Sosyal ağların mahalle baskısı

Sosyal mahallenin meraklı teyzeleri, ahlak bekçisi ağabeyleri, kıskanç komşuları, haset esnaflarına dair bir güzelleme.

Sosyal ağları ne kadar tutkuyla kullandığım malum. Her yeni hizmet benim için yeni bir keşif. Bu blogu takip ediyorsanız hemen her yazımın içinde sosyal ağlardaki adımlarıma da bağlantılar verdiğimi görmüşsünüzdür.

Bu tip hizmetler benim için günlük gibi. Nereye gittim, ne yedim, ne gördüm, ne ilgimi çekti, hepsinin bir kenara not edilmiş halleri. İnternet dönemi öncesinde hemen hepsi için ayrı not defterlerim vardı. Şimdi cebimdeki telefonla her ilgi alanımı not defterlerinden çok daha işlevsel araçlara kaydedebiliyorum. Hatırlamak istediğimde dönüp bakıyorum.

Sosyal ağlar sosyalleşmek içindir

Konunun özündeki ‘sosyal’ kavramına odaklanırsak, yeni dönem araçlarının sunduğu bir diğer güzellik ‘takip edebilme’.

Örneğin çok uzun zamandır dışarı çıkmadan önce ilk yaptığım şey cep telefonumdan Foursquare’e bağlanıp arkadaşlarımın nerede olduğuna bakmak. Sonra bir mesaj atıp buluşmak, laflamak. Foursquare olmasaydı arkadaşlarımla bu kadar beraber olamayabilirdim.

Bu yazıyı yazarken baktığımda o sitede 76 arkadaşımı takip ediyordum. Beni takip eden kişi sayısıysa 2 bin 523 kişi olmuş (itiraf ediyorum ki bu rakamı görünce korktum). Dünyanın gerçek anlamda neredeyse her yerinden birileri beni listesine eklemiş. Nereye gidiyorum, ne yapıyorum (benim paylaştığım ölçüde) takip ediyor. Bazen yakındaysa ekranında görüp geliyor, merhabalaşıyoruz, tanışıyoruz, ayaküstü sohbet ediyoruz.

Twitter’daki kişisel hesabım ise önce de yazdığım gibi benim oyun alanım. Beni özel konular için takip edenleri de unutmayıp (aynı yazıda okuyabileceğiniz) ayrı Twitter hesapları açtım (teknoloji, trendler, web siteleri, videolar, güncel gelişmeler ve fırsatlar). Kişisel hesabım yerine sadece onları takip eden de birçok kişi var.

Gezip beğendiğim mekanlar, keşfedip hoşuma giden yemekler, kafama takılan meseleler, ilgimi çeken şeyler, okumak istediğim kitaplar, videolar, fotoğraflar, şarkılar ; özetle ilgimi çekip dijitalleşebilen hemen şeyi bir yerlere serpiştiriyorum. İlgili olanlar takip etsin, benzer zevklere sahip olanlar için fikir versin diye. Ben de bu ağlarda kendi kriterlerimce besleyici kişileri takip ederek faydalanıyorum.

Bu hizmetler sayesinde hayatımda tanımadığım kadar çok, çeşitli, renkli insanlar tanıdım.

Kokteyl denklemi

İşimden dolayı (tahmin edebileceğiniz gibi) çoğu zaman bu tip hizmetleri kullanmaya ilk başlayanlardan oluyorum. Önceleri her şey güzel gidiyor. Konuya yatkın insanlardan oluşan küçük bir grup olarak başlıyoruz. Ama popülerleştikçe, kullanıcı sayısı arttıkça eksen kaymaya, işler karışmaya başlıyor.

Örneğin Foursquare’de gittiğin yeri paylaşırsın “Niye gittiğin yeri yazıyorsun? Bana ne?” gibi onlarca cevap gelebiliyor. E kardeşim oranın olayı o zaten?  10 milyon kişi toplaşmış bunun için. Foodspotting’de hoşunuza giden yemeği eklersin”Ayıp değil mi? Yiyen var, yiyemeyen var!”. Tamam da takip etmeyiver o zaman? O sitenin de meselesi bu. Twitter’da paylaştıklarınız, Facebook’a yazdıklarınız; hepsine şarlayacak birileri var.

İnsanlar başkalarının hayatlarına böyle dalıverme, müdahale etme hakkını kendinde nasıl görüyor dersiniz?

Benim aklıma hep kokteyl örneği geliyor.

Kokteyllerde, partilerde genel bir akış vardır. İlk girdiğinizde önce gözünüz tanıdık birilerini arar. Bulursanız selamlaşır, kısa bir sohbete başlarsınız. Yoksa kalabalık olan kümelere doğru yaklaşır, muhabbete bakıp insanları, ilgi alanlarını ve tarzlarını anlamaya çalışırsınız. Bir noktadan katılmak için fırsat kollar, zamanla kaynaşır, eğlenmeye, sohbete dalarsınız. Böylece ortamdan, andan keyif alırsınız. Ya da terk edersiniz.

Sosyal ağlarda yukarıda bahsettiğim profiller mekana girip, muhabbeti yarıp “Kardeş, ne diyorsun sen? Bu mu muhabbet? Tamam, çekil kenara. Beni dinleyin hele” diyenlere benziyor. Düştükleri durumun farkında olmadıklarını bilip mazur görmek en iyisi. Zamanla görüp mahçup olanlar da yok değil neyse ki.

Oysa en basitinden bakın Twitter’ın mesaj kutusunda size ne diyor?

Twitter ‘ne olduğunu’ paylaştığınız bir platform. Çişiniz mi var, karnınız mı ağrıyor, çok ilginç bir şeye mi şahit oldunuz, televizyonda garip bir şeye mi denk geldiniz, devrim mi oluyor, birini mi öldürdüler, seviştiniz mi…

Paşa gönlünüzün çektiği her şeyi paylaştığınız bir platform orası. Yoksa markalar kendini pazarlasın, insanlar birbibriyle mesajlaşsın falan diye kurulmuş değil (basitliği bunu göstermiyor mu zaten?).

Twitter herkesin havaya bir laf savurduğu ve isteyenin kulak kabarttığı bir ortam. Bu ‘isteme’ ayrıntısı önemli. Kimseyi takip etmek zorunda değilsiniz. Kimse kimseye ne paylaşıp ne paylaşamayacağını dayatma hakkına da sahip değil. Takip ettiğiniz kişinin paylaşımları üstünde bir söz sahibi de değilsiniz.

Ama bunlar yaşanmıyor mu? Yaşanıyor… Hesap soran bile var!

Bana yönelik tip mesajlara denk geldiğimde saygımdan ses etmeyip susuyorum. Bazı arkadaşlarım doğrudan ‘block’ tuşuna basıveriyor. Bazıları daha ileri gidip kalaylıyor. Bu yazıyı yazarken 56 bin 905 kişi Twitter’da takip ediyordu; ne birine cevap verdim ne de blokladım. Kimseyi de bloklamış değilim hiçbir ağda.

Takip etmeme özgürlüğü

Takipçilerim arasında bana sinir olan; hatta nefret edenler olduğunu biliyorum (açıkça yazıyorlar çünkü). Ama hem sinir olup hem de niye takip ettiklerini anlayamıyorum. Nefret ölçüsünde olmasa da benim de sevmediğim ya da ilgimi çekmeyen insanlar var. Ama onları takip etmiyorum. Bu kadar basit! Anlaşılan bazılarının ya vakti bol ya da eziyetten hoşlanıyor. Bana zararı yok neyse ki.

Bu yazıyı aslında biraz da bu tip tepkiler geldiğinde cevaben linkini yollamak için yazdım.

Ben sosyal ağları, sosyalleşmeyi, sevdiğim ve ilgimi çeken şeyleri paylaşmayı, bildiklerimi öğretmeyi, insanları bir şeylerden haberdar etmeyi seviyorum. Bunu yaparken kimseye bir vaat ya da taahüt vermiyorum. Sözleşme imzalamıyorum. Para istemiyorum. Aynen de böyle devam edeceğim.

Herkes sevdiği benzini alsın!

Yorumlar

12 yanıt

  1. Kemal avatarı

    Amirim parçalamışsınız yine…

  2. Hakan Karaduman avatarı

    Merhaba Serdar Bey,
    Bende bir çok sevmediğim yazarı, gazeteyi takip ediyorum. Sadece karşıt görüşlerin ne olduğuna bakmak için. Sizi sevmeyenlerin sizi takip etmeleri bence gayet normal.

    Kolay Gelsin

  3. hilalcebeci avatarı

    Evet ben yatak fotoğraflarımı koydum mesela bütün abazalar beni kovaladı. Sen dahil :))) Herkeş özgürdür dimeaaaa seyrdaaarrrrr 🙂 What is happiğğnink demiş orda demiiii amağğğğ . Serdar went to toilet… hemen yaz gitsin. Kalite budur. Supermiş!

  4. Htc avatarı

    Sosyal ağların kullanımı açısından sadece sizin değil belki de herkesin linkini paylaşabileceği genel bir durum değerlendirmesi olmuş. Tabi linkler size özel, orda biraz reklam olacak:)

    Bazen deneme yanılma ile öğreniyoruz, bazen birlikte yaşadıkça birbirimizden bişeyler kapıyoruz, bazen kendimiz biraz daha araştırıp kurcalayarak öğreniyoruz. Nihayetinde zaman içinde evrilerek, birbirimizi etkileyerek, karşılıklı “etkileşim” içinde tam da ismine uygun olarak sosyal mecrayı oluşturuyoruz. Belki bazılarımız bazı konularda daha erkenci, bazılarımız daha geriden gelebiliyor.

    Dolayısıyla sabır hepimize gerekiyor.

    Ancak bir de inatla ya da imkan dışı şekilde öğrenememe sorunu varsa işte o durum cidden vahim olanı. Meşhur klişemiz buraya da uyuyor; eğitim şart! 🙂

  5. Damla avatarı

    Tamamen katılıyorum… hem takip edip hem de niye paylaşıyorsun bunları diyenlere fena halde ayar oluyorum… bundan sonra bana bunu soranlara senin yazını linkleyeceğim… Foursquare arkadaşlarından biri olmaktan da gayet memnunum ayrıca… saygılar…

  6. korso avatarı
    korso

    amirim eminim benim gibi bircok kisi icin de soyle bir ikilem var belki bi cozum oneriniz vardir. twitterda sadece ufak trivialar enteresan tespitler bilgiler sozler haberler paylasan insanlar icin olanlarimiz var. simdi bu adamlarin bariz bu nedenle 100 bin takipcisi varken birden tuvalet muhabberine girmeleri suistimal midir, bunlara kizmak caiz midir, oltaya mi getiriliyoruz? karsilik beklemeden haber niteliginde blog yazan binlercesi varken hepsinin de zamani ayni onemdeyse bu 100 bin kisiye cisi gelene simardi demek ayip midir? ayirsak bu muhabbetleri birbirinden duye dusunmek bencillik midir? saygilar

  7. Cahid avatarı

    Evet arkadaşın dediği gibi sadece size özel değil birçok insanın atıfta bulunmak isteyeceği bir yazı olmuş. Çok basit gibi görünen bir mevzu ama bazen bu tür açıklamalar gerekiyor.
    İzninizle tivitliyeceğim..

  8. aysegul avatarı

    dogru demissiniz; ama bir teknolojinin yadirganmasi da garip gelmiyor bana. 4square kisinin cevresinde gezince yasadigi yabancilasma; onun islevseligini kavramamak gibi basit sosyal tepkiler iste. hadi siz medyatik bir insansiniz; ama sahsen ben hic tanimadigim takipciler geldikce bir huzursuz da oluyorum valla. her adimimizi bizzat kendi kendimize isaretlememiz, takip edildikce sevinmek cok garip. kendi bigbrother’imizi ormedigimiz umuduyla kullanalim bakalim sunulan her seyi.

  9. emre avatarı

    Amacınız iletişim kurarak insanların fikrini değiştirmekse görüşlerini eleştirdiğiniz insanları takip etmeniz doğaldır.

  10. Ömer avatarı

    Serdar bey blogunuzu ilgiyle takip ediyorum. Yine okumaya doyamadığım güzel bir yazı hazırlamışsınız. Başarılarınızın devamını dilerim.

  11. Gökhan avatarı

    Başlık bir yazıya ancak bu kadar yakışır doğrusu. Gerçekten mahalle baskıları olmuyor değil. İnsanların, sokakta önüne geçip ne biçim paylaşımlar yapıyorsun gibisinden eleştirileri can sıkıcı oluyor.Bu arada blogunuzu yeni takibe aldığım için bu kadar geç yorum bırakıyorum.

  12. […] ettiğini bile takip ettiren, ilginç bir ortamdan söz ediyoruz zira. Size haddinizi bildirmek için bir köşede, sinsice fırsat kolluyorlar. Ama belki de en üzücüsü gündeme kapılma […]

Görüşlerinizi paylaşın: