M. Serdar Kuzuloğlu

Minecraft aleminden insanlığa bakış

MIT Üniversitesi’nden ayrılan bir grup akademisyenin kurduğu Altera, sanal evrenlerde yaşayan yapay zeka destekli botlar ile “yakın geleceğimize” yönelik deneyler yapıyor.

Milyarlarca kişiyi aylar boyu eve kapatan pandemi döneminden geriye pek az şey kaldı. Ekmek yapma makineleri üç otuza satıldı. Yoga örtüsü dolabın arkasında çürümeye devam ediyor. Uzaktan çalışma düzeni, son günlerini yaşayan bir ayrıcalık. Üyelik davetiyesi parayla satılan Clubhouse tarzı uygulamaları hatırlayan bile kalmadı. “NFT” adıyla pazarlanan ve milyonlarca dolara alıcı bulan bir takım dijital görsellerin şu an ne olduğu ve ne ifade ettiği meçhul.

Bedenimizin ve zihniminiz dört duvar arasına sıkıştığı o günlerde bize sonsuzluğu vaad eden “metaverse” kavramı da ilgiden nasibini fazlasıyla almıştı. Danışmanlık şirketi McKinsey’ye göre 5 trilyon dolar, küresel finans devi Citi’ye göreyse 13 trilyon dolar değere ulaşacak bir cevherdi. Facebook onun heyecanıyla çatı şirketinin ismini “Meta” olarak değiştirdi. Payına düşeni kapma peşindekiler kendini metaverse olarak pazarlayan mecralardan parçalar koparma yarışına girdi. Milyonlarca dolara sanal araziler, kıyafetler satıldı.

Metaverse furyasının en popüler mecrası Decentraland’in bugün günlük kullanıcı sayısı elliyi (50) geçmiyor. Sanal arsa satan sitelerin bir kısmı çoktan fişi çekip dükkanı kapattı. Elde ancak karşılıksız tapular kaldı.Bu örneklere bakınca pandemiyi (borsa tabiriyle) küresel çaplı bir “keriz silkeleme operasyonu” olarak nitelemek mümkün. Neyse ki hemen ardından “yapay zeka” (YZ) gündeme oturarak imdadımıza yetişti ve hepsini unutturdu. Kişisel ve kurumsal YZ uygulamaları İki yıl içinde gündemin her noktasına sızmayı başardı. Dahası, bu ilkel evresinde onun mantığını anlama ve “göz-kulak olma” dürtümüz doğrultusunda kendimizi yine popüler sanal evrenlerde bulduk.

Sanal alemlerin asıl öğrettiği

Minecraft, 2009 yılında İsveçli yazılımcı Markus Persson tarafından geliştirildi. Deneme sürümünün ardından 2011’de satışa sunulan oyun sonsuz bir uzayda, sonsuz sayıda oyuncuyla, sonsuz ihtimaller sunan sanal bir evrenden oluşuyordu. 300 milyonluk tirajıyla tarihin en popüler oyununa dönüşen Minecraft, kısa sürede Google’da Harry Potter ve Justin Bieber gibi dönemin en popüler başlıklarından daha fazla aranır hale geldi. Potansiyeli fark eden Microsoft, 2014’te uygulamayı 2,5 milyar dolara satın aldı. Minecraft, aylık 170 milyondan fazla kullanıcısı ile popülerliğini korumayı sürdürüyor.

Düşük maliyetli, sonsuz ihtimalli siber oluşumlar sadece alternatif gerçeklik arayışındakileri değil, yapay zeka (YZ) uzmanlarını da cezbediyor. Zira bu sentetik evrenler, algoritmaların denenmesi ve iyileştirilmesi için de mükemmel bir simülasyon ortamı sunuyor.

Bu alandaki en ilgi çekici sonuçlara sahip çalışmalardan biri ABD / MIT Üniversitesi’nden Robert Yang liderliğinde yürütülüyor. Yang, gelecekte “dijital insanların” kaçınılmaz olduğunu ancak onları yönetecek YZ modellerinin insani duygulardan mahrum kaldığını düşünüyor. Akademisyenler işte bu eksik niteliklerin dijitale tercüme edilmesini hedefliyor. Proje, ekibin yazdığı bir YZ modeliyle hayat bulan ve Minecraft evrenine salınan sanal ve otonom temsilcileri (agent) temel alıyor. Amacı insan müdahalesi olmayan bir ortamda, insanı taklit eden algoritmaların öğrenme, beceri geliştirme, zaman yönetimi, sosyal ilişkiler, işbirliği ve karar verme süreçlerini gözlemlemek.

Bu fikir Robert Yang’ı o kadar heyecanlandırmış ki, MIT’deki görevinden ayrılarak bu hayali gerçeğe çevirmek üzere “Altera” adlı girişimi kurmuş. Aralarında Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt’in de yer aldığı bir dizi yatırımcıdan 11 milyon dolar destek alan çalışmanın şu ana kadarki sonuçları bile yeterince ilginç.

Altera’nın deneyi Civilization ve Colonization gibi efsanevi oyunların yaratıcısı Sid Meier”e ithafen “Project Sid” adını taşıyor. İlk etapta birbirine özdeş 30 YZ temsilci Minecraft evrininde “dünyaya gelmiş”. Birbirleriyle etkileşime geçen bireyler hem kendi hedeflerini belirlemiş hem de karşı tarafın hedeflerini kavramış. Ardından her biri kendi amacı doğrultusunda uzmanlıklar geliştirip çalışmaya başlamış. Çiftçi olmayı seçenler tohum toplamaya, sanatçılarsa çiçek toplamaya odaklanmış. Etkileşim arttıkça beceriler ve üretim zenginleşmiş. Sosyal becerilerini geliştiremeyenler ise daha sıradan ve tekrara dayalı uzmanlıklara yönelmiş.

Zamanla beliren ihtiyaçlar vergi toplanmasını zorunlu kılmış. Konuyu aralarında tartışan sentetik temsilciler demokratik bir oylama ile vergilerin düzenli aralıklarla toplanmasına karar vermiş. Ancak grupta etkili bir azınlık, diğerlerinin aklını çelmeyi başararak referandumu tekrarlatarak vergi rejimini kendi lehlerine çevirmeyi başarmış.

Deneyin ikinci etabı Minecraft evrenindeki 6 farklı yerleşim birimine dağılmış 500 temsilciyle gerçekleşmiş. Kültür ve inançların oluşumu, yayılımı ve etkileşiminin incelendiği çalışma yine ilginç sonuçlar üretmiş. Yang’ın ekibi resmi dini Pastafaryanizm olarak tanımlamış.

Pastafaryanizm evrim karşıtlarını hicvetmek için 2005 yılında ABD’de uydurulan bir “parodi din”. İsmini İtalyancada makarna anlamına gelen “pasta” sözcüğünden alıyor. Tanrısı “Uçan Spagetti Canavarı”.

Simülasyonda bazı alternatif akımlar yeşerir gibi olsa da Pastafaryan rahipler nüfusun büyük kısmına hakim olmayı başarmış. Hatta “spagetti” ve “makarna” gibi kutsal tabirler temsilcilerin gündelik sohbetlerinde yer bulur hale gelmiş.

Üçüncü etap bin temsilci içeren bir nüfusla gerçekleşmiş. Tamamen bir başına bırakılan bu grup önce çevreyi tanımış. Ardından kaynakları ve nasıl kullanacaklarını öğrenmiş. Bu süreçte 300 farklı hammadde toplamış. Ticaret için ortak bir para birimi belirleyip kendi ekonomilerini geliştirmişler (İlginç bir ayrıntı: Ticareti en çok yapan kesim, halkı Pastafaryan olmaları için rüşvete boğan rahipler olmuş). Altera’nın sentetik temsilcileri işi Google Docs üstünde ortak anayasa oluşturmaya kadar götürmüş.

Henüz emekleme seviyesindeki YZ modellerini kullanan Altera’nın “Sid Projesi” binlerce yıllık insanlık tarihini binlerce kat hızlandırmayı başardı. Üstelik birçok farklı senaryoyla. Merak ettiğim bu tecrübelerin ne anlama geleceği. Sentetik suretlerimizden edineceğimiz birikimi potansiyel hatalarımızdan kaçınmak için mi kullanacağız, yoksa hatadan (ve sorumluluktan) kaçınmak için süreçleri tamamen onlara mı devredeceğiz?

(14 Mart 2025 tarihli Oksijen gazetesi yazım.)



Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

5 yanıt

  1. Fatih Güneş avatarı

    Yine aldın bizi, bambaşka ufuklarda gezdirdin. İyi ki varsın, amirim 🙂

  2. Yücel İnanoğulları avatarı
    Yücel İnanoğulları

    Çok etkileyici bir deney, ama bizim verilerimizle “öğrenen” bu YZ modelleri de sonuç olarak insanlık tarihinde bizlerin yaptıklarını taklit etmişler.

  3. Sedat avatarı
    Sedat

    YZ parana göre mizaç takınıyor.
    Millet YZ’den sıkılınca veya arkadan yetişen jenerasyon oyun oynamak yerine 6 duyuyla oyunun içine girmek isteyince her an her şey değişebilir ama bu oyun çiçek bahçelerinde çiçek toplama oyunu olmazdır. Büyük ihtimalle gerçek savaşlar da artırılmış gerçeklik ortamında yapılır. Çünkü Japonları bilmiyorum ama dünyada akıllı telefon müptelası çoğu çocuk, genç vurdulu kırdılı oyunlarla gün geçiriyor. Tabi bu da geleceğin dünyasının ne yönde ilerleyeceği hakkında öngörü veriyor.

  4. Yusuf Melih ERTUNC avatarı
    Yusuf Melih ERTUNC

    Azınlığın seçimi yeniden yaptırması ve rahiplerin rüşvet dağıtması pek enteresan…

  5. İbrahim avatarı
    İbrahim

    ”Ancak grupta etkili bir azınlık, diğerlerinin aklını çelmeyi başararak referandumu tekrarlatarak vergi rejimini kendi lehlerine çevirmeyi başarmış.” Hımmm… Entersan.

Görüşlerinizi paylaşın: