İstanbul’da otomobil sahibi olmak

Büyükşehirde otomobilin şart ve büyük konfor olduğu mesajıyla yetiştirildik. Olayın aslı sahiden öyle mi bir bakalım. İçi birini yakar, dışı başkasını.

Birkaç yıldır otomobilin bu şehirde nimet mi külfet mi olduğuna dair ciddi sorgulamalar içindeyim. Her Pazartesi 10:00’da MYK’da genel bir ekip toplantımız var. Bu sabah 08:45’te çıktığım yolda, 19 km mesafeyi alıp ofise vardığımda saat 10:15’i gösteriyordu.

Otomobil sahibi olmanın nimetlerini herkes sıralayabilir. Ben (nedense) pek bahsedilmeyen ama sahip olan herkisin ortak paydası olan külfetlerinden bahsetmek istiyorum bu sefer de (züppelik olarak algılamayın lütfen):

  • Vergi: Alırken ödenenden bahsetmiyorum. O zaten mantık dışı. Ama sahip olma maliyetinde ödenen vergi cidden düşündürücü. Hele hele benim gibi yüksek motorlu bir araç kullanıyorsanız (2500cc) kara kara düşündürücü oluyor.
  • Trafik Muayenesi: Yaptırması da dert, parası da cabası.
  • Egzost muayenesi: (nasıl yazayım diye epey düşündüm) Bu meseleye verilen önemi ceza oranıyla açıklamak mümkün değil. Uyduruktan da bir prosedürü var, o ayrı.
  • Otopark gideri: Hiç düşünülmez ama her sene ciddi bir miktar da buna gidiyor. Örneğin ben sadece ofisin oraya park edebilmek için ayda 175 YTL para veriyorum. Evimde otopark var ama yakında taşınacağım yerdeki otopark aylığı 300 YTL’den BAŞLIYOR! Sağda solda gittiğim yerde ödediklerimi saymıyorum.
  • Yakıt gideri: Bir şey söylemeye gerek var mı?
  • Bakım, tamirat, vs: Aracınızın markasına, modeline göre değişir ama araba dediğin durduğu yerde bile illa masraf çıkarıyor.
  • Kaza: Sürprizdir, gelir ve can acıtır. Cana da gelse dert, mala da.
  • Sigorta: Zorunlusu ayrı, kaskosu ayrı. Hele birincisi adı üstünde zorunlu…
  • Cezalar: İlla ki çıkar.

Bunlar ilk etapta aklıma gelenler. Daha da vardır elbette. Ama şimdi bütün bunlara ‘yeter’ desem ve her yere taksiyle gitsem aklıma gelen avantajlar:

  • Para cepte kalır. Zira hiçbir zaman günlük hayatımdaki mesafelere vereceğim toplam yukardakilere ulaşmaz.
  • Bütün taksiler benim: ‘sanal’ olarak da olsa sonuçta hepsi müşteri için birbirini yiyip duruyor (genellikle).
  • Park etme, park bulma, trafikte dur kalk yapma stresi yok. Daha ne olsun?

Üstelik metro, otobüs, metrobüs, tramvay, vapur da artık fena seçenekler değil.

Peki sevgili otomobilsiz okurlar; iş cidden böyle mi? Konforun üst kademesi taksiler diyelim; onlar böyle bana göründüğü kadar pürüzsüz mü?

Yorumlarınızı beklerim.


Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

8 yanıt

  1. Handem avatarı

    Otomobil sahibi biri olarak zaman zaman (yukarıda saydığınız nedenlerden dolayı) herhangi bir başka vasıta ile biryerlere ulaşmayı tercih ediyorum.
    Taksi örneğinden yola çıkacak olursak onların maalesef güvenirliği konusunda şüpheliyim. Günde 8 saatini trafikte harcayan bir şöförün aklından geçenlerin verdiği hizmetin kalitesine yansımaması mümkün değil. Çocuğum ile bindiğim araçta tanımadığım bir kişinin kullanış tarzına, üstelik emniyet kemeri olmaksızın (zira hepsi kılıf altına saklı), kendimizi emanet etmek zorundayız. Taksime lütfen diyorum, metroya bıraksam yanıtını alıyorum…
    Metro gerçekten rahat ve hızlı bir alternatif, ne yazık ki evden metroya oradan da gideceğim yere tekrar başka vasıtalar kullanmak zorunda kalıyorum… Çok derin bir konuya parmak basmışsınız Serdar bey. Maliyeti ne olursa olsun özel aracınızdan vazgeçmeyeceğinizi düşünüyorum… Haftasonunda aileniz ile ormanda yürüyüşe gidecek olursanız, sizi geri getirecek bir taksi bulamayacağınızdan endişe ediyorum.

  2. Burak Bayburtlu avatarı

    Yaklaşık 1 senedir düzenli olarak ulaşımımı arabayla sağlıyorum. Arabanın dezavantajlarını hafta içi gündüz yaşarken avantajını gece ve haftasonu yaşıyorum. Toplu taşımada az gelişmiş büyükbaş hayvanlarla aynı yerde ulaşım maalesef konforsuzluk da değil, hayati risk taşıyor. Nasıl mı? Vapurdan ya da minibüsten inerken itiş kakışta düşüp bir yerinizi kırabilirsiniz. Yeni çektiğiniz ve götürüp fatura olarak yatıracağınız 300 YTL yüzünden cüzdanınız çalınır ve siz sadece o parayı alsa üzülmeyecek olsanız bile kredi kartı, nüfus cüzdanı vs. çıkartırken hayatınız 1 hafta boyunca kararabilir. Taksi şöförü gittiğiniz yeri beğenmeyebilir ya da yol boyunca yolu size zindan edebilir. Alternatifler hiç iyi değil ama bu kadar insan buna rağmen araba kullanıyor çünkü çok rahat(fiziksel olarak)

  3. Burak Bayburtlu avatarı

    Sonradan şu da var: hem fiziksel hem de ekonomik olarak taksiden daha ucuza geliyor özellikle günde 3-5km’den fazlasını yaparsanız.

  4. Fatih Gül avatarı

    Yaklaşık 12 yıldır yoğun olarak toplu taşıma kullanarak işe/eve gidiyorum. Hepsi de öyle kısa mesafeler değildiler. Toplu taşıma araçlarını “otomobilden daha tehlikeli” diye tanımlamak benim hiç aklıma gelmezdi. Toplu taşıma araçlarının ve taksilerin belli başlı problemleri şöyle (aklıma gelenler tabi:) iett şoförü değilim.):

    1- Sabah ve akşam saatlerinde çok kalabalık olabiliyorlar. Tabii bu gittiğiniz yönle de alakalı.
    2- Hemen her yere otobüsle gidebilirsiniz fakat sefer saatleri bazı noktalarda çok uzun aralıklarla. Dolayısıyla toplantıya giderken otobüs kullanamazsınız.
    3- Bir otobüse bindiğinizde kaçta varacağınızı tam olarak bilemezsiniz.
    4- Halk otobüsleri hem içindekileri hem de diğer otomobil sürücülerini çıldırtabiliyor.
    5- Yeraltı ağı çok gelişmiş değil. Fakat Taksim’de yaşıyor Levent’te çalışıyorsanız hiç olmadığınız kadar huzurlu olabilirsiniz.
    6- Taksiciler bir garip. Şimdiye kadarki taksi deneyimlerimin %47’si kötü, %36’sı vasat, %17’si de süperdi diyebilirim.
    7- Kötü fakat neden kötü? Öncelikle yasak falan dinlemiyorlar. Trafik mrafik deyip sigaralarını yakıyorlar. İçlerinde yüksek sesli karadeniz müzikleri dinleyenlerine ‘farklı kişiler olduklarına inanamasam da’ çokça rastladım.
    8- Sigara içmiyorsanız en çok da bu sigara mevzuu rahatsız ediyor.
    9- Pervasızdırlar. “Havaalanına giden var mı?” diye bağırılır mı? Bağırırlar.
    10- Sanki bu işten para kazanıyor gibi değil de zaten o yöne giderken sizi hayrına gideceğiniz yere atıyormuş gibi davranırlar.

    Bu konuda kesin doğru diye birşey olduğunu düşünmüyorum. Ben Nişantaşı’nda çalışan Mecidiyeköy’de oturan biriyim ve benim için otomobil işe daha geç gitmeme neden olacak ve bir de üstüne üstlük yukarıda bahsettiğiniz masraflara neden olacak bir araç. Fakat Beylikdüzü’nde oturan biri için ise bakkala ulaşım aracı bile olabilir.

  5. Endorphene avatarı

    2001 model land rover almaya karar verdim ve sigortaımı aradım. “Bir araç alıyorum bir bakın bakalım kasko ne tutar” dedim. Kasko 2000 ytl civarında, vergi yıllık 1000 ytl civarında.

    Sonuç olarak araç aylık 250 ytl masraf ile kapının önüne park ediliyor. Eh aylık 250 ytl lik benzinde içer bu canavar.

    Bir evin kira bedeline denk bir masraf çıktı karşıma. Etichet mağazasında caterpillar bot 130 ytl, indirimde. 😀

  6. Hakan çinal avatarı

    Ben sonradan görme olduğum için 6 ay önce aldığım arabamla her yere gidiyorum toplu ulaşım 10 kat daha ucuz olsa bile …Muhtemelen 2 sene içinde can yakan cep yakan şeylerden doalyı 2 sene içinde toplu taşımayı tercih etmeye başlaycağım

  7. […] benzini, sigortası, kaskosu, beklenmedik aksilikleri derken aslında ciddi bir örtülü ‘sahip olma maliyeti‘nden söz ediyoruz.Bu semtte yaşamayı çok seviyorum. Başka bir semtte bu kadar mutlu […]

  8. […] benzini, sigortası, kaskosu, beklenmedik aksilikleri derken aslında ciddi bir örtülü ‘sahip olma maliyeti‘nden söz […]

Görüşlerinizi paylaşın: