Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın (İngilizce) baş harflerinden oluşan BRIC(S) terimi ilk olarak 2001 yılında ABD merkezli yatırım bankası Goldman Sachs’ın ekonomistlerinden Jim O’Neill tarafından kullanıldı. Son harfe denk gelen Güney Afrika’nın tamlamaya teşrifi 2010 yılına denk geldi. O’Neill, yükselen ekonomik ve politik güçleriyle bu ülkelerin dünya gündeminde giderek daha belirleyici hale geleceğini iddia ediyordu. Yanılmadı. Dahası, söz konusu ülkeler bu rapordan aldığı ilhamla BRICS’i her geçen gün biraz daha somutlaştırarak yarı resmi bir yapılanmaya dönüştürdü.
Üye ülke sayısı 27’ye çıkmasına rağmen bayrağında hala ilk katılımcılara ithafen 12 yıldız taşıyan Avrupa Birliği gibi BRICS de şu an içerdiği harflerden çok daha geniş bir birlikteliği temsil ediyor. Ana kadrosunda Güney Afrika nispeten güdük kalmış olsa da özellikle Çin ve Hindistan nüfus (işgücü), sanayi, teknoloji, ekonomik ölçek gibi birçok göstergede şimdiden süpergüçler arasında anılıyor. Bu yılın başında Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İran ve Etiyopya ile genişleyen topluluğun adaylık sürecinde Suudi Arabistan gibi kozasını yırtma arayışındaki ülkeler de bulunuyor. Bekleme salonunda Türkiye dahil 42 ülke var. Tek kayıp, Javier Milei’nin Başkan seçilmesinin ardından BRICS defterini kapattığını açıklayan Arjantin oldu.
BRICS’in 2009 yılındaki ilk resmi zirvesinin ana gündemi küresel ekonomik durum ve finansal kurumların iyileştirilmesiydi. Sonuç bildirgesinde Amerikan dolarının yerini alacak yeni bir küresel rezerv para birimine duyulan ihtiyaç dikkat çekiyordu. 2013 zirvesi ise Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın yerini alacak “Yeni Kalkınma Bankası” (New Development Bank / NDB) kod adlı projeyle kapandı. Bu hedefle oluşturulan 100 milyar dolarlık fonda 41 milyar dolarlık payı olan Çin, hem yönetim merkezi hem de yeni rezerv para birimi olarak pusulanın ibresini kendine döndürdü.
2015’te Cezayir, Uruguay ve Bangladeş’in de katılmasıyla hayata geçen NDB, Çin’in sanayi başkenti Shanghai’da ve Brezilya’nın eski başkanlarından Dilma Rousseff liderliğinde hizmet veriyor.
BRICS’in projeleri arasında ABD’nin teknik istihbaratını aşmak için üye ülkeleri birbirine bağlayacak 34 bin kilometrelik sualtı fiberoptik veri hattı, ABD dolarının transferini yöneten SWIFT’e alternatif bir platform ve yeni bir ortak para birimi dahi var.
Adı geçen her ülkenin kendine özgü gerekçeleri olsa da bu kısa özetten de anlaşılacağı gibi BRICS özünde ABD öncülüğündeki “Batı” hegomonyasından bağımsız bir yapı kurma hayali üstünde yükseliyor. Ancak her şeye rağmen bu “ortak düşman” safları sıklaştırmak için yeterli gerekçeyi oluşturamıyor. Topluluğun en ağır topu Çin, diğer hiçbir üye ülkenin halkları tarafından hayırla anılmıyor. Özellikle (sınır anlaşmazlıkları tırmanan) en yakın rakibi Hindistan’daki kamuoyu araştırmaları nüfusun yüzde 67’sinin Çin hakkında olumsuz görüşe sahip olduğunu gösteriyor.
BRICS’in yumuşak karnı, üye ülkeleri arasındaki din, dil, kültür, ekonomi, sanayi gibi birçok alandaki eşitsizlik ve uyumsuzluklar.
Güneşi batıran imparatorluk
Geçtiğimiz yıl Britanyalı haber kanalı LBC’nin sunucusu Andrew Marr ile Çinli düşünce kuruluşu CCG’nin Başkan Yardımcısı Victor Gao’nun bir söyleşisine denk geldim. Marr, Çinli yayın konuğuna “Çin Britanya ile dost mu düşman mı; net olarak ifade edin” şeklinde bir soru yönetti. Gao’nun yanıtı ilginçti:
Britanya ne rakibimiz, ne de düşmanımız. Sadece karşılıklı çıkarlar doğrultusunda barış ve kardeşlik içinde yaşayıp gideceğimiz bir ülke. Çin dünyanın en büyük otomotiv ülkesi, en büyük yarıiletken üreticisi ve ARGE yürütücüsü olacak, yapay zeka alanında lider ülke olacak, Bunların hangisinde Britanya ile rekabet halinde? Britanya yönetimi küresel sahnedeki etkisini abartmasın ve Çin’i rakip olarak görmesin. Çin, Britanya’nın dostça ve kardeşçe geçinmesi gereken bir mega trenddir.
Hidrojen bombası gücündeki bu yanıtın içine Britanya dışında herhangi bir ülke ismi yerleştirmek mümkün. Batı adına yenilir yutulur türden olmadığı kesin. Aynı mantıktan bakınca, batı hegemonyasına karşı kurulan BRICS ittifakının, Çin (ve bir miktar da Rusya) eksenli bir başka hegemonyaya dönüşmesi kaçınılmaz gibi görünüyor.
Bu denklemi BRICS lehine bozacak tek unsur yeni nesil teknolojiler. Çin özellikle uzay araştırmaları, enerji, elektrikli otomotiv, iletişim (5G) ve yapay zeka alanında oldukça iddialı. Hindistan ve Rusya ise uzay, yazılım ve siber güvenlik alanında akla ilk gelen ülkelerden. Mevcut ve potansiyel üyelerin coğrafi dağılımı ve pazar büyüklüğü de bu kabiliyetleri daha da anlamlı hale getirmeye aday.
İttifakın karşı cephesindeki “müesses nizam”ın savunma refleksi kendini şimdilik sadece Çin’e yönelik ithalat – ihracat kısıtlamaları, ek gümrük vergileri gibi ticari cephelerde gösteriyor. Bu yaptırımlar “Çin’e alternatif olma” havucuyla Hindistan’ın aklını çeliyor.
Ekonomik ve diplomatik kökenlerle kurulan BRICS’in kaderini teknoloji yarışının şekillendireceği yeni ticari iklim belirleyecek. Ve sonucu ne olursa olsun bu hegomonik mücadele teknolojinin küresel hayal ve vaatlerinin de yitimine sebep olacak.
(6 Eylül 2024 tarihli Oksijen gazetesindeki yazım.)
Görüşlerinizi paylaşın: