Öküzün biri sana dava açsa?

Tam ağzımıza götürürken domates dile gelse, aman dese yine de yer miyiz? Pirzolalı pikniklerden ötürü kuzular bizi mahkemeye verir mi?

The War on Humans adlı ilginç bir kitap bitirdim. Bu yazıda kitabın ana fikrinden; yani insan ırkını mümkün olan en düşük yoğunluğa indirip hayvanların egemen olduğu bir dünya düzeni için çalışanlardan bahsedeceğim. Aşağıdaki bölümde hayvanlarla ilgili kişisel durum ve duruşumu içeren bir özet var. İsteyen okur, isteyen kitapla ilgili bölüme devam eder.

Hayvanları sevmek, kabullenmek ve yemek üzerine

Hayvansever’ sıfatı hayatında hayvanlara ait özel bir yer / zaman ayırıp anlam yükleyenlere layık. Ben o kategoride değilim. Ama hayvanlardan nefret de etmiyorum ki bence bu çok daha önemli. Herkesin hayvansever olması değilse de beraber yaşamak zorunda olduğumuzu kabullenmesi mümkün.

Şu ana kadar birçok hayvan besledim. Bana hayat hakkında çok şey öğrettiler. Canlılarla mücadelem (cahil değil) cehalet ısrarındaki insanlar ve sivrisineklerle sınırlı. İkincisi sezonluk bir sürtüşme olduğundan pek de umursamıyorum aslında. Üstelik her iki grupla mücadelenin gayet barışçıl yöntemleri var. Yok etmek yerine uzağınızda tutabiliyorsunuz.

Çocukken eğlenceli geldiğinden olacak bazı hayvanlara çile çektirdiğim(iz) olmuştur. Bugün evlerindeki karınca ve örümceklerden dert yananlara onların varlıklarını sorgulama hakkını kendilerinde nasıl bulduklarını sorarken o anlar aklıma geliyor; mahsunlaşıyorum. En azından kendi çocuklarımın karpuz ağaçlarından düşmemeleri için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Olta hevesimi saymazsak hiç avlanmadım. Hayatta kalmak için -mecbur kalırsam- yapabilirim ama durduk yere (ve son derece eşitsiz şartlarda) bir sığırı devirip böbürlenmektense bunu başka birilerinin yapıp süpermarkette pırıl pırıl bir ambalajda sunmasını tercih ediyorum. Vejetaryen de değilim. Et yemeden yaşayanlara saygı duymakla beraber neler kaçırdıklarını düşünüp üzülüyorum.

Lafı geçmişken lezzet keşfini her şeyden çok severim (yurtdışına çıktığında tirim tirim Türk restoranı arayanlardan olmadım şükürler olsun). Dünya ve içindeki her şey ben keşfedeyim diye yaratılmış. Dünyanın farklı ülke ve bölgelerinde kakalak, çekirge, at, köpek, ayı, salyangoz,  kaplumbağa, tavşan, kurbağa, türlü çeşit deniz böcekleri gibi aklınıza gelen gelmeyen pek çok şey tattım. İtiraf edeyim hepsi de birbirinden güzeldi (nasıl olsa yakın gelecekte dünya nüfusunun önemli bir kısmı böceklerle beslenecek. Şimdiden alışmakta fayda var. Kalori ve protein değerleri de hiç fena sayılmaz üstelik).

Uygarlığa dair güzellemeler bir yana Ademoğulları olarak doğal şartlarda ne aciz, ne zavallı olduğumuz malum. Hayatta kalmak için üstüne bir şeyler giyinmek zorunda olan tek canlı türüyüz mesela, hiç düşündünüz mü? Bir zürafa hayata gözlerini 3,5 metreden yere düşerek açıyor ve anında dört ayağa kalkıp annesinin memesine saldırıyor. Bir keçi yavrusunun birkaç dakikada kat ettiği gelişim insan yavrusunda aylar alıyor.

Bütün bu acizliğimizi bildiğimizden olacak, hayatta kalabilmek adına dünyadaki her şeyi alabildiğine zalim, bencil ve hoyratça tüketiyoruz. Neyse ki -hala- dış uzaya açılabilmiş değiliz. Evrene verdiğimiz dert bu gezegen ve atmosferiyle sınırlı.

"Yapabiliyorken insanlığın soyunu kurutalım"
“Yapabiliyorken insanlığın soyunu kurutalım”

Gezegenimizi paylaştığımız canlılara yaşama hakkı lütfetmemiz kibirimizden kaynaklanıyor. Resmen dağdan gelip bağdakini kovmuşuz. Dünya 4,5 milyar yaşında. Birkaç bin yıllık mazimizle biz mahallenin en yeni yetmeleriyiz.

Konuşma, düşünme, tartışma, kültür ve bilim geliştirme gibi birçok özelliğimiz acizliğimizi araç ve yöntemler kullanarak şartları lehimize çevirdi. Ama bazıları bu durumdan memnun değil ve insan nüfusunun azalarak (hatta azaltılarak) hayvanların haklarının savunulduğu bir düzeni arzuluyor. Size garip gelebilir ama epey de yol almış durumdalar. Doğacı (natüralist) David Attenborough gibi insanoğlunu ‘dünyanın veba‘ olarak tanımlayanların sayısı artıyor (bu grup nüfus kontrolüyle ilgili ürpertici fikirlere ve örtülü yayın organlarına sahip).

Kitaptan notlarla boyutlarını inceleyelim.

  • 2010 yılında doğa eylemcisi James Jay Lee ünlü belgesel kanalı Discovery’den -kendi tabiriyle- dünyanın en yıkıcı, kirletici ve pis hayvan türü olan insana karşı bir belgesel yapmasını ister. Kendisine göre dünyanın var olmak için insana ihtiyacı yoktur. İnsanların çocuk sahibi olmanın yasaklanması, böylece nüfus artışının durdurulmasını savunur. Kanal yöneticileri Lee’yi geçiştirince tepesi atar ve kanalın genel merkezini basarak çalışanları silahla rehin alır. Ne var ki Lee amacına ulaşamadan polisin yaptığı operasyonda öldürülür (ironik mi dersiniz?).
  • Lee’nin eylemi insan karşıtı insanların fikirlerine hayatlarını feda edecek kadar bağlı olduğunu gösterme adına önemli bir kilometre taşı olur.
  • İnsan nüfusunun artışının gezegendeki tüm yaşamı yok etmeye doğru gittiğini savunanların sayısı hiç de az değil.
  • ABD’li Biyolog Profesör Eric Pianka insan nüfusunun %90’ının yok olmasının dünya için hayırlı olacağı tarzı bir fikri savunuyor (bu tarz simülasyonlar bile beni ürpertiyor). Pianka’ya göre Ebola ve AIDS gibi ölümcül hastalıklar nüfusu dengeleme adına iyi.
  • Pianka’nın fikirleri arasında çocuk sahibi olanların (çocuk sayısıyla orantılı) daha yüksek vergi ödemesi de var. Örneğin 3 çocuğu olanın tüm mal varlığına el konulması gerektiğini savunuyor(lar).
  • ABD’de benzer fikirleri savunan bir Ötanazi tarikatı bile var.
  • İnsan ırkının yok edilme çabasını en ciddiye alan kişi (yazıya ilham veren kitabın da yazarı) Wesley J. Smith. Yürütülen insan karşıtı kampanyanın özünü kendini doğanın sıradan bir parçası olarak gören insan modelini temel aldığına dikkat çekiyor. Smith’e göre durum bu kadar basit değil.
  • İnsan karşıtlarının önemli dayanak noktalarından biri de Charles Darwin. İnsanların temelde bir hayvan türü olduğunu kabul edince pek çok teori de mantığa ve haklı temellere kavuşuyor.
  • İnsanların doğadaki ‘fütursuzluğunu’ engellemek için uç vermeye başlayan bir hareket (ilk temasta komik geliyor, evet) hayvanlara insanlara karşı dava açma hakkı tanımak. Elbette burada elinde dilekçeyle savcılığa başvuran mandalar beklemiyoruz. Ama onların haklarını savunanların onlar adına yetkilileri mahkum ettirme ihtimali doğuyor. Bunun denemelerinin daha böyle bir yasa olmadan yapıldığını unutmayalım.
  • ABD’nin 100 büyük hukuk fakültesinde hayvan yasalarıyla ilgili bölümlerde bu tip davalara avukatlar yetiştiriliyor.
  • Hayvan haklarına yönelik bu radikal girişimlerin sadece gıdaya değil hayvan ürünlerinden faydalanan her ürüne etkisi olacak (yani aşağı yukarı etrafımızdaki şeylerin yarısı).
  • Daha ilginç bir diğer tartışmanın şahikası ise The New York Times blogunda Michael Marder’ın yazdığı bir makale oldu. Bezelyelerin kendilerine has bir dil ile aralarında iletişim kurduğunun ortaya çıkmasından sonra şu Marder soruyu sordu: bezelyeler konuşabiliyorsa onları yememiz doğru mu? Makaleyi kesinlikle tavsiye ederim. Yeterli sayıda destekçi bulabilirse gelecekte anca birbirimizi yiyebileceğiz.
  • Konuyu en uç noktaya götüren ülke İsviçre. Ülkede kabul edilen bir yasa uyarınca hayvanlar bir yana; bitkilere aşağılayıcı davranmak yasak.
  • İnsan dışı canlıların haklarını savunan grupları daha yakından incelemek için The Nonhuman Rights Project sitesini takip etmenizi salık veririm.

Şimdi burada gizli, okültist örgütlerin dünya nüfus kontrolüyle ilgili iddialarına girmek vardı ama ona da belki başka bir yazıda bakarız. Ama buraya kadar okuduğunuza göre konu ilginizi çekmiş anlaşılan. Bölüm sonu hediyesi bu yazıyı yazmak için webde linkler ararken bulduğum kitapla aynı ismi taşıyan belgesel olsun:

Yorumlar

19 yanıt

  1. Kadir Kalaycı avatarı

    Dan Brown’un Cehennem kitabı da bu konuyla ilgili hoş bir kitap tavsiye ederim bu da kitapta geçen bir grafik.

    http://1.bp.blogspot.com/-Zpib9tJ3bnY/UqtufgspNrI/AAAAAAAAAm0/IDtU6l3U3V8/s1600/siteye.jpg

  2. Ali SARIARSLAN avatarı

    Bu yazıyı okurken kitabın özetini okuyorum sandım.

  3. Gokhan avatarı

    Channel 4’un yayınladığı Utopia isimli diziyi de izlemenizi öneririm. Bu konu hakkında çok ilginç şeyler söylüyor.

    http://www.channel4.com/programmes/utopia

  4. Doğan avatarı
    Doğan

    Hocam,
    şu linki vermeden edemedim: http://www.imdb.com/title/tt0389790/ (Arı Filmi)
    İzleyen bilir, Arının bal için insanlara dava açması ve kazanması olayı işleniyor. 🙂

  5. abdurrahman çelebi avatarı

    bu konuda kafa açan film tadında belgesel var:
    “Life after people”. meraklılara duyurulur.

  6. Emiracle avatarı
    Emiracle

    Link’lerle zenginleştirilmiş, çok güzel bir blog yazısı yazmışsınız, tebrik ederim. Şimdi kitabın Kindle edisyonunu bulmaya gidiyorum 🙂

    1. mserdark avatarı
      mserdark

      Kitabın sadece Kindle versiyonu var zaten. Linkini vermiştim yazıda.

      1. Emiracle avatarı
        Emiracle

        Kitabın Kindle versiyonunun korsan epub’ını aramaya, bulursam da Calibre ile Kindle PW2’me yollamaya gidiyorum du aslında. 😉 Kitap zaten sadece $1.99’muş, satın alacağım o halde.

  7. ugorur avatarı
    ugorur

    Bu tarz uc fikirleri savunanlar insanlarin arasinda kendini en begenen ve yucelten kesimidir. Insan primat turunde bir hayvandir, ne az ne fazla.

    Diger hayvanlar gibi bizde yemek, icmek yasamak gibi aktiviteleri, vucutlarimizin izin verdigi olcude yapmamiz gerekir ve diger TUM CANLILAR gibi ureyerek canliligimizi devam ettirmeliyiz.

    Insanlar diger hayvanlar gibi bir evrim surecinden gecmis ve yasamak ve cogalmak icin doga kosullarinin zorlamasi ile beynimiz gelisimis.

    Evrimsel surecte beynim gelisti ve zeka seviyem diger yetiskin hayvanlarin ustunde diye kendimi diger hayvanlardan ustun tutup, onlar yasamasi icin kendimizi oldurmeliyim cunku ben onlardan iyiyim demek sacmaliktir.

    Insansiz dunya, teknolojisiz dunya, ot yemem, et yemem gibi dusunceler esitlikci degil egoist ve ustun gormeci bir bakis acisinin urunudur.

  8. İsmail Ulusoy (Hackless) avatarı

    Yazıyı bir bir okudum gerçekten hoşuma gitti,fakat okurken birşeyle sürekli bağlantı kurdum;islam hoşgörüsü denen şey “Yerde taş görseniz vurmayın alın başka bir yere koyun,kullandığınız cansız eşyaya bile saygı duyun” gibi bir tasavvufi manteliteye sahip. Gelmek istediğim nokta şu: burdaki insanlar tespit ettikleri konu üzerinde tabikide haklılar fakat eleştirdikleri şeyleri yapanlar veya yapılması ne kadar uç noktaysa kendi yaptıkları ve doğru gördükleri şeylerde o derece uç nokta. İllaki islam hoşgörüsü,tasavvif mantığı olmasada bir sürü dinin senelerdir belki asırlardır canlılar üzerine son derece saygılı ve uç noktasız ölçüleri var. Bunlara uyabilir ve örnek alabilirler.(dünyada hem insanların hem hayvanların mutlu yaşayabileceği şekilde bir düzen) Bu insanlar neden bu tip olguları görmezden geliyor?
    Ve asıl sorum şu: Eylem yapanlar veya insansız dünya için uğraşan tüm bu insanlar neden ortadaki soruna çözüm getirmek adına(!)karşı taraftan acımasızca intikam alıyorlar? Yanlış yanlışla gidildiği,yangına körükle gidildiği her durumda tartışma kavga sorun bitmez sadece haklı olanın tahtına başka biri geçer. O yüzden bu yazıdaki dünyayı,hayvanları koruyan bu tip insanların soruna çözüm değil, bir atak,uzun soluklu kısa bir heves,saldırı,içindeki hırsı kontrolsüzce dökmek gibi yöntemlerle yaklaştığını düşünüyorum. Birbirine karşı iki tarafında orta noktası zaten yine hoşgörüyü ve tasavvufi bakış açısına denk geliyor veyahut bunlara benziyor.

  9. rasim avatarı
    rasim

    gel de adem havva cennetten geldiğine inanma. Bu dünya biz insanoğlunun hayalleri ve sonsuzluk içeren duyguları için sınırlı. Hatta bakıyorum yaşan tüm canlılardan dağlar kadar farkımız olsada işte primat türünde hayvanız yada benzeriyiz gibi gene yaşayan diğer canlılara göre kendimizi sınıflandırıyoruz. Sonuç değişmeyecek kıyameti koparacağız zannımca.

  10. Cagdas C. avatarı
    Cagdas C.

    Amirden guzel bir yazi 🙂

    Üst anti fikir konusunda bir dizi kitap onerim var ki zat-i sahanem ancak okumaya vakit yaratabildim:

    Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları…

    Dunyanin her yerine para icin nasil edilir konusunda supheli bir dizi. Amac sozde gizli olani aciga mi vurmak mi yoksa komplo teorisini teoriden cikartip bunu benimseyin cunku hayat aslinda boyle demek mi kuskulardayim.

    Filhakika okunmasi gerekli bir seri. Bazilari nasik buyuk ve bazilari nasil vergi rekortmeni bazilari ise nasil curetkar gormek icin fena degil.

    1. mserdark avatarı
      mserdark

      O kitabi henuz Turkceye cevrilmeden okumustum. Sonra 3 cildi birden istahla bitirdim. Bu konuyla ilgili olmasa da faydali kesinlikle.

  11. DoganKaya avatarı
    DoganKaya

    İzlenmesi gereken aşağıdaki 3 videoyu lütfen izleyin.Hepsinin türkçe altyazısı mevcuttur.Dünyada 1 milyara yaklaşan vejetaryen ve vegan nüfus vardır.Yaşamak için onlara ihtiyacımız yok.Tabi doktorlar ve araştırmalar arasında bile farklı görüşler ortaya çıkıyor.Bu bile onlara ihtiyacımızın olmadığını kanıtlıyor aslında.

    Sağlık dışında giyimde genelde kürkü bilir herkes ve çoğumuz giymek istemez ancak sadece kürk mü hayvanlardan elde ediliyor ? Kuş tüyü, ipek, yün, deri, kaşmir gibi birçok hayvanlardan elde edilen giyim ürünü mevcuttur.Alternatifleri olduğu halde ?

    Eğlence sektöründe hayvanat bahçeleri, at yarışları, aqua parklar, atların efendisi gibi gösteriler ile hayvanları sömürüsü devam etmektedir.Yaşamak için bunlara ihtiyaç duyan var mı peki ?

    Endüstriyel hayvancılığın inancı olan insanlar için HARAM olduğu yüzde yüz gerçektir.Ülkenin çoğunluğu müslüman olduğunu söylediği bir ülkede sizce de tezat oluşturmuyor mu ? Elbette din kişinin özelinde kalması gereken bir konu araya birilerini sokunca kullanılmaya çok müsait olduğundan geldiğimiz noktaya bakılırsa çok yanlış buluyorum.Zaten bizim ülkemizde araştırarak kendi aklımız ve mantığımız ile iman etmiyoruz ki gelenek gibi birşey olmuştur.

    Gdo’lu yiyecekler antibiyotikler ile daha fazla süt verilmeye çalışılan ineklere sürekli hamile bırakarak 20 25 sene yaşayacakken 5 senede öldürüyoruz.Üstelik güneş yüzü bile görmeden kapalı alanlara kapatıyoruz.Böylece alması gereken hiçbir besini doğal alamıyor.Alamadığı gibi onlardan elde ettiğimiz besinlere de bu zehirleri aktarıyorlar.
    Artık sütlerin iyi bir kalsiyum kaynağı olmadığı ortaya çıkmıştır.Yıllardır güçlü kemiklerimizin olması için doğanın sadece yavrusu için ürettiği sütü çalarak kendimiz içmeye çalıştık.İnsan doğasında böyle bir durum olsaydı halen annemizi emmeye devam ediyor olmamız gerekmiyor muydu ?

    Yumurta deseniz birçok farklı görüş var.Bazı araştırmalara 15 günde 1 yiyenle haftada 4 ve fazlasını yiyenler arasında prostat kanseri olma ihtimali fazla yiyenlerde yüzde 80 civarındaymış.Başka bir doktor ise hiç ekmek yemeyin istediğiniz kadar yumurta yiyebilirsiniz günde 10 15 farketmez diyebiliyor.

    Yediklerimiz üzerinde inanılmaz oyunlar oynanıyor.Doğru bilgilerin bize ulaşmasını istemiyorlar.

    Gary Yourofsky bir söyleminde insanlar Gelenek, Alışkanlık,Kolaycılık ve Tadı yüzünden hayvan yerler demişti.

    O kadar hayvansal ürünlere boğulmuşuz ki diğer türlü yaşanmayacağını öleceğimizi düşünüyoruz.Adamın ağzında sigara olur sen ona ben artık vegan besleniyorum deyince sana nasıl olur çok sağlıksız diyebiliyor 🙂

    Artık birçok insan vejetaryen ve vegan beslenmeye geçiyor.Aralarında sporcular da var.Carl Lewis en iyi derecesini bu beslenmeden sonra yapmıştır.En son bill clinton da vegan beslenmeye geçti.Hayvansal besinlerin birçok hastalığı tetiklediği ortaya çıkmıştır.

    İnsanlar bilinçaltıyla yemek yerler.O yüzden bağımlı olduğumuz birçok besin maddesi vardır.Şekerin sigaradan daha zararlı bir zehir olduğu söyleniyor mesela.Beslenmemizi kesinlikle bilinçli bir seviyeye çekmemiz gerekiyor.Bir söz var.Yaşamak için mi yemek, yemek için mi yaşamak.Atın ölümü arpadan olsun zaten birgün öleceğiz gibi söylemler hep bu bağımlılıktan vazgeçmemek içindir.

    Genelde hayvansal ürünlerin yenilmemesi söylendiğinde ilk tepkiler şöyle oluyor.Bitkilerinde canı var 🙂 Şu an bitkilerin duyguları olduğu sinir sistemlerinin olduğu ve acıyı sevinci yaşadıklarına dair bir kanıt bulunmamış bildiğim kadarıyla.Bitki ile empati kurabilen bir insan zaten frutaryen falan olur yani sadece meyve ve kuruyemiş gibi şeyler tüketir.Ama zaten herşey canlı demelerindeki savunma o zaman herşeyi yiyebiliriz demek içindir.Kafaya odunla vurulduğunda odunun titremesi onun duyguları olduğunu göstermez 🙂 Ki öyle diyelim.O zaman hayvan tüketen insanlar daha fazla bitkiyi öldürürler çünkü hayvanların yetişmesi için çok fazla tahıl ve su kaynakları tüketilir.Dünyada insanların açlıktan ölmesini buna bağlayanlar bile var.

    Bunlar dışında endüstriyel hayvancılığın çevreye ekolojik dengeye zararlı olduğu kanıtlanmıştır.

    Para verip petlerden en güzel hayvanları seçip evlerimizde kendi çocuklarımız bebeklerimiz gibi bakıyoruz ve sonra kendimize hayvansever diyoruz.Onların cinsinde bir hayvana birisi eziyet edip yada öldürdüğünde katil olarak görüyoruz.Sonra yemeğimizde hayvan yiyoruz.İşte bu dünyanın ne kadar acımasız ve güçlünün her zaman zayıf olanı ezdiği bir sistemde olduğunun kanıtlarından birisidir.
    Kedi köpek ile bir kuzu oğlak inek koyunun aynı hislere duygulara acıyı sevinci hissetmediğini kimse bana anlatamaz.

    Hayvanın gözü kulağı yüzü kalbi ayakları elleri tamda olması gerektiği gibi olupta beyninin buna dahil olmadığına kimse bana inandıramaz zaten.

    Yazılacak o kadar çok şey var ki.Lütfen gönderdiğim bu videoları izleyin ve sonra fikrinizin değişeceğine inanıyorum.

    Hayatınızda Duyabileceğiniz En iyi Konuşma – Gary Yourofsky
    http://www.youtube.com/watch?v=8ocqCy0qEkA

    Sizden Bir Sır Gibi SAKLANAN GERÇEKLER–James Wildman
    http://www.youtube.com/watch?v=kb7BPva0ioo

    Earthlings – Full length documentary (multi-subtitles)
    http://www.youtube.com/watch?v=ce4DJh-L7Ys

  12. Alp avatarı
    Alp

    “tek gerçek düşmanımız insandır. İnsan’ı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden de sonsuza dek silinecektir yeryüzünden”
    George Orwell – Hayvan Çiftliği
    bu geldi aklıma yazıyı okuduktan sonra

  13. Yalcin avatarı
    Yalcin

    Yasam, bizle varolmadigi gibi bizden sonra da yok olmayacaktir. Doganin bir parcasi olan insanin yaptigi hersey dogaldir. Biz dunyayi degil dunya bizi yok eder. Dunyanin ve kainatin varligi bizim icin olusmadigi gibi bizden once olusmus binlerce canli turu bizden sonra olusacak binlerce canli turunun devinimidir.
    Yasam seklimizle onlarca canli turunu yok ediyoruz ama ayni yasam seklimizle onlarca canli turunun olusmasina sebeb oluyoruz.
    Biz yok oluruz, baska canli turleri olusur. Egosu yuksek canlilariz. Herseyin sorumlulugunu ustumuze aliyoruz ama doga olaylari karsinda bir sinek kadar caresiziz.
    Biz gideriz kervan yurur.
    life always finds a way

  14. […] insan nüfusunun 500 milyonun altında tutulması gerektiği gibi güncelliğini koruyan gizli gündem maddeleri yer alıyor. Bu meseleye gizemlerle ilgili bir yazıda ayrıca gireriz […]

  15. […] “Öküzün biri sana dava açsa?” başlıklı bir yazım var. Orada bahsettiğim STK’lar orada bahsettiğim ihtimali gerçeğe dönüştürmek üzere. Hayvanların insanlara açtığı ilk dava ABD’de yaşanacak. […]

  16. Olgun Matur avatarı
    Olgun Matur

    İnsanlar bulundukları çağa göre birtakım normlar çerçevesinde yaşarlar. Geçmişte insanlar üzerinde yapılmış ancak bugün yapılmasını talep edenin aklından şüphe edilecek deneyler vardır. Ve biz geçmişte nasıl böyle şeylerin yapılabildiğine hayretle bakıyoruz. Aynı şekilde belli bir zaman sonra günümüzde hayvanlara uygulanan bu zulümler de geçmişte kalacaktır ve biz bugün nasıl eski çağlarda yapılan insanlık dışı deneyleri yadırgıyorsak gelecekteki insanlar da eskiden hayvanlara şöyle zulümler yapılırmış diye yadırgayacaklardır. Tabi o zamana kadar milyarlarca hayvan istismar edilecektir.

    Son zamanlarda sadece tüketime karşı değil aynı zamanda tüketim yapan insanlara karşı da bir tiksinti geliştirdim. Tabi doğal olarak kendimden ve kendi tüketim alışkanlıklarımdan da(her ne kadar minimalist yaşasam da) bir parça tiksiniyorum. Hoyratça tüketmekte olduğum/olduğumuz bir çok şey var. Şu anda 3-12 yaş grubundaki çocukların çoğunluğu gün içerisinde saatlerce beyin gelişimlerine katkısı olmayacak şeyler izleyecek diye daha fazla kömür yakarak elektrik üretmek zorunda kalıyoruz. Bu da soluduğumuz havanın kaliesini düşürüyor, kanser vakalarının sayısını artırıyor. Sanırım bu ve benzeri yüzlerce örnek yazabilirim çünkü bu örneklerin çoğalmasını sağlayan, şuursuzca tüketim yapan milyonlarca insan var.

Görüşlerinizi paylaşın: