Küçük Ali hayattaki en iyi dostum. Onunla sohbet ederken aldığım keyfi çok az şeyde buluyorum. 5 yaşına girdiği için bazen iş toplantılarına da yanımda götürüyorum. Şimdiden epey bir ajans tecrübesi oldu. Kim olduklarından haberi olmadığı bir sürü önemli insanla tanıştı. Yaşından beklenmedik esprileriyle canımın en sıkıntılı anlarda bile bana yaşama sevinci, neşe saçıyor.
En büyük derdim ev-ofis düzeninde çalışmama rağmen kimi zaman işlerin yoğunluğundan dolayı onlara bir türlü vakit ayıramıyor olmam. Geçen haftaki tatilimiz ise hem Ali, hem de Neynep ile epey zaman geçirmeye fırsat tanıdı. Bitmeyen enerjilerine yetişmem yine mümkün olmadı ama yine de kendi adıma 2013’ün en iyi haftasını geçirdim sayelerinde.
Şimdilerde herkesin diline pelesenk olan ‘Y Kuşağı’, ‘Dijital Doğanlar’ gibi kavramlarının benim için anlamı birçok kişiden farklı. Teknolojiye göbeğinden bağlı biri olarak bizzat kendi çocuklarımda bu kavramları gözlemleme şansına sahibim. Bu haydutların büyüdüğü evi tahmin edersiniz. Her köşesinden teknolojik bir alet, aygıt fırlıyor. Onlar da haliyle küçük yaşlarından itibaren hepsiyle haşır neşir.
2008 doğumlu olduklarından onlara ‘iPad ile doğmuş’ diyebiliriz. Birinci kuşak iPad’imi daha konuşmayı öğrenemeden sahiplendiler. Kendime yeni bir tane alarak ancak paçayı kurtarabildim. Yepyeni bir kullanım alışkanlığına ihtiyaç duymasına rağmen kullanım kılavuzu bulunmayan bu mucize aleti öğrenmekte hiçbir zorluk çekmediler. Bizi birkaç dakika seyretmeleri yetti. Gerisi kendiliğinden geldi.
http://www.youtube.com/watch?v=oJ__Dd43Pug
Teknolojik cihazların yeni kuşakları nasıl şekillendirdiği malum. Ve onların doğal ortamları bu dijital ekranlar. Şu meşhur videoyu muhtemelen izlemişsinizdir:
Ben son beş seneyi benzer sahneleri seyrederek, notlar çıkartarak geçiriyorum. Kesinlikle büyük bir tecrübe!
Satır aralarını okumak
Geçen haftaki tatilde Ali ile havuzda binbir türlü hınzırlık peşindeydik. Sonunda iş benim o küçük dişler tarafından ısırılmama kadar vardı. Sonra aramızda şöyle bir diyalog başladı.
- Baba şimdi başka bir oyun oynayalım.
- Tamam. Ne oynayalım?
- Ben seni batırıp ısırayım.
- Tamam…
- Şimdi sıra bende Haydut Ali Bey.
- Ne oynayacağız?
- Ben de seni ısıracağım!
- Hayır, o kilitli!
- Neden?
- Kilitli.
- Peki o zaman suya batırayım?
- O da kilitli…
- Peki.
O sırada ağzımdan çıkan ‘peki’ çocuk muhabbetinde anlamadığınız ama önemsemediğiniz anlara dair ‘geçiştirme’ cümlesiydi, Ama birkaç saniye sonra mesele kafama dank etti. Dondup kaldım; ardından kahkahayı bastım. ELBETTE Kİ !!!
Ali’nin ‘kilitli’ diye bahsettiği şey hayatının önemli bir bölümünü kapsayan Angry Birds oyunundaki bölüm kilitleriydi. Oynayamayacağı bölümlerin üstünde çıkan kilit ikonu, kafasında yapılamayacak şeylerin simgesine dönüşmüştü!
Kilit meselesinin Ali’nin popüler metaforlarından birine dönüştüğünü sonradan fark ettim.
http://www.youtube.com/watch?v=HZnUFdKrveU
Kuşak farkının yeni tanımı
Yeni kuşağı anlamak her zaman bir önceki kuşaklar için zordu. Ama teknoloji ‘sayesinde’ bu artık apayrı bir boyuta ulaştı. İnsanlık tarihinde ilk defa çocuklarından bir şey öğrenmek zorunda kalan anne-babalar var. Dijital uçurum dediğimiz kavram ülkeler değil, aynı evin odaları içinde yaşanıyor. Çocuklar odalarında iki binli yılları, ebeveynleri salonlarda doksanları yaşayabiliyor. Ve kesinlikle hiç olmadığı kadar farklı bir kuşak yetişiyor.
Alışıp anlamaya çalışsanız iyi olur. Çünkü onlar yarın sırasıyla çalışanınız, sonra yöneticileriniz, kural koyucularınız olacak.
Dua edin de kilitleri fazla olmasın!
Görüşlerinizi paylaşın: