Kendisini küresel başvuru kaynağına çeviren süreci başlatan “Sapiens” kitabında Yuval Noah Harari, insanın diğer canlı türlerine nasıl üstün geldiğini ilginç bir örnekle açıklar. 500 şempanzeyi bir mekana topladığınızda en iyi ihtimalle kaos çıkarken; insan çok daha kalabalık gruplarda karmaşık görevlerin üstesinden gelerek kitle olmanın bereketinden nasiplenmektedir. Göç eden kuşların ya da avcısının gözünü korkutma niyetiyle küçük balıkların oluşturduğu dev sürülerinin ahengi de şüphesiz imrendirici. Fakat o uyum içgüdüsel bir zorunluluktan öte değil.
Harari’nin dikkat çektiği potansiyel, 19. yüzyılın en üretken ve sıradışı zihinlerinden Bertolt Brecht’in meşhur şiirinde hasret şekline karşımıza çıkar:
Kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden
Ya hep beraber ya da hiç birimiz.
Zira bencilliğe teşne bir varlık olarak insan, potansiyelden endişe duyan üst sürüler tarafından kendi derdine yanmaya ve önce kendini kurtarmaya ikna edilmiştir. Birliğin gücü, “sürü psikolojisi” yaftasıyla lanetlemiştir.
Türümüzün en ayrıştırıcı organı beynimizin çalışma mekanizmasını hala tam anlayamamış olmamız düşündürücü. Algılayıp öğrenme yöntemimizi, hafızamızda nasıl yer bulduğunu, kavramlar arasındaki ilişkileri nasıl kurup, kararlarımızı nasıl verdiğimizi az-çok anlamakla birlikte, bunların beyinde tam olarak nasıl gerçekleştiğini bilmiyoruz.
Tartışmalı bir yaklaşım olmakla birlikte beynin (yapay zeka lugatıyla) 10 ile 100 TFLOPS arası kapasiteye sahip olduğu iddia ediliyor. Tam karşılığı olmasa da bunu saniyede 10 ile 100 trilyon arası işlem kabiliyeti olarak tanımlayabiliriz.
Yapay zeka sektörünün lider yüklenici müteahhidi NVIDIA’nın DGX H100 kodlu platformu 72 petaFLOPS seviyesine ulaşabiliyor. Bir başka deyişle saniyede 72 katrilyon adet hesaplamanın üstesinden gelebiliyor. Yapay zeka uygulamaları için her biri yaklaşık 500 bin dolar etiketli bu birimlerden 256 tanesini barındıran bir sisteme ihtiyaç var. Zoraki bir yansıtma olsa da insan olarak her birimizin hayata kelime anlamıyla “ne kadar kıymetli” bir sermaye ile başladığımızı unutmuş gibiyiz.
Örgütlü bilişim
İnsanları bir amaç uğruna birleştirmek ne kadar zorsa, cihazları birleştirmek o kadar kolay. Ancak nedense o konudaki çabaların da hep eli böğründe kalıyor. Oysa bireysel cihazların atıl kapasitelerinin ortak bir amaç uğruna birleştirilmesi dahi heyecan verici potansiyele sahip.
Dünya dışı akıllı varlıkların izini bulmak için uzaydaki elektromanyetik ışınım (radyasyon) ve radyo dalgalarını dinleyen “SETI” projesi yaklaşık 100 yıllık bir maziye sahip. Ancak göklere dönük dev çanaklarla toplanan muazzam miktardaki verinin tek tek ayıklanıp incelenmesi gibi zahmetli ve yüksek maliyetli bir yükü var. Hükümetlerin bütçeden pay ayırma konusunda hevesli olacağı türden bir uğraş olmadığı da kesin.
Araştırmayı yürüten ABD / California Berkeley Üniversitesi, 17 Mayıs 1999’da bu çabayı SETI@Home adıyla halka açtı. Sitesinden yüklenen ve (o zamanlar pek popüler olan) ekran koruyucu rolünü üstlenen yazılım, bilgisayarınızı kullanmadığınız anlarda internet üzerinden SETI sunucusuna bağlanarak veri havuzundan çektiği küçük bir parçayı analiz edip, sonucu merkezi sisteme yolluyordu. Böylece internete bağlı her bilgisayar teorik olarak bu çabanın bir parçası haline gelebiliyordu.
50 bin gönüllü hedefleyen çaba, 2000 yılında son bulana dek 5,2 milyon bilgisayara yerleşti. O dönem çalıştığım gazetenin bütün bilgisayarlarına yüklediğim SETI@home, normalde 2 milyon yıl alacak işlemi birkaç yılda tamamladı. Birlikten doğan kuvvetle, internetin en geniş katılımlı bilişim projesi olarak tarihe (ve Guinness Rekorlar Kitabı’na) geçti.
Berkeley Üniversitesi’nin SETI@home için geliştirdiği yazılım platformu BOINC, halen sağlıktan uzaya, matematikten bilişime; hiçbir kurumun kendi başına altından kalkamayacağı yüze yakın projede benzer şekilde hizmet veriyor.
Eşsiz ve atıl kapasite
Bu alanda kayda değer bazı kurumsal girişimler de oldu. Örneğin 2007 yılında Sony, bilgisayarlardan çok daha güçlü grafik ve merkezi işlemciye sahip Playstation konsollarında çalışacak “Folding@home” adlı bir uygulamayı kullanıma sundu. O dönem 15 milyon Playstation sahibinin katıldığı çaba sayesinde 100 milyon saatlik veri işlenerek Alzheimer hastalığına yönelik yeni bir ilacın araştırması tamamlandı.
Telefon üreticisi HTC’nin “Power to Give” adlı uygulaması da benzer şekilde telefonunuz gece şarj olurken işlemcisinin sizin seçeceğiniz projelere hizmet vermesini sağlıyor. Aynı mantıkla 19 yıldır, 8 milyona yakın gönüllü katılımcısıyla, onlarca farklı projeye hizmet veren “World Community Grid” adlı bağımsız bir birlik de mevcut.
Gündeme pek gelmediyse de Folding@home, COVID-19 sürecinde benzersiz bir rol oynadı. Gönüllü katılımcılarının gücünü birleştirmesiyle tarihte ilk kez ulaşılan 2,43 eksaflop (2 bin 430 trilyon işlem) veri işleme kapasitesi, aşının rekor hızla geliştirilmesini mümkün kıldı.
2023 itibariyle internete bağlı cihaz sayısının 29 milyar adedi geçtiği düşünülüyor. Bunların sadece birkaç milyonuyla başarılanları düşününce, ziyan olan potansiyel tam anlamıyla “iç burkucu”.
(8 Mart 2024 tarihli Oksijen gazetesinde yayımlanan yazım.)
Görüşlerinizi paylaşın: