2035 yılındaki insana ve yaşama bakış

Elon Üniversitesi’nin 300 uzmanla birlikte yürüttüğü çalışmanın sonuç raporu, yapay zeka ile bütünleşecek insanlığın 10 yıl sonraki haline ışık tutuyor.

ABD / Elon Üniversitesi’nde teknolojik gelişmelerin insanlığa etkilerini inceleyen “Dijital Geleceği Hayal Etmek” (Imagining the Digital Future) adlı bir merkez var. Farklı disiplinlere ait uzmanlarla çalışan 25 yıllık yapı, bugüne dek derlediği binlerce isabetli öngörü ve içgörüyle tanınıyor.

Merkezin geçtiğimiz hafta yayımladığı son araştırma raporu, dünyanın dört bir yanından üç yüze yakın teknoloji uzmanının görüşleri ışığında 2035 yılındaki muhtemel insanlığa mercek tutuyor. İlgiyle okuduğum bu çalışma, önümüzdeki 10 yıllık çerçevede yapay zeka (YZ) alanında yaşanacak gelişmeler ışığında insan kapasitesi ve davranışlarında oluşması beklenen 12 temel değişime odaklanıyor.

Olumsuz etkiler

  • Derin düşünme tembelliği: Farklı kaynaklar, karmaşık konular ve uzun metinler üzerinde çalışmaktaki becerisi yüzünden şimdiden yüz milyonlarca kişi adeta refleks olarak hemen her konuyu YZ araçlarına devreder hale geldi. Bu durum dijital cihaz ve uygulamalar sebebiyle giderek düşen dikkat eşiğimiz ve artan odaklanma sorunumuz ile birleştiğinde 10 yıl sonra insanlığın kaybedeceği en büyük kabiliyetin “düşünme yeteneği” olacağı düşünülüyor. YZ’nın kullanım kolaylığı ve hızının bedeli, insanların körleşen eleştirel ve analitik düşünme yeteneği olacak gibi görünüyor. Neredeyse hiç kimse karşısına çıkan sonuçların sağlamasını yapmayacağı için, bu algoritmaların aslen ne kadar başarılı olduğunu anlamak da hayli güçleşecek. 
  • Sosyal ve duygusal zeka geriliği: Uzmanların yarısı YZ araçlarıyla etkileşimin sürekli artmasının sosyal kasları zayıflatarak insanların bağ kurma becerilerini zayıflatacağını düşünüyor. Bunun yan etkisi ise “yalnızlık” salgını olacak. YZ’nın insana kıyasla daha kaprissiz, zahmetsiz; dolayısıyla “verimli” doğası onu çoğunluk için öncelikli bir tercihe dönüştürecek. Ancak YZ’nın nezaket, şefkat, empati gibi insani beklentilere ve hassasiyetlere sahip olmaması da insanlardaki sosyal ve duygusal zekanın aşınmasında önemli bir faktör olacak.
  • Yeteneklere duyulan özgüven eksikliği: YZ hizmetlerinin hızı ve sorgusuzca kabul edilen üstünlükleri, onları olduklarından daha becerikli sanmamıza yol açıyor. Bu algı, kendi muhakeme yeteneklerimize yönelik özgüvenimizi kaybetmemize sebep olabilir. Hizmetlerin çeşitliliği ve yaygınlığı, bizi onlarla artan oranda içli-dışlı olmaya ve vazgeçilmez ilişkiler kurmaya itiyor. Bu bağımlılık ile neredeyse kullanılmaz hale gelecek temel becerilerimiz, zamanla kaçınılmaz bir özgüvensizliğe dönüşebilir. Araştırmada YZ’nın bu alanda olumlu etki yapacağını düşünenlerin oranı yüzde 16’da kalmış.
  • Ortak değerlere ve normlara güvensizlik: Katılımcıların yüzde 48’i üretken YZ araçlarıyla oluşturulan sahte ya da yanıltıcı fotoğraf, video ve metinlerin gerçeklik duygusunu yok ederek ortak değerleri yok edeceği konusunda hemfikir. Organik ile sentetiğin, hakiki ile sahtenin ayırt edilemez hale geldiği bir düzende, insanlığı büyük bir çaresizlik bekliyor. YZ hizmetlerine bağımlılık, kurumlara yönelik güveni aşındırma ve yanlış temelli önyargılar üretme tehlikesi taşıyor.
  • Zihinsel huzursuzluk: Araştırmaya katılanların yüzde 14’ü YZ sistemlerinin yalnızlığı azaltabileceğini ve insanları benzer düşünce ve fikirlere sahip daha geniş kitlelerle buluşturarak, rahatlatıcı olabileceğini savunuyor.  Ancak çoğunluğun üstünde birleştiği ihtimal, insani ilişkileri azaltacağı için YZ’nın kişinin “çevresine faydalı olma” hissini yok edeceği. Dahası, birçok mesleğin YZ tarafından yapılabilir hale gelmesinin kaçınılmaz sonucu olarak kitlesel çapta duygusal çöküntüler bekleniyor.
  • Empati ve ahlaki muhakeme yoksunluğu: İnsanların ahlaki kararları YZ’ya devretmesiyle etik sorumluluk bilincinin kaybolma ihtimali araştırmanın dikkat çektiği bir diğer başlık. Gözetim ve denetimin bu sistemler tarafından devralındığı bir dönemde, bireylerin ahlaki sorumluluk üstlenme konusunda giderek daha isteksiz olması kaçınılmaz. YZ’nın daha hızlı, daha tutarlı ve daha tartışılmaz hale gelmesi, işlerin giderek insandan ve onun vicdani ve ahlaki değerlerinden soyutlanmasına yol açabilir.
  • Özgür irade kaybı: YZ algoritmalarının doğası gereği insanları yönlendiren gizli mekanizmalar içermesi,  bireysel karar özgürlüğümüzü zayıflatacak bir diğer endişe kaynağı olarak öne çıkıyor. İş dünyası, hukuk ve kamu yönetimi alanlarında giderek artan orandaki YZ kullanımı, kritik kararlarda insanların inisiyatif almasını kaçınılmaz olarak engelleyecek bir unsur. Katılımcılar, insanlığın kendine hizmet edeceği hayaliyle kurduğu sistemin zamanla yaşamın her ayrıntısını kontrol eden bir efendiye dönüşme tehlikesine dikkat çekiyor. YZ’yı bir tüketim nesnesi olarak ele almanın onu şirket çıkarlarına hizmet eden, insanlık dışı bir yapıya dönüştürme endişesi de yabana atılır türden değil.
  • Kimliğin ve yaşam amacının yitimi: YZ’nın benlikleri ve hayattaki anlam ve amaç algılarını nasıl etkileyeceğine yönelik öngörüler, katılımcıların karamsar olduğu bir diğer başlık. Yapay bir danışman veya yoldaş rolünü üstlenecek YZ’nın insan doğası üstünde tarihteki en derin değişimi tetikleyeceğini savunanlar dahi var. Bu grup, YZ ile ayrılmaz birlikteliğinde kişinin “ben” ile ne kast ettiğini anlamakta ve anlatmakta giderek daha zorlanacağını öngörüyor. Zamanla oluşacak “dijital gölgelerinin” kullanıcıları bir anlamda yutarak şizofrenik bir zihin yapısı yaratmasından endişe ediliyor.
  • Düşünme üstüne düşünememe: YZ bağımlılığının insanların “kendi düşünme süreçlerini analiz etme” yeteneklerini zayıflatma ihtimali, raporun altını çizdiği bir diğer konu. Her şeyi sürekli bu hizmetlere danışanların ve sorgulamadan kabul edenlerin, bir süre sonra düşünme yeteneğini kaybetmesi işten değil. İnsan ve makine zekasının birleşiminde son sözün algoritmaya bırakılması, sadece bilgiyi değil; anlam üretme kabiliyetimizi de dönüştürecek. Dolayısıyla YZ bir yandan karmaşık sistemleri anlama kapasitemizi artırırken, diğer yandan bizi bilgiye bağlam ve değer kazandıran becerimizden kopartabilir.

Olumlu etkiler

  • Merak ve öğrenme kapasitesi: Araştırmaya katılan uzmanların YZ’nın olumlu etki yapacağını düşündüğü alanların başında merak ve öğrenme arayışındaki artış yer alıyor. Bilginin ve öğrenimin tamamen bu yapılara devrinin yukarıda bahsi geçen unsurlar ışığında olumsuz yansımaları da mümkün. Yine de her tür bilgiye emsalsiz bir zenginlik, hız ve kolaylıkla ulaşılabilmesinin, merak hissini diri tutacak önemli bir etken olacağı düşünülüyor. Bu kapasitenin yaratıcılığı tetikleyerek pek çok yeni ve benzersiz ilham kaynakları yaratma ihtimali var. Bireyin kapasite ve kabiliyetlerine göre kişiselleştirilmiş öğrenim yöntemleri de benzer şekilde dönüştürücü bir potansiyele sahip.
  • Karar verme ve sorun çözme becerileri: İş dünyasına yönelik araştırmaların hemen hepsinde çalışanlardan beklenen yeteneklerin başında gördüğümüz “doğru karar verme” ve “sorun çözme” başlığı, bu raporda da kendine yer bulmuş. Katılımcıların çoğu, YZ’nın bu iki kritik meselede olumlu etki sunacağı konusunda hemfikir. Karmaşık sorunları analiz etmede yardımcı olacak YZ’nın kullanıcıların bilişsel yükünü hafifleterek, karar verme ve çözüm bulma becerilerini güçlendireceği düşünülüyor.
  • Yenilikçi fikirler ve yaratıcılık: Pratikte olmasa da teoride insanlığın yarattığı bilgi havuzunun tamamından faydalanan YZ çözümleri, (yine teoride) bir konu hakkında herhangi bir insandan çok daha fazla kayaktan besleneceği için, yeni bakış açısı geliştirme ve ilham verici fikirler üretme adına da gayet verimli bir araç. Araştırmaya katılan uzmanlar da bu potansiyelin önümüzdeki dönemde yaratıcılık adına olumlu etkiler sunacağını öngörüyor. Diğer yandan aynı aracın insanları “zanaat” olarak adlandırdığımız el becerilerinden mahrum bırakma endişesi de sözkonusu. Şerh düşülen önemli bir ihtimal de aynı kaynakları, aynı algoritmalarla işleyen YZ’nın bir süre sonra standartlaşmış, basmakalıp; hatta vasat denebilecek bir “sahte yaratıcılık” üretme riski.

(11 Nisan 2025 tarihli Oksijen gazetesi yazım.)


Yayın Tarihi:


Yorumlar

3 yanıt

  1. Sedat avatarı
    Sedat

    En kötü ihtimalle YZ bize benzer. Şuan endişelendiğimiz seviyede YZ bize hakim değil ama ülkemiz ve dünya veya İnsanoğlu çok mu başarılı çok mu iyi çok mu tutarlı, merhametli ve adil ? Değil tabi. Zaten halihazırda yarım yamalak da olsa YZ sistemleri hayat kurtarıyor , insan kaynaklı ölümcül kazaların önüne geçiyor. Zaten bence en önemli sıkıntı YZ’nın Japon Halkı ihtiyaca göre cevap olacak şekilde geliştirilmemesi ve bunun düşünülememesi. Mesela Türkiye’de araçların hızı, aracın, yolcunun yolun durumuma göre otomatik ayarlanması. Özel tüzel kamu vs her kurumda etik davranış veya adabı muaşeret uyarı sistemleri olmalı. Bu ihtiyaçlar Japonlar için belki komik belki abes ama en az Japonlar kadar saygıyı hak eden medeni yaşamı sevenler için elzem. Gelecekte de büyük ihtimalle teknolojinin rahatlığına alınmayan Japon misali topluluk olacaktır diye düşünüyorum.

  2. orhan elbek avatarı
    orhan elbek

    Dijital Zekanın İnsanlığa Etkisi: Tembellik mi, Süperinsanlık mı?

    Sürekli öğrenen bir organizma olan dijital zeka, başlangıçta ortalama bir insanın erişemeyeceği devasa bir veri tabanıyla yola çıkarak zaten avantajlı bir başlangıç yapıyor. Üstelik, her an milyonlarca farklı zeka, eğitim, kültür ve dolayısıyla farklı düşünme biçimlerine sahip insanlarla etkileşim kurarak sürekli gelişiyor. Ortalama bir insanın aynı anda bu kadar çok kişiyle sohbet etme şansı olmadığı düşünülürse, dijital zekanın öğrenme hızı ve derinliği karşısında insanlığın nasıl bir evrim geçireceği kritik bir soru haline geliyor.

    Peki, insanoğlu bu üstün dijital zekayla temasını nasıl değerlendirecek? Düşünce ve yaratıcılığı tembelleşip körelecek mi? Yoksa, tıpkı kendisinden daha güçlü bir rakiple satranç oynayanların zamanla ustalaşması gibi, insanlık da bu etkileşimle bugünkünden çok daha üstün bir “süperinsan” formuna ulaşacak mı?

    Belki de dijital zeka, insanlığa kaynakların daha adil ve bol paylaşıldığı, boş zamanın arttığı, yaşamın daha anlamlı hale geldiği bir düzen sunacak. Jonathan Swift’in Gülliver’in Seyahatleri’nde sorduğu gibi: “Yaşamanın daha iyi bir yolu yok mu?” Belki de dijital zeka, bu sorunun cevabı olacak ve hep birlikte “motorları maviliklere süreceğimiz” güneşli günlere ulaşacağız.

    Umudumuz, bu işbirliğinin insanlığı yüceltecek bir dönüşümün kapısını aralamasıdır.

  3. […] bilişsel yeteneklerimizin küresel çapta gerilediğini gösteriyor. İki hafta önce yer verdiğim ve dünya genelinden 300 uzmanla hazırlanan “2035’teki İnsanlığa Bakış” raporu ise […]

Görüşlerinizi paylaşın: