Allah’ın cezası var. Peki ya sopası?

Siyaset öyle bir hırstır ki rakip gördüğün bir ‘insanın’ seçmeden sahip olduğu eksiklikler üstünden saldırıyı bile meşru kılar. Peki bize ne rol düşer?

Şafak Pavey Ayşe Önal‘ın kızı. Önal, yakın geçmişin en sıkı gazetecilerinden. Nokta dergisinde çarpıcı işlere imza attı, birçok gazetede köşe yazarlığı yaptı, televizyonda başarılı yapımlarda yer aldı. Kızı Şafak Pavey’in öyküsüne aşinalığım(ız) da biraz ondan.

Pavey 19 yaşındayken İsviçre’de istasyonda tren beklerken raylara düştü. O sırada istasyona gelen trenin çarpmasıyla sol kolu ve bacağını kaybetti. O dönemki haberleri hatırlıyorum. (Doğal olarak) herkesi derinden yaralamıştı. 19 yaşında bir kızın kol ve bacağını kaybetmesinin acısını hayal etmek ne kadar zor olsa da.

Pavey bu kazadan sonra çoğu kişinin tahminlerinin aksine hayata tutunmayı seçti. Ardından CHP İstanbul Milletvekili oldu. Böylece dünyanın en büyük klişeler kampı Türkiye’de aklın, mantığın, sağduyunun ve nezaketin varlığına bile tahammül edilemeyen siyaset dünyasına da girmiş oldu.

Bizdeki siyasetin çizgisi malum (kendi şehrinden üç tane milletvekili ismi bile sayamadan boş boş konuşan seçmenlerin de hali ortada gerçi).

Sapla samanın, eğriyle doğrunun birbirine bunca karıştığı bu alana bir de sosyal medya girince mesele hepten Arap saçına döndü.

sarkoo

Siyasetin sosyal medyayla ilişkisini bazen yukarıdaki gibi örneklere bakıp gülümseyerek (Egemen Bağış bu konularda bir maden), bazen de yüzümüz kızararak takip ediyoruz. Yüz kızartıcı örneklerden biri geçtiğimiz gün yaşandı. (Hemşehrim) Malatya AKP Gençlik Kolları MYK üyesi (sonradan yapılan açıklamada sadece parti üyesi olduğu belirtilen) Melik Birgin, şahsi Twitter hesabı üstünden CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’e şöyle seslendi:

Allah bir bacağını almış, hala küfürden uyanmazsın.

İşim ve ilgi alanlarım gereği ‘genç, delikanlı’ denilen yaş grubuyla fazlasıyla haşır neşirim. Çoğunda yer eden bağnaz takıntılara aşinayım. Bir de işin içine siyasi gruplaşmalar eklenince her şeyin nasıl iyice içinden çıkılmaz hale geldiğini görüyorum.

Kafamızdaki bu klişe ve önyargılar aklımızı, vicdanımızı, mantığımızı, ahlakımızı öyle bir felce uğratıyor ki kim derse desin / ne yaparsa yapsın karşısında durmamız gereken şeyleri sırf bizden biri dedi diye görmezden gelebiliyor (daha fenası bazen savunabiliyor) ya da bizden olmadığı için kulak vereceğimiz yerde linç edebiliyoruz.

Toplumsal liderliğin sırttaki yükü

Mensubu olduğu toplumun liderliğine, öncülüğüne, temsiline soyunmuş siyasetçi ve adaylarının herkesten biraz daha hassas, özenli olması gerektiğine dair çarpıcı bir hatırlatmaydı bu yaşanan.

Eğer kendinize (daha doğrusu vicdanınıza) güveniyorsanız partileri, isimleri bir kenara bırakın; buraya kadar okuduğunuz ayrıntıları da unutun (bu detayları 5N1K adına paylaştım).

13576Bir tren kazası sonucu kol ve bacağını kaybetmiş bir kadına (kadını geçtim, herhangi birine) ‘Allah belanı vermiş daha akıllanmamışsın’ minvalinde hönkürene karşı tavrımız ne olacak? İlk taşı en günahsız olan atsın elbet ama bizdendir diye susmak ile değildir diye gırtlağına çökmek arasında insana yaraşır bir uzlaşma noktası vardır mutlaka.

Egemen Bağış’ın her fırsatta iğnelediği Fransa eski Başkanı Nicolas Sarkozy’nin “Biz kediye kedi deriz” açıklamasını hatırlarsınız. Ya da meşhur Facebook Düşünürü Can Yücel’in ‘göte göt‘ diyen mantığını duymuşsunuzdur. Bu dürüstlük ve vicdan rahatlığıyla bizim de yanlışa yanlış (doğruya da doğru) demeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Züccaciye dükkanındaki fil

[box type=”info”]Şafak Pavey’i tanımam. Melik Birgin’i de. CHP’li ya da AKP’li de değilim (hadi içiniz rahatlasın, hayatımda oy da vermedim. Temsili demokrasiye de inanmıyorum. Bunlar apayrı konular). Şahsi çabam iyi, düzgün, ahlaklı, çevresine faydalı bir insan olmak üstüne. Başaramıyor olabilirim ama en azından böyle bir çabam var; deniyorum. Bu konunun beni ilgilendiriyor olması da bu yüzden[/box]

Bu olayın ardından (muhtemelen gelen tepkiler yüzünden/ Melik Birgin önce bu mesajı sildi. Ardından Twitter ve Facebook hesaplarını kapattı. Yaşadıklarının onu bir savunma psikolojisine soktuğunu, öfke ve nefretini büyütmek üzere şimdilik toprağa gömdüğünü tahmin ediyorum. Umarım etrafında akil, tecrübeli, deneyimli ağabeyleri, büyükleri vardır. Engellileri Allah’ın gazabı olarak gören bir siyasetçi kendi partisi dahil herkes için tehlikeli çünkü.

Birgin hesaplarını kaparken Pavey de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdı. Yavaş yavaş, dikkatli okumanızı tavsiye ederim. Tam metni aşağıda. Mektupta benim asıl dikkatimi çeken iki cümleyi ayrıca tekrarlayacağım.

[toggle title_open=”Şafak Pavey’in Erdoğan’a mektubu” title_closed=”Şafak Pavey’in Erdoğan’a mektubu” hide=”yes” border=”yes” style=”default” excerpt_length=”0″ read_more_text=”Read More” read_less_text=”Read Less” include_excerpt_html=”no”]Sayın Başbakan,

Engelli biri olarak ayakta kalmak için diğerlerinden iki kat enerji harcamaya, toplumda bir yük gibi algılanmamak için güçlüklerimi hiç yansıtmamaya çalışan biri olarak, obur bir hevesle sürdürülen aşağılamalara, hükümetin ve özellikle maliye bakanlığının büyük küresel mücadelelerle edinilmiş ve ülkemizde de (yetersiz bile olsa) yasalarla tanımlanmış engelli haklarının, kurnaz yönetmeliklerle geri almasına bile alıştım.

Hatta defalarca makamınıza başvurmuş olmama rağmen, meclisin erkeklerle aynı tuvaleti kullanmaya devam eden tek engelli kadın milletvekili unvanını taşımaya bile teslim oldum. Utanca dair temel ilkelerimizin hayli farklı olduğunu bilenlerdenim. Ancak bazı değiştirilemez utanç sahaları vardır ki, bunlar sizlerin ve bizlerin başını ortak olarak yere eğecek kadar hicap yüklüdür.

En utanç vereni ile, engellilere karşı yazısız bir yasa kadar köklü yerleşmiş olan önyargı ve nefretin resmi olanıyla bir tweet üstünden karşılaştım; Malatya AKP Gençlik Kolları MYK üyesi Melik Birgin bana şu tweeti gönderdi: “Allah bir bacağını almış, hala küfürden uyanmazsın, nedir bu inatçılık!”

Hayatımda hiç görmediğim birinin, küfür uykusuna devam ettiğimi söyleyebilecek cüreti bulabilmesi, muhtemelen bunu söylemiş olmasından kazandığı sosyal itibardır. Kendisine ancak bu sosyal destek; hayali ilahi günahları bedensel cezayla tehdit edebilmenin kibrini verebilir. Bu arada şükür ki, bu düşkün itibarı paylaşmıyoruz.

Midemi bulandıran, sözlerden tüten ağır nefret kokusu değil. Beni ürküten nefretle yaşayanların, kendi yaptıklarının doğru olduklarına inanmaları… Onaylamasam da bunu bile anlayabilirim. Bizim gibi, çatışmaları ideolojilerden yürüyen toplumlarda yerleşik nefret algısının birbirini kabule dönüşmesi uzun çağlar alabilir.

Ancak burada sorun; tweeti gönderen ayrımcı fanatiğin partiniz yöneticilerinden biri olması. Ve nefretini yüz binlerce kişi okumasına rağmen resmi görevine devam edebiliyor olması…

İktidarınızda bütün sisteminizi rövanş üstüne kurdunuz. Vaktiyle kin çetelesi tuttuklarınızın yanında, hak ve adalet savunucusu olarak duranların hiç telaffuz edilmiyor olması, bende ahlak yozlaşması ve güç tapınmasını dönüştürmeye değil, makamların el değiştirmesiyle ilgili olduğunuz zannı uyandırıyor.

İslam’a karşı nefret suçu için BM’ye başvuracağınızı açıklamalarınızdan öğrendim. Ancak partinizin yerel bir üyesinin küstah tweetine karşı bir uygulama yapmazsanız, insanlığa karşı işlenmiş suçlardaki en güçsüz ve en sessiz çoğunluğa karşı ahlaki borcunuzu yerine getirmeyip, sadece sempati bağlarınız olan nefret suçu mağdurlarına karşı hassasiyet gösterdiğinizi düşüneceğim.

Sizden ricam şahsımda kimlik olarak temsil edilen ülkemin bütün engellileri adına AKP Malatya Gençlik Kolları MYK üyesi ayrımcı fanatiği görevinden, tam da bu nedenle almanız… Belki bunu yaparsanız nefret suçlarına karşı tavizsiz bir samimiyet başlangıcını seçmeninize gösterebilir ve bundan sonra partinizde bu tür yaklaşımlarda bulunanlara karşı insanlığın ortak değerleri konusundaki yaklaşımınızı sunmuş olursunuz.

Bunu sizden milletvekili olarak değil: hayatı boyunca başörtülü kızların eğitim hakkını, inanç özgürlüğü hakkını, şahsınızın siyaset yapma hakkını, 28 Şubat döneminin bütün haksızlıklarına şimdi değil, tam o sırada çevrenizde bugünkü dalkavuklarınız yokken açıkça ve bütün riskleri ile karşı çıkmış insan hakları savunucusu bir seküler olarak istiyorum.

Vaktiyle siyasi hayatınıza karşı yürütülen kampanyada sizden ikbal ve imtiyaz beklemeden, ikbal ve imtiyaz ihtimallerini (ne yazık ki ülkemizde pek alışkın olunmayan biçimde) reddeden biri olarak istiyorum.

Bunun bana değil, insanlığa ödenmesi gereken bir borç olduğunu düşünüyorum.

Şafak Pavey, CHP İstanbul Milletvekili.[/toggle]

Şu iki cümle üstüne biraz düşünelim derim:

  • Hayatımda hiç görmediğim birinin, küfür uykusuna devam ettiğimi söyleyebilecek cüreti bulabilmesi, muhtemelen bunu söylemiş olmasından kazandığı sosyal itibardır.
  • Bizim gibi, çatışmaları ideolojilerden yürüyen toplumlarda yerleşik nefret algısının birbirini kabule dönüşmesi uzun çağlar alabilir.

Prensip olarak güncel, popüler konu ve tartışmalardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum ama bu benim için partiler, kişiler ve ideolojiler üstünde bir konu.

Yine de iyi niyetimizle bunu bir gençlik ateşi, heyecanı, ileride düşününce pişmanlık duyulacak bir anlık hırçınlık olarak nitelendirelim. Diğer türlü her şey yangına benzin dökmek oluyor çünkü.

Esas meseleye gelirsek

O kişi(ler) kimdir bilmiyorum ama biri(leri) bize birbirine saygı duyarak, tahammül göstererek, beraberce yaşamayı öğretemezse kısa bir süre sonra zombi filmlerindeki gibi birbirini sokakta kesip doğrayan, korkuyla yaşayan ve bir kara delik gibi kendi içine çöken bir ülkeye döneceğiz.

O kişi kimse çıksın ve sesini yükseltsin. Zaman giderek daralıyor.

[box type=”alert”]Yazıyı yazdıktan hemen sonra ajansa düşen resmi açıklamada Melik Birgin’in partiden ihraç edildiği belirtildi.[/box]


Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

2 yanıt

  1. Emrullah avatarı
    Emrullah

    bence bu iyi günlerimiz

  2. R.Yucel avatarı
    R.Yucel

    O Kişi’yi ben de bekliyorumdum ki şöyle bir karikatürle karşılaştım: http://buff.ly/RbwOE6

Görüşlerinizi paylaşın: