ABD seçimlerini dünya gündemine taşıyan gerekçe sadece ülkenin ekonomik, askeri ve siyasi etki alanı değil. İhtimallerin varlığı ve son ana kadar kestirilemez oluşu da önemli bir etken. Karşı kutupta konumlanan ülkelerin hiçbirinde bu tür muğlaklıklara yer yok. Örneğin (sonucu dünden belli) Çin ya da Rusya seçimlerinde bahis açılıp para yatırıldığına hiç şahit olmadım. Oysa 5 Kasım’da gerçekleştirilen son ABD Başkanlık seçimleri için sadece ABD merkezli ve yasal bahislerde Amerikan vatandaşlarının yatırdığı tutar 123 milyon doları geçmişti. Dünya genelinde parasını Trump’a basaların toplam ikramiyesi 450 milyon doları geride bıraktı.
Aynı kumarı “kampanya bağışı” adı altında ve çok daha büyük ölçekte oynayanlar da vardı. En popüler örneği, her konuda “en popüler” olmak için her şeyi yapmaya hazır girişimci Elon Musk oldu. İlk destek hamlesi, 44 milyar dolara satın aldığı Twitter’da Donald Trump’ın bir önceki yönetim tarafından askıya alınan hesabını tekrar kullanıma açmak oldu. Bir sonraki adımda kampanyaya 100 milyon dolar bağış yaptı. (Karşılığında kendi şirketi SpaceX’in birkaç çalışanının SpaceX’in en büyük müşterisi konumundaki Savunma Bakanlığı’nda istihdam edilmesini talep etti).
Düzenleme, teşvik ve ihaleler sebebiyle her şirketi devletle derin bağlara sahip Musk, bununla da yetinmeyerek bizzat Trump’ın mitinglerinde boy gösterdi. Sahibi olduğu Twitter’da Trump karşıtı paylaşımların bazılarının yayılımını engelledi, bazılarını tamamen sildirdi. Desteğin boyutu Trump’a oy vereceğini beyan edenlerden birine her gün 1 milyon dolar ikramiye dağıtmaya kadar vardı. Musk sürece öylesine nüfuz etti ki, işi “Hükümet Verimliliği Bakanlığı” (Department of Government Efficiency) adlı yeni bir oluşum kurarak kamu harcamalarından trilyonlarca dolar tasarruf vaat etmeye kadar götürdü.
Musk bunların hiçbirini Trump’ın turuncu saçları ve kaşları için yapmadı elbette. Zira Donald Trump’ın başkanlığı, 20’den fazla davada soruşturma altındaki Musk için hem “cezaevinden çıkış kartı” hem de kamu ihalelerinden akacak milyarlarca dolar anlamına geliyordu. Başkan yardımcısı adaylarından JD Vance, geçtiğimiz Eylül ayında Avrupa’nın Elon Musk’ın platformlarını denetleyip kısıtlamaya kalkması durumunda ABD’nin NATO’dan desteğini çekeceğini açıklayarak yeni dönemin ipuçlarını vermişti. Sandık sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte Tesla hisseleri umulanın da ötesinde; yüzde 14,8 oranında arttı. Özetle, maliyet / fayda analizinde seçimin gerçek galibinin Elon Musk olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.
Destek veren bir başka grupsa kripto yatırımcıları lobisiydi. Kampanya sürecinde Trump’ın Bitcoin başta olmak üzere kripto paraları destekleyeceğini açıklaması; üstüne bir de “World Liberty Financial” adıyla kripto ve blokzincir tabanlı kendi alternatif finans hizmetini duyurması, iki ileri bir geri ilerleyen kirpoto yatırımcıları kendine çekmeye yetti. Bu grubun Trump kampanyasına aktardığı 130 milyon dolarlık destek, seçim galibiyetinin ardından 75 bin dolara fırlayan Bitcoin ile karşılığını fazlasıyla aldı (Ben bu satırları yazarken 90 bin dolar seviyesini zorluyordu). Şu an kripto yanlısı temsilciler hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunlukta.
Kaybedenler kulübü
Madalyonun diğer yüzünde, bu kritik bahsin kaybedenleri var. 2017 yılındaki ilk dönemi öncesinde ve süresince mesafeli ve muhalif tavırları yüzünden Donald Trump’ın kara listesine giren Apple, Amazon, Meta ve Microsoft, 5 Kasım öncesinde buzları eritmek için bütün kozları masaya sürdü. Seçim galibiyetinin ardından da topluca sosyal medya hesaplarında tebrik yarışına girdiler. Karşılık bulduğu söylenemeyecek bu girişimlerin akıbeti, başkanlık koltuğunun el değiştireceği Ocak ayından itibaren belli olacak.
Google, Amazon ve Microsoft özellikle bulut bilişim alanında kamu ile milyarlarca dolarlık anlaşmalar yürütüyor. (Trump’a muhalif) The Washington Post gazetesinin de sahibi Jeff Bezos, hem Amazon’da hem de (Musk’ın SpaceX şirketiyle rekabet halindeki) uzay girişimi Blue Origin tarafında kamu otoritesinin eline bakıyor. Üretiminin önemli bir kısmını helen Çin’de tutan Apple, Trump’ın Çin kökenli ürün ve hizmetlere yönelik ek vergi tasarısıyla tehdit altında. Trump’ın son kitabında ömür boyu hapse mahkum ettirmekle tehdit ettiği Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg’in de keyfinin yerinde olmadığı kesin. Arama hizmetindeki hakim konumunu rekabete aykırı kullandığı gerekçesiyle yargılandığı kamu davasında parçalanma tehdidiyle yüzleşen Google da büyük bir belirsizlik dönemine girmiş durumda.
ABD ekonomisinin can damarlarından teknoloji sektörünün en geniş paydaşlı endişesi, Donald Trump’ın dilinden düşmeyen “göçmenlerle mücadele” politikası. Silikon Vadisi girişimlerinin istihdam ettiği yabancı yeteneklerin vizelerinin iptal edilerek sınırdışı edilme ihtimali sektörün şimdiden en büyük endişesine dönüşmüş halde.
Taç giyen başın akıllanacağına yönelik genel kanı Trump’ın ilk döneminde boşa düşmüştü. Son 4 yıllık döneminde ne olacağını tahmin etmek seçim sonucu bahisleri kadar basit değil. Ancak her koşulda ABD merkezli teknoloji odakları ve dünyanın her köşesindeki kullanıcıları için pek çok şeyin değişeceği aşikar. Ticari ambargo ve yaptırımlar, yabancı ülkeler üstünde artacak ABD şirketleri lehine düzenleme ve istisna baskıları, daha popülist ve sağa meyleden sosyal medya platformları en olası ihtimaller arasında.
Diğerleri için bahislerimiz açılmıştır.
(15 Kasım 2024 tarihli Oksijen gazetesindeki yazım.)
Görüşlerinizi paylaşın: