her tuvalet sonrası tercihimize (daha doğrusu ‘mamülün’ vehametine) göre 3 ile 6 litre arası su harcıyoruz. İstanbul’un su tarifesine göre hesaplayınca yemek kadar çıkartmanın da hatırı sayılır bir bedeli olduğunu anlıyoruz. Kabaca bir hesapla ayda en az 5 liramız tuvalete gidiyor (Tek başımıza yaşamıyorsanız bu rakamı kişi sayısıyla çarpın).
Bunun aile bütçesine; daha da önemlisi doğal kaynaklarımıza yüklediği bedeli düşününce en ufak tasarruf yöntemleri bile önemli hale geliyor.
Çözüme yönelik en ilginç girişim birkaç sene önce Brezilya’dan gelmişti. O dönem Twitter’da tanıttığım kampanyada devlet halka sabah tuvalet yerine duşta işemelerini salık veriyordu. Televizyon reklamına bakalım:
Sabah ya da akşam; ne zaman banyo yapıyorsak tuvalet yerine duşta işeyerek 4 kişilik bir evde ciddi bir su tasarrufu yapmak mümkün. Rakama vurunca her gün duş alıyorsanız bu yöntemle günde 20; ayda 600 litre tasarruf edebilirsiniz. Hane başına ayda 600 litre su tasarrufu azımsanacak oran değil. Bunun ülke ekonomisi ve doğal kaynaklarına yansımasını düşününce hele.
Üstelik çişten iğrenmeye de gerek yok. İnanması zor gelse de çiş sterildir. Mikrop ve bakteri içermez. Vücudunuz her adımda filtre etmiş, temizlemiştir (inanmazsanız doktorunuza danışın). Bu yüzden susuz kalanlara zor durumda kendi çişini içmesi salık verilir. Tedavi için kullanan bile vardır (bunları seneler önce Türkçe’ye çevrilen Çişteki Mucize kitabından okumuştum ama itiraf ediyorum şimdiye dek çişimi içmişliğim yok. Epey eğlenceli bir kitaptır; alıp karıştırmanızı tavsiye ederim).
Maskeleme aracı olarak sifon
Romalı ve Uzakdoğulular topluca, yan yana, çatır çutur tuvaletini yapmaktan çekinmemiş ama bugün durum farklı. Özellikle işyerinde ya da benzeri ortak tuvaletlerde obüs topu gibi patlamak hoş karşılanmayabilir. Sanki bir tek bizimki ses çıkarıyor gibi garip bir endişeye kapılırız.
Mahçup edici bu doğal efektleri bastırmanın genel taktiğiyse (ne yazık ki) sifon çekmektir. Bağırsakta öbeklenen miktar ve kümelenme durumuna bağlı olarak bu yöntem birkaç kere tekrar edilebilir. Yani her def-i hacet için su tüketimi 20-30 litreye çıkabilir.
Modern dünyanın bu israfına karşı bir ilacı da var elbet. iPhone çağının meşhur deyimiyle: There’s an app for that!
Su israfını ve ona karşı kuraklığı önlemek için çalışan Çin merkezli Thirst derneğinin Thirst Flusher adlı ücretsiz iPhone uygulaması dübür sesini sifonla bastırma tutkunlarına akıllıca bir alternatif sunuyor. Uygulama sayesinde tuvalette sifon (ve benzeri kurtarıcı) sesleri çıkartmak için ekrandan seçim yapmak yeterli. Her kullanımdan sonra Thirst Flusher ne kadar su tasarrufu yaptığınızı gösteriyor. Her tuvalet seansında çifte rahatlama hissi…
Tuvalete giderken aklınızda bulunması dileğiyle…
Görüşlerinizi paylaşın: