Bu benim hayatımda açtığm üçüncü blog. Nedense önceki ikisini ayakta tutmayı başaramadım. Ama 21 Ekim 2008 yılında yazdığım ilk yazıyla başladığım bu sonuncu denemem bence mayayı tutturdu.
Blogu açarken tercihimi WordPress‘ten yana kullanmış ve kendi sunucumda barındırmayı seçmiştim. O zaman elimde Blogger (Blogspot), Joomla, Drupal gibi başka seçenekler de vardı. İyi ki WordPress’i seçmişim. Esnekliği, neredeyse her konudaki ihtiyacı karşılayan eklentileri (plug-in) ve türlü çeşit temalarla web için gerçekten bir nimet. Bundan sonra ne sitesi yaparsam yapayım, büyük ihtimalle (ve mümkünse) WordPress tabanlı olacak.
İçerik yönetim sistemi (content management system ya da daha kullanılan adıyla CMS) konusu biraz Apple / Microsoft, Fenerbahçe / Galatasaray meselesi gibi. Herkes fanatik bir şekilde kendi bildiğine bağlanıyor. Ben diğerlerini de epey deneyerek bu kararı verdim. Herkesin kendi kararına da saygım var (kendime dert etmiyorum da diyebiliriz).
Bu yazıda sıkça sorulan sorulara toplu bir yanıt olması niyetiyle (5 sene gecikmeyle de olsa) bu uzun süreçteki tecrübelerim sonucu vardığım noktayı özetleyeceğim. Sizin katkılarınızı da yorumlarınızda beklerim.
WordPress kararını verdikten sonra karşınıza iki seçenek çıkıyor. Kendi kurulumunuzu yapmak ya da hazır altyapı kullanmak. Benim gibi kendi kurulumunuzu yapacaksanız (buna self-hosted deniyor) tercihen Linux tabanlı bir sunucu kiralamanız (hosting), bir web adresini alarak yönlendirmeniz ve WordPress’in basit kurulumunu tamamlamanız gerekiyor.
Bunlarla uğraşmak istemezseniz WordPress’in hazır sistemini kullanarak bir dakikada, beş kuruş para vermeden de bu dünyaya adım atabilirsiniz.
Elbette her iki seçimin de kendine has ayrıntıları var. Sıralayalım.
Kendi Sunucunuzda | Ücretsiz Hazır Kurulum | Ücretli Hazır Kurulum | |
Kendi özel adresine sahip olma | Evet | Hayır | Evet (Yıllık 13 dolar) |
Kendi temanı kullanma | Evet | Hayır (Mevcut temalar arasından seçim yapmak zorundasınız) | Kısmen (Yıllık 30 dolara temalarda özelleştirmeler yapabilirsiniz) |
Eklenti desteği | Evet | Kısıtlı | Kısıtlı |
Video barındırma | Evet | Hayır | Evet |
Sunucu alanı | Hizmete bağlı değişiyor. | 3 GB | 13 GB |
Reklam desteği | Kendi reklamlarınızı yayınlayabilirsiniz. | WordPress’in seçtiği reklamlar otomatik olarak çıkacak. Gelir paylaşımı yok. | Kendi reklamlarınızı yayınlayabilirsiniz. WordPress kendi reklamlarını göstermiyor. Özetle kontrol sizde. |
Sunucu bakımı ve güncelleme | Sizin sorumluluğunuzda. | WordPress ekibi hallediyor. | WordPress ekibi hallediyor. |
Olayın kabaca özeti bu şekilde. Ücretli hizmete ait detayları WordPress’in sitesindeki ilgili sayfada bulabilirsiniz.
Kendi sunucuna sahip olmanın derdi (ve çözümü)
Kendi kurulumunuzu yapmanız çok daha mantıklı bir seçenek. WordPress güncellemeleri yönetim panelinde tek bir linke tıklamaktan ibaret olduğundan çok fazla başınız ağrımaz. Ancak esas mesele barındırma (hosting) şirketini bulmakta. Benim blogum özellikle yazı yayınladığım zamanlarda çok yüksek anlık trafiğe maruz kaldığından Türkiye’de denediğim bütün şirketlerde hüsran yaşadım (her yeni yazıda gelen ziyaretçilerle sitem çöküyor ve epey süre cevap veremiyordu). Sonunda şu an kullandığım WP Engine hizmetine geçerek huzuru buldum.
WP Engine, sadece ve sadece WordPress için çalışan özel bir barındırma şirketi. Son derece uzman bir kadrosu var ve Foursquare’den HTC’ye, Soundcloud’dan GeekWire’a kadar aklınıza gelen bütün büyük ölçekli bloglara ev sahipliği yapıyor. Kendi özel (Amazon) altyapısında bütün rutin ve kritik güncellemeleri otomatik olarak hallediyor, DDOS ve XSS gibi saldırılara karşı Firewall tabanlı koruma sunuyor, kötü huylu scriptleri engelliyor. En güzeli aldığınız hizmetleri ihtiyacınıza göre istediğiniz gibi ölçekleyebiliyorsunuz.
Sisteminize otomatik yüklenen özel eklentisiyle cache ve yedekleme gibi işlemleri de üstleniyor. Hatta isterseniz CDN hizmeti bile alabiliyorsunuz. Kısacası WP Engine’de kafanız rahat ediyor. Anlık binlerce kişilik ziyaretçi trafiğini bile bana mısın demeden taşıdı şu ana dek.
Ben aylık 29 dolarlık Personal paketini kullanıyorum. 60 günlük bedava deneme süresi olduğundan memnun kalmadığınız taktirde bir kaybınız da olmuyor (bu da yetmezse ne olabilir bilemiyorum elbette).
Tema seçimi
WordPress bloglarının tasarımlarını tema adı verilen kendine özel paketler oluşturuyor. Bu konuda ücretli ve ücretsiz neredeyse binlerce seçeneğiniz var. Zevkinize ve ihtiyacınıza göre seçim yapabilirsiniz. Bu konuda faydalanabileceğiniz adresler:
Ben bu blogda (çok deneyimli bir ekibe sahip) Woo Themes firmasının Canvas adlı temasını kullanıyorum (99 dolar). Mobil cihazlar için kendini otomatik olarak ayarlayabiliyor. Kendime göre epeyce özelleştirdim. Kendi ihtiyaçlarıma yönelik bulduğum en iyi tema bu oldu. Woo Themes’in kendine ait bir framework’ü (temeli diyelim) var ve birçok faydalı özelliği beraberinde getiriyor. Sadece bu yapı için geliştirilmiş birçok özel eklenti de var.
Dipsiz kuyu: Eklentiler
Eklentiler sayesinde WordPress blogunuza birçok farklı özellik ekleyebiliyorsunuz. Örneğin benim blogumun altında her sayfada değişen Scarface filminden replikler bir eklenti sayesinde geliyor. Aklınıza gelen, gelmeyen HER konuda bir eklenti bulabilirsiniz (ben bu yazıyı yazarken 28 bin 101 adet eklenti vardı!). Bunların yüzde 99,9’u ücretsiz ve açık kaynaklı. Hepsinin en az 5 alternatifi var. Keyifli bir keşif dünyası diyebiliriz.
WP Engine’den sunucu hizmeti aldığınızda güvenlik ve sunucu optimizasyonu sebebiyle kullanmanızın engellendiği bazı eklentiler var. Ben bu listeden WP Super Cache, YARPP ve Broken Link Checker adlı eklentileri kullanıyordum. Sayfaların çeşitli tekniklerle sunucuda yedeklenerek daha hızlı gösterilmesini sağlayan WP Super Cache hizmetini WP Engine kendine has çözümüyle gayet güzel üstleniyor. Ama diğer iki konu çözümsüz kalıyor. Özellikle ilgili diğer yazıları gösteren YARPP eklentisini mumla arıyorum. WP Engine’in önerdikleri beş para etmez malesef.
Benim kullandığım eklentilere gelirsek:
- Akismet: Spam botlarının (ya da kullanıcıların) reklam ve pazarlama amaçlı çerçöp yorumlarını otomatik olarak engelleyen, ayıran bir eklenti. Bu yazıyı yazarken toplamda 19 bin 997 spam yorumu otomatik olarak silmişti. Allah ondan razı olsun.
- Better WP Security: Hayatımı kurtaran bir eklenti. WordPress’in yapısından kaynaklanan bütün güvenlik açıklarını (ya da risklerini) ortadan kaldırıyor. O kadar çok özelliği ve hizmeti var ki ayrı bir yazıda değinmeye karar verdim. Ama bunu yüklemeden bir siteyi yayına almak akıl karı değil. Söylemiş olayım (ücretli bir sürümü de var ama gereksiz).
- Blubrry PowerPress: Epeydir ihmal ettiğim podcast yayınlarını yöneten mucize bir sistem. iTunes podcast diziniyle de entegre çalışıyor. HTML5 oynatıcı desteği ve ücretsiz istatistik hizmeti de var.
- Email Encoder Bundle: Blogdaki kimi yazılarda e-posta adresimi paylaşıyorum. Bu eklenti bu formattaki adresleri kaynak kodunda şifreleyerek web sitelerini gezerek e-posta adresi toplayan spam botlarını engelliyor. Ziyaretçi normal bir adres görüyor ama botlar karman çorman bir şeyle kalakalıyor.
- FetenWeb image_src Metatag: WordPress’te standart olarak gelmeyen image_src satırını kaynak koduna ekliyor. Sayfanın sosyal medyada paylaşımlarında görsel desteği sağlayan bir eklenti.
- Jetpack: Bu kesinlikle her WordPress kurulumunda yer alması gereken bir eklenti. WordPress takımını tarafından geliştirilen bu pakette burada saymakla bitiremeyeceğim kadar çok güzellik bir arada geliyor.
- Jetpack Twitter Via: Jetpack içinde eksik kalan bir özelliği kapatıyor. Twitter’dan yazınız paylaşıldığında (sizin de haberiniz olması için) sonuna via @mserdark şeklinde bir tamlama ekliyor.
- NextGEN Gallery: Yazılarınızda fotoğraf galerisi eklemek isterseniz WordPress dünyasındaki en iyi seçeneklerden biri (ücretli sürümü bence gereksiz).
- Nofollow for external link: Bu eklentinin iki hizmeti var. Birincisi siteniz dışında bir sayfaya link verdiğinizde otomatik olarak yeni sayfada açılacak şekle getirmesi. İkincisi sitenize yorum yapanların girdiği adreslerin sonuna nofollow eki koyması (bu teknik bir mesele. SEO’cular aşinadır mutlaka).
- Primary Feedburner: RSS beslemenizde benim gibi Feedburner kullanıyorsanız bu eklenti WordPress içindeki RSS linklerini otomatik olarak Feedburner’a çeviriyor.
- Random Text: Yukarıda bahsettiğim her sayfanın altında çıkan farklı metin bu eklenti sayesinde çıkıyor. Siz sayfanızın istediğiniz yerine tanımlayabililrsiniz.
- TinyMCE Advanced: Blog yazılarını yazarken kullandığınız editör ekranına (TinyMCE) faydalı ek özellikler getiren bir eklenti. Örneğin yukarıdaki karşılaştırma tablosunu bu eklentinin sunduğu tablolama hizmetini kullanarak oluşturdum.
- WordPress SEO: Blogunuzu ziyaretçileriniz okusun diye yazıyorsunuz ama aslında onu en başta okuyup anlaması gereken Google. Bu eklenti binbir emekle yazıp çizdiklerinizi Google’ın anlayabileceği bir dile çeviriyor. Mutlaka yüklemenizi tavsiye ederim.
Benim kullandığım eklentiler bundan ibaret. Elbette hepsi için parça pinçik bir ton özelleştirme ve ayarlamalar yapmış durumdayım. Onları da zaman buldukça başka yazılarda anlatacağım.
Faydalı olması dileğiyle.
Görüşlerinizi paylaşın: