2. Sansür Karşıtı Yürüyüş’ün ardından

Birçok ilke ve rekor katılıma sahne olan 15 Mayıs 2011 sansür yürüyüşünden izlenimlerim.

Dünyada internet kısıtlamalarına karşı yürüyüş yapılmış bir ülke ben bilmiyorum. İki senedir bize nasip oluyor. Sevinilecek bir tarafı yok elbette ama birilerinin Pazar günü Mayıs sıcağının altında rahat koltuklarından kalkıp kendini sokaklara döküp haykırmasına yol açmasından dolayı manidar olduğu kesin.

Sansür konusundaki görüşlerim beni takip edenler için aşağı yukarı belli. Geçen sene Youtube sansürü vesilesiyle sokağa dökülenlerden biri de bendim. Bu içeriği açısından bir ilkti. İnternet gibi herkesin hayatında olan ama yokluğu olmadan ne kadar çok yer işgal ettiği bilinmeyen bir ‘nimetin’ adına yürüyecektik. İdeolojimiz yoktu, muhatabımızı bile tam bilmiyorduk ama bir şekilde sesimizi duyurmak istedik ve duyurduk.

Geçen bir yıl içinde yine beklenmedik şeyler oldu ve yine bir Mayıs Pazar’ında binlerce kişi yeni bir eylem için organize olmaya başladı. Bu sefer durum daha ciddiydi. Güzel bir tesadüf olarak 15 Mayıs 2011’in ilk saatlerinde TRT Haber kanalındaki Sosyal Medya programında haftalardır bir temsilcisini ağırlamaya çalıştığımız TİB’den (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) 2. Başkanı Turgut Ayhan Beydoğan’ı konuk edip konuyu bir de onun ağzından dinleme fırsatım oldu.

Öğlen vakti (TİB’den Sayın Beydoğan’ın tanımıyla) ‘demokratik haklarımı kullanmak için’ bir türlü içime sindiremediğim bu duruma karşı sesimi duyurmak için ben de meydandaydım.

Aklımda kalan bazı notları paylaşmak isterim:

  • Facebook etkinliklerine bilgisayar başında ‘geleceğim’, ‘belki geleceğim’ gibi heveslenip işaret çakıp gelmeyenler klasiktir. Bu sefer de pek farklı olmadı. 600 bin kişinin geleceğini söylediği eylem, yüz binler olmasa da on binlere sahne oldu. (Biz Tünel Meydanı’ndayken kortejin diğer ucu hala Taksim Meydanı’ndaydı ve polis trafiği engellediği için yeni katılımcıları geri çeviriyordu)
  • Sansür yürüyüşü bu sene farklı şehirlerde de eş zamanlı olarak gerçekleştirildi.
  • Farklı grupların sahiplenmesiyle ilerleyen bir organizasyon olmasına rağmen fikir birliği sağlandı.
  • Hiçbir olumsuz, tatsız gelişme yaşanmadı.
  • Başka hiçbir eylemde rastlamadığım bir ayrıntı olarak; on binlerce başı eğik eylemci gördüm. Cep telefonlarından eylemi paylaşıyorlardı 😉
  • Canlarına tak eden bir şey için sokakta olmalarına rağmen herkeste bir karnaval havası vardı. Demek ki öfke, sinir ya da karşıtlık pozitif bir havayla da protesto edilebiliyormuş. Bu beni bayağı düşündürdü.
  • Siyasi görüşleriyle taban tabana zıt birçok kişi bugün bu amaç için bir araya geldi.
  • Katılımcı sayısı önceki seneye göre misliyle fazlaydı ama nedense bazı kaynaklar 200 (iki yüz) kişi gibi bir sayıya indirgedi kitleyi (aşağıda fotoğraflara bakınca göreceğiniz gibi muhtemelen o yürüyüşteki yankesici sayısı bile 2 yüzden fazlaydı)
  • Hayatında hiçbir yürüyüş ya da eyleme katılmamış çok sayıda insan bu sayede pratik yaptı. Ve bence bu politize olma adına internetin olumlu bir etkisidir.
  • Dünyada internet odaklı bu ölçekte başka hiçbir eylem olmadı. O gün, o insanlar, orada tarih yazdı.

Kafama takılan şeylere gelirsek

  • Protestolar arasında AKP ve Tayyip Erdoğan’a karşı doğrudan eleştiri hatta hakaretler vardı. Ben AKP sempatizanı değilim. Ama bir tanesi yanımdaki arkadaşım olmak üzere o eylemdeki birçok kişi AKP’liydi. Bu meseleyi partilere indirgemek işin kolaycılığı. Üstelik başımıza bu belaları saran 5651 sayılı yasayı Meclis’te onaylayan partiler bugün mecliste yer alan partilerdi. Hiçbiri karşı çıkmadı, hepsi onayladı.
  • Bu eylemden heyecan duyanları anlamakla birlikte, işi neredeyse birbirlerine düşmanca tavır takınmaya kadar götüren sözlüklerin eylemin ardından konuyu, yaklaşımlarını ve söylemlerini bir daha düşünmelerini isterim. (yine de bu ayrı / gayrılığın alana HİÇ yansımadığını da bilelim. Örneğin geçen seneki eylemde ciddi bir Ekşi Sözlük – İnci Sözlük gerilimi vardı)

Yürüyüş sırasında kayda geçirebildiğim bazı ses ve fotoğrafları paylaşmak isterim. [slideshow id=18] Eylemin heyecanını vermez ama fotoğraflara ruh vermesi açısından kaydettiğim sesleri de ekliyorum.

Daha detaylı bilgiler için şu adresleri kullanabilirsiniz:

Umarım 2012 yılı sokaklara dökülmeden kullanabileceğimiz özgür, sansürsüz, engelsiz ve takipsiz erişimimizin olduğu bir yıl olur.


Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

23 yanıt

  1. Aanatuna avatarı

    Sayeniz de bu gün yapılan internetimedokunma yürüyüşünü daha iyi gördüm süpermiş içime biraz daha su serpildi gidemediğim için üzülmüştüm kalbimiz oradaydı 300 bin şikayeti gerekçe gösterenler bu kalabalığa nediyordur …
    teşekkürler…

  2. Biri bizi gözetliyor avatarı

    Olayın tamamen AKP’nin işi olduğu aşikar Serdar Bey. Aklına her eseni yapan, her istediği yasayı çıkaran AKP’dir bu işin sorumlusu. İstese böyle bir sansür yasasını engelleyemez mi? Mecliste 9 yıldır bu güce sahip başka hangi parti var da AKP’ye yönelen eleştiriler dikkatinizi çekiyor?

  3. Faruk Yılmaz avatarı

    Merhaba hocam,nasıl hitap etmem gerektiğini bilemedim kusura bakmayın.
    Eyleme bazı özel nedenlerden dolayı katılamadım bugün eylem hakkındaki yazıları okurken sizinkisi pek ilgimi çekti.

    Canlarına tak eden bir şey için sokakta olmalarına rağmen herkeste bir karnaval havası vardı. Demek ki öfke, sinir ya da karşıtlık pozitif bir havayla da protesto edilebiliyormuş. Bu beni bayağı düşündürdü.

    Öncelikle şunu merak ettim “Bu beni bayağı düşündürdü” derken tam olarak ne demek istediniz?

    Ve düşünüyorum da kendi özgürlükleri için yerlerinden kıpıldamayan bir nesil,sizce bugünkü eylemde istedikleri şeyi yapabildiler mi? Mitingten sonra gövde gösterisi yapılırmışcasına yazılıp çizilen şeylerin mitingi biraz gepaze haline getirdiğini düşünüyorum zira şu bi gerçek ki 10 kişiden belki 2 ya da 3 tanesi oraya gerçekten internete gelecek olan bu yeni yasaya karşı olarak gitti.

    Yazılarınızı zevkle takip ediyorum.
    Saygılar.

  4. Cemal avatarı

    Serdar Bey,

    Herhangi bir siyasi partinin sempatizanı değilim. Ancak, İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlerdeki yürüyüş fotoğraflarında da bir tane bile başörtülü arkadaşımızın fotoğrafı yok. AKP sempatizanı olmayan başörtülü vatandaşlarda var ülkemizde ama onlarda yoklar bu eylemde. Siyasi görüşe bağlı olmadan bu sansür zihniyetini kimlerin destekleyip, kimlerin ise karşı çıktı apaçık ortadadır.

  5. Ee ne oldu şimdi ? avatarı

    Yapısını “görevlerini yerine getirirken bağımsız, hiçbir organ, makam, merci veya kişiden emir ve talimat almaz” şeklinde tanımlayan bir kurumu eleştirirken, hükümetle ilişkilendirmek bence protestonun gücünü ve etkinliğini azaltmıştır.

    Temel hak ve özgürlüklerimizin en naif mücadelesinde bile siyasal kaygılarımızın esiri olduğumuzu bir kez daha ispat ettiğimiz gündür, 15 Mayıs 2011.

  6. ömer avatarı

    ne ilginç değil mi adamlar teknoloji üretiyorlar biz onu kullanmak için yürüyüş yapıyoruz; muasır medeniyetin gerisi bu olsa gerek. damlar küfür ediyordu AKP ye edecektir tabi herkes sizin gibi internet ekipleri amiri değil canı yanıyor… adam olsunlar ettirmesinler keyfi küfür mü ediyor bu adamlar yol parasını tatilini verip oraya gelirken

  7. Uğur Önder Bozkurt avatarı

    Ben de Adana’daki protestonun görüntülerini iletmek isterim.
    http://youtu.be/AD0vaqzzWKw

  8. Emrah Yeğin avatarı

    “Bu sefer de pek farklı olmadı. 600 bin kişinin geleceğini söylediği eylem, yüz binler olmasa the on binlere sahne oldu” Genel etkinlik eventine göre haklısın. Diğer illerde katılım oldukça düşüktü. Ama istanbul etkinliğinde 8500 kişi katılacağım demişti, istiklalin bir ucundan diğer ucuna internetime dokunma yürüşü için tıka basa dolduğunu ele alırsak en az 15.000, en fazla 25.000 civarında katılımcı vardı. (pek çok kaynak 25-35bin kişi olduğunu yazmış, ben yine fazla iyimser bir hesap yaptım).

  9. […] M. Serdar Kuzuloğlu  2. Sansür Karşıtı Yürüyüş’ün ardından […]

  10. Mustafa Temiztaş avatarı

    Merhaba,
    Ülkemizde sansürün bir devlet geleneği olduğunu düşünüyorum. Sinema ya da yazın alanından yüzlerce örnek hemen akla gelebilir. Zihinleri kontrol altında tutma faaliyeti diyebiliriz belki de. Engelleyemezseniz de kısıtlarsınız, söz söylemenin bir bedeli olur, birini kısıtlarken diğerinin önünü açarsınız, olmadı etkisini azaltmak için ne gerekirse yaparsınız (Bakınız 200 kişi).
    Ancak bütün bu mekanizmaların şu anda meclisteki neredeyse tüm partiler tarafından paylaşılmış olması ve tüm devlet yapısının organik uyum sağlaması iktidarın konuyla ilgili sorumluluğunu geriye çekmez. Bugün ülkemizde hiç bir “bağımsız kurumun” AKP hükümetine rağmen bu tür kararlar verme ve arkasında durma gücü yoktur. Üstelik ÖSYM meselesinde sözkonusu olduğu gibi TİB’in arkasında da güçlü bir hükümet desteği vardır. Bu nedenle AKP’nin eleştirilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Bana kalırsa eyleme katılan AKP’li arkadaşların ilk yapması gereken destekledikleri ya da üyesi oldukları partiye gidip açık açık konuyu tartışmaya açmak ve bu konuyla yüzleşilmesini sağlamak olmalıdır. Yani eyleme katılan AKP’lilerin varlığına rağmen AKP’nin eleştirilmesine dair çelişki ya da sıkıntı varsa bu eleştirenlerin değil, can damarlarını kesen bir uygulamaya destek veren bir siyasi partiyi desteklemeye devam edenlerin çelişkisidir diye düşünüyorum.

  11. Bülent Keleş avatarı

    Yürüyüşten öte Turgut Ayhan bey ile olan röportaj videosu dikkatimi çekti. Burada Ayhan bey müstehcenlik kriterinin Yargı Kararları baz alınarak belirlendiğini ifade etti ancak bir hafta önce BTK Başkanı Tayfun Acarer bir başka röportajda uluslararası kriterler baz alınıyor dedi. Ben hala bu kriterlerin ne olduğunu anlamadım, neyin baz alındığını da anlamadım. Müstehcenliği falan savunduğum da yok ama merak ediyorum nedir bu kriterler gerçekten?

  12. doruk avatarı

    “o eylemdeki birçok kişi AKP’liydi.” derken birden çoktular demek istediniz heralde.5-10 kişi ya vardı ya yoktu.

  13. ali baba avatarı

    cencor-shipcikler 😛

  14. serkan alemdar avatarı

    öncelikle şuna dikkat çekmek istiyorum: sayın beydoğan “yavaşça tükettiği” cümlelerle, aktif ve bilinçli beyinlerin sabrını sınıyor. yani filtre ve sansür gibi birbirine benzer iki kavramın, aslında aynı şeyi ifade ettiği biliyoruz. müstehcen ve istismara karşı hazırlıklı tepkisi olan, fakat buna rağmen bilgi özgürlüğü elinden alınmış insanlar, sayın beydoğanın ne demek istediğini çabucak anlayabilir. devletlumuz halkımızı pek vasat sanıyordur belki de.

    söyleşide serdar kuzuloğlu’nun mimiklerine dikkat ettiğimde, sayın beydoğan’ın açıklamalarına karşı içimde uyanan “bakalım hümanist ve mantıklı bir neden var mı?” düşüncesine odaklandım bir an. şahsen beydoğan’ın açıklamalarını beklerken tahammül etmekte zorlandım tabi, orası ayrı.

    04.30’uncu dakikada sorulan bir soruya karşılık verilmeye çalışılan cevabın anlamı -bence- nedir?

    soru: “peki açıklamaktan çekindiğiniz bir konu var….. türkiye’de kaç site erişime engelli ve bunu neden açıklamıyorsunuz?”

    cevap: “ıng.. eehh.. bunu… açıklamamamızın nedeni batılı demokratik ülkelerde de bu sayı açıklanmıyor. biz bi’ ara bu sayıları açıkladık fakat sadece biz açıkladığımız için -batılı “demokratik” ülkeler açıklamadığı için- biz sansürcü ülke olarak değerlendirildik (bazı “uluslararası” kuruluşlar tarafından). batılı ülkelerde bu engellenen site sayılarının bizden çok daha fazla olduğunu düşünüyoruz. onlarda kendilerinin sansürcü olarak değerlendirilmesini engellemek için bu sayıları açıklamıyorlar. onlar açıklamadığı için bizim de açıklamamızın doğru olacağını düşünmüyorum….”

    [şu noktadan sonrası algıladığım ve kurguladığım anlamları ifade etmek istiyorum.]

    cevap devam: “fakat biz daha şeffafız. onlar gerekçe sunmadan çat diye kapıyorlar. onlara sorsanız vermezler, biz veririz. yani hangi siteyi kapadığımızı…”

    soru: “peki batılı-demokratik ülkeler bayağı geniş bir coğrafyayı kapsıyor…(mesela batıya doğru durmadan giderseniz tüm dünyadan bahsediyor olabiliriz) ama siz bu ülkelerin -topunun- bizden daha fazla site kapattığını mı iddia ediyorsunuz?

    cevap: öyle olduğunu tahmin ediyoruz… çünk*

    soru: tahmin ediyorsunuz?

    cevap: ee çünkü onlarda vermiyorlar.. yani sayıları vermiyorlar (biz niye verelim? biz batılı değiliz ki?!) bu yüzden onlar daha ileri gitmişler -ya da geri(?)…

    soru: peki… şu an sizi davet programımıza etmemize neden olan 22 ağustos’ta yürürlüğe girmesi öngürülen yasadır. bu yasa düzenlenirken BTK hangi kurumlara veya uzmanlara başvurdu?

    cevap: [bu sorunun cevabı aslında sizin pek hoşunuza gitmeyecektir belki de. yani direkt girersem konuya canınız fena halde sıkılacak. can sıkıp canımızdan bezmek ya da başımıza iş açmak pek huyumuz değildir. geçmiş tecrübelerimizden dersimizi aldık. dolayısıyla cevabımı başka noktadan dolaylı verip biraz daha zaman kazanmayı planlıyorum. tabi bunlar içimdeki sesin açıklamaları. aslında siz bu açıklamaları duymuyorsunuz.şimdi şunları duymaya başladınız: ] öncelikle, niçin böyle bir düzenleme yaptığımızı belirtmek istiyorum…şu ana kadar 300 bin adet, çocuklara müstehcen gelecek, cinsel istimara dair sitelerin yayınlandığına dair ihbar aldık. bir takım sivil toplum kuruluşları ve aileler..*

    soru: mesela hangi sivil toplum kuruluşları ihbar etti?

    cevap: ee isimlerini zikretmek istemiyorum. çünkü güna.. gündem.. lafımı bitireyim… bu sivil toplum kuruluşları bize sakıncalarından bahsetti, sivilleri sevdiğimiz için biz de onlara kulak astık…

    soru: peki filtrelemeyi paketlediniz. fakat bu paketlerin aslında neyi içerdiğini kimse tam olarak bilmiyor. yani varsayımlar üzerine konuşuyoruz. bizi bu konuda aydınltır mısınız?

    cevap: eee dediğim gibi gelen şikayetler üzerine bazı paketler yaptık. paketlerin içinde çocuk paketi var..*

    soru: çocuklara özel pakette ne var?

    cevap: ço.ç.uk. paketinde çocuk ödevlerini yapacağı siteler var ama müstehcenlik yok. paket sadece bunu kapsıyor. ödevler ve çocuk…

    [tam şu noktada arkaplanda pink floyd – another brick in the wall çalmaya başlar.]

    soru: aile paketinde ne var?

    cevap: sadece çocuk yok. yani sadece çocuk ve müstehcenlik yok. yani müstehcenlik çocuk paketinde de yok tabi ama çocuk aile paketinde var. daha doğrusu çocuk zaten ailenin bir parçasıdır, tabiki vardır. ama aile paketinde çocuk hem de aileyi ilgilendiren, mesela yemek tarifleri, anne baba ve çocuğun zekasını geliştirecek müthiş yararlı oyunları oynayabilecekler. örneğin tv’de boyuna reklamı dönen hipercan oyunu gibi; starwars’taki ışın kılıcını eline alıp doğamıza zarar veren uzaylı robotları, örümcek adam ve demir adamın yardımıyla kurtarabilecek şu veledin oyunu gibi…ayrıca yurtiçi paketimiz var, müstehcenlik yok. sadece yurtiçinde dolaşabileceğiz. bu internet değil aslında kocaman bir yerel ağ. yani bizi, hepimizi, türkiye’yi ultra büyük bir sülale gibi düşünürsek, yurtiçinde bizbizeyiz. ne mutlu olabilir türküz diyene!

    soru: tam şu noktada, yurtiçi paketini seçen vatandaş örneğin facebook’a bağlayamayacak mı?

    cevap: facebook.com.tr olmadığı sürecek hayır tabiki. çünkü yurtiçi değil… (içses: allah’tan google.com.tr var) ama çocuk ve aile paketinde facebook oldukça dünya çapında popülerdir. çocuklar ve aileler… zaten facebook’un amacı bu değil mi? ama akrabalarınız haricinde arkadaşlarınızı facebook listenizde göremeyeceksiniz…

    soru: peki standart pakette, şu anda erişime engelli siteler yer alacak mı?

    cevap: evet.

    soru: peki çocuk paket, aile paketi, yurtiçi paketi ve standart paket dışında, tüketicinin seçebileceği herhangi bir şey yok mu? mesela tüm bu paketleri reddetmek?

    cevap: hayır.

    soru: tuhaf. bana da şu an sansürlüymüşsüz gibi geliyordu… peki şu anda bir izleyicimiz ahlak filtresine dikkat çeken bir mesaj gönderdi. BTK ahlakımızla neden bu kadar ilgili olabilir? yani oy vermek, en az üç çocuk yetiştirmek ve halka hitap edebilecek bazı ünlü/etkili isimlere tv’den ulaşabilecek sorumluluklarımız varken neden BTK ahlakımıza dikkat çekiyor? siz gene paketleri seçime sunun ama bunları istemeyenler için başka seçenek -mesela filtre programları- sunulabilirdi?

    cevap: çünkü bunu 70 milyonluk halkımızın içinden gelen 300 bin’lik şikayet belirliyor. yani biz demokratik bir ülkeyiz. demokrasi demek, azınlığın da hakkının korunması demektir. ne yani adil olmasa mıydık? düşünün avustralya da, yani batıyagidip biraz da güneye indiğinizde göreceğiniz örnekte bu yöntem işe yaramamış…

    ……….

    kısacası bir sürü karikatür balonu çıkacak… çözüm gülmek/ağlamak ya da ironiye karşı kırık bir gülüş sergilemek olsaydı ne mutlu bize. sorunun ne olduğunu herkes biliyor. çözümü? bence 600 bin ya da 1 milyon protestoyla çözülecek şey değil. hatta 10 milyon bile değil. çünkü zaten türkiye’nin yarısından fazlası “özgürlüğün” kısıtlanmasının anlamını biliyor. “internet bizim için ne kadar önemli?” sözlerinin anlamını bilen herhalde 5 milyonu geçmez. filtrenecek olan şirket siteleri falan değil bu, söz konusu olan “herşey”. konu aslında “insanoğlu zamanda yolculuk yapabilecek mi?” sorusuna cevap aramaya benziyor. çünkü seçim, bize kalmış birşey değil. adamlar kafada kurmuş, bitirmiş bile. biz sadece olacaklara hazırlanmalıyız. satrançta savunabileceğiniz bir hamle düşünün. bu durum öyle de değil. satrançta en azından bir çıkar yol bulabiliriz. şu an var mı? sanmıyorum, ama bekleyip göreceğiz… bu arada uyumayınız. sosyalleşmek için internet’in filtrelenmesini mi bekleyeceksiniz? eğer öyleyse filtrelensin.

    if (_root.internet.sosyal.filtre.enabled == true)
    _root.internet.asosyal.play();
    }
    else _root.internet.sosyal.filtre.enabled = false;
    _root.lets.play = true ;

  15. Aura Cleanmax avatarı

    Hangi devirde yaşıyoruz internet yasağıda nerden niye çıktı..

  16. birkul avatarı

    Günde binlerce site açılan dünyamızda filtreleme gerekli birşey. Fakat bunu yaparken bu işten anlayan ekip tarafından gerekli. Daha filtre uygulamaya girmeden tepki gösteriyoruz. Ben de gereksiz sansüre karşıyım. Zararlı içeriğe sahip sitelerden küçük yaştaki kardeşlerimizi korumamız gerekiyor.

  17. […] Son zamanlarda TİB’in yasaklı kelimeler listesi ve yaptığı haksız sansürler bir hayli konuşuldu, çizildi, yürüyüş yapıldı… (bkz) […]

  18. Mehmet Eker avatarı

    Bunların hespi pornocu arkadaş. İçlerinde çocuk pornocusu da var.

  19. […] olması gerektiğini düşünüyorum (vaktiniz varsa konuyu özetleyen iki örnek yazım: 1, 2). Bunun için sokak yürüyüşüne dahi katıldım. En önde saf tutup şov yapanlardan; gazete, […]

  20. […] görebilirsiniz. Sanıyorum hakkında en çok yazıp çizdiğim konu bu):Sansür ayıbına dair2. sansür yürüyüşünün ardındanKimi zaman yanlış anlaşılma kurbanı olsam da takip edenlerin bu konudaki fikirlerim konusunda […]

  21. […] yoğun bir kullanım oranı yoktu. Yaşananların bir Türk Baharı olduğunu iddia etmiyorum ama internet sansürüne karşı yürüyüş eyleminden bile fazla yük taşıdığını görmezden gelmek mümkün değil.Bugün saat 15:45 sularında […]

  22. […] yoğun bir kullanım oranı yoktu. Yaşananların bir Türk Baharı olduğunu iddia etmiyorum ama internet sansürüne karşı yürüyüş eyleminden bile fazla yük taşıdığını ve katılım gördüğü […]

  23. […] kullanımı konusunda sürekli gündeme gelmesi tesadüf değil. Zira kişi kendinden biliyor işi. Dünyanın en büyük sansür karşıtı eylemi dahi irade sahiplerinin fikrini değiştirmeyi […]

Görüşlerinizi paylaşın: