Güveni yeniden kim inşa edebilir?

Dünya Ekonomik Forumu’nun riskler raporu bu yıl da teknoloji, siyaset ve ekonominin elele verdiği düzenin halının altında biriktirdiklerini derliyor.

Alp Dağları eteğinde, İsviçre’nin Davos adlı küçük bir kasabasındayız. Takvimler 29 Ocak 2009 tarihini gösteriyor. Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Devlet Başkanı Şimon Perez, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri (Güney Koreli) Ban ki-Mun ve Arap Birliği Genel Sekreteri (Mısırlı) Emre Musa “Ortadoğu Barışı” başlıklı bir münazarada Gazze meselesini konuşuyor. Evet, o meşhur “one minute!” toplantısı. Perez 2016 yılında öldü fakat o oturum bugün aynı kadroyla ve aynı cümlelerle tekrarlansa hiç de sakil kaçmazdı. Zaman ilerliyor mu yoksa saat kadranındaki gibi sürekli başladığı noktaya mı dönüyor; anlamak güç.

Erdoğan’ın Perez’e yönelik çıkışıyla gündemi uzun süre meşgul eden oturumu hakkında konuşan kaç kişi baştan sona izledi bilemiyorum. Her devrin favori yemeği “kulaktan dolma” harcına malzeme taşımak varken TV’lerdeki hiçbir konuşan kafa sormadı bu etkinlik nedir; onca kalburüstü siyasetçi, bilimci, analizci ve sermayedar her sene dağın başında toplanıp ne yapmak, nereye varmak istemektedir?

53 yıllık arayış

Davos Forumu”, Cenevre Üniversitesi akademisyenlerinden (Alman) Klaus Schwab’ın Batı Avrupalı 450 üst düzey yöneticiyi 1971 yılında Davos Kongre Merkezi’ne davetiyle başlar. Amacı Avrupa’nın sorunlarını tespit etmek ve çözüm geliştirmektir. Yıllar boyu artan katılımdan ve yarattığı etkiden aldığı güçle ismini 1987’de “Dünya Ekonomik Forumu” (World Economic Forum / WEF) olarak değiştirir. Haliyle ilgi alanı da Avrupa sınırlarını aşıp, dünya geneline yayılır.

Vakfın yönetici başkanı koltuğunda halen Schwab (85) oturuyor. Ağır sıklet liderlerden oluşan icra, yürütme ve mütevelli kurullarıyla yönetilen yapı, yıllık en az 5 milyar dolar ciroya sahip şirketlerden oluşan bin üyesiyle fonlanıyor. Sadece dijital erişime izin veren 300 dolarlık yıllık aidatı ödeyerek üyeler arasına katılmanız mümkün. Paydaş haline gelmenin bedeliyse 600 bin dolar seviyesinde.

WEF, pandemi döneminde ortaya attığı “Büyük Sıfırlama” (Great Reset) temasıyla hakkındaki komplo teorilerinin ateşini harlamıştı. Bu yıl Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin konuşmasıyla açılan buluşmanın teması ise “Güveni Yeniden İnşa Etmek” (Rebuilding Trust) oldu. Oturumlar parçalanmış dünyada işbirliği ve güvenlik, yeni çağın işlerini yaratma, toplumun ve ekonominin itici gücüne dönüşen yapay zekanın düzenlenmesi ve iklim ve enerji alanlarında uzun dönem strateji geliştirme olarak 4 ana başlığa ayrılıyor.

WEF’in gelenekselleşen ve merakla beklenen çıktılarından biri de bütün paydaşlarının katılımıyla derlenen “Küresel Riskler Raporu”. Bu çalışma 2 ve 10 yıllık çerçevede ekonomik, çevresel, jeopolitik, toplumsal ve teknolojik tehditleri değerlendiriyor.

Geçtiğimiz seneki raporun kısa vadeli ilk 3 riski sırasıyla “hayat pahalılığı”, “doğal afetler” ve devletler arası ticaret ve yaptırım savaşlarını temsil eden “jeoekonomik yüzleşme” şeklindeydi. 2 yıllık çerçevede bu sene öngörülen küresel riskler ise sırasıyla şöyle:

1- Bilgi Kirliliği

Yıl bazlı karşılaştırmada 17 ve 15 puan ile en büyük yükseliş, teknoloji gücün kutuplaşması ile dezenformasyon / mezenformasyon başlıklarında gözlemleniyor. Gündelik yaşamdaki etkileri bir yana, dünyanın kaderini belirleyen seçimler konusundaki rolü sebebiyle özellikle sosyal medya temelli bilgi zehirlenmesi en büyük endişe kaynağı. Zira 2024 yılında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 50 ülkede 2 milyardan fazla seçmen yerel ve genel seçimlerde oy kullanacak. Bu kitlenin tercihlerinde sosyal ağlarda maruz kaldığı bilgiler büyük rol oynayacak. Yapay zeka desteğiyle kişiye özel sahte bilgi üretmenin mümkün hale geldiği  bir dönem için bu başlık kesinlikle hakederek kazanılmış bir liderlik.

2- Aşırı hava koşulları

Hatırlatmaya gerek yok ancak 2015 yılında imzalanan “Paris İklim Anlaşması” çerçevesindeki hedeflere ulaşabilmiş değiliz. Bunun artık mümkün ve anlamlı olmadığını savunanlar dahi var. Rapora göre bu bağlamda giderek sıradanlaşan iklim anormallikleri sıkça duyacağımız gündem maddelerinden biri olacak.

3- Sosyal kutuplaşma

Çarpıtılmış bilgilerle donanmış zihinlerin derinleştirdiği uçurumların kaçınılmaz sonuçlarından biri de kutuplaşma. Toplumsal yaşamın harcını unufak eden ötekileştirme hem kişileri kendi cephesine ve inançlarına hapsediyor hem de mevcut yapılara ve değerlere güveni yok ediyor. Siyasi hırsların oyuncağına dönüşen kutuplaşmanın dünya için daha da tehlikeli hale gelerek baskıcı rejimlerin alanını genişletmesi raporun dikkat çektiği risklerden biri.

4- Siber güvensizlik

WEF paydaşlarının yüzde 90’ının ortak endişesi “siber güven(siz)lik”. Katılımcıların yüzde 81’i geçtiğimiz seneye kıyasla daha fazla siber tehdite maruz kaldıklarını belirtmiş. Yakın geçmişe dek daha çok veri güvenliği adına endişe kaynağı olan siber saldırılar, bugün endüstriyel casusluktan uluslararası ticaret savaşlarına kadar geniş bir alanda pay sahibi. 2024 ve devamında yapay zeka destekli araçlarla çok daha sofistike eylemler bekleniyor.

5- Silahlı mücadeleler

Halihazırda Avrupa ve Ortadoğu’da fiilen; Kafkaslar, Asya ve Afrika’da ise geri sayımı süren bir savaş hali var. Özellikle Ukrayna, İsrail ve Tayvan odaklı ihtimaller önümüzdeki dönemde bütün dengeleri darmadağın etme potansiyeli taşıyor.

6- Ekonomik fırsat eşitsizliği

Dünyanın iktisadi anlamdaki en büyük pazarları ekonomik, siyasi ve askeri açıdan büyük bir belirsizlik içinde. Pandemi, tedarik zincirindeki düzensizlikler, enflasyon gibi pek çok darbeyle sersemleyen dünya, ticari yapıların ayakta kalmakta giderek daha zorlandığı bir yapıya dönüşüyor. Otomasyon, yapay zeka ve yüksek teknoloji ile güçlenen cephelerin aslan payını aldığı bu savaşta savunma hattının bekası her geçen gün zorlaşıyor.

7- Enflasyon

Türkiye’nin 1970’lerden bu yana aşina olduğu enflasyon, birkaç yıldır dünya genelinin gündemindeki payını da artırıyor. Arza yönelik baskı, talepteki belirsizlik ile birleştiğinde yüksek faiz oranları ve kalıcı enflasyonun yolunu açıyor. Bu sürecin önümüzdeki 2 yıl boyunca küçük ve orta boy işletmelerde ölümcül sonuçlara yol açması bekleniyor. (Yine sayfadaki karekoddan ulaşabileceğiniz raporun devamı “Gönülsüz göç”, “Ekonomik gerileme” ve “Kirlilik” şeklinde sıralanıyor.)

Raporun alt metninin bize hatırlattığı iki ayrıntı var. Birincisi, ekonomiler artık geleneksel değişkenlerden çok daha geniş bir sinir ağıyla etkileşim halinde. İkincisi ise ülkelerin kaderini belirleyen koşulların neredeyse tamamı küresel ölçekli ve hiçbiri ülkelerin tek başına çözüm üretebileceği ve altından kalkabileceği yapıda değil.

(1 Mart 2024 tarihli Oksijen gazetesinde yayımlanan yazım.)



Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

Görüşlerinizi paylaşın: