Tanıdık bir çile: Vize

Imagine adlı şarkısında sınırları olmayan bir dünyayı hayal eden John Lennon’a inat seyahat özgürlüğü bazıları için hala eziyetten başka bir şey değil.

Mesleğim gereği çok geziyorum. Uçakları, havayollarını, otelleri, bekleme salonlarını bilirim. Elimden geldiği kadar da birikimlelrimi paylaşmaya çalışıyorum. Sık seyahat etme sürecinde bir süre sonra (bu bir süre genelde bir iki yıla denk gelir) gezmek kavramı heyecanını yitirir, sıradanlaşır, iş haline gelir. Hele aynı yere 4-5 defa gittiğinizde alelade bir şeye dönüşür. Benim eve gelip kirli çamaşırları sepete atıp, duş alıp yeniden uçağa yetiştiğim çok günlerim oldu. Böyle bir ritmin keyifli olduğunu kimse iddia edemez.

Ama zevk için de olsa, mecburiyetten de olsa ilk seferinden son seferine kadar bir Türk’ün en büyük derdi şüphesiz vize almaktır. Dünyanın neredeyse tamamı biz aşağılık Türkleri asil topraklarına sokup pislettirmeden önce hesap sormak, olur vermek, kulağını çekmek, etini burmak ister.

Biz alışkınız neyse ki...

Bunun için konsoloslukların önündeki küçücük kapılarda, yazın güneşin, kışın yağmurun-karın altında sıra beklemeli, anamızın örekesine kadar belgeler hazırlamalı ve (genellikle) Türk düşmanı bir Türk görevli karşısında en sevimli halimizi takınıp bütün o aşağılanmaları sineye çekmek, hakaretlere, iğnelemelere göğüs germeliyiz.

İtiraf edeyim 1993 senesinde ABD için alacağım ilk vize dışında ben hiç böyle şeyler yaşamadım; hatta vize işlemleri için konsolosluğa bile gitmedim. Gazeteciler çok seyahat ettiği ve genelde iş amaçlı davetli olduklarından böyle bir ‘lüksü’ yaşama fırsatım oldu. 2-4 senede bir Avrupa, 4 senede bir Britanya için, 10 senede bir de ABD için vize evrakları hazırlamam gerekiyor, hepsi bu.

Ama etrafımda duyduğum vize alma maceraları resmen tüylerimi diken diken ediyor. Arabayla konsoloslukların yanından geçerken sıra bekleyen insanları görmek bile içimi burkuyor.

Kongo, Zambiya, Gana, Gürcistan, Azerbaycan, Cibuti, Haiti, Namibya, hiç farketmez… Bir Türk elini kolunu sallaya sallaya seyahat edemez. Hele ki Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bu konudaki tavrının hukuken tartışıldığı bir ortamda seyahat özgürlüğünün birilerinin iki dudağı arasında olması cidden düşündürücü.

Ah, tabi unutmayalım, izin istemekle de olmuyor; bir de haracını vereceksiniz. Örneğin AB üyesi ülkeler için (Britanya hariç, Belçika, Danimarka, Almanya, Estonya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, İslanda, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Norveç, Avusturya, Polonya, Portekiz, İsveç, İsviçre, Slovakya, Slovenya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan’da geçerli) schengen vizesi alacaksanız 60 avrodan başlayan bedelleri gözden çıkarmak zorundasınız. Bunun 500 liraya kadar ulaştığı durumlar söz konusu.

Neresinden tutsanız elinizde kalan bir konu… Seyahat ederken bile çile çekmemiz şart mı?


Yorumlar

8 yanıt

  1. adeep avatarı
    adeep

    Ben de şimdi bir akrabam için vize filan alman büyükelçiliği sitesini dolaştım şimdi sıra işlemlerde. Bakın Hatay’dayım ve vize için günü birlik Ankara’ya gitmek gerekli (eskiden Mersin’de de vardı ama usulsüzlük,para ile vize vs diye -ki bence altında başka şeyler vardı, kapatıldı), Eskiden gidip beklenirdi sıra (bazen 10 güne varırdı), şimdi özel bir şirkete devretmişler ve 23tl bankaya ya da telefonda kredi kartı ile ödeme yapıp randevu alınıyor ve o gün gidilip vize başvurusu yapılıyor daha sonra pasaport 2-5 gün arasında ups ile size geri gönderiliyor (ups parsını da sen ödüyorsun elbette). Tabi 60 € vize parası cabası.

  2. Julien avatarı
    Julien

    Pasaport parasını untmayalım bu arada, dünyanın en pahalı pasaportlarından biri, Türk pasaportudur.
    Yurt dışında, Türk konsolosluklardan almak daha ucuz, hatta ermenistanda bedava.
    Ben hem Fransız hem Türk olduğum için, hiç bir zaman vizeye başvurmadım ve nasıl zor bir işlem olduğunu bilmiyordum, Türk bir kızla evlenene kadar. Vize iste, vize bekle, para öde, yine öde, ve havaalanında sırada bekle. Eskiden avrupalıların sırasına girerdim(1 yıl boyunca sadece o da), çok daha hızlıydı ama sonuç aynı, bavul bekleme sırasında herkes buluşuyor.
    Bu anlamda zor tabii ama türk devletinin de suç payı var burada.
    O anlaşmaları kendi de imzaladı. Bir Türk vatandaşı Fransa’ya gelmek için ne kadar zor olduğunu herkes biliyordur (tahmin edebiliyordur), bir Fransız vatandaşının, Türkiye’ye gelmek için pasaporta bile gerek yok, kimlik yeterli. Bu anlaşmayı hem Fransa, hem de Türkiye imzaladı.
    O yüzden Green Card’a başvurun 😉 http://www.mserdark.com/genel/bedava-amerikan-vatandasi-olmak#more-849

    İyi seyahatlar !

  3. Said MURAT avatarı

    Geçen hafta Polonya için vize aldım. 18 yaşımdayım. Ve ilk vizem 🙂
    Polonya’ya gidiş sebebim üniversite. Okuldan davetiyem olduğu için bir problem çıkmadı 3 gün içerisinde vizemi aldım. Ama o kuyrukta bekledim evet. Schengen vizesi aldım tabii ki malumunuz. Ama geçen hafta İstanbul’un sıcağında Maslak’ta Polonya Konsolosluğunda sırada bekleyenler arasındaydım… 🙂 Bir sorun çıkmadı. 130 TL vize ücretini ödedim. Ve aldım vizemi. İlk pasaportuma aldığım ilk vize Polonya’dan :)) Küçüklüğüm yurt dışında geçti ama kendi pasaportum değildi, yaşım küçük olduğundan annemin pasaportundaydı bilgilerim…

  4. Che avatarı
    Che

    Ayni cileleri cok cektim. Özellikle turk düşmanı turk görevliler tespiti cok yerinde. İs için İtalya ya gidiyorum, şirketin davetiyesi elimde bütün harçlar yatırılmış, eşimde benimle birlikte geliyor. Görevli kadın banka hesabınız falan demeye başladı… Vermem dedim.. Ama kaçacakmış gibi duruyorsunuz dediğinde film koptu.. Pasaportları geri istedim.. En son hatırladığım kadının içeriye gidip birileri ile birşeyler konuşup elinde 6 aylık vize ile geri gelmesi oldu…

    Bu ara Gürcistan için artık pasaport a bile gerek yok… Nüfus cüzdanı ile gidebilirsiniz..

    Kolay gele

    @chveneburo

  5. Sayın Kuzuoğlu avatarı

    Vize konusunda söyledikleriniz neredeyse hepimizin çeşitli biçimler de yaşadığı ve yaşamayı sürdüğü bir gerçek. Seyahat özgürlüğümüzün önünde önemli bir engel.

    Ancak başka ülkelerin vize sorununa geçmeden önce daha önemli bir sorun var: Türkiye kendi vatandaşlarına vize koymuş durumda.

    Türkiye yurttaşlarına vermek zorunda olduğu bir kimlik belgesi olan pasaport için dünyanın en yüksek ücretini talep ediyor. Dünyada ortalama 50 dolar olan biyometrik pasaport için biz 225 dolar ödüyoruz. Üstelik her yıl zam yapılıyor. (bu yıl da yüzde 10) Yurt dışına çıkış harcı vb. uygulamalarla temel bir insan hakkı olanseyahat özgürlüğümüz gerçekten tehdit altında. Bu konuda uzun zamandır uğraş veriyoruz. Ayrıntıları bloğumuzdan okuyabilirsiniz: http://seyahatozgurlugu.blogspot.com/
    Suat Özçelebi

  6. […] kart sayesinde vize almak zorunda kalmadan (ki ayrı bir derttir bizler için) istediğiniz kadar ABD’ye giriş-çıkış yapabilmenin yanısıra, ülkenin […]

  7. […] Vize belgeleri, güvenlik kontrolleri, havaalanı check-in işlemleri, pasaport kuyrukları, stratejik kararlar, transferler, birbirinin neredeyse aynısı oteller, odalar, toplantılar, salonlar… İş seyahatinde gittiğiniz yeri gözlemleme fırsatınız bile olmaz çoğu zaman. Uçaktan iner otele geçer, bir yemek yer, ertesi gün sabahtan akşama toplantılara katılıp akşam uçağıyla dönersiniz. Rüyanızda bile o yer hakkında daha fazlasını görebilirsiniz . […]

Görüşlerinizi paylaşın: