Yeni yetkinliklerin bol bilinmeyenli denklemi

Küresel tehdit ve fırsatların yarattığı boşlukları doldurma adına yaşanan rekabette işler giderek daha da karmaşık bir hal alıyor.

Bugüne has bir dert sanılan “teknolojik işsizlik” kavramı dünya gündemine ilk defa 94 sene önce; 1930 yılında girmiş. Ekonomist John Keynes, “Torunlarımız için Ekonomik İhtimaller” başlıklı makalesiyle “Büyük Buhran” olarak anılan tarihin en büyük finansal çöküşünün yaralarını sarmaya çalışan dünya ekonomisinin içine düştüğü karamsarlığa farklı bir boyut kazandırmıştı. Ona göre artık (19. yüzyıldaki) ekonomik gelişme sona ermiş, yaşam standardındaki gelişme yavaşlamış ve refah seviyesinde gerileme başlamıştı.

Keynes’e göre bunun en büyük sebebi teknik kabiliyetlerin (bugünkü deyişle “teknolojinin”) istihdama yönelik çözümlere fırsat vermeyecek seviyede hızlı gelişmesiydi. Teknolojik gelişim insanların daha az çalışarak daha fazla üretmesini sağlayarak uzun vadede kıtlık ve refahı artırsa da mutluluğu artırmayacaktı. Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan “boş zaman” kavramı (aynen Karl Marx’ın da dikkat çektiği gibi) yeni akımları (hatta belki meziyetleri) doğuracaktı. Bugün Keynes’in öngörülerinin maya tuttuğunu kabul etmek mümkünse de “torunlar” tarif edilenden çok daha karmaşık süreçlerden geçti. Hala da geçiyor.

Yeni meziyetler

IBM’in 29 ülkeden 3 bin üst düzey yöneticiyle ve 22 ülkede 21 bin çalışanla yürüttüğü iki farklı araştırma, teknolojinin yakın dönem etkisini çarpıcı şekilde özetliyor: “Yapay zeka insanların değil, yapay zeka kullanmayan insanların yerini alacak”. Ancak kestirmeci bir yaklaşımla bu cümleden “yapay zeka kullanmayı / üretmeyi öğrenmemiz lazım” sonucu çıkarmak da zor. Zira aynı araştırmaya göre yapay zekanın gündemde bile olmadığı 2016 yılında çalışanlarda en çok aranan STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) becerileri 2023 yılında 12. sıraya gerilemiş. İlk sıraya yerleşen meziyet ise “zaman yönetimi becerisi ve önceliklendirme yeteneği”. Liste takım çalışması, verimli iletişim, esneklik, çeviklik, değişime uyum sağlayabilme, analitik beceriler, etik, okuma-yazma becerisi ve yabancı dil şeklinde devam ediyor. Bir başka deyişle yapay zeka çağının aranan yetenekleri tamamen insana has olanlar.

Türkiye’nin bu yılki üniversite sınavında “eksi net” puan ile fizik ve kimya bölümlerini kazananlar; hatta eksi 7,5 net Türkçe puanı ile Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne yerleşenler oldu.

(“Bir fizik sorusu çözemeden fizik bölümüne yerleşen var!” / Gazete Oksijen)

Güncel gelişmeler de gidişatı doğrular nitelikte. Yazılımcıların küresel çaptaki en büyük sosyal platformu GitHub’ın yayımladığı verilere göre bu mesleğin en hızlı büyüdüğü ülkeler Bangladeş, Nijerya, Pakistan, Hindistan, Vietnam ve Mısır şeklinde sıralanıyor. Özellikle Hindistan, 13 milyondan fazla yazılımcıyla ABD’nin ardından bu sektördeki en büyük nüfusu istihdam ediyor. Bu yoğunlaşma bahsi geçen ülkelerin yerel dinamikleriyle ilgili değil elbette. Ucuz işgücü vasfıyla gelişmiş ekonomilerin dış kaynağı olarak çalışıyorlar. Yazılım ve dijital hizmet ihracatıyla ülkelerine döviz girişi sağladıkları için devlet tarafından da destekleniyorlar.

Ne var ki algoritmaların yayılmacı tavrı aynı sebeple önce bu ülkeleri etkiliyor. Örneğin Google’ın arama hizmetinin geliştirilmesi için destek veren Avustralyalı Appen şirketinin 83 milyon dolarlık anlaşması bu hafta iptal edildi. Google CEO’su Sundar Pichai açıklamasında bu işin artık algoritmalar tarafından yürütüleceğini söyledi. Gelirinin yüzde 20’sini kaybeden Appen (ve saati 14,5 dolara çalışan sözleşmeli personeli için) için bunun anlamı “toplu işten çıkarma”.

Türkiye dahil 157 ülkede hizmet veren PwC’nin “Küresel Risk Araştırması” raporuna göre enflasyon ile siber riskler kurumların en büyük endişelerinin başında geliyor. İlginç bir tesadüf olarak yakın zamana kadar insan yoğun çalışan siber güvenlik sektörü de yine yapay zekanın rol çaldığı alanlardan biri.

Türkiye’de durum

Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu’nun TÜSİAD ile ortak hazırladığı “Büyümenin Geleceği 2024” raporunda Türkiye’nin yenilikçilik notu 100 üzerinden 40 puan düzeyinde. Büyüme kalitesini uzun vadede geliştirebilmek için ekonomilerin teknolojik, sosyal, kurumsal ve organizasyonel gelişmeleri ne ölçüde özümseyebildiğini ve bu bunlarla ne kadar gelişebildiğini gösteren bu kıstas, küresel ölçekte bizi en alt lige yerleştiriyor.

Gerekçeleri adına gazetemizden Esen Dolma ve Talia Boşnak’ın haberlerinden birkaç veriyi hatırlatayım: Türkiye’de “zorunlu” eğitim kapsamındaki 450 bine yakın öğrenci okula gitmiyor. Gidenlerde de durum pek parlak sayılmaz. 898 bin 24 öğrencinin üniversitelere yerleştirildiği bu yılki sınavda “eksi net” puan ile fizik ve kimya bölümlerini kazananlar; hatta eksi 7,5 net Türkçe puanı ile Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne yerleşenler oldu. İlk iki bine girenlerin büyük bölümü temel dilbilgisi ve okuma-yazma becerisine dahi sahip değil.

Buna rağmen her yıl üniversitelerimizde ortalama 500 bin kontenjanın boş kalıyor. Son 5 yılda bölümünden kaydını sildiren öğrenci sayısı ise 1 milyona yakın. Türkiye’nin en gözde eğitim kurumlarından Boğaziçi Üniversitesi, 31 bölümünün sadece ikisinde ilk tercih olma payını artırabildi (Bilgisayar Mühendisliği dördüncü). Bu gidişatı değiştirme potansiyeline sahip “parlak” öğrencilerin ise tamamına yakını üniversite eğitimi (ve muhtemelen yaşamlarının devamı) için Avrupa ülkeleri ve ABD’yi tercih ediyor.

Türkiye bir yanda küresel teknolojik işsizlik tehditi, diğer yanda “hizmet sektörü” kılıfıyla paketlenmiş dev bir “vasıfsız eleman” deposuna dönüşme riski ile ciddi bir yol ayrımında.

(9 Şubat 2024 tarihli Oksijen gazetesinde yayımlanan yazım.)



Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

Bir yanıt

  1. Deniz avatarı

    Okunan araştırmalar ve konu seçimi çok başarılı. 20 dakika içerisinde birçok bilgi edindim. Çoğuna ise katılıyorum. “Yapay zeka insanların değil, yapay zeka kullanmayan insanların yerini alacak” söylemine kesinlikle katılıyorum. Yapay zeka birçok angarya işi rahat biçimde ve yorulmadan yapabiliyor. Dolayısıyla verimliliği artırıyor. Üniversite hakkında söyledikleriniz ise kesinlikle doğru.

Görüşlerinizi paylaşın: