Facebook çağında anne-babalık ve intihar

Yüz milyonlarca insan hakkında anne-babalarından, eşlerinden daha fazla şey bilen sosyal medyanın dertleriyle daha ancak tanışıyoruz.

Birkaç gün önce Mom-Z etkinliği kapsamında, çoğu kişinin işine bile gidemediği karlı bir İstanbul gününde Cibali’deki konferans salonunu dolduran bir grup anneye sunum yaptım (etkinliğin adı Dad-Z olsaydı eminim hepimiz evlerimizde kalacaktık). Yeni çağı, çocuklarını ve anne-babalarını anlattım. Kısıtlı zamandan dolayı üstünden şöylece bir geçtiğim konulardan biri dijitalleşmenin kuşak farkı ve ebeveyn-çocuk ilişkisine yüklediği yeni tanımlar, kavramlardı.

ipadbebek

Birkaçını burada sıralayayım:

  • Teknolojik araçlar ve intenet sayesinde tarihte ilk defa çocuklar anne-babalarından daha fazla bilgiye, beceriye ve araca sahipler.
  • Aynı sebepten dolayı ilk defa ebeveynler (yani anne-babalar) çocuklarına bir şey öğretemiyor; dahası onların neyi öğrenip öğrenemediğini de denetleyemiyor.
  • Sobadan kalorifere geçişle beraber parçalanan ev içi sosyal yaşamımız teknoloji sayesinde daha belirgin sınırlara çekildi. Artık çocuğun ailesiyle dertleşmesi olası değil. Bu rolü Facebook, Twitter ve benzeri sosyal ağlardaki kimlikler üstlendi.
  • Bugünün anne-babasının çocuğu hakkında en fazla bilgi sahibi olabileceği kaynak Facebook.
  • Yine teknoloji sayesinde kuşak farkı dediğimiz kavram yaştan bağımsız hale geldi. Teknoloji ve nimetlerine hakim 50 yaşındaki biri olmayan 30 yaşındaki birine göre alt kuşaklara çok daha yaklaştı. Kuşak farkını artık yaş değil; beceriler tanımlıyor.
  • Teknolojiyi reddetmek, çocuğun hayatına sokmamak gibi bir ihtimal yok. Bu hiçbir ebeveynin kazanamayacağı bir savaş (bu çabanın onu internet hakkında bilgisiz; dolayısıyla istismara açık bir bireye dönüştürmek dışında bir faydası yok. Teknolojiden, internetten anlamayanların okuma-yazma bilmeyenlere eşdeğer olacağına dair tespitlere girmiyorum bile).

Hepsinin ötesinde modern anne-babalık kisvesi altında gerçeklerden fazlasıyla uzak, çıtkırıldım çocuklar yetiştiriyoruz. Hayata dair tecrübelerini karpuz ağacından düşerek ediniyorlar. X, Y, Z diye sınıflandırma kolaycılığına düştüğümüz bu kuşağın gerçek hayatla tanışıp şoka girdiği son gençlik / orta yaş döneminde (yani kabaca 2030’larda) bugün adını dahi duymadığımız yepyeni psikolojik rahatsızlıklarla tanışacağız (ben buraya yazmış olayım, siz ilerde döner bakarsınız).

Hatta bu dönemin daha şimdiden başladığını savunanlar da var.

Sosyalin yeni tanımında ebeveynlik

Yirmili yaşlarındaki bir akrabamız kısa bir süre önce kendini asarak intihar etti. Babasını bir süre önce kaybetmiştik. Annesinin nasıl kahrolduğunu tahmin edersiniz. Polisin araştırma için ilk el koyduğu şeyleri de: Cep telefonu ve dizüstü bilgisayarı. Bir yanıyla herkese açık, bir yanıyla kapalı. Hayatlarımızın kara kutusu.

Geçen ay torrentten çektiğim Disconnect adlı çok ilginç bir film izledim. İnternet çağında çocuk ve ebeveyn olmak üstüne izleyenin yüzüne tokat gibi çarpan bir yapım. Ne göklere çıkarıyor ne de yerin dibine sokuyor. Her şey alabildiğine yalın, tarafsız ve etkileyici. Facebook’ta mobbing yüzünden intihara sürüklenen bir çocuk, evli bir çift arasında yürüyen paralel (gizli) bir hayat ve geleneksel medyanın yeni medya ile ilişkisine dair internet merkezli 3 farklı öyküyü aynı düzlemde son derece çarpıcı ve tempolu bir üslupla anlatıyor.
Bu çağın çocuğu da, genci de, anne-babası da kesinlikle izlemeli.

Beni en çok etkileyense bugün Youtube’da izlediğim bir belgesel oldu. Avustralya’da salgına dönüşen çocuk intiharlarını ele alan bir yapımın ismi: Cennette 3G Yok (There is No 3G in Heaven). Bu başlığın ilhamını intihar eden bir çocuğun annesinden alıyor. Kaybettiği kızının cep telefonuna başsağlığı mesajları yollayan arkadaşlarına anne şöyle sesleniyor: “Lütfen kızımın telefonuna mesaj çekmeyi bırakın. Artık telefonuna bakamıyor. Cennette de 3G yok!”.

Bu belgesel sayesinde intiharın nasıl hissettirmeden yaklaştığını ama o acı olayın ardından geriye dönüp sosyal medya artıklarına bakınca her şeyin aslında nasıl bağıra-çağıra geldiğini görüyorsunuz.

İzlemenizi tavsiye ederim (İngilizce).

Çocuklarımıza ilgi ve sevgiyi yanlış araçlarla, yanlış kelime ve eylemlerle veriyor olabiliriz. Tek bir iyi ya da kötü insanın bile hayatta ne çok değiştirebileceğini düşününce bu alandaki her emek (ve ihmal) hepimizi etkileycek. Pırıl pırıl bir evladın örselenmiş bir çocukluk geçirmiş başka bir evlat tarafından katledilmesi örneğinde okumamız gereken alt metin de bu: hiçbirimiz diğerlerimizden bağımsız, muaf değiliz (ubuntu).

Yazıyı Mom-Z sunumumu bitirirken paylaştığım Babies adlı belgeselin fragmanıyla bitiriyorum. 4 sene boyunca dünyanın 4 farklı bölgesinden 4 bebeği doğumundan itibaren kayda geçiren ve sonunda her bebeğin her koşulda büyüdüğünü; sadece ilgi ve sevginin bile fazlasıyla yeterli olduğunu tahmin edemeyeceğiniz kadar gülünç, hüzünlü ve akılda kalıcı şekilde belgeliyor.

Çocuklarınızla beraber sağlıklı ve uzun bir hayat dilerim.

Yorumlar

8 yanıt

  1. Ayşe avatarı
    Ayşe

    Amirim nasıl mükemmel bir insansın sen,her konuda farkındalığı bu kadar yüksek olabilmek,takdire şayan…

  2. abdullah4372 avatarı
    abdullah4372

    (Bir kaç detay varda..) “Birisi de demiyor ki” çıkışı yapayım;(belki olmuştur tabi) Üst menü Türkçe’de niye “Home” İngilizce kalmış… 🙂

    1. Ozan Çanaklı (@ozancanakli) avatarı

      WordPress’i arka planda ingilizce kullandığı için. (Bknz: popular, latest, search, reply vs.)
      Birkaç satır kodla front-end ve back-end farklı dillerde kullanılabilinir.

  3. Mehmet avatarı

    Güzel bir yazı olmuş. Özellikle “Disconnect” bu konuya iyi bir örnek teşkil ediyor. Henüz izlemeyen var ise tavsiye edilir.

  4. Caner Can avatarı

    cuk oturdu: http://www.youtube.com/watch?v=apzXGEbZht0&feature=share
    “Tek bir iyi ya da tek bir kötü insanın bile hayatta ne çok değiştirebileceğini düşününce bu alandaki her emek ve her ihmal hepimizi etkileyecek. Pırıl pırıl bir evladın örselenmiş bir çocukluk geçirmiş başka bir evlat tarafından katledilmesi örneğinde okumamız gereken alt metin de bu: hiçbirimiz diğerlerinden bağımsız, muaf değiliz”.”

    1. M. Serdar Kuzuloğlu avatarı

      Bu hayatımda izlediğim en etkileyici videolardan biriydi. Katkınız için çok teşekkür ederim.

      1. Caner Can avatarı

        ben size teşekkür ederim. size nasıl mesaj göndereceğimi bilemedim. buradan yazıyorum. sizin bu yazınız da benim hayatıma farklı bir bakış açısıyla bakmamı sağladı. iyi ki çocuk sahibi oldunuz. benim gibi sizin de dünyanızı, önceliklerinizi değiştirdiğini tahmin edebiliyorum. hem temasta hem de sizce takip ediliyor olmak ayrıcalık olacaktır benim için, https://twitter.com/hcanercan, ve https://www.facebook.com/hcanercan . Söyleyeceğimiz ve paylaşacağımız çok şey olmalı.

  5. Caner Can avatarı

    Bir çocuk için en önemli şey, kendisini değerli hissetmesidir. Ya değerli hissettirecek bir anne-babası yoksa? Ailesizlik şiddetle eşdeğerdir. Koruyucu aile olun. Evlat edinin.

Görüşlerinizi paylaşın: