Geçen bir toplantıdan ofise dönerken yıllardır kurt gibi merak ettiğim bir sorunun cevabını buldum. Biliyorsunuz Maksim Gazinosu kapanalı çok oldu. Bir ara hortlatmaya çalıştılar ama yine olmadı. Bitmiş demek ki bu topraklarda gazino kültürü.
Hemen bitişiğinde yer alan Taksim Devlet Sahnesi’ne ait tiyatro da uzun süredir kapalı. Boşluklarında şimdilerde kaçak mağazalar var. Oranın eski halini hiç bilmeyen biri için o dükkanlar hep oradaymış izlenimi verebilir pekala. O kadar ustalıkla gömülmüş ki insan hayranlık duymadan edemiyor.
O gün tam yanından yürürken bir de baktım ki demir kapılarından biri ardına kadar açık! Hemen içeri daldım. Kapısında bizim ofisin bulunduğu apartmanın bodrumunda yatıp kalkan ve bir teke gibi kokan adam bir halı süpürüyordu. Şaşkın şaşkın baktı, ben de daldım içeri.
Son olarak Roma döneminde geçen tatsız tuzsuz bir oyun izlemiştik ailece orada. Aklımda da hep öyle kalmış. İşte bugünkü Taksim Sahnesi’nin hali pür meali (çok iyi değil ama karanlık ve cep telefonu kamerası ancak bu kadar sonuç veriyor).
Çatısı şu meşhur İstanbul fırtınasında çökmüş, yere inmiş. İçerisi bomboş, koltuklar, dekorlar, ışıklar hepten sökülmüş. Ben hayret, dehşet ve üzüntü içinde bunlara bakıp fotoğraf çekerken içeri bir delikanlı girdi. Her an yumruk atacak bir tavırla “Hayırdır kardeş, nedir derdin?” dedi. Ben de gereksiz ciddiyetine şaşırıp gülerek “fotoğraf çekiyorum” dedim. Sonra nedense yumuşadı, bayağı da tatlı bir sohbete koyulduk (ne acayip bir milletiz be kardeşim?).
Anlattığına göre Maksim Gazinosu’nun yıkılmasıyla oluşan ve benim her gün aracımı park ettiğim otopark da aynı kişiye satılmış. Anıtlar Kurulu’ndan izin çıkar çıkmaz yıkılıp alışveriş merkezi yapılacakmış.
Tamam kardeşim, yapılsın ama bu memlekette tiyatro salonunu kim yapacak? Tiyatro da değil mesele; konseri için sahne de olur o mekanlar yeri gelince, panel ya da özel gösteri için yer de…
İçim sızlıyor böyle şeylere şahit oldukça nedense.
(YILLAR SONRA BİR EKLEME: İşlem tamam)
Görüşlerinizi paylaşın: