Uzaktan kumandalı savaşlar

Kolektif hafızamıza yerleşen orduların cephelerde karşı karşıya geldiği savaşlar kelime anlamıyla tarih oldu. Yeni nesil teknolojiler, yepyeni bir savaş şeklinin ipuçlarını veriyor.

Okul yıllarımda tarih derslerinin neden savaşlara sıkışıp kaldığını düşünürdüm. Yaşamı, yemekleri, ekonomisi, sanatı, kültürü, teknolojiyi ve benzeri her şeyi görmezden gelip, geçmişi sadece ordular üzerinden okumak garip gelirdi. Üstelik savaşları bile en ilginç ayrıntılarından soyutlanmış halde işlerdik.

Osmanlı’nın hem dini hem ekonomik hem de siyasi anlamda en büyük hamlelerinden “Yavuz” Selim’in Mısır seferini düşünün mesela. 1516’da yola çıkan 80 bin asker, 10 binden fazla atlı sipahi, 10 bin Yeniçeri, 20 bin gönüllü, 200’e yakın top, 3 bin kişilik destek birliği ve 10 bin kişiye yakın yardımcı personel. Yetmez gibi 10 bine yakın deve ve katır. 1516 yılında İstanbul’dan yola çıkan bu kafilenin ilk muharebenin gerçekleşeceği bin 500 kilometre ötedeki Halep’e varması dahi yaklaşık 45 gün sürmüş. Her insanın günde ortalama 1 kilo yiyecek ve içecek tükettiğini; at, katır  ve develerde bunun ortalama 4 kiloya vardığını düşününce, Mısır Seferi savaştan çok bir lojistik ve tedarik mucizesine dönüşüyor.

Günümüzün savaşları böyle değil. Artık ne kuşatılan kaleler ne saldırılan sınır karakolları ne de cephede göğüs göğüse çarpışan askerler var. Savaş denen şey gökyüzünden ölüm yağdıran araçlar ve silahlar ile dijital saldırılara dönüşmüş halde. Nihai darbede sancağı dikerek zaferi ilan edecek kara birliklerine olan ihtiyacı gidermek için bile kıyasıya bir teknoloji yarışı sürüyor.

Tekrara düşmemek için baktım; Oksijen’de bu alandaki gelişmeleri aktaran 9 yazı yazmışım (Merak edenler için bağlantıları sayfadaki karekodda). Bu hafta, yeni nesil arayışlar üzerinden eksik kalan parçaları tamamlayalım.

Denizlerde durum

Gökyüzünde rüştünü fazlasıyla ispatlayan insansız hava araçları, aynı teknolojiyi yerkürenin çok daha büyük bölümünü kaplayan okyanus ve denizlerde göstermek için kıyasıya bir rekabet halinde. Keşif, devriye ve savaş odaklı insansız deniz araçları (İDA) personele ihtiyaç duymadığı için operasyonel manada çok daha düşük maliyetli olmasının yanısıra, kaybı durumunda ikame edilmesi de kolay olması yüzünden tercih ediliyor.

Türkiye bu cephede Aselsan ve TÜBİTAK SAGE işbirliğiyle geliştirilenMİR” adlı orta sınıf bir suüstü araç ile boy gösteriyor. 1 ton taşıma kapasiteli 10 metrelik prototip, 200 deniz mili menzile ve hibrit elektrik motoruyla 24 saatten fazla seyretme kabiliyetine sahip.

Benzer şekilde Havelsan tarafından geliştirilen “Sancar” adlı bir başka model daha bulunuyor. İDA’larda (bilinen) en güçlü temsilci ise ABD’nin otonom kabiliyetlerle donatılmış, ikmale ihtiyaç duymadan 90 gün seyredebilen, 40 metre uzunluktaki, 10 bin deniz mili menzilli “Sea Hunter” adlı aracı.

Bir diğer kategori, yeni nesil denizaltılar. Deniz tabanına oturarak görev emrine kadar bekleyecek; havaya ve gıdaya ihtiyaç duymayan, nükleer destekli insansız denizaltılar da rekabetin kızıştığı başlıklardan.

Bu kategorideki en yeni gelişme Danimarka Deniz Kuvvetleri’nden geldi. Baltık Denizi’nde görüntülenen ve uzaktan sıradan bir yelkenli görünümündeki 10 metrelik bu insansız deniz aracı, istihbarat amaçlı devriye geziyor. “Voyager” adı verilen bu İDA, ABD’li Saildrone şirketi tarafından üretilmiş. NATO koordinasyonundaki görevi, Rus donanmasının hareketlerini gözlemlemek ve son dönemde Çin ve Rusya’nın sualtı internet kablolarına yönelik sabotaj faaliyetlerini engellemek.

İnsansız deniz aracı “Voyager”.

Robot birlikler

Çatışmaların şehirlere kaymasıyla giderek daha fazla bilinmezlik ve tehlike içeren kara savaşlarında robotların kullanımı sadece güvenlik amaçlı değil. Acıkmayan, susamayan, yorulmayan, tedaviye ihtiyaç duymayan, emirlere itaatsizlik etmeyen ve hata yapmayan robotların kara birliklerindeki varlığını artırması kaçınılmaz. Onları cazip kılan bir diğer özellik ise bayrağını taşıdıkları ülkelerin nüfusuna bağlı olmamaları. Doğurganlığın dünya genelinde hızla gerilediği günümüzde “eli silah tutanların” sayısı da giderek azalıyor.

Robot birlikler konusunda en somut adım Fransa’dan geldi. Mayıs ayında yapılan açıklamada “Geleceğin Savaş Programları” başlıklı çalışma kapsamında ilk birliğin 2027’de göreve başlayacağı, ana hedefin ise 2040 yılında tamamen robotlardan oluşacak bir ordu birliği olduğu söylenmişti.

Yeni nesil silahlar

Bu ay patlak veren İsrail-İran savaşında etkisini seyrettiğimiz hipersonik (sesten hızlı) balistik füzeler, uzaktan kumandalı savaşın en somut örneklerinden biri. Atmosferin en üst tabakasına kadar yükselerek aldığı hızla kimi örneklerinde sesten 10 kat hızlı seyreden ve menzilleri 5 bin 500 kilometreye kadar ulaşan bu silahlar şimdilik yalnızca ABD, Rusya, Çin ve Hindistan tarafından üretilebiliyor. Saatte 12 bin kilometreyi aşan hızları sebebiyle neredeyse hiçbir hava savunma sistemi bu roketlere karşı koyamıyor.

Yakında göreceğimiz örnekler ise bambaşka kulvarlarda koşuyor. Lockheed Martin tarafından üretilen lazer silahı “HELIOS” gibi. HELIOS, dron, füze ve küçük deniz araçlarını lazer ışınıyla etkisiz hale getirebiliyor. Milyonlarca dolarlık füzelere kıyasla son derece düşük maliyeti ve mühimmata ihtiyaç duymaması en büyük avantajı.

Bir diğer kategori, mikrodalga silahlar. Bunlar da yaydığı yüksek güçlü radyo dalgalarıyla düşmanın tüm elektronik destekli muharebe sistemlerini felce uğratıyor. Bir ara form olarak henüz prototip aşamasındaki “Railgun” adlı elektromanyetik toplar da mermileri barut yerine elektromanyetik düzeneklerle fırlatarak çok daha yüksek hız, çok daha uzun menzil ve çok daha düşük maliyet sunuyor.

Bu kapsamdaki ilginç teknolojilerden bir diğeri de hedeflediği insanları ses dalgalarıyla savuşturan “akustik silahlar”. 2-5 KHz arası frekansta, 160 desibele varan şiddette yaydığı ses dalgaları, 1 kilometre ötedeki insanlara dünyayı dar ediyor.

Aynı mantıkla çalışan ve insan kulağının algılayamadığı ancak iç organları titreştirerek bulantı, baş ağrısı, mide krampı, panik, yön kaybı gibi etkiler bırakan infrasonik ve mikrodalga silahlar da var.

Göksel enerji

Tüm bu yeni nesil teknolojilerin ortak bir paydası var: “enerji ihtiyacı”. Cephede tedariği oldukça zor bu kaynak için üstünde çalışılan çözüm ise “uzay enerji panelleri”. Alçak yörüngedeki uydulara bağlı güneş panelleri, yüzünü sürekli Güneş’e dönerek gece-gündüz demeden, bulutların engellerine takılmadan 24 saat kesintisiz yüksek verimli enerji toplayabiliyor. Ancak gökteki enerjinin, yerdeki cepheye faydası yok elbette.

Bunu aşmak için kullanılan çözüm, ilhamını bilim-kurgu yazarı Isaac Asimov’un 1940 tarihli bir öyküsünden alıyor. Paneller topladığı enerjiyi belirlenen koordinatlardaki yer istasyonlarına lazer ya da radyo dalgalarıyla iletiyor. Bu konuda çalışan sivil ve askeri bir dizi ekip var. En somut gelişmelerden biri, bu hafta ABD Ordusu için teknoloji geliştiren kamu kuruluşu DARPA’dan geldi. “POWER” kodlu çözümü, lazer ışınıyla 8,6 km uzaklığa 800 watt enerji aktarmayı başardı. Bir sonraki hedef 200 kilometre öteye 10 kilowatt aktarmak. Bunun başarılması durumunda elektrik motorlu hava, kara ve deniz savaş araçları için de yepyeni bir dönem başlamış olacak.

(13 Haziran 2025 tarihli Oksijen gazetesi yazım.)


Yayın Tarihi:


Yorumlar

2 yanıt

  1. Nihat avatarı
    Nihat

    Hipersonik roketleri ABD, Rusya, Çin, Hindistan yapıyor demişsiniz. Ama İran da yapabiliyor ve İsrail’e de attı.

  2. Halil avatarı
    Halil

    İnsanoğlu yazdığınız yönde ne kadar gelişirse gelişsin, bilinç düzeyi ve insani değerler açısından halen emekliyor. Tersine bir gelişime ihtiyacımız var. İyiliğin hakim olduğu bir dünya diliyorum.

Görüşlerinizi paylaşın: