Gazeteler dijitalleşebilir. Peki ya kafalar?

18 yıl önce yayımlanmaya başlayan Radikal gazetesi bugün kağıda basılı son sayısıyla bayilerde. Peki dijital hayatı 18 yıl sürebilecek mi?

Birkaç defa dile getirdim; yine tekrarlayayım. Hayatımda bu blog kadar özendiğim ve emek verdiğim pek az şey var. Gördüğü ilgi ve sayesinde tanıştığım insanlara bakınca karşılığını fazlasıyla aldığımı düşünüyorum.

Geçenlerde arşivi didiklerken başlıklarımın çoğunun soru işaretleriyle bittiğini farkettim. Aynen kafamın içi gibi. “Çünkü insanlar yıllar boyunca hiç soru sormadan durur” diyen o şarkıya inat sürekli sorular soruyorum. Bazen cevaplarını bulduğum oluyor. Bazen yanlış yanıtlara ulaştığımı fark ediyorum. Yeni sorularla yeniden dalıyorum içine.

Bu su hiç durmaz

Bugün hayatımın en renkli, dolu ve yorucu 18 yılını verdiğim Radikal gazetesinin basılı son sayısını satın aldım. “21 Haziran 2014 günü son sayımızı basacağız” denmişti ve ben de mürekkepe bulanmış bir fırsat daha yakalayamayacağımı sanıp vedamı Çarşamba günkü yazımda etmiştim. (İtiraf edeyim sonradan okurken en sinirlendiğim yazılarımdan biri de o oldu. Anlatmak istediğim onca şeyi bir yazıya sıkıştırınca ritm bozuklukları, anlam kaymalarıyla dolu bir şey çıkmış. Yetmez gibi editörümüz tarihte ilk defa başlığıma müdahale edip başına ‘Kağıda’ kelimesini ekleyivermiş; esprisi kaçırmış. Yen içindeki son kırıklar olarak kalsın hepsi)

Bugün Radikal’in basılı son sayısını aldım, çalışma masamda satır satır okudum (bir itiraf daha; son birkaç yıldır aldığım kağıda basılı ilk gazeteydi sanıyorum). Kendi vedamı neden bu özel veda sayıda yazmadığımı düşünüp hayıflandım. 18 yıl boyu çalıştığımız yayın yönetmelerimiz başta olmak üzere muhabir, editör, şef; nice arkadaşın buruk (ve aslen demek istediklerini sadece şanslı -ya da şanssız- küçük bir azınlığın anladığı) yazılarını taradım. Ve dürüst olayım, benim bile unuttuğum bazı başarılarımızı hatırladım.

Ve ne şanslı olduğumuzu düşündüm. Hem bir arada çalıştığımız kişiler hem de dünya basın tarihinde çok çok az yayına kısmet olan ‘son sayı’ hazırlama şansı yakaladığımız için. Genellikle destursuz alınır bu kararlar. Çalışanın vedası kursağında, okurun merakı aklında kalır.

Bu yazıyı yazıldığı gün okuyanlardansanız, bir bayiye gidip Radikal alın derim. Gerçekten tarihi ve (özellikle koleksiyonerler için) değerli bir sayı olmuş.

Bu süreçte en gururla anacağım şey yazılarıma hiç karışılmaması oldu. Yazılarımdan dolayı dünya devi şirketler tarafından mahkemeye verilme, kimi şirketlerce boykot edilme, yok sayılma; hatta (termo-nükleer silah olara) reklamları kesme tehditine varan gerilimlere rağmen kimse bana karışmadı. İstediğim her şeyi, istediğim her zaman yazdım. Ama çok daha da sevindirici olan istemediğim hiçbir şeyi de yazmadım. Bu gerçekten daha kıymetlidir. Çünkü bazen bu meslekte o ya da bu sebeple istemediğiniz şeyleri yazmak zorunda kalabilirsiniz. İstediğini yazamamaktan daha çok acıtır.

18 yıl boyunca Radikal çatısı altında çalıştığımız isimler... Selam olsun!
18 yıl boyunca Radikal çatısı altında çalıştığımız isimler… Hepinize selam olsun!

Şahsen bu 18 yıl boyu teknoloji ve trendler gibi frekansı sürekli artan bir konuda Türkiye ve dünyadaki (haftalık bir gazete sayfası boyutuna sığabilecek) hemen her önemli gelişmeyi aktarabildim. İçim rahat.

Gelelim esas meseleye

Son yazımda değindiğim bazı ayrıntıları da katarak burada son bir durum değerlendirmesi yapalım:

  • Tirajı bir dönem 700 binin üstüne çıkan Radikal bugün 25-30 bin bandında seyrediyor. Minare yıkıldı ama mihrap yerinde. Ama sonuçta alınan karar dijitale olan inançtan çok ‘bir de böyle deneyelim, olmadı kaparız’ hamlesi. Yani pek çok kişi için bu bir zaman kazanma arayışı. Ve bu gayet mubah. Hayatta kalma güdüsünü sorgulayamazsınız.
  • Türk medyası sahipleri ve yöneticileriyle alabildiğine gelenekçi. Dayanak ve referans noktaları hala hedef kitlelerinin değerlerinden uzak. Bu yüzden salt dijital bir platformun başarı ve başarısızlığını değerlendirme yeteneğinden mahrumlar. Örneğin Radikal bugün dijital platformlarında günde 1 milyondan fazla kişiye ulaşıyor. Bu bir başarı mıdır yönetici ve sahiplerin gözünde? Yeterli midir? Değilse yeterli olan nedir? Muamma.
  • Ulusal bir basılı yayını hayata geçirmek milyonlarca lira sermaye ve ikna kabiliyeti ister. Haber sitesi sahibi olmak için -neredyse- bir form doldurmak yeterlidir. Bu yüzden sahibi de, çalışanı da, okuycusu da (mazur görülebilir bir yanılsamayla) salt dijital yayınları basılı bir gazete kadar; web videolarını TV yayınları kadar ya da internetteki radyo yayınlarını arabasındaki radyo yayınları kadar ciddiye almaz. Zarf ile mazrufun rol çalma öyküsü anlayacağınız.
  • Yukarıdaki sebeplerden dolayı içeriği oluşturacak ekip üzerinde basılı gazetenin yarattığı motivasyonu dijital bir yayınla yaratmak olağanüstü zordur. Radikal gazetesi aldığı radikal kararla heybesinde kalan katıklar sayesinde şanslı. Fakat bugün Marjinal diye bir haber / içerik sitesi kurmaya karar versek Radikal’in içindeki isimlerin sizi ciddiye alıp dinlemesini bile sağlayamazsınız.
  • (Türkiye’de) dijital reklam gelirleri gazete organizasyonlarının -normalde- ihtiyaç duyduğu organizasyon yapısını kurmaya yetecek seviyenin çok gerisinde. Gerçi o organizasyon yapısı kaç gazetede kaldı bilemiyorum. Düzeltme servisini geçtim; çoğu gazetenin özel haber servisi bile yok. Dijital yayıncılığın bazı unsurları gereksiz kıldığının da farkındayım; ayrı mesele (fakat tam burada benim mesleğe adım attığımdaki ilk görevim olan düzeltmenliği bir kenara koyuyorum. Düzeltmen bir spell-checker değildir asla! Yazıdaki maddi hataları bulmaktan, anlam bozukluklarını düzeltmekten de sorumludur).
  • Basılı gazeteleri okuyan kalmadı. Kapıcısı olan apartmanlardaki 40 yaş üstü sakinlerinin bir alışkanlığı sadece. Toplu taşıma araçlarında bile artık gazete okuyan yok (cep telefonu oyunları sağolsun). Yeni kuşakta basılı gazete okuma motivasyonu yaratılamadı (eğitim hayatı boyunca zorla, sıkıcı kitaplar okutulan kuşağın en doğal refleksi).
  • İstatistiklere bakınca internet kullanıcılarının büyük bölümü haber sitelerinde zaman geçiriyor. En azından ziyaret ediyor. Ancak bu açlık büyük oranda geleneksel mecralardan oluşan gelir modelleriyle destekleniyor. Yani sürdürülebilir değil. Medyanın gelire yönelik beklentisi malum ancak yöntemlerde kafası anca kendi geleneksel yöntemlerine dayanıyor (paralı abonelik gibi). Hiçbir pehlivanın yenilmeye doyamadığı, ölümüne güreşe razı olunan bir Kırkpınar adeta.
  • Türkiye’de iyi haberci çok ancak iyi yeni medya kullanıcıları az. Gazeteler henüz -internetin temel yapıtaşı olan- link verme teknolojisinden dahi habersiz. Yazılarda kendi arşivlerine bile link yok. Çapraz mecra kullanımı yok denecek kadar az. Bilgi birikimi saçma foto ve video galeriler oluşturup (reklam gösterim sayısını arttırmak için) durduk yere sayfaları yenilemekten (refresh) ibaret.
  • Bütün bunların ışığında Radikal okuycularının büyük bölümü adına değişen bir şey olmayacak. Fakat bir lokanta metaforunda anlatacak olursak müşterinin girdiği mekan, oturduğu masa ve önüne gelen yemeğin görüntüsü aynı ama mutfakta her şey allak bullak. Aletler, tarifler, malzemeler, şartlar değişmiş; ekip kan kaybetmiş. Ama müşteri yemek bekliyor ve geri çevirmek de olmaz…

Yazacak daha ne çok şeyim var ama yazı uzamış. Bir ara bakarız yine nasıl olsa. Bu konulara meraklı olanlar için yeni medya etiketli diğer yazılarıma beklerim.

radikal-son

Hepimiz hakkında hayırlısı olsun diyelim. Son mürekkepli yazımın kapanışıyla bitireyim bu yazıyı da: Suya ilk biz düştük ama kabaran deniz karada bıraktıklarımızı da er geç yanımıza getirecek.

Şimdi biraz kendi radikal kararlarımı düşüneyim.


Yayın Tarihi:

Kategori:

,

Yorumlar

16 yanıt

  1. Özgür avatarı

    Serdar abi sen gazetenin karar mercilerin bulunmuyorsun değil mi? Bu yeni düzenlemenin organizasyonun da bulunmayacaksin? Bir de Son soru yazılar devam edecek mi dijitalde?

  2. Yadigar Usta (@YadigarUsta) avatarı

    Gelelim esas meseleye… İNTERNET (Taa eskilerdeki adıyla Darpanet – Bir amerikan askeri silahı veya malzemesi)
    esas mesele, doğanın şu kanunu ile ilğili. Büyük balıklar her zaman küçük balıkları yer. büyük balıgı büyük yapan unsurlar nelerdir? gücü, hayat tecrübesi,vb faktörler.
    Siz Türk basın ve gazteciler toplulugu arasında saygı duydugum bir kişiliksizsiniz. Fakat globalleşen dünyada bir Times editörüne karşı mesleki şansınız nedirki? 18 20 yıl kimilerine göre oldukça uzun ve zorlu bir yol olabilir.lakin gerçek şu ki 2000 yıllık dünya tarihinde, ufak bir rakamdır 18 yıl, ve ufak tefek adına gazete denilebilecek lakin gazetecilik anlayışından yoksun sadece para kazanmak adına kurulan kurumlarda işin içine girince müşteri kitlesinin dagıtılması ile bir çok gazetenin kapanması kaçınılmazdır.
    Bırakalım zaman göstersin, batan gemiyi terk eden farelerinin kimler olacagına.
    Eger tez elden konuya kesin çözümler getirilmezse (Traj sayısı düşük gaetelerin kapatılması, uyduruk haberlerin yayınlanmaması, yazarların yeterlilik kapasitesi, Haber kaynaklarını tanımlama, Ailelere zarar verebilecek konuları ele alırken daha duyarlı haber yapılması. vb … basın ilke … yeniden düzenlenmesine konusuna işaret ediyorum)Türkiye tarihi kadar işte ustalıgı olan gazetecileri bile yiyecek bu sorun.Sonrası malum global dünyadan asparagas ingilizce haberler..Yani eski tas eski hamam. BM imparatorlugu. ABD

  3. Geldi. avatarı
    Geldi.

    “Gençlerin gazete okumaması – eğitim hayatı boyunca zorla, sıkıcı kitaplar okutulan kuşağın en doğal refleksi” yorumu harika. Kısa ve net özet. Teşekkürler Serdar abi.

  4. sdfdsf avatarı
    sdfdsf

    radikal gazetesi toptan kapatabilirdi kendini. djitale bile gerek yok bence.

  5. Özgür Tekinşen avatarı

    Kendi adıma söylemek gerekirse blog yazılarını okumak köşe yazılarından daha bir keyifli daha bir samimi geliyor.

  6. […] Serdar Kuzuloğlu’nun söz konusu blog yazısı: http://www.mserdark.com/gazeteler-dijitallesebilir-peki-ya-kafalar […]

  7. Santiago N avatarı
    Santiago N

    New York Times in dijitallesme ile sorunlari ve tespitleri ile ilgili yaziya da buradan ulasabilirsiniz. En dikkat cekici nokta ise yaptiklari su tespit ” Newspapers are the supermarkets of journalism”

  8. Onur avatarı
    Onur

    Hürriyet gazetesinin köşe yazarlarını okumak için aboneliği şart koşmasına ne diyorsunuz?

  9. Can Dirgen avatarı

    Gazeteler ve geleceği hakkında yazımı paylaşmak istiyorum. > http://www.candirgen.com/gazeteler-yok-olur-mu/

    Umarım bir zararı yoktur hocam 🙂

  10. Salih Dursuntaş avatarı
    Salih Dursuntaş

    Olaya biraz da insani ya da iktisadi açıdan bakacak olursak bence internetin ya da genel olarak teknolojinin hayatlarımıza getirdiği dönüşümün daha önemli bir sonucu var; işgücü ihtiyacı azalıyor ve bazı meslekler kayboluyor. Sizin yazınızın konusundan örnekle, Radikal’in basılı versiyonunun ortadan kalkması eminim bu basım-yayın süreciyle uğraşan onlarca, belki yüzlerce insanın işlerini (Matbaacısından, odacısına, dağıtım personelinden, gazete satıcısına) azaltmıştır. Buna direnmek hem mümkün değil, hem anlamsız bir çaba, bunun farkındayım ancak diğer yandan biz ülke olarak bu mesleklerin dönüşümünü sağlayabiliyor muyuz ya da yeni düzenin getirdiği çalışma tiplerine ayak uyduracak, bu sistemde hayatını idame ettirebilecek bireyler yetiştirebiliyor muyuz sorusu önem kazanıyor. Diğer yandan internet işleri doğası gereği o işin klasik versiyonu kadar iş üretmediği gibi, bu işlerin çok küçük bir kısmı “ara eleman” seviyesinde oluyor. Bu durum ülkemizdeki eğitim sistemi, üniversite ve mezun sayıları gibi değerlerle birleşince de ortaya gelecek için -bana göre- korkutucu bir grafik çıkıyor. Açıkçası yakın gelecekte mesleği kaybolmuş, yaptığı işe ihtiyaç kalmamış ve kendisi de yeni ortaya çıkan yapıya uyum sağlayamamış ciddi büyüklükte bir insan kalabalığı oluşacağını düşünüyorum; tabi zaten ortaya çıkmadıysa.

  11. Mustafa Çetinkaya avatarı

    Zamanın gereği herşey dijitale dönüşüyor.

  12. […] Gazeteler dijitalleşebilir. Peki ya kafalar? […]

  13. Yalcin Akyol avatarı

    “Bilgi birikimi saçma foto ve video galeriler oluşturup (reklam gösterim sayısını arttırmak için) durduk yere sayfaları yenilemekten (refresh) ibaret” Bence Türkiyedeki çoğu internet kullanıcısı haber sitelerini eğlenmek için ziyaret ediyor. Bilgi almak için sosyal medya daha ön planda. Bunda politik baskının payı olduğu gibi eğitimsiz internet kullanıcılarının da payı vardır. Haber sitelerine de bu gidişata uyup kendilerini bitirmekten başka çare kalmıyor.

  14. Sonat Ece Kaya avatarı
    Sonat Ece Kaya

    Web sitelerinde reklam konusunda ciddi düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyorum. Maalesef eski alışkanlıklar burada baş gösteriyor. 1000 tane basılan 300 satan bir dergi iki bin lira reklam alıyor. Ama mesela günde 300 kişinin girdiği ayda 10 bin tekil ziyaretçisi olan bir site, sponsor reklam veren firma bulmakta zorlanıyor ve onun karşısına çıkan reklam modeli tıklama başına 0.0001 kuruş gibi komik bir reklam modeli oluyor, sitenin eline ayda 10 lira mı ne geçiyor. Oysa bir dergiye basılan reklam, o derginin okurun tarafından ilgili sayfaya bakıldığında görülür. Okuyucu sayfayı çevirir çevirmez reklamı unutur. Sonraki sayfalarda ilgili firmanın başka reklamı olmayınca, firmanın reklam yapması sadece 1-2 saniyeyle sınırlı kalmış olur. Oysa firma web sitesine aynı reklamı verse, okuyucu sitede hangi yazıyı tıklarsa tıklasın o reklamı görmeye devam edecektir. Okuyucu sitede 10 dakika da gezse yarım saat de gezse, reklamı görmeye devam edecektir. Okuyucu siteye bir ay boyunca tekrar tekrar girse, reklam zihnine kazınacaktır. Birçok site aylık tekil ziyaretçi sayısı bakımından birçok basılı dergiyi aşıyor. O halde firmaların sitelere sponsor olmakta tereddüt etmemeleri lazım. Okuyucu dergi reklamında reklama tıklayarak firmanın web sitesine ulaşamıyor. O halde sitelerde “reklama tıklamak” neden reklamdan ücret almada bir mecburiyet olarak site sahiplerinin önüne konuyor, bunu da anlamıyorum.

  15. Hiphop Evi avatarı

    böyle bir karar alınmış ancak websiteler hiçte yeterli görünmüyor slider kısmında her kategori için 5 başlık hakkı verilmiş, dünya gündemi bu kadar yoğunken ne kadar tatmin edicidir tartışılır.
    peki şöyle bir yol düşünülmedi mi bugün uydu kanalı açmak prosedür bakımından kolaylaşmışken finans aktarımıyla ve sağlam bir reklam çalışmasıyla radikal haber gibi bir kanal açılamaz mıydı, düşünüldü mü, bilemiyoruz tabii ama umarım doğru bir karardır bana hiç mantıklı gelmesede.

Görüşlerinizi paylaşın: