(NOT: Bu yazı aslen 9 Haziran 2011 Perşembe günü Radikal gazetesindeki köşemde yayınlanmak üzere yazılmıştır)
Meraklısı olduğu Japon çizgi roman ve anime kültürüne kafa yoranlara yönelik bir site açmaya karar veren 15 yaşındaki bir Amerikalı, 4chan adını verdiği bir forumla 2003’te hayalini gerçekleştirir. 4chan kısa sürede çok daha geniş ilgi alanına sahip; kendine has dili, üslubu ve adabı olan benzersiz bir toplaşma noktasına dönüşür. Moot (muğt okunur) takma adını kullanan Chirstopher Poole’un gerçek kimliği 2008 yılında The Wall Street Journal’ın kendisiyle yaptığı röportajına dek ortaya çıkmaz (hatta halen çoğu kişi Christopher Poole’un bile ‘moot’un gerçek ismi olmadığı iddiasında). Popülaritesini her zaman koruyan 4chan, bir dönem en çok ziyaret edilen ilk 100 sitesinden biri olur.
İnternete en belirgin etkileriyse meme (miğm okunur) denen fotoğraf, video ya da işaretlerden oluşan alt kültür akımlarının yaratılıp yayılması ve /b/ başlıklı odasında palazlanan anarşik eylemlerdir.
Bu süreç doksanlı yıllarda popüler web sitelerinin ana sayfalarını değiştirmekle yetinen yarı-politik hacker ve dijital aktivizm kültürünü (hacktivism) internette organize olup fiziki ortamda uç veren hibrit bir yapıya dönüştürür.
Anarşik bir düzende, birbirinin gerçek kimliği hakkında en ufak bir fikre sahip olmayan kişilerin toplanmasıyla oluşan ve forumda anlık olalrak belirlenen hedefe yönelik harekete geçen binler, on binler, bazen yüz binlerce internet kullanıcısı…
Zamanla bu hareket Anonymous; yani Anonim adını alır (ya da daha sık kullanılan ismiyle Anon). Kesinlikle bütün güç odaklarının endişelenmesi gereken grupların başında gelen Anon gücünü geleneksel hiçbir kalıba ait olmamasından alıyor. Bir lideri ve karar mekanizması yok; forumlarda şekillenen ve genel kabul gören yol/eylem kabul ediliyor. Geleneksel üyesi ya da sempatizanı yok; herkes ilgisini çeken eyleme katılabiliyor. Sayısı, gücü ve merkezi hakkında hiçbir bilginin olmadığı bu yapıyı öngörebilmek veya engelleyebilmek de mümkün değil.
Birbirinin kimliğini bilmeyen ancak belirli bir amaca inanan bu yeni çağ olgusu, kimi odaklar tarafından ‘internet teröristleri’ olarak tanımlanıyor. Fena halde de etkililer. Google’ın en çok aranan listesine Nazi işaretini yerleştirebilmenin zorluğunu ve bunun için ne kadar organize bir hareket yürütülmesi gerektiğini düşünün (yaptılar). Hatta Steve Jobs’un kalp krizinden öldüğü haberini yayarak Apple’ın hisse değerlerini bile düşürmeyi başardılar.
En ses getiren eylemleriniyse İsveçli bittorrent sitesi The Pirate Bay ve Amerikan istihbarat bilgilerini sızdıran Wikileaks’e yönelik baskıların ardından ortaya koydular.
Bu küçücük köşede size Anon’u özetlemem elbette imkansız. Ama niye değindiğimi söyleyeyim. Anonymous’un yeni hedefi Türkiye’de internete yönelik kısıtlamalarda rolü olan kurumlar. Operation Turkey adıyla başlamak üzere olan operasyonun çerçevesi ve eylemlerin ne olacağı henüz belirlenmedi. Ama etkilerinin herkesçe hissedileceğine şüphe yok.
Resmi kurumların endişelenmesinde fayda var çünkü onların tökezlediği bir yapıda dolaylı olarak hepimiz mağdur olacağız.
Anonymous hareketinin mottosunu her daim hatırlamakta fayda var: Biz Anon’uz. Biz çoğunluğuz. Bağışlamayız. Unutmayız. Bizi bekleyin…
Görüşlerinizi paylaşın: