Kanım aktı damla damla

Sürekli duyduğumuz ‘kan bağışı’ meselesinin nasıl olduğunu biliyor musunuz? Sandığınız kadar kolay olmadığını bu vesileyle hatırlatmış olayım.

Bugün MYK’daki idari işlerimizin patronu Murat (Ayyüz) ile birlikte CNR Expo’da düzenlendiğini duyduğum Promotürk adlı yaratıcılıktan zerre kadar nasibini almamış isme sahip promosyon fuarına gidelim dedik. Amaç Yahoyt ve Televidyon için kahve kupası, kalem, t-shirt gibi logolu ürünler yaptırabileceğimiz birilerini bulmaktı.

Ben yoldayken Murat telefon açtı ve “berbat bir fuar, hiç gelme” dedi. Ben de olay mahaline çok yakın olduğumdan dolayı alayım, ofise birlikte geçeriz dedim. Tam kapının önünde Kızılay’ın kan bağışı aracını gördüm. Döküntü bir minibüs… Bundan daha müsait bir zaman olamazdı.

Ben bir olayın içinde olurum da komedi eksik kalır mı?

Murat’a “kan verelim mi?” dedim; o da “olur” dedi. Arabayı kenara çektim, arabanın yanındaki plastik masaya kurulduk. Önümüzde bir sürü kalem ve iki yapraklı bir form. Hiçbir şeyini okumadım ama sonundaki iki sayfada yer alan bölümün doldurulması gerekiyormuş meğer. Bir sayfa kimlik bilgileri ve demografik veriler için birkaç ayrıntıdan ibaret. Diğer sayfaysa tam 33 soruluk bir silsile.

İçlerinden seçtiğim birkaç tanesini yazayım:

  • Hastane, hemşire, doktor, igne ve kan tutması gibi korkularınız var mı? (bu ikinci soru. Lütfen aklınızda tutun)
  • Bugüne kadar size büyüme hormonu verildi mi? (bu nasıl bir şey? Boyumuz uzasın diye senelerce koşturduk durduk)
  • Son 1 yıl içinde para karşılığı cinsel ilişkide bulundunuz mu?
  • Bugüne kadar homoseksüel biriyle, son 1 yıl içinde yabancı uyruklu biriyle cinsel ilişkide bulundunuz mu? (homoseksüel ve yabancının aynı soruya girmesi manidar)
  • Bugüne kadar uyuşturucu kullandınız mı? Kullanan biriyle bir kere de olsa cinsel ilişkiniz oldu mu? (bundan sonra sorun girmeden önce)
  • AIDS misiniz? Şüpheniz var mı? Bu özellikte biriyle cinsel ilişkiye girdiniz mi?

Bunları sabırla doldurdum. Bu sırada da görevli doktorla epey sohbet ettik. Meğer Çorlu’dan geliyorlarmış, İstanbul’da müsait ekip yokmuş. İlginç konulardan söz ettik. Onları da sıralayayım:

  • Türkiye’de normalde her sene 2,5 milyon kişinin kan vermesi gerekiyormuş sıkıntı yaşanmaması için. Şu anki performans ise 1 milyonun altındaymış.
  • ABD’de her sene 23 milyon kişi kan veriyormuş. (ofiste bu muhabbeti yaparken liseyi ABD’de okumuş kameramanımız Julien orada her ay ekiplerin okulları dolaştığını ve kan topladığını söyledi)
  • Ameliyatlarda kan verme sırasında en çok Hepatit bulaşıyormuş. Bunun sebebi tahlil yapılsa bile kimi zaman hepatit virüsünün çıkmaması olasıymış.
  • Kimileri sırf tahlil ayağına kan veriyormuş. Çünkü kan bağışı yaptığınızda kanınız tahlil ediliyor. Eğer bir sorun çıkarsa sizden o formda aldıkları bilgilerdeki adrese bu sorunu bildiriyorlarmış.
  • Orduda askerlerden alınan kan sanıldığı gibi sabit bir oranda değilmiş. Komutan emrederse veriliyormuş, yoksa askerler ‘yatış’ alamadıkları için uğraşmıyormuş. Her sene 300 bin askerden kan alınıyormuş.
  • Kan verdikten sonra kemik ilikleri kan yapımı için çalışmaya başladığından birkaç gün zindelik oluyormuş.
  • Normal bir insan ideal ağırlığının yüzde 8’i kadar kana sahipmiş. Kilo artınca çok az da olsa artıyormuş. Bir kaza / yaralanma anında kanın yüzde 10’unu kaybedince şoka giriliyormuş. Yani tehlike sınırı çoğu zaman iki ünite kan kaybında başlıyor.
  • Ünite denilen şey, 450 mililitrelik kan torbası. Her kan bağışında en fazla bir ünite alınıyormuş.

Bu muhabbet bittiğinde sıra da bize geldi ve cankurtaranın içine geçtik. Doktor tansiyonumuzu ölçtü. Benim 14/9, Murat’ın 12/8… İçerdeki hemşire parmağıma bir iğne batırıp kan grubumu belirlemek için örnek aldı. Sonra da içerdeki yatağa (ne denir ki ola bilemedim) uzandım. Acaip rahattı.

O sırada karşımdaki yere uzanan Murat’ın bir garipleştiğini farkettim (şimdi hatırlamanızı söylediğim soruyu düşünün). Meğer adamın hastane, iğne ve kan korkusu varmış! Millet bir panik oldu, sonra çıkarttılar biraz dinlendirip. Geldiği hal şöyleydi. Bakmayın güldüğüne pişkin pişkin…

10 dakikada bütün bu işler bitti. Bir meyve suyu ve çokoprens (onların da ismi değişmiş unuttum şimdi) verdiler, atıştırdık.

Bu olaylar olurken 18. defa kan veren bir emekli savaş pilotunun 10 dakikaya sığdırdığı bütün aile ve mahrem hayatını, geçerken gelen Çorlu Devlet Hastanesi’nden emekli bir doktorun ayaküstü medya ve tıp ahlakı dersini dinledim.

Kan bağışı yapmak basit, faydalı ve gerekli bir şey. Üstelik insana garip de bir huzur veriyor. Umarım bir hayatın kurtulmasına ya da şifa bulmasına yarar kanım.

Eğer vaktiniz varsa Kızılay’ın konuyla ilgili sayfasında çarpıcı bilgiler var.



Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

7 yanıt

  1. Sinan avatarı

    Tebrikler, ben daha önce 5 defa kan bağışı yaptım çok güzel bi duygu, fiziksel olarakta bi hafifleme oluyo harbiden… Lisede bir hocam vardı 3 ayda bir düzenli kan bağışı yapardı onun skoru kaç bilmiyorum ama 🙂 gördüğüm en süper skor Türkiyeye yerleşmiş bir alman hemşireydi ben beşinci bağışı yaparken yan tarafta 56. bağışı yapıyordu taktir ettim.

  2. Eren avatarı

    bende taksim meydanda verdiydim…
    sevgilinizden ayrılınca da yapılması gerekenlerden… (:

  3. yasin avatarı

    Ben de kan vermiştim bir zamanlar. Güzel bir şey 🙂

  4. Eren Baydemir avatarı

    Çapa’daki Kızılay merkezinde kan verme bölümünde yatakların karşısında LCD’ler var, kan verirken televizyon izleyebiliyorsunuz. Rahatına düşkünlere duyurulur.

  5. Barış Atasoy avatarı

    Sanırım formu mahallenin kızlarını baş-göz etmek için aday seçmekte de kullanıyorlar. “Ay bu Hasan münasip birine benziyor, “AIDS özellikli” biriyle ilişkiye girmemiş, para karşılığı yabancı uyruklu biriyle yatmamış (para alıp yabancı uyruklu biriyle yatmak makbul olsa gerek,döviz girdisi oluyor), hemşireden de korkarmış”

    Türkçe kullanımı da örnek teşkil ediyor, askerden beri bu kadar eğlenmemiştim(!)

    Sorular,bende kanların “bazen” “gözle tahlil edildiği” hissini yarattı nedense:) “Damardan eroin çakarım, sakallı Ayla ile yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez, başta AIDS’i ondan kaptım sanmıştım ama 6 ay önce Ukraynaya aleme gitmiştim, orada da kapmış olabilirim” diyen birinin kan vermekle uğraşacağını sanmıyorum.

  6. Zeka Oyunları avatarı

    kan vermek mi korkuyorum…

  7. Ugur Samsa avatarı

    Ben de cok korkuyorum kan vermekten. Faydali birsey evet, hem kendi sagligim icin hem de baskalarina sagladigi yarardan dolayi ama baska bir yolu olsa ya 🙂

Görüşlerinizi paylaşın: