Gazetelerin sonu geliyor mu?

‘Yeni medya eski medyayı dağıtacak mı?’ meselesine Türkiye ve dünyadan rakam ve kaynaklarla bakış.

(Uzun ama dolu bir yazı olacak; lütfen sabrınızı zorlayın)

İnternetin yaygınlaşma sürecine birebir şahitlik ettim. Ve ne mutlu ki bu sürecin tamamını medyanın içinde hem de en büyük grubunda yaşadım. Daha da sevindirici olanı ilk düzenli güncellenen gazete sitelerini bizzat başında yöneticilik yaparak hayata geçirdim. Elimden yirmiye yakın dev ölçekli gazete, dergi, televizyon, radyo sitesi geldi geçti.

Bu sürecin çok kısa bir özetini başka bir yazıda yapmıştım; tekrarlamayacağım. İlgilenen okuyabilir.

Biz bu yazıdan önce şu noktaları aklımızda tutalım:

  • Medya, rekabetçi doğası gereği kimi zaman hız, kimi zaman da kar optimizasyonu (aslında maksimizasyonu) için teknolojiyi her zaman en yakından takip eden sektör olmuştur.
  • Hem Türkiye hem dünyada medya internete erken giriş yaptı ancak uzunca bir süre ciddiye almadı.
  • Erken dönemde internette ücretli bir içerik yoktu, marjinal bir kullanıcı kesimine hitap ediyordu ve ücret tahsilatı için seçenekler yok denecek kadar azdı. Medya da içeriğini ücretsiz sundu. Niyeti yaygınlığı arttırmak, ulaşamadığı kitleye ulaşmak ve (belki) reklam geliriyle gideri karşılamaktı.
  • Web reklam gelirlerinin artması, online okuyucunun düzenli olarak artarken basılı yayınların tirajlarının düşmesiyle geleneksel hakim yöneticiler tarafından tepki gördü. Bu süreçte kimi ücretli hizmeti denedi (olmadı), kimileri online içeriğini kıstı (tirajları etkilemedi) kimileriyse hiç yer almamayı tercih etti (gündem oluşturamadı ve ciddi bir online reklam gelir kaybı yaşadı).
  • Hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağını anlayınca dünyanın da gidişatına paralel olarak dijitale yönelik farklı stratejiler çizilmeye başlandı.
  • En büyük sorun ortak ve uygun bir ödeme ve içerik dağıtım sisteminin yokluğuydu. 2010 yılında yeni bir çağ başladı ve hayatımıza Apple’ın tableti iPad girdi. Taşınabilir, cazip tasarımlı, nispeten kabul edilebilir fiyatlı ve en önemlisi güçlü bir içerik dağıtım altyapısıyla kısa sürede medyanın ümidi oldu. Çünkü bu yepyeni bir başlangıçtı ve hayatında içeriğe, oyuna, uygulamaya beş kuruş para vermemiş milyonlarca kullanıcı küçük küçük bedeller ödemeye başlamıştı. Medya da istisna değildi.
  • iPad ve sonradan pıtrak gibi çoğalan Android temelli emsalleri geniş bir potansiyel okuyucu tabanı yarattı. Amazon’un e-okuyucusu Kindle ise sitenin ana politikasına göbekten bağlı olduğu için küreselleşemedi (ama yine de benzer bir platform olarak kökeni 1971’e kadar dayanan e-yayın alanında büyük bir başarı sağladı).

Bugün hemen herkesin kulağına çalınan bir tartışma var: internet gazeteleri (ve aslında hiç adı geçmeyen ama uzun zamandır komada olan ‘dergileri’) bitirecek mi?

Aslında bunun basit bir cevabı var:

İnternet (diğer pek çok şeyde olduğu gibi) kendisinin dönüştürme gücünü fark edip rüzgarını arkasına almayan bütün gazete, dergi, televizyon ve radyo markasını bitirecek, tarihe gömecek.

Bundan zerre kadar şüphem yok.

Bunun emareleri şimdiden görünmeye başladı bile. Hatta geçen sene yayımlanan bir infografik basılı gazetelerin bitiş tarihine yönelik sene bazlı kehanetlerde bulunuyordu. Türkiye’de kağıtta gazetenin yokoluşu için öngörülen yıl 2036 ve hala ciddi bütçeler aktarılan bu dev sektör için hiç de uzak bir zaman sayılmaz.

Söz konusu rapor basılı yayınların yok olma nedenlerini yerel ve küresel olarak şöyle sıralıyor:

Yerel gerekçeler

  • Teknolojinin gelişimi: sabit ve mobil internet erişim maliyetlerinin düşüşü, cihazların artışı.
  • Ekonomik gelişim: Gelirin artması, şehir nüfusunun çoğalması.
  • Endüstri altyapısı: Reklam gelir / gider dengesinin bozulması, dağıtım sorunları.
  • Demografi: Yaş dağılımı, doğum ve göç oranları, şehirleşme ve okuma-yazma oranının yükselmesi.
  • Hükümet: Düzenleme ve yaptırımlar, devlet desteğinin azalması, sansür ve kısıtlamalar.
  • Tüketici davranışları: Medya tercihlerinin değişmesi, habere para vermede isteksizlik, yerel ve küresel habere olan ilgi.

Küresel gerekçeler

  • Cep telefonlarının daha yetenekli hale gelmesi.
  • Tablet ve e-okuyucuların performansının artışı.
  • Yüksek performanslı dijital kağıdın gelişimi.
  • Dijital gelir modellerinin hakimiyeti.
  • Açık platformların gelişimi.
  • Reklam kullanım ve harcama eğilimlerinin değişimi.
  • Basılı yayın maliyetlerinin artması.

Sanıyorum reddedilecek herhangi bir madde yok. Türkiye de yerel ve küresel maddelerde istisna oluşturmuyor.

Tirajlara bakacak olursak

Paralel bir sonuca rakamlara bakarak da ulaşabiliyoruz. Medyatava sitesinin tirajlarla ilgili sayfasından bu yazıyı yazdığım tarihteki en güncel verilerinden Türkiye’nin en çok satan 20 gazetesine bakalım:

Buradan görüyoruz ki bir dönemin büyük gazete klişesi olan 3 büyükleri; Hürriyet, Milliyet, Sabah cephesinde bayağı bir değişim olmuş. Hürriyet, Zaman ve Posta’nın ardından ancak 3. sıraya otururken Milliyet listeye ancak 11. sıradan girebilmiş. Listedeki sıralamada sürprizler de yok değil hani.

Bu sıralamayı akılda tutarak bütün bu pazarı ayakta tutan reklam gelirlerine bakalım (zira bir iki istisna dışında gazeteler satıştan para kazanmıyor; ancak maliyeti çıkarıyor. Basılı taraftaki esas gelir kalemi reklamlar)

Cansuyu kesilmedi

Bu konudaki en güvenilik kaynak olarak kabul edebileceğimiz Reklamcılar Derneği verilerine göre durum şu:

2010 yılında 3 milyar 613 milyon TL olan medya yatırımları piyasalardaki hareketliliğe paralel olarak 2011 yılında yüzde 20 oranında arttı ve 4 milyar 320 milyon TL olarak gerçekleşti. Yatırımların yüzde 56.66′sını televizyon, yüzde 24.25′ini basın, yüzde 7.97′sini internet, yüzde 7.09′unu açıkhava, yüzde 2.80′ini radyo, yüzde 1.23′ünü sinema reklamları oluşturdu.

Yani aslan payını alan televizyondan sonra gazete ve dergiler hala ciddi bir gelir payına sahip. İnternet yükseliyor ama daha yüzde 10’u bile görebilmiş değil (oysa İngiltere gibi kimi ülkelerde bu çoktan tersine döndü, yakında da kalanı dönecek). Türkiye dijital sektörü 2015 yılında TV’nin hemen ardından ikinciliği hedefliyor. Gidişat da bunu gösteriyor. Şimdiden açıkhava, radyo, dergi ve sinema reklam bütçesinin toplamını geçmiş durumda.

Burada bir ara saptama yaparak haber sitelerinin dijitaldeki esas derdinin sürekli yükselen arama motoru ve sosyal medya reklam harcamaları olduğunu belirtmek gerek (IAB TR’nin raporunun son sayfasında 2011 kırılımını görebilirsiniz). Facebook ve türevi sitelerde profil hedefleyerek sudan ucuz tıklama ve performans bazlı reklam alabilen markalar için ciddi maliyetlere sahip haber sitelerinin pahalı tarifelerinin hazmı giderek zorlaşıyor.

Dijital reklamcılık konusundaki en güvenilir referans noktası IAB Türkiye‘nin Gemius İnternet Ölçümleme Araştırması‘na göreyse haber sitelerindeki sıralama şöyle:

Yani basılı tirajda 11. sıradaki Milliyet online dünyada en fazla trafiğe sahne olan kaynak durumunda. Sıralamanın geri kalanına bakarsak ‘büyük’ olarak adlandırılan haber markalarının büyüklüklerini internette korumayı başardığını görüyoruz. Dijital reklam gelirinde de Milliyet ve Hürriyet’in aslan payını aldığı bilinen bir gerçek.

Böylece Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’nın Hürriyet’e dair çiztiği yeni vizyonun sebebini de daha iyi anlayabiliyoruz. Ama geleneksel yapı, dil ve yaklaşıma kökten bağlı bu dev kurumların bu tip sancılı dönüşümlerde ne kadar odaksız, isteksiz ve baltalayıcı hale geldiğini en iyi bilenlerden biri de benim.

Özetle:

  • Basılı yayınların yeni okur yaratma kabiliyeti kalmadı.
  • Haber ve içerik tüketimi hızla mobil dijital cihazlara kayıyor.
  • İçerik oluşturma maliyeti her zaman yüksek olacak haber siteleri trafikleriyle doğru orantılı reklam gelirini artıramıyor.
  • Arama motorları ve sosyal ağ siteleri maliyetsiz (kullanıcılar tarafından yaratılan) içeriğe bağlı yüksek trafiğini her zaman daha avantajlı ve sonuç odaklı şekilde pazarlıyor.
  • Her şeye rağmen insanların güçlü haber ve referans kaynaklarına ihtiyacı var.
  • Geleneksel medya markaları online ve offline mecrada algı olarak hala güçlü.
  • Huffington Post tarzı yeni mecra modelleri de güçlü bir alternatif oluşturamadı.

Sonuçta gazeteler bir süre daha burada. Kan kaybederek yavaş bir ölüme kendilerini hazırlıyorlar. Yeni medyanın bu altın çağının ‘dijital doğanları‘ gazeteciliğe başladığında (ki eli kulağında) çok farklı güç, para ve ilgi odakları göreceğiz.

Bekleyelim.



Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

8 yanıt

  1. Enver avatarı

    Aslında bu dalda önder olacak kişiydin amirim, ama neden bu yola hiç girmedin çözebilmiş değilim.
    Bu konu hakkında yazdığın yazıları e-kitap haline getirecem az kaldı.
    Merakla takip ediyorum…

  2. Numan Cebeci avatarı

    Bir de bu işin kitap boyutuna değinirseniz çok iyi olur. Gazeteler ve dergiler çoğunlukla okunur ve atılır. O açıdan bu işi bir tablette ya da cep telefonunda yapmak çok pratik olur. Ancak, bir şeyi öğrenmek için okuduğunuz, ÇALIŞTIĞINIZ bir kitabı dijital bir ortamda okumak çok farklı bir şey. Şu sıralar bir programı öğrenmek için PDF olarak okuduğum, çalıştığım bir tutuorial’ı print etmeye karar verdim. Çok zorluyorum ama olmuyor, eksileri artılarından çok fazla. Pratik değil. Ya da ben beceremiyorum.

    Tabii bu konular çok geniş konular. Bir çok alanda etkisi olan, devrimsel kavramlar bunlar. Soğuk kanlı, tarafsız ve bilimsel çalışmalar gerektiriyor.

  3. Mustafa Serhat Dündar avatarı

    “Books will soon be obsolete in the school”
    bu sözü Thomas Edison 1912’de yani 100 yıl önce söylemişti. Lakin bugün dünyanın her yerinde, her okulda hala kitapların ezici üstünlüğünü görüyoruz. Acaba basılı gazeteler için de bizi aynı sonuç bekler mi? Bence beklemez ve yazınıza katılıyorum. Teknoloji her mecraya bu kadar derinlemesine ve hızlı sinerken neden eğitimde tutunamıyor bu da ayrı bir tartışma konusu. Gazetelerin eğer basılı olarak yaşama niyeti varsa, çok daha yenilikçi, hızlı dağıtılabilen, kullanıcı alışkanlığı yaratan ve hepimizi şaşırtabilecek bir çözüm bulması lazım. Basılı medya’da böyle sürprizler pek görülmüyor olsa da, insan yine de “neden olmasın?” diye sormadan edemiyor.

  4. Hakan Saglam avatarı

    Bence bu noktada olay dijital ile fiziksel dunyayi bir sekilde birlestirmekten geciyor sanki. Yani demek istedigim basili bir dergide okudugunuz yaziya iliskin videoyu aninda izleyebileceginiz platformlar yazili basinin omrunu uzatabilir. Piyasada bir kac ornegi var bu tur yaklasimlarin, bir tanesi: http://www.aurasma.com

  5. Dilşad Kırselioğlu avatarı

    XVI. Türkiye’de Internet Konferansı’nda tam da bu konu ile ilgili sunum yaptı bir hocamız. Ölecek mi ölmeyecek mi tartışmaları sürerken Gazeteler asla ölmeyecek tarzında, bilimsellikten uzak, sloganvari bir üslupla ortaya atılan bir öğretim üyesi, “Dijital doğanlar bu mesleğe atıldığında ne olacağını düşünüyorsunuz?” soruma cevap veremedi. Veremedi çünkü dijital doğmak nedir bilmiyordu. Dönüşümü görebilenlerin ve değişim öncülerinin karşılaştıkları engellere tıpkı sizin gibi ben de şaşırmıyorum. Lakin sizinki gibi detaylı ve kaynaklara dayandırılan çalışmalar, yollarımızı aydınlatacak. Çok teşekkürler.

  6. Ufuk Yasin Yurtbil avatarı
    Ufuk Yasin Yurtbil

    Kalemine sağlık tabiri yerini klavyene sağlık tabirine bırakmış. İnsanoğlu elinin altındaki son teknolojiye mükemmel uyum sağlıyor. Değişim kaçınılmaz…

  7. […] Gazetelerin sonu geliyor mu? […]

  8. Can Dirgen avatarı

    Serdar hocam harika bir yazı olmuş. Bende bu konu hakkında bir şeyler karaladım. Göz atmak istersiniz belki; http://www.candirgen.com/basili-gazeteler-yok-olur-mu/

Görüşlerinizi paylaşın: