Daha önce de bahsetmişimdir belki; 1995’te Posta gazetesini kurmak için toplanmış bir ekiptik. Her gazetede adet miydi hatırlamıyorum ama hedeflediğimiz profilin öncelik listesinde olmamasına rağmen Posta’da haftalık bir Bilim-Teknik sayfası vardı.
Çok eski bir zamandan bahsetmesem de o dönem bilgisayar sahipliği bugünküyle kıyas götürmezdi. Cep telefonundan interneti bırakın SMS atmak bile marifetten sayılıyordu. İnternet terimi en az Scrum kadar yabancıydı insanlara. O dönem takıldığımız IRC kanalında ‘Zurna’ nickli bir arkadaşın kendi adına açtığı kanalda laflar dururduk. “Oğlum herkes kanalda” dediğimiz zaman ‘herkes’ kavramının karşılığı 15 kişiydi…
Posta’nın Bilim-Teknik sayfası o dönemki emsalleri gibi yabancı dergilerden dekupe alınan teknolojik icat resimlerinin birebir çevirisi ve popüler bilim haberlerinden derlemelerden oluşuyordu. Popüler dediğim (abartmıyorum) neredeyse her hafta ‘kahve zararlı’, ‘çay yararlı’, ‘kahve yararlı’, ‘çay zararlı’ döngüsünde gidip geliyordu.
Bir gece yazıişlerinde “bunu kim okur yahu?” dedim. Cevap “ne okunur peki?” oldu. Ben de anlattım aklımın erdiğince bilgisayar, internet ve saire. Hafif alaycı “hadi yap bakalım bir sayfa” dediler. Ben de gece işim bitince oturdum bilgisayar başına sabaha karşı bir örnek sayfayı tamamladım. Ertesi gece gösterdim “Ha, bu mu dediğin şey?” deyip bir kenara attılar. Hafiften bozuldum ama ses etmedim.
Meğer onlar da benle dalga geçmiş. Sabah benim sayfayı Yayın Yönetmenimiz Mehmet Y. Yılmaz’a göstermişler, o da bakmış “Tamam Serdar yapsın artık bu sayfayı” demiş. Ben bunu duyunca felç geçirdiğimi dün gibi hatırlıyorum. Orada başlayan süreç sonra aynı çekirdek ekiple Radikal’i çıkarırken tamamen internete odaklanan Sanal Alem sayfasıyla devam etti. Hala da ediyor.
Teknoloji yazmak her geçen zorlayıcı bir hal alıyor. Bir çırpıda sıralamak gerekirse;
- Eskiden ‘millet anlamaz’ diye hiçbir editörün sayfasına almadığı teknoloji haberleri artık herkesin baştacı. Haftalık bir bilişim sayfasına yazacak malzeme kalmıyor.
- Haftada bir takip etmek için teknoloji artık uçsuz bucaksız bir alan.
- Cep telefonundan bilgisayar, tabletlerden sitelere, yazılımlardan trendlere kadar sınırları neredeyse sonsuz bir alanı takip etmek, bir şeyler bilmek zorundasınız.
- Bu bir uzmanlık alanı olmakla birlikte artık herkesin kendini bir parça bilgili sandığı bir konu.
Özetle işler kolay değil. Yaygınlaşmasından sonra bilişim artık sadece ilgili sayfasının değil, ekonomi, yaşam, dış haberler, spor, sağlık, hafta sonu ekleri; yani HERKES için öncelikli bir içerik.
Ama bu genel ilgi bazen acı olaylara da sebebiyet verebiliyor.
Anadolu Kaplanı
2004 yılında gündemi kasıp kavuran (uydurma) bir Türk İnternet Birliği vardı. Sonra adı Hür Türkiye Teknoloji Platformu olmuştu! Olayın arkasında da Hakan Topuzoğlu isimli bir genç vardı. Kayseri’de ‘kafaladığı’ Anadolu Ajansı (AA) muhabiri aracılığıyla internetle ilgili yalan yanlış haberler servis ettiriyordu. Gazeteler de AA’dan geliyor diye sorgusuz sualsiz haberi basıyordu. O dönem bir yazımda bayağı yüklenmiştim (mutlaka okuyun derim). Gazetenin yeni site tasarımında yorumlar çıkmıyor ama altında kendisi de olaya dahil olmuş ve yorumlarla kendini savunmuştu. AA muhabiri uyarı almış, haberleri kesilmiş, o haberleri yazan arkadaşlar da bana iç bilemişlerdi.
Bilişim konuları bir dirhem de olsa uzmanlık gerektirdiğinden gazetecinin haber yapmadan önce bin defa düşünmesi gerekiyor. Ama bu mümkün olmuyor işte her zaman.
‘Bir Türk dünyaya bedel’ ezikliğimizin de en sık depreştiği alanlardan biri internet. Her şeye rakip çıkartma telaşımızın bin çeşidini bulmak mümkün. Google mı? 220 bin yerden rakibi fışkırıyor! Beyin gibi laf da bedava nasıl olsa…
Son örnek de ibretlik
Bugün Hürriyet ve Radikal‘de bir habere rastladım. Meğer neredeyse bütün haber kaynağında kendine yer bulmuş. Önce habere bakalım (üstüne tıklayarak büyütebilirsiniz)


Yazıları tıpatıp aynı olduğundan muhtemelen geldiği gibi aynen girmiş gazetelere. Bu garip üslup ve anlam bozukluğu içeren cümlelerden anlaşılan (umarım) bir gazetecinin elinden de çıkmamış.
Haber şöyle diyor
Tamamı Türk mühendislerden oluşan 150 kişilik ekip Google’a rakip arama motoru kurdu. Geliyoo.com şimdiden birçok kişi tarafından kullanılmaya başlandı.
Türkiye’nin ve dünyanın en gelişmiş veri arama teknolojisine sahip arama motoru Google’a güçlü hamle Geliyoo’dan geldi. Geliyoo CEO’su Buray Savaş Anıl yaptığı açıklamada, “Türkiye’de gelişen teknolojiye ve dünyanın internet pazarına yapmış olduğu yatırımları da göz önüne alarak, birçok teknolojik gelişmeyi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de yapabileceğini göstermek amacıyla Geliyoo.com kuruldu. Geliyoo kazancını Türkiye ile paylaşacak. Geliyoo’nun kuruluş amacı sadece Türkiye’de bulunan arama teknolojisini geliştirmek değil, asıl amacı Türk insanı ve Türk halkının da sevgisini kazanabilecek çalışmalara imza atmak” dedi.
Geliyoo’nun çalışmalardan bazıları ise şu şekilde:
Türkiye’de dünyanın en büyük teknoloji üniversitesinin kurulmasını sağlamak. Türkiye’de toplum ahlakını ve düzenini korumaya yönelik çalışmaları geliştirmek. Porno ve benzeri içerikleri tamamen yasaklamak. Türkiye’nin kültürel zenginliklerini en iyi şekilde insanlara ve dünyaya tanıtmak. İstenildiğinde telif hakkı koruması sağlamak. Dünyanın en modern ve büyük camisini Türkiye’de inşa ederek bir ilki başarmak. Her gün bir evsizi ev sahibi yaparak toplumun kalkınmasına ve gelişimine katkıda bulunmak. Temiz bir Türkiye Cumhuriyeti, adından gururla söz edilen bir ülke yapısının oluşmasına yardımcı olmak.
Durun bitmedi.
Bu garipliği paylaştığımda hayret dalgası daha da büyüdü. Ardından internet dedektifleri devreye girdi. Önce CEO (içini boşalttığımız bir kavram daha) Buray Savaş Anıl’a ulaştı. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Oysa bunu o gazetenin sitesine haberi ekleyen kişi de pekala yapabilirdi.
Olayın kahramanı 1997 doğumlu (?) Anıl’ın profilindeki 13 yıllık tecrübesi gerçekse doğduğu andan itibaren bu işlerin içinde demek. Fantastik hedefleri de gerçeğe dönemedi ama olaya Twitter hesabında şöyle noktayı koydu (bu mesajı sildiyse de ekran görüntüsü aşağıdaki gibi):
Kendi deyimiyle SEO Buray Savaş Anıl’ın yanıldığı tek şey zokayı yiyenin sadece Hürriyet gazetesi olduğuydu. Gösterdiğiyse sosyal medya ve internet birleşiminde hurafelerin nasıl hızla, sorgusuzca ve başarıyla yayılabileceği oldu.
Yansımaları şu an sürüyor.
Dua ediyorum ki biri çıksın “yahu bunların hepsi falanca markanın viral reklam kampanyasıydı” desin. (o zaman daha beter yükleneceğim işte!)
Hepimize geçmiş olsun.
Görüşlerinizi paylaşın: