UYARI: Otellere merakınız yoksa boşuna okumayın!
Anadolu’nun misafirperver ve hizmete düşkün olduğunu sanıyorsanız Asya’yı; özellikle Uzakdoğu’yu görmemişsiniz demektir. Bana bazen fazlasıyla yapay ve rahatsız edici gelse de Uzakdoğu’nun insanı ölecek hale getiren misafirperverliği ve hizmet kültürü her tanışanın dikkatini çekmiştir.
Sadece 1 gece kalacağım Münih’te daha önceki seferler hep son dakika aksilikleri yüzünden hiç kalma fırsatı bulamadığım Mandarin zincirine ait bir otelde kalma fırsatı buldum.
Mandarin hakkında şu ana kadar tek bildiğim açıklaması zor derecede pahalı olduğuydu. Örneğin bu yazıyı yazarken kaldığım oda Deluxe Room olarak geçiyor. Devamında suitler geliyor. Suit odalarda fiyat ‘gecelik’ (hafta içi üstelik) 3 bin 200 avroya kadar çıkıyor. Otelde bir gece kalmak için 8 bin lira vermek neyin kafası bilemiyorum ama demek ki böyle bir müşteri grubu da var ve böyle bir şey istiyorlar. Olabilir.
Özetle genel anlamda Mandarin algısı aynen Kempinski gibi pahalı bir kategori.
Mandarin’in öyküsü
Esas bahsetmek istediğim kısım da bu.
Mandarin ilk olarak 1963’te Hong Kong’da 26 katlı bir otel olarak hizmete geçti. Amacı Asya tarzı bir dekorasyon ve hizmet anlayışıyla ülkenin ziyaretçilerine farklı bir tecrübe tattırmaktı. Hiçbir lüksten kaçınılmadan inşa edilen otel o döneme dair ilklere de ev sahipliği etmişti. En lüks ve en çok katlı otel binası olması dışında o dönem Asya’da odalarından doğrudan dışarının aranabildiği özel santralli ilk oteldi. Daha da ilginci her odasında banyo olan ilk konaklama yeriydi.
Kısa sürede dünyanın en iyi otelleri listesinin tamamında yerini aldı.
Seneler önce bir dergi yazısında keşfedip meraka düştüğüm bu otelin sahipleri 1974’te işi genişletmeye karar verir. Bangkoklu diğer bir köklü otel işletmecisi olan Oriental şirketini satın alarak Mandarin Oriental ismiyle faaliyete devam eder. Bugün 26 ülkede, 41 otelinde 10 bin yatağa sahip 2,3 milyar dolarlık bir deve dönüşür.
Her şeyin başladığı Mandarin Oriental Hong Kong hala hizmet vermeye devam ediyor, hala hayallerimi süslüyor (geceliği 900 ile 9 bin lira arasında olduğu için biraz daha süsleyecek gibi) ve her zamankinden daha görkemli.
Sonradan açılan Mandarinler de lüksü, konforu, zengin seçeneği ve koşulsuz müşteri memnuniyetini ön planda tutuyor (Türkiye’de yok, sitesindeki listeye göre açılacaklar arasında da yok).
Benim gibi otellere, havaalanlarına meraklı olanlardansanız Mühin Mandarin ve Deluxe Room ile ilgili tecrübelerimi paylaşayım.
Münih’teki otel Almanya’daki tek Mandarin. Yeri olabilecek en iyi lokasyonda. Münih’in Abdi İpekçi Caddesi olarak düşünebileceğimiz (tamam olmadı ama aklıma başka gelmedi) MaximillianStasse’yi kesen bir sokakta, 1875 yılında inşa edilmiş çok güzel mimariye sahip bir binada yer alıyor. Münih’in köklü ailelerinden Stützellerin konutu olarak 1919’a kadar kullanılan bina 1. Dünya Savaşı sonrası bölgenin değirmeni olarak hizmet vermiş. 1987’de satın alan otel grubu daha sonra Mandarin Grubu tarafından satın alınınca da Münih Mandarin olarak faaliyete devam etmiş.
10 yıldan fazla bir süredir merak ettiğim Mandarin’de bir gece konseptine kavuşmak bugün kısmet oldu. Ama ne yazık ki İstanbul’daki işlerden dolayı sadece bir gece kalabileceğim. Esas burada uğraştığım işi yazmak için sabırsızlanıyorum. Çok acayip bir dönemin miladı olabilir yarın.
Şimdi müsadenizle Noel yüzünden muhteşem bir siluete kavuşmuş Münih’in ve ardından odamın keyfini süreceğim 😉
DÜZELTME / EKLEMELER:
Bu yazıyı yazdıktan sonra iki detayı eklemek şart oldu:
- Henüz duyurulmamış ama Mandarin’in Türkiye ayağı Bodrum’da açılacakmış. Kaynağım sağlamdı ama görmeden bir şey söylememek gerekir. Bodrum iyi bir tercih mi o da düşünülür.
- Bu otelin yukarıda görünen kesitindeki kapısından girilince bir puro locası var. Humidoru gayet zengin, koltukları geniş, rahat. Bir Avrupa otelinde hiç beklemediğim bir ayrıntıydı. (Puro içenler bilir; çoğu zaman içecek yer bulmak derttir. Sigara içilen yerlerde bile içirmezler çoğu zaman)
Görüşlerinizi paylaşın: