Kes sesini! KONUŞMA!

Demokrasi mücadelesinin yumurtalı eylemlerle yürüdüğü bir ülkede hatırlamamızda fayda olduğunu düşündüğüm birkaç fikir.

‘Tartışma’ kelimesinin zihinde tetiklediği olumsuz bir anlam var. Çekişmeyi, didişmeyi çağrıştırıyor. Oysa kökünde gayet masum bir arayışı temsil ediyor. Tartışmanın kökü karşılıklı tartmak. Amaç fikirleri, görüşleri, lafları, kelamları teraziye koyup tartmak; hangisinin ağır bastığını bulmak.

Pek çok örnekte gördüğümüzün aksine bağırma, karşı tarafı susturma, şiddet uygulama, tehdit ya da rezil etme tartışmada üstünlük adına bir fayda sunmuyor. Bize unutturulmuş olabilir ama susmanın ne büyük bir erdem olduğunu koskoca bir ülkenin dev bir imparatorluğun sömürgesinden kurtuluş öyküsünde gördük.

“Önce görmezden gelirler, sonra gülerler, sonra dövüşürler, sonra kazanırsın.” Mahatma Gandhi.

Mevlana’nın bir sözü de sessizlik adına dikkate değer: “Sessizlik Allah’ın dilidir. Diğer bütün diller yetersiz tercümelerdir“. Ama başka bir fırsatta şu cümleyi de ekler belleğimize: “İnsan düşünceden ibarettir, gerisi sadece et ve kemiktir“.

Susabilmek nadiren gücümüzün yettiği büyük bir erdem. Ama konuşmak, fikir tartmak da bir o kadar insani. Bizi et ve kemikten ayıran fikirlerimizi dile getiremediğimiz ortamların bize hediyesi baskı ve zulümdür. Fikirlerimizden dolayı linç edildiğimiz, dışlandığımız, susturulmaya, hatta (hiç yabancı olmadığımız bir sonuç olarak) öldürüldüğümüz bir ortamın ‘insani’ olduğundan söz etmek mümkün değil.

Bir süredir yazmak istediğim bu konuyu bana hatırlatan Kanal 24 Televizyonu Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut’un bir üniversite konuşmasında başına gelen oldu. (Bir ara bilgi olarak Yiğit Bulut çok haz ettiğim biri değil. Aynı gazetede ve televizyonda çalıştığımız bir dönemde iki üç selam, ayaküstü birkaç kelimelik sohbetin dışında bir ilişkim de olmadı).

Şemsiye destekli kürsü dokunulmazlığı

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde yaşanan olayda Yiğit Bulut davetli olduğu bir ortamda kürsüye çıkmış kendisini dinlemeye gelen öğrencilere bir şeyler anlatıyor (içeriğini bilmiyorum). O sırada bir öğrenci söz alarak Yiğit Bulut’un savunduğunu iddia ettiği Tayyip Erdoğan’ı, AKP hükümetini ve polisleri halka yaptığı zulümden, parasız eğitim taleplerine karşı duyarsızlığından dolayı protesto ediyor. Buraya kadar her şey makul ve kabul edilebilir. Ama sonra hiç beklenmeyen (ya da tam tersi; beklenen) bir şey oluyor.

İnternette bu olayın haber kameralarından kaydı var. Ama ben (bu grubun içinden biri tarafından kaydedildiğini düşündüğüm) bir öğrenci / seyirci kaydını paylaşmak istiyorum.

Seyrettiğiniz gibi 38. saniyede sözlü protestonun ardından arkadaşımız (ve arkasında oturan diğer arkadaşı) cebinden çıkardığı yumurtayı Yiğit Bulut’a doğru fırlatıyor. Bu yazıyı tetikleyen de o an işte.

Bir kaç detayın altını çizelim:

  • İki taraf da bu olay için hazırlıklı. Öğrenciler büyük ihtimalle grup olarak üniversite yönetimi (ve zarbolar) tarafından tanınıyor. Böyle bir ‘beklenti’ mevcut.
  • Öğrenci / izleyici konuşmayı izlemeye cebinde yumurtayla gelmiş (hiçbir konferansa katılırken aklıma gelmez). Yani Yiğit Bulut orada hoşuna giden bir konuşma da yapsa arkadaşımız kafaya koymuş, eylemini yapacak, yumurtayı atacak.
  • Öğrenci söz aldığı andan itibaren Yiğit Bulut’un sahnede hemen yanında sayabildiğim kadarıyla 7 sivil koruması var. 7 korumaya ihtiyaç duyacak bir hayatım olmaz umarım (ama bu aslen kimin ayıbıdır onu da sorarım).
  • Soru / yorum başladığı andan itibaren sahnenin hizasından gri takım elbiseli biri sağ koridordan yukarı doğru çıkıyor, öğrencinin yanına geliyor ve birazdan olacaklar için pozisyonunu alıyor.
  • Yumurtanın cepten çıkma anında öğrencinin hemen yanında sivil giyimli, okulun özel koruması ve resmi polislerden oluşan bir başka ekip çıkıyor ve üstüne çullanıyor. Bunlar da bir 10 kişi kadar var.
  • İHA kamerasının kaydında 17. saniyeye denk gelen bu anda Bulut’un yanındaki iki sivil koruma yıldırım hızıyla şemsiye açıyor. (Yani koruma tedbirleri bile alınmış. Refleksi de Superman’i aratmayacak türden)
  • Yumurta Bulut’a gelmiyor.
  • Protestocu öğrenciler hiçbir insana yakışmayacak şekilde karga-tulumba, itile kakıla sivil ve üniformalı ekip tarafından dışarı çıkarılıyor (bu insanlık dışı muamele sadece bize has değil). Bu sırada ağızlarından “AKP defol, üniversiteler bizimdir”, “AKP’ye son, sermayeye köle olmayacağız” gibi sloganlar duyuluyor.

Konuya dönelim.

Yiğit Bulut’u, AKP iktidarını, polisi, askeri, milletvekillerini, eşcinselleri, transeksüelleri, Ermenileri, cüceleri, şişkoları, Kürtleri, müslümanları, Alevileri, sokak köpeklerini, onu, bunu, ötekini, berikini  sevmeyebilirsiniz.

Peki bu onların varlık ve kendilerini ifade etme hakkını ellerinden almanıza hak verir mi?

Seninle benim aramda kocaman bir fark var (mı?)

Yumurta odaklı bir iletişimi sadece hislerini yumurta atarak ifade edenlerle yürütebilirsiniz. Ama konuşan birine yumurta atmakla ağzını bağlamak arasında temelde bir fark yok. Yapmaya gayret ettiğiniz şey onu şiddet kullanarak bastırmak çünkü.

Aynı mantıkla devam edelim. O salondaki protestocu gençlerin elinde yetki olsa kendilerine uygulanan baskı ve şiddettin aynısını Yiğit Bulut’a uygulayacaklardı. Hatta muhtemelen üniversitelerine gelip fikrini ifade etmesine izin bile vermeyeceklerdi.

Hükümeti protesto edenlerin ağzına gözüne biber gazı sıkan polis ile fikrini söylediği için mecliste üstüne yürünen Vekil arasında ne fark var? Kendisini eleştirenleri hapse atan bir diktatör ile inançları uğruna giyinenleri eğitim; hatta yaşam hakkından mahrum bırakanları ayrı tutabilir misiniz? Konuşmasın diye eylemcinin ağzına bez tıkanla görüşlerini beğenmediği için bir siteyi hack ederek işlemez hale getiren arasında sahiden fark var mıdır?

İnsanoğlu fikirden ibarettir. Hiçbir istisnası olmadan; içeriği her ne olursa olsun düşünmeyi ve fikirleri ifade etmeyi engelleyen her eylem insanlığın mezarına çakılan yeni bir çividir. Fikirler (varsa) karşıt fikirlerle tartılır.

Gücü / iktidarı elinde tutan fikirler karşıt fikirleri şiddet kullanarak bastırmaya çalışıyorsa o gücün kökeninde bir meşruiyet ya da mantık eksikliği ararım.

Fikirlerimizi özgürce ve insana yaraşır bir şekilde tartışabildiğimiz bir ülke hayaliyle…


Yorumlar

37 yanıt

  1. Sui Mode avatarı
    Sui Mode

    80’lerden bir farkı kalmadı bu memleketin .İlerleyeceğimize günbe gün geriliyoruz . Yazık

  2. Yunus Emre avatarı
    Yunus Emre

    “Hükümeti protesto edenlerin ağzına gözüne biber gazı sıkan polis ile fikrini söylediği için mecliste üstüne yürünen Vekil arasında ne fark var? Kendisini eleştirenleri hapse atan bir diktatör ile inançları uğruna giyinenleri eğitim; hatta yaşam hakkından mahrum bırakanları ayrı tutabilir misiniz? Konuşmasın diye eylemcinin ağzına bez tıkanla görüşlerini beğenmediği için bir siteyi hack ederek işlemez hale getiren arasında sahiden fark var mıdır?”

    Genel anlamda yazdıklarınıza katılmamak elde değil. Ancak bu söyledikleriniz çok ütopik bir dünya ortamında yapılabilecek şeyler. Çünkü Amerika’dan örnek olarak gönderdiğiniz videoda orada bulunan kişi saldırı anlamında hiçbirşey yapmamasına rağmen tabiri caize “paketlenip” götürülüyor.

    Burada ayrılan nokta size baskıyla, şiddetle (fiziki ya da psikolojik) birşeyleri dayatmaya çalışanlara çiçek uzatıp dünya barışı bekleyemezsiniz. Birileyle iletişim kurabilmek için onların anlayacağı dilde konuşmanız gerekir (Tasvip etmesem de bu bazen şiddet bile olabilir).

    Siz insanların hayatlarına müdahale ettikçe onlar da bunlara karşılık vereceklerdir. Bu kimisinde yumurta atmak olur. Kimisinde pankart açmak olur. Kimisinde site hacklemek olur. Bunlar bir direnişin önemli parçalarıdır. Birşeylere karşı koymanın bir göstergesidir. Birileri sizi susturmak istiyorsa o zaman sesinizi yükseltmeniz gerekir. Çünkü tek derdiniz anlaşılmaktır.

    Ne zaman insanlar birbirlerini anlamak için seslerini yükseltmzler, o zaman gerçekten bir “tartışma”dan bahsedebiliriz.

    Sevgilerle.

    1. MserdarK avatarı

      Yunus Bey, yazının başında örnek verdiğim ve bir linkle perçinlemeye çalıştığım Gandhi’nin öyküsünü okusaydınız size baskı ve şiddet uygulayan bir deve karşı çiçek uzatarak nasıl zafer kazanıldığını görürdünüz.

      İnsanlık olarak ütopyalara sahip olmak zorundayız. Yoksa doğamız gereği diktatörlerin baskısı altında ezilir gideriz. Dünya ve insanlık tarihi bunun mücadelesiyle dolu. İnançlarımızı yitiremeyiz.

      Ve sakın unutmayalım: Zalimin masasında oturan da zalimdir.

  3. Yağız Aydemir avatarı
    Yağız Aydemir

    Bütün gücü elinde tutan otoritenin yaptıkları değil de 3 – 5 üniversite öğrencisinin yaptıklarını bu yazıya örnek vermek haksızlık. Yazının tamamına katılmakla beraber şu an ki ortamda bu yaptığınız samimiyetinizi ortadan kaldırıyor.

    1. MserdarK avatarı

      Yağız Bey,

      Gücü elinde tutan otoritenin yaptıklarını da aynı derecede hatalı bulduğumu yazı içinde birkaç defa tekrarladım. Herkes görmek istediği kısmı görüyor sadece galiba.

      Tekrarlıyorum; mesele yapılan şey ve üslubu. Kimin yaptığı değil.

      1. Yağız Aydemir avatarı
        Yağız Aydemir

        Ben zaten bir tarafa ak bir tarafa da kara dediniz demiyorum. Demek istediğim bir yanda bütün gücü elinde bulunduran bir dev diğer yanda 3-5 öğrenci. @Semih ‘in de dediği gibi ağzını açtığında kafasına tokmakla vurulanla, o tokmağı tutanı bir tutmak ne kadar doğru, bilmiyorum.

        1. MserdarK avatarı

          Olayı 3-5 öğrenci gibi görmek mantıklı değil. Yazıyı tekrar, dikkatle okuyun. Yumurta atan zihniyetin isyan ettiği zihniyetten farkı yok. Fırsat kimin elindeyse o kullanıyor.

          Eleştirdiğim şey fikre karşı fikir, söze karşı söz dışında karşılık gelmesi. Yiğit Bulut oradaki kimseye tokmak vurmamış. Davet etmişler, gelmiş konuşuyor. Siz de karşısında konuşur, fikrinizi söylersiniz (ki bu da yapılmış, kimse kimseyi engellememiş iş şiddete varıncaya dek).

          Hayalini kurduğum böyle bir tartışma düzeni. Çok şey mi istiyorum bilemiyorum.

          Öte yandan burada yapılan şey kafasına vurulan tokmağı tutmak değil. O kadar da romantik olmayın. Yapılanın o jargondaki tercümesi, tokmak yiyerek büyüyen bir grubun kendi çevresini elindeki çekiçle tımar etmeye çalışması. Tokmağı ona verseler karşı tarafa aynısını uygulayacak. Hayalini kurduğu da bu.

          Olaylara klişelerden arınarak bakmamız gerekiyor. Aksi takdirde kendi fasit dairelerimiz içinde dönüp duracağız.

  4. ONUR TEPE avatarı
    ONUR TEPE

    Serdar Bey, siz ne kadar iki tarafında yanlışını yazsanız, eleştirseniz onlar sizi illaki YAFTALAYACAKTIR. sonucta onlara göre samimiyetsiz olan sizler, bizleriz tarafsız olan kendileri.

  5. Halil avatarı
    Halil

    Dikkatimi çeken iki nokta var.
    +Konuşmaya süresince kimsenin sözünü kesmediği
    +Ancak protestocu fiziksel eyleme geçtiğinde etrafındakiler harekete geçiyor.

    Merak tanesi: “Buyurun sizi dışarı alalım” dendiğinde sizce yumurta atan protestocu nazikçe çıkar mıydı?

  6. Halil avatarı
    Halil

    korkunç gramer hataları ile gönderdiğim için üzgünüm serdar bey şimdi farkediyorum teşekkürler

  7. yaşar avatarı

    Amirim, ana fikir olarak gerçekten güzel bir yazı. Zorbalığın önlenmesi düşünce özgürlüğü gerçekten dünyamızı daha yaşanılabilir hala getirebilecek kavramlar. Ancak bugünkü dünya şartlarında videolarda verdiğiniz örnekteki gibi olayları daha çok görecek gibiyiz.

    Sonumuz hayır olsun. Ellerine sağlık gerçekten güzel bir yazı olmuş.

  8. Semih avatarı
    Semih

    Elinde medyanın gücünü ve hükümetin desteğini bulunduran bir insanla, fikirleri yüzünden hor görülen, dışlanan ve o fikirleri dile getirdiği her an bir şekilde ağzı kapatılan insanları aynı kefeye koyup da “hmm ikisi de şiddete başvuruyor” diyemezsiniz.

    Bu memlekette zalimin zulmü var ama garibanın allahını göremedik henüz. Olsun, bizim de yumurtalarımız var.

  9. Eren Erduran avatarı

    Böyle yazılara ihtihaç var hocam.

  10. d harfi avatarı

    “Aynı mantıkla o salondaki protestocu gençlerin elinde yetki olsa kendilerine uygulanan baskı ve şiddettin aynısını Yiğit Bulut’a uygulayacaklardı. Hatta muhtemelen onun üniversitelerine gelip fikirlerini ifade etmesine izin bile vermeyeceklerdi.” Doğru tespit…

    Yumurta atanlar iktidarda olsalardı, kendilerine yumurta atanlara gülümseyerek, hoşgörüyle mi karşılık vereceklerdi? Hiç zannetmiyorum.

  11. Koray Tugay avatarı

    Böyle yazılara hiç ihtiyaç yok. Sene 2012. Sizce bunların hiç birini, kimse düşünemedi mi? Dünyada bir denge ( dengesizlik ) var.

    Her şey kaba kuvvet değil. Adamın anlayacağı dil bu.

    X kişisi var diyelim. Satılmış, para için memleketi satmış, propaganda yapıyor, cahilleri kışkırtıyor, yolsuzluklara karışıyor, yapıyor da yapıyor. Adamla oturup sohbet mi edelim? Tabii ki bu adamın susturulması gerekiyor.

    Siz dünyadaki herkesi sizin gibi entel, belli bir kültürde ve belli bir eğitimde, belli bir ahlakda mı sanıyorsunuz?

    Daha bugün adamın biri BİRAZCIK hatalı bir çıkış yapan bir kadının önüne arabasını kırıp durdurup avazı çıktığı kadar kadıncağıza bağırmaya başladı. Şimdi ben bu adamı susturmayayım da oturup çay mı içeyim?

    Zalim ancak zalimlikten anlar. Bu da dünyanın bir kuralıdır.

    Ama siz toz pembe hayaller kurmaya devam ediyorsanız edin.

    Yarın bir gün birisi Neynep ‘inizin canını sıktığında acaba çiçek verip sofraya mı davet edeceksiniz?

    Dünyaya yeni gelmiş bir çocuk gibisiniz. Bütün dünya kardeş olsa, uzansak sonsuza gibi abuk bir söylem bu.

    Adam gayet güzel protesto etmiş, helal olsun.

    “Bugüne kadar yaptıklarını gördük, söylediklerini duyduk, bu laflara karnımız tok, defol buradan” demek de bir düşünce gösterme biçimi.

    Ayrıca bu dünyada senelerdir bir düzen oturmuş. Bir siz mi biliyorsunuz? Herkesin hikayesini, herkesin şartlarını mı biliyorsunuz? Şikayet ettiğiniz konular genelde, “insanlar neden koşuyor da ciğer yemiyor, nişantaşında neden elektrikler kesiliyor, çok youtube izledim vakit kalmıyor..”

    Sizce senelerdir bu kadar insan yanlış biliyorda, bir siz mi doğrusunu biliyorsunuz? Dünyada her şey olması gerektiği gibi rahat olun.

    Umarım bu yorumu yayınlarsınız amirim.

    1. MserdarK avatarı

      Bir yazıyı ve bir insanı en fazla bu kadar yanlış anlayabilirdiniz.

      Fikre karşı kaba kuvveti savunursanız haklı olan değil, güçlü olan kazanır. Sizin zalim bildiğiniz bir başkasının kahramanı olabilir. Her şey bir yana, yanılıyor olabilirsiniz. Sonradan fikirleriniz değişebilir, mahçup olabilirsiniz. Ama böyle her eleştirdiğiniz fikri susturmaya çalışırsanız sıra bir gün size gelir.

      Ben şu ana kadar sahip olduğum her hak, unvan ve mülkiyete şiddete başvurmadan ulaştım. Ve sanıyorum bu konularda sizden fazla şeye sahibim. Şiddet kullanmaya ihtiyacım olsaydı elimin altında buna yönelik birçok fırsat da vardı, gerek duymadım. Şiddet sandığınız gibi bir ihtiyaç değil.

      Yorumunuzda katıldığım nokta şu: “Bugüne kadar yaptıklarını gördük, söylediklerini duyduk, bu laflara karnımız tok, defol buradan” demek de bir düşünce gösterme biçimi.

      Buna aynen katılıyorum. Ama bu cümlenin sonunda yumurta atmaya başlayınca işler değişiyor.

      Hayatınızdaki seçenekler yorumunuzda belirttiğiniz gibi çiçek vererek sohbet etmek veya şiddete başvurmakla kısıtlıysa size kolay gelsin. Çok az konuda zafere ulaşacaksınız. Ben bunlar yerine tartışmaktan yanayım. Her zaman daha ekonomik, kolay ve sonuç odaklıdır.

      1. Koray Tugay avatarı

        Sizin ne şekilde ne elde ettiğiniz ne önemi var? Bu neyi gösterir? Eğer kaba kuvvetle sizden daha çok “hak ünvan ve mülkiyete” sahip biri varsa, o zaman kaba kuvvet güzel mi olacaktı? Benden fazla olduğu önyargınız var, benden fazla ise bunu belirtmenizin ne anlamı var? Neden kıyas?

        Madem herkes herşeyi söylemeli, kimseyi susturmamalıyız neden buradaki yorumlar “approve” bekliyor? Neden yorumum direk gözükmüyor?

        Yumurta atmak da kaba kuvvetse, vay halimize.. Ben size ne diyorum, X kişisi çalıyor çırpıyor, sahtekar, devletin malının çalınmasına ortak oluyor ( MESELA..), sonra gelmiş karşında konuşuyor.. Defol git diyorsun gitmiyor. ANLAYACAĞI DİL YUMURTA ATILMASI.

        Atatürk heykelini PKK bayrağıyla kapatan adamla da mı sohbet edelim?

        Kuzey Kıbrıs ‘da bayrağa tırmanan adamı nasıl bir kerede vuruyor asker? Sohbet mi etsin onla? Kardeşim gel fikrini söyle, neden indiriyorsun bayrağı mı desin? ( Gerçi askerin sizden az “mal mülk ve ünvanı var..” )

        Sizin benden fazla olan “hak, ünvan ve mülkiyetiniz” inşallah gani gani daha fazla olur. Allah daha çok versin. Allah hepsini de ciğercide sohbetlerle versin, hiç bir zaman hakkınız için kaba kuvvete başvurmak zorunda bırakmasın. ( Benimkiler bana kalsın, az da olsa yetiyor. ) Ama bu hiç bir şeyi göstermiyor. Dünya sizin etrafınızda dönmüyor. Dünya niştantaşında da dönmüyor.

        Benim az olan malım mülkümden 10 senelik aracımı itin birisi DURDUK YERE çizdi. Mahallede az çok tanıdıklarım olduğu için KÖPEĞİ buldum. Bu adamla da konuşacak bir şeyim yoktu. Hakkımı ( neredeyse ) kaba kuvvetle aldım. Gerekirse de kullanırdım.

        Malım mülküm çok olunca, taşınırım Niştantaşına, sizin gibi malı mülkü ( ve KÜLTÜRÜ ) olan insanlarla otururum, ne birisi arabamı çizer itlik olsun diye, ne de çizdikten sonra SOHBETLE ÇÖZEMEYECEĞİMİZ bir durum olur..

        Bu dünyada oturmuş bir sistem bir düzen var. Belki herkes sizin gibi ( ünvan, mal mülk değil ama.. ) kültürlü, bilgili olsaydı söylediğiniz olabilirdi.. Ama değil.

        Ben sizin yazdığınızı yanlış anlamadım, belki ben demek istediğimi anlatamadım, ya da siz benim anladığımı anlamadınız.

        Saygılar..

        ( Fikirler değişir diyorsunuz da, yıllardan beri gelmiş bir sistemi sorguluyorsunuz, kendi fikrinizi değiştirmeye niyetlenmiyorsunuz. Mal mülk ünvandan bahsediyorsunuz. He onu da yanlış anladım, değil mi! )

        1. MserdarK avatarı

          Bir üniversite konuşmasına karşı geliştirdiğiniz araba çizme, Atatürk büstünün PKK bayrağıyla kapatılması gibi ‘çok denk’ örneklere girmiyorum. Benim ve hayatım hakkında takip ettiğiniz kadarıyla edindiğiniz yarım yamalak (ve yanlış) bilgileri de es geçiyorum.

          Sorduğunuz soruya cevap vereyim: bu sitedeki yorumların onaydan geçme sebebi sohbeti engellemek değil, sohbet içerisindeki şiddeti (küfür ve hakareti) engellemek. Burada acizliğin (küfür ve hakaretin) değil, fikirlerin yer almasını istiyorum. Ki onların bile çoğunu onaylıyor, yayınlıyorum. Takip ederseniz görürsünüz.

          Siz üniversite konferanslarına insanları davet edip konuşurken yumurta atmaya (ve / ya da) atanları savunmaya devam edin. Sizin savunduğunuz yöntemlerle daha güzel bir ülke ve yaşama sahip olacaksak ne ala.

          Böyle bir durumda ben yanılmış olduğumla kalırım. Bu beni küçültmez, üzmez. Derdim haklı çıkmak değil, daha nezih, insani bir yaşam ve düşünce düzenine sahip olmak.

          Ben bu blog yazısı ve yorumlarımla kendimi yeterince anlattığımı düşünüyor ve tartışmaya bu noktada son veriyorum. Katkılarınız için teşekkür ederim.

          1. Koray Tugay avatarı

            Bana sus konuşma diyorsunuz yani?

            Saygılar..

            1) Onu oraya o öğrenci çağırmadı, konuyu çarpıtmayalım.

            2) Atatürk büstü üzerine PKK bayrağı asmak ile vatanı satmak kıyaslanamaz, vatanı satmak çok daha büyük köpekliktir. Ve nasıl ki o bayrağı oraya asanla konuşacak bir şey yoksa, vatanı satan bir adamla da konuşacak bir şey yoktur. Öcalan ile masaya oturup konuşacak bir şey olmadığı gibi..

            Ben sadece örnek veriyorum.. Yiğit Bulut hakkında bir şey söylemiyorum. O öğrenci bu şahsın bunları yaptığını düşünüyorsa, tepkisi de tabi ki bu olur.

            Sizi büyütüp küçültmez, büyüyüp küçülseniz ne olur sanki? Fani dünya. Racon keseceğinize gelin tartışalım. Ama insanı salak yerine koymayın, “karşımdaki anlamıyor, yanlış anlamış” diyip durmak yerine, acaba bana anlatamıyor mu, ya da ben anlamıyor muyum? diye bir sorun..

  12. Kursat Edim avatarı
    Kursat Edim

    Gandhi ve Mevlana ile başlayarak (ki insan önem verdiği işe besmele ile başlar. sizinki de o hesap) bir yazı yazmışsınız ama olmamış. Okuduğum en kötü yazınız. Keşke yazmasaydınız. Neyse ki Internet ortamındaki paylaşımlaların böyle de bir avantajı var; basılı medyada yazarın, editörün 40 kere düşünüp taşınıp düzelttiği metinlerin yerine yazarın has düşüncelerini görüyoruz.
    Atalarımızın “dilin kemiği yok..” uyarısı bu sosyal ortamlara nasıl da uyuyor.

    Artık uzun zamandır okumadığım Radikal’in bilgisayar/teknoloji ekini bulacağım diye 3 saat yürümüşlüğüm vardır. Bir parça sitem etme hakkım olsa gerek.

    1. MserdarK avatarı

      Keşke neyi beğenmediğinizi de yazsaydınız da ben dahil diğer okuyanlar da fikir edinseydi. Sizin fikrinizi de anlayamadım. Fikirleri şiddetle bastırmayı mı savunuyorsunuz, kürsüdekilere yumurta atılsın, göstericilere biber gazı mı sıkılsın istiyorsunuz?

      Ben samimi olarak neye karşı durduğunuzu anlayamadım.

  13. Yüksel avatarı

    Serdar Bey,
    Her seyiyle altina imza atilacak bir yazi olmus (yine ellerinize saglik). Belki bir konuyu biraz derinlestirmek yaziya da derinlik katacakti. O da siddetin boyutu. Dusuncelerinden dolayi bir adama yumurta atmakla dusuncelerinden dolayi insanlari yargilamak ve hatta oldurmek arasinda fark olmali (var da sanirim). Yigit Bulut, bu ornekte sizin de teslim edeceginiz uzere bir figuran (kendisi kabul etse de etmese de AK Parti’yi temsil ediyor) ve ona yonelen bu hareket de partiye yonelik aslinda. Haliyle sokaklarda biber gaziyla kitleleri terbiye etmeye calisan bir dusuncenin ogrencilerce terbiye edilmesi calismasi var ortada.

    Yine bastaki gibi: Tehdisin dozunu ayri tutalim. Turkude dendigi gibi “sussam gonlum razi degil” ortaminda nasil bir karsi hareket kaliyor “sessiz muhalefete”?

    Ne yazik ki ozgurce tartisabilecegimiz bir zemin yok. Turkiye Cumhuriyeti’nin -kuruldugundan bu yana- ozgurlukler ulkesi olmadigi da ortada.

  14. RSO avatarı

    İş hayatında ‘bu konuyu tartışalım’ dediğinizde bile tüm o “profesyonel” insanların ne kadar gerildiğini düşünürsek, tartışma geleneği olmayan bir toplumun bu hale düşmesi gayet doğal. O yumurtayı atmadan da olay çözülür müydü, yumurtacıyı çevresindeki gergin bekleyenler mi tetikledi, konuşmacı eylemciyi kale alıp konuşmaya davet etseydi işin rengi değişir miydi??? Bunların hepsi olası ama dediğiniz gibi herşey karşılıklı.

    Yorumlardan da biraz sonra bir yumurta çıkacak gibi. Beğenmeyenler düşüncesini söylemeli tabi ki ama bunun için bile tartışma geleneğine hakim olmak gerekiyor.

  15. Salih Dursuntaş avatarı
    Salih Dursuntaş

    Yazının bir kısmına katılıyorum, yumurtalı protesto eylemlerinin ne gibi bir amaca ve demokrasiye nasıl hizmet ettiği çok makul sorular. Ancak sorun şu ki protestoların tartışma zemininden uzaklaşarak bu denli saldırgan ve bir o kadar faydasız, özünde hiçbir fikri fayda ya da bir sentez sağlanamayacak hale gelmesinin nedeni de en başından itibaren protestolara karşı takınılan tavır diye düşünüyorum. En medeni protesto talepleri bile “karga tulumba dışarıya atılmak” ya da “gözaltına alınmak” ile sonuçlanınca durum protesto edenler açısından çok fikirsel eleştiri faaliyetlerinden fiziksel “savaş” temeline oturdu. O gün, oraya cebinde yumurtayla giden öğrencinin her ne şart altında olursa olsun yumurtayı atması da bu temele dayanıyor ve “Düşman iyi bir şey yapmaz” düsturundan hareketle artık iktidarın her türlü politikası içeriğinden bağımsız bir şekilde “Acaba altından ne çıkacak” tedirginliğiyle reddediliyor. Burada iktidarın protestoculara bakışının da aynı şekilde olduğunu söylemekte de fayda var tabi. Hatta protestocuların iktidara dair her türlü nesneyi “Düşman” görmesinin en büyük nedeni iktidarın en başından beri eleştiriye kapalı ve eleştirenleri “Düşman” gören yapısı. En nihayetinde bu çarpık sarmal “5. Yumurta savaşları” ve “3. Şemsiye Müdafaası” olarak ekranlarda hayat bulmaya devam ediyor.

  16. Cihan K avatarı
    Cihan K

    Serdar Bey,

    Gandhi, Mevlana gibi alıntılarla girizgahını oluşturduğunuz yazınız “insanlık ütopyası” gibi irrasyonel ve siyaset dışı söylemlere sırtını dayayarak maalesef ki mevcut siyasal egemenlik biçimlerini ve tahakküm, otoriteryan toplum yapısı gibi sofistike uluslararası ilişkilere değinmekten çok uzak.

    Ütopik hayallere kapılıp “size baskı ve şiddet uygulayan bir deve karşı çiçek uzatarak nasıl zafer kazanıldığı” nosyonunu günümüz siyasal konjonktürünün neresine oturtabileceğinizi merak ediyorum?

    Ütopik hayaller kurmak yerine; yeni liberal iktidarların siyasal yaklaşımları, medyayı kullanma biçimleri, gündem yaratma, enformasyon akışının bilinçli yönlendirilmesi gibi sizin de hiç yabancı olmadığınız olgulara değinen ve ayakları yere basan bir yazı yazmak yerine alt metni boyun eğmek ve pollyannacı ütopik hayallere saplanan, sığ bir yaklaşıma saplanıp kalan yazınız, şimdiye kadarki en derinliksiz ve en içi boş yaklaşımları da taşıyor maalesef.

    Saygılar.

  17. ahmet avatarı
    ahmet

    Akp aleyhine herhangibişey söyleyenlerin ışık hızıyla hapishayneye atıldığı, cumhuriyet bayramını kutlayanların bile coplarla dövüldüğü bir dönemde bunları iktidarın bir numaralı yağcısı olan Yiğit Bulut’a yumurta atıldığı zaman hatırlamanız ne kadar da manidar.

  18. ahmet avatarı
    ahmet

    Ayrıca “Yumurta atan zihniyetin isyan ettiği zihniyetten farkı yok. Fırsat kimin elindeyse o kullanıyor” diyorsunuz da o öğrenciler efendi gibi konuştuğunda yahut protesto ettiğinde de yaka paça dışarı atılıyor (daha fenası dövülüyor).

  19. Can Aydoğan avatarı

    Amaç bağcıyı dövmek olmasaydı da. Düşüncelerini dile getirip birkaç da sıkı soru sorsaydı. Zaten haklıysa karşı taraf kem küm edip cevap veremeyecekti. Belki bu sayede birkaç kişinin daha fikrini tamamen değiştiremese bile bir kıvılcım yakacaktı. İstediği devrim için birkaç arkadaş daha kazanabilecekti.

    Bu haliyle ancak kendi tarafındakilerin gözüne girmiş oldu. Zaten onlar kendi tarafındaydı.

  20. Ayhan avatarı
    Ayhan

    Yapmamız gerekeni düşünmek gerekir, düşündüğümüzü yapmak değil…

  21. kemall avatarı

    Bizim milletimizin en büyük hastalığı da bu zaten. Gücü kim eline geçirirse karşı taraftakini yok etmeye-ezmeye uğraşıyor. Orta yolu bir türlü bulamıyoruz.

  22. Ziya avatarı
    Ziya

    “Anarşi ve terör ” ü amaca ulaşmak için geçerli bir method olarak görenler “yumurta atmayı ”
    da kendilerinde hak olarak görüyorlar.
    Onlar için tek geçerli mantık Marks-Engel in ” dialektik mantığı ” dır.
    Hatta PKK ya da bu açıdan sempati duyarlar, gıpta ederler, BDP de milletvekili olurlar, olmak isterler. Kurmaya hayal ettikleri Küba veya Çin den beter tek partili antidemokratik devlet için her yol mübahtır ve kendilerinden olmayan herkes faşisttir.
    Millet için en iyisini onlar bilirler, o da sosyalizm veya komünizm dir.
    Karşıdakilerini dinlemeye veya onlarla dialoğa gerek yoktur, çünkü onlar hep haklıdırlar ve yumurta atma hakları vardır.

    Neyse ki bu zihniyettekiler bir avuç denemeyecek kadar azlar ve gittikçe azalmaktalar.

  23. Yusuf Kenan avatarı

    Madem Yiğit Bulut’un söylediklerine tahammül edemiyoruz/edemiyorsunuz o halde o kürsüye Yiğit Bulut olup çıkmak isteyeceksiniz/isteyeceğiz. Ha olamıyorsan/olamıyorsak ancak böyle yumurta atarız/atarsınız…

    1. Koray Tugay avatarı

      O sizin dediğiniz kişilerin bir kısmı kodeste, bir kısmı mezarda beyefendi, bırakın kürsüyü, dışarıya çıkamıyorlar.

      Herkes bulunduğu yere hakkı ile gelmedi.

  24. Mehmet Deveci avatarı

    Yanlış anlaşılmalara fazlaca müsait olan hassas bir konuyu çok iyi mercek altına almışsınız. Bence en güzel yazılarınızdan biri.

  25. Hakkı Bereket avatarı

    Onca yorumu okuduktan sonra olay videosunu izleyeyim dedim. Bu yumurtalı aydınlar çok komikmiş cidden. Bu medenilikle ancak anarşizm yaparlar zaten.

  26. Blogger avatarı
    Blogger

    Yuzeysellik ve cehalet herseyin basi, bilgili insanin butun bu aldatmacaya tepki gostermesi de en dogal sonuc,universite ogrencisinin tepkisini cok dikkatli degerlendirmek gerekir, yumurta kimsenin canin yakmaz ama dikkat ceker, gaz insana cok ciddi zarar verir ve yasayanlardan gordugum travmatik sonuclar dogurabilir, bunu ve bunun gibi haksizliklari savunan tarafin parcasiysaniz, satan tarafsaniz herseyi hakedersiniz.
    Sizin nerede durdugunuz sizin degerinizi ortaya koyar, degeriniz kadar da saygi gorursunuz.
    Saygilar.

  27. xa avatarı
    xa

    iyi oldu keşke korumlar better etseydi sen bunu akp öncesi yap hapislerde sürünürdün

Görüşlerinizi paylaşın: