Wikileaks ile çıplak gerçekler

Dünyayı değiştirmesi beklenen belgelerin ağzımıza çaldığı bir parmak balın ötesine bakış.

Politik lisan, yalanları gerçeğe uygun, cinayetleri saygın göstermek için tasarlanmıştır.

Son günlerin en çok konuşulan web sitesi Wikileaks‘in 12 Temmuz 2007 tarihinde yayınladığı Bağdat hava saldırısı başlıklı video görüntüleri George Orwell‘in 1984 adlı romanından alınan bu cümleyle açılıyor.

Devam etmeden önce izleyelim.

Ne oluyor diyenler için; seyrettikleriniz ABD Hava Kuvvetleri’nin Irak Savaşı sırasında Bağdat civarında şüphelendikleri bir grubu iki Apache helikopteriyle ‘avlaması’. Kullanılan silah 30 mm çapında top mermisi. Asıl kullanım alanı tank ve binalar. İnsanların parça parça, liğme liğme olması da bu yüzden.

Ölenlere gelince; ilk saldırıda hayatını kaybedenlerin ikisi Reuters haber ajansı çalışanı. Öldürülme nedeni kameranın silah sanılması. Diğer yedi kişi yerel halktan. Hiçbiri suçlu değil.

Askerlerin saldırısı sonrası içerde canlı olabileceğini düşünüp yardıma koşanlar da bu vahşet piyangosundan ikramiye kazanan diğerleri. Aracın içinde iki küçük çocuk var. Onlar yaralanmakla atlatıyorlar olayı…

Üçüncü saldırıda Hellfire denilen zırhlı binaları yok etmek için kullanılan silah devreye giriyor. Irak’ın taş-kerpiç binalarına.

Askerlerin havadan ölüm yağdırırken konuşmaları da tüyler ürpertici. Bir oyun gibi her şey. Oysa aşağıda can verenler insan…

Reuters bu olayın ardından ABD Ordusu’ndan kamera ve telsiz kayıtlarını istedi. Vermediler. Belgeler ‘gizli’ damgası yiyerek devlet sırrına dönüştü. Ardından 2009 yılında Wikileaks sitesi yayınladığı dosyalara bu olayı da ekledi ve bütün dünya bu korkunç dakikalara tanık oldu.

Irak Savaşı öncesini hatırlayalım

Seyrettiğiniz vahşet bir yalanın çöküşü ama özünde malumu ilandır.

Irak Savaşı dünya tarihinin en geniş katılımlı protestolarına rağmen başladı. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan ‘kitlesel imha silahı’ yalanını yutmadı. Eylemler yaptı, savaşmayın diye yalvardı…

Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell yalan belgelerle Birleşmiş Milletler’de dünya devletlerine yönelik bir sunum yaptı. Kendilerini desteklemeleri, çenelerini kapamaları için bahaneler uydurdu. Herkes anlatılanların yalan, her şeyin bahane olduğunu bal gibi biliyordu.

Ama konuşması gereken herkes sustu…

Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.

Irak Savaşı’nda kayıtlara geçebildiği kadarıyla 1 milyon 33 bin kişi hayatını kaybetti. Çok daha fazlası yaralandı. Ülkenin altyapısı, eğitimi, sağlığı, güvenliği, ekonomisi, siyasi sistemi çöktü. Doğal kaynakları, müzeleri, bankaları yağmalandı, ordusu lağvedildi.

Bir ulus formatlandı.

Peki ne oldu?

Artık (Stalin’in dediği gibi) sadece bir istatistikler.

Yalan gerçektir, savaşsa barış!

Wikileaks ile ilgili ilk haberimi 3 Mart 2008’de yazmışım. (Diğerleri de şöyle: 1234) Şimdiye kadar okuduğum en iyi kaynak ise Wired’ın UK (Britanya) versiyonunda Ekim 2009 tarihinde kapak konusuydu. Meraklıysanız mutlaka okuyun. (Kurucu ekibin ağzından sitenin nasıl bir organizasyona sahip olduğunu detaylarıyla anlatılıyor)

Siteyi yıllardır ara ara takip ediyorum. Yaptıklarını, sızıntılarını, iç çekişmeleri ve kenda haklarında sızan bilgileri topluyorum.

Sitede (elbette tamamını okuyamadığım) 1 milyon 200 binden fazla belge var. Sızdırdığı belgelerin başlıklarını bile okumaya nefes yetmez.

Gündeme yeniden oturmalarını sağlayan son paket Cablegate‘de 251 bin 287 belge var. Nedense parça parça yayınlıyorlar. Üstelik kendileri de bazı kısımlarını sansürlüyor (Hatta Rusya ile ilgili bir belge yayınlandıktan sonra site editörlerince sansürlenerek kısaltıldı). Oto-sansür gerekçeleri muhtelif. Ancak mide bulandırdığı, soru işaretleri yarattığı kesin.

Her devrim en önce kendi çocuklarını yer

Diğer yandan sitenin sözcüsü Julian Assange‘a karşı site içi ve dışında bir muhalefet yükseliyor. Kimileri bu süreçte Julian’ın kişisel popülariteye oynadığı iddiasında. Kimileriyse hakkında açılan tecavüz davasının siteye yönelik algıyı kötü etkilediğini düşünüyor.

Kişisel fikrimi soracak olursanız şu an yerinde olmak isteyeceğim son insan Assange.

Kendi ülkesinden sürgün, kimseye yaranamayan, topladığı bağışlara el konulan, hiçbir başvurduğu ülkeye sığınamayan; halkla ilişkiler çalışması amacıyla kendine kucak açacağını söyleyen ve sonra hemen geri adım atan bir Latin Amerika ülkesi dışında bir umudu olmayan bir kaçak. Nerede olduğu bile bilinmiyor. Bundan sonra yaşamını nasıl sürdüreceği de.

Dünyanın en azılı istihbarat örgütlerini kendine rakip bellemiş birinin huzuru bulması kolay değil. Ama bu kadar bilgiyi de istihbarat örgütleriyle bağlantı kurmadan edindiğini düşünmek de saflık olur. Ne olursa olsun her kurumun iç cephelerinden en az biriyle kan davalı artık.

Otoriteler belgelerin yayılımını bittorrent ağı kullanıldığı için engelleyemiyor. Siteye erişimi engelleseler de bunlar mastürbasyondan başka bir anlam ifade etmiyor.

Şimdi gelin Wikileaks bize neler öğretti bir bakalım:

  • Bilgi artık kimsenin tekelinde değil.
  • Bilgiyi dağıtma araçları otoritelerin kontrolünün dışında.
  • Bilgiyi saklamak, ulaşılmak isteniyorsa mümkün değil.
  • Bilgiyi sınırlarından kurtarmak isteyenlerin bile bazı sınırları (hala) var.
  • Sosyal medya internetin gücünü ortaya koymanın en eşsiz yöntemi.
  • Geleneksel medya sırtındaki yüklerden dolayı herkesin malumu olanı ilan etmekten bile uzak.

Bir de gözümüzden kaçanlara bakalım:

  • Bilgi herkese açılsa bile herkes tarafından okunmayabilir. Birilerinin bizim adımıza okuyup yorumlamasını bekleriz. Aynen kutsal kitaplar, metinlerde olduğu gibi. Öğrenmemiz gereken şeylere ait haklarımızı başkalarına devreder, onlardan medet umarız.
  • Dezenformasyon ve gündem saptırma bütün gerçekler ortadayken bile mümkündür. (Örneğin bütün dünyayı sarsan bir olay bir anda yerelleştirilebilir. ABD istihbaratına yönelik bir eylem Türkiye’yi çökertme komplosuna dönebilir. Başkabakanınız hakkında İsviçre’de gizli hesaplara sahip olduğu söylenebilir ama siz onun hakkında mükemmelliyetçi olduğuna yönelik istihbarata odaklanabilirsiniz, vs vs…)

En sonuncu tespitimi sona sakladım. Bazılarınız haksız, karamsar bulabililr ama sonuna kadar arkasındayım:

Wikileaks bize şeffaflığın, gizlenen şoke edici bilgilerin açığa çıkmasının aslılnda umut edilen değişimi sağlamadığını; hatta hiçbir şeyi değiştirmediği gösterdi.

Göreceksiniz bir süre daha bu sohbetleri yapacağız, sonra dünya kaldığı yerden aynen devam edecek.

Wikileaks ya da bir başkası ne yayınlarsa yayınlasın hiçbir şey değişmeyecek. Entelektüel bazı çıkarımlar, hayalperest tespitler yapıp heyecanlı ümitlere kapılacağız ama dünya kendi ekseninde ilerlemeye devam edecek. Bir şeylerin değişeceğine olan inancımız, bütün foyası meydana çıkmış egemen güçlerin saklayacak bir şeyi kalmamış fütursuzluğuyla boğulacak.

Umarım yanılıyorumdur. Bekleyelim, görelim.


Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

18 yanıt

  1. Oğuzhan Başar avatarı

    Merhabalar, Seçme ve seçilme hakkına sahip olmak cahaletten kurtulmanın göstergesi ne yazık ki değil. Toplum, toplum menfaatini seçemiyor, kendi geleceğini belirleyemiyor. Değişim ihtiyaç olduğunda her adımında bu süreci bozguna uğradığı gibi dejenerasyon, dezenfarmasyon toplum yapısını çok uçurum seviyesinde değiştirmiş durumda. Bence büyük çoğunluğumuz olaylar karşısında duyarsız, aptal ve bön bön bakıyoruz. Düşüneni farklı bakış açısı getireni zuzaylı sayıyor ve dışlıyoruz. Herkes herşeyi keyfine göre, menfaatine göre değerlendiriyor. Wikileaks bizi sarsmadı bile.. Bir ülkenin başbakanının 8 ayrı hesabı olması ee çalışıyor kazanıyor diye aptalca düşüncelere zerk ediyor. Üzülerek bu yazınıza yürekten katılıyorum.

  2. Ahmet Kaya avatarı

    Fazla söze ne hacet !

  3. mahsen kunt avatarı

    ilginç değilmi internet üzerinden sızdırılan bir olay yaratması beklenilen belgeler ve onların gücü- yine bizzat edilgin hale gelmiş internetin kulları(kullanıcıları) tarafından emiliyor..artık bu edilginlik insanların ruhuna işlemişken isterseniz dünyayı uzaylıların yönettiğini açıklasınlar iki dakika içinde herkes facebook twitter üzerinden bunu paylaşıp dalgasını geçip nihat doğanlı komik videolu yaşamlarına dönücek..wikileaks karşısında duyulan;distopya filmleriyle büyümüş bir grup gencin iştee herşey yıkılıyor dünya değişiyor felan heyecanları en az distopya edebiyatının kendsi kadar hayal!

  4. meren avatarı

    İlgilenenler için burada Wikileaks’in cable gate belgelerini yayınlama politikasına dair bir eleştiri ve altında farklı görüşler üzerine uzun bir tartışma var: http://ff.im/uFOYs

  5. sinan doğanlı avatarı

    wikileaks kurmaca olsa da (ben öyle olduğuna inanıyorum en başından beri) gerçek olsa da etkisini inkar edemeyiz
    uzağa gitmeye gerek yok, size bile 6 yazı yazdırmış olması bişeyleri değiştirdiğini gösterir.
    “umut edilen değişim”i başkasının şeffaflığından veya şok edici eyleminden beklemek
    iki parağfaf üstte bahsettiğiniz sorumluluk devri ve medet umma durumuna düşürmez mi bizi?

    dünya aynen devam etmeyip ne yapsın? evrim herhangi bi noktada durmadığına göre insanın hayatta kalabilmek için günden güne bencilleşmesi gerekmez mi?
    gün geçtikçe bencilleşirken bide başkalarını mı düşüneceğiz? önce kendimizi değiştirelim gerisi kolay. “herkes 1 milyon verse” hesabı hepimiz 1 dk nefesimizi tutsak dünya daha temiz bi yer olur 🙂
    kısacası bence umutsuz olmaya gerek yok.

    ayrıca bahara doğru her ülkede yerel wikileaks’ler doğacağını düşünüyorum. ne değiştirir derseniz, en azından mahalle dedikodusunun etkisini yapar.

  6. nurettin avatarı

    salt bilgi ile değişmiyor ki dünya.
    Soğuk savaş döneminde kapitalist sistem, insanları kaybetme korkusundan meşruiyete daha çok önem verir, propaganda araçlarından azami düzeyde yararlanırdı.
    Günümüzde ise meşruiyet, sistem için -reel alternatifin çökmesinden olsa gerek- artık tali bir unsur.
    Irak savaşı bunun açık kanıtı değil mi? Güçlünün borusunun öttüğü dünya; hayvanlar alemine tekrardan hoş geldiniz…

  7. Kaan avatarı

    Wikileaks hiç birşeyi değiştirmiyor demek, bir bina ilk darbede yıkılmadığı için balyozun işe yaramadığını söylemek gibi. Durun bakalım, evet otoriteler henüz sağlam, ama zamanla illa ki zayıflarlar. Bilgiler açık olursa dezenformasyon da kısa ömürlü olur. Dalkavukların gücü azaldığında, eninde sonunda birisi mesela “yahu şu banka hesapları neymiş” diyecektir. Yeter ki sızmalar devam etsin.

  8. Mustafa CAN avatarı

    “Bilgi artık kimsenin tekelinde değil.” söyleminize katılmam mümkün değil. Tekelinde olmaması için bilginin insansız hava aracı olması gerekir, hatta o da olamaz onu da insan yönetiyor. Kısaca bilgi varsa yöneteni de vardır.

  9. Mustafa CAN avatarı

    Bekli şu söylenebilir bilgiyi yönetenler bilgilerine hakim olamıyorlar. Veya sistem çok bulandı. Yeni bir sisteme yaklaşılıyor denilebilir.

  10. Harun Kaban avatarı

    wikileaks birşeyleri değiştiremese bile kapıyı açmış oldu. Devletler istedikleri kadar pişkinlik yapsın, artık şunu bilecekler: ya bir gün gerçekten “bazı” sırlar da sızarsa! Bu korku bile çok şeyi değiştirebilir.

  11. Akif avatarı

    Wikileaks ile çok ilginç şeyler mi öğrendik?
    Hayır, açıklananların çoğu zaten eskiden beri bilinenlerdi, ( amerika sivil öldürmüş, başbakanın parası varmış, rusya pkk ya yardım etmiş vs. vs. )
    Peki wikileaks belgeleri ile toplum neler kazandı?
    Sosyal medyanın aslında ne kadar güçlü bir araç olduğunu idrak ettik, gazete okuyup uyutulmaktansa ( ekonomi şöyle güzel olacak, turizm böyle coştu, latin güzeller bu sene siyah bikini giyecekmiş…) twitter dan 100 tane kaliteli fikir sahibi insan takip ederim daha iyi
    Kendilerine servis edilenden başkasını yazamayan gazetelerimiz fırsattan istifade başkasının ağzından geçirebildiğine geçirdi ( bakınız; kılıçdaroğlu dediki, isviçrede hesabın varsa namertsin dedi…)
    Peki belgelerin sahipleri için ne değişti?
    Cevap hiç bir şey, saklamaları gereken düşüncelerinin gizlilik seviyesini bir kademe daha arttırıp aynen devam edecekler, dünya dönmeye devam edecek

  12. Murat avatarı

    Serdar Bey,

    Sizin gibi bilişime ve içeriğe odaklı bir gazetecinin yazısına konu ettiği ayrıntıları zaman zaman iyice araştırmadan yalapşap bir şekilde aktarmasını her seferinde teessüfle karşılıyorum.

    – Collateral murder videosunda kameraların silah sanılması gibi bir durum yok. Gruptaki kişilerden birisi RPG taşıdığı için ateş açılıyor.

    – Belgelerin nasıl sızdırıldığı ayrıntılarıyla açıklandı zaten. http://www.guardian.co.uk/world/2010/nov/28/how-us-embassy-cables-leaked Hala daha “istihbarat örgütleriyle ilişkiye girmeden aldıklarını düşünmek saflık olur” diye yazıyorsunuz.

    – Aynı videoda hellfire saldırısı yok. Bunun lafı bile geçmiyor.

    – Assange’ın nerede olduğu biliniyordu. Avukatları bile İngiltere polisinin kendisinin yerini bildiğini defalarca açıkladılar. Nitekim tutuklayacakları zaman da polis elleriyle koymuş gibi buldu.

  13. Sharron Clemons avatarı

    Wikileaks hiç birşeyi değiştirmiyor demek, bir bina ilk darbede yıkılmadığı için balyozun işe yaramadığını söylemek gibi. Durun bakalım, evet otoriteler henüz sağlam, ama zamanla illa ki zayıflarlar. Bilgiler açık olursa dezenformasyon da kısa ömürlü olur. Dalkavukların gücü azaldığında, eninde sonunda birisi mesela “yahu şu banka hesapları neymiş” diyecektir. Yeter ki sızmalar devam etsin.

  14. Cindy Conrad avatarı

    “Bilgi artık kimsenin tekelinde değil.” söyleminize katılmam mümkün değil. Tekelinde olmaması için bilginin insansız hava aracı olması gerekir, hatta o da olamaz onu da insan yönetiyor. Kısaca bilgi varsa yöneteni de vardır.

  15. Edna Nicholson avatarı

    wikileaks birşeyleri değiştiremese bile kapıyı açmış oldu. Devletler istedikleri kadar pişkinlik yapsın, artık şunu bilecekler: ya bir gün gerçekten “bazı” sırlar da sızarsa! Bu korku bile çok şeyi değiştirebilir.

  16. […] Bazı acı şeyleri de gösterdi aslında, Serdar Kuzuloğlu‘nun blogunda dikkat çektiği şeyi düşünmemiştim, gerçekten bu yönü de üzerine kafa yormak için yeterince dolu: o kadar belge […]

  17. […] gizem perdesi hala tam olarak aralanmayan Wikileaks sitesi ele geçirip sızdırdığı bilgilerle dünyanın yönünü değiştirdi. Neden sadece bazı bilgilerin sadece bir kısmını ve sadece […]

  18. bülent avatarı
    bülent

    Toplumların ve bireysel olarak insanların tepkilerini ölçerek toplumsal demografik yapıları belirlemek ve ona göre belirlenen projelerini farklı perspektifler kazandırabilmek için yapılmış açıklamalardır.

Görüşlerinizi paylaşın: