Farklı zevklerin dayanılmaz ağrısı

Tutkularım, zevklerim hiçbir zaman normal, sıradan şeylere dair olmadı. Trendlere, akımlara, moda olan şeylere karşı hep uzak durdum; hatta çoğu zaman karşı çıktım. Sırf başkalarına benzememek için takım tutmadım, kendimi bir partiye yakın hissetmedim, oy kullanmadım, hiçbir derneğe üye olmadım, kulübe yazılmadım. Hiçbir mezuniyet partisine katılmadım, yıllıklarda bile yer almaktan kaçındım. (normalin bu olduğu iddiasında…

Tutkularım, zevklerim hiçbir zaman normal, sıradan şeylere dair olmadı. Trendlere, akımlara, moda olan şeylere karşı hep uzak durdum; hatta çoğu zaman karşı çıktım. Sırf başkalarına benzememek için takım tutmadım, kendimi bir partiye yakın hissetmedim, oy kullanmadım, hiçbir derneğe üye olmadım, kulübe yazılmadım. Hiçbir mezuniyet partisine katılmadım, yıllıklarda bile yer almaktan kaçındım. (normalin bu olduğu iddiasında asla değilim)

Benim hep kendime has küçük bir dünyam oldu.

Çizgi romanlarım, kitaplarım, dünya haritalarım, masa oyunlarım, action-figürlerim, kurşun askerlerim, robotlarım, resimli ansiklopedilerim, game watch’larım, oyun kartlarım, film koleksiyonum, elektronik devre setlerim, mikroskobum, teleskobum, bilgisayarım vs…

Şimdilerin geek-nerd olarak sınıflandırdığı kültürüne dair ne varsa, çoğu benim ilgi alanıma girdi. Ama ilginç bir şekilde hiçbir zaman bunları tüketen benzer kişilerle de ilgim olmadı. İddia ediyorum MTG kartlarıyla ilgili Türkiye ölçeğinde iyiyimdir  ama hayatımda bir kere oturup biriyle oynamış değilim. Türkiye’de bu oyunlar nerede oynanır, onu bile bilmem. Örnekler böyle uzar gider.

Ne var ki tutkunu olduğum hemen her zevkin Türkiye’de ne kadar pahalı, özveri ve takip isteyen şeyler olduğunu hep gözlemleme fırsatım oldu.

Bizde çizgi-roman satmaz, alternatif dergiler yaşamaz, farklı mekanlar ayakta kalamaz. Özel zevkler her zaman inanılmaz bütçeler ayırmanız gereken şeylerdir ilginç bir şekilde.

Science Fiction Bokhandeln / Stockholm
Science Fiction Bokhandeln / Stockholm

Dünyanın birçok yerini gezdim, tozdum. Ama bizdeki bu durumun yansımasını hiçbir başka ülkede görmedim. Hemen her yerde alternatif / niş hayatlar için gayet popüler, nispeten ucuz ve her zaman ulaşılabilir ortamlara bulmak mümkün. Bu yazıyı yazarken bulunduğum İsveç / Stockholm’de tesadüf eseri keşfettiğim bir dükkan bunu bana tekrar hatırlattı.

Üç katlı bir mekan içinde belki hayatımın sonuna kadar okumak, seyretmek, dinlemek, oynamak ve yapmak istediğim her şeyi buldum. 3 şehirde şubesi olan bir zincirmiş meğer Science Fiction Bokhandeln.

Bizim diyar Seda Sayan, Posta gazetesi, Var mısın yok musun ve Lucca dünyası. Hayatımıza yeni kisvesi altında giren şeylerin ne kadar sıradan, bayat, eski ve sabun köpüğü olduğunu bilmek çok acı veriyor (bana). Dünya bu kadar küçülmüşken hem de.

Burjuva sınıfı mıdır bizdeki eksiklik, düşünmüyor değilim. Gözümün önüne gelen lümpenlik oluyor sadece nedense.

Bilmem çok mu acımasızım?


Yayın Tarihi:

Kategori:


Yorumlar

10 yanıt

  1. Muge Cerman avatarı

    Üstadım,
    Her satırını keyifle okuduğum bir yazı yine. Aynı duyguları yaklaşık 9 yıl önce Boston’un ara sokaklarından birinde Forbidden Planet’in çevrimdışı şubesi tadında bir dükkan bulduğumda hissetmiştim. Yıllardır oğlumun Star Wars figürlerini saklarım, bilim kurguya tutkunum, hatta arada yazdığım gibi gençlik yıllarımda en büyük hayalim bir ufoya konuk edilmekti 🙂 Söz ettiğin pahalı mekanlardan biri Reasürans pasajındaydı ve raflarda bulunanları okşayıp sevip rakamları ulaşılmaz olduğu için kös kös dışarı çıktığımı da hatırladım. Teşekkürler Üstad, yazdığın ve paylaştığın için.

  2. sinan işler avatarı

    “Farklı zevklerin karın ağrısı”
    benim söyleyeceğim başlık bu olsun farklı olmanın sanki delilikmiş gibi kabul edildiği ülkede bu söyledikleriniz az bile…

  3. Özgür Uçkan avatarı

    hissiyatıma tercüman olmuşsun. hiç de acımasızlık filan değil. durum aynen böyle.

  4. psishikceviz avatarı

    “Beyaz x” tabir edilen, her ulusun krem tabakası diyebileceğimiz kesimler arasında en cahiline sahip olmamızdır, niş zevkleri paylaşan insanların azlığına sebep. Bu durum,yakın zamanda bir araştırmayla da belgelendi. önyargılı,okumayan, son derece sabit fikirli bir okumuş(!) kesimimiz var. Galiba okullarda eğitim olmadığından, sadece öğretim yapıldığından böyle oluyor.

  5. Vadi Efe avatarı

    Soruyu hem sorup hem de cevabını vermişsiniz: Bu tür “niş” organizasyonları ayakta tutmak bir sorundur. Kısacası bu ekonomik bir problem. İsveç, ABD gibi ülkeler ile Türkiye’yi karşılaştırmak yanlış olur. Bu gibi ülkelerde “hobi”leri için para ayıracak insan sayısı/oranı Türkiye’den kat kat fazladır. Buna bağlantılı olarak bu kitleye hitap eden ve ayakta kalabilecek işletme/organizasyon sayısı da az oluyor. Fakat son 5-10 senede internet üzerinden alışveriş gibi alternatifler türedi pek tabii. Hobilere erişim kolaylaştı. Ayrıca o “burjuva” sınıfı da büyüyor, her yeni jenerasyon kendi zengin kesimini oluşturuyor. Bu durumda ise şöyle garip bir ikilem oluyor: Para kazanan meşgul insanlar hobilere vakit ayıramıyor. Sonuçta ise “parayı bulmuş” olan kitlenin çocukları bu tür hobilere ilgi duyabiliyor, maddi bir sıkıntı olmadan.

  6. Murat Buyurgan avatarı

    “Uzun kuyruk” bize göre bir şey değil galiba..

  7. Sedat Sönmez avatarı

    Vadi Efe’nin dediği gibi bu durumun sebeplerinden biri ekonomik problem… İsveç ve ABD’de yaşayan insanların alım gücüyle bizimkisi arasında büyük uçurumlar var haliyle. 3. Dünya ülkesi diye acımasızca eleştirmek ağır olur belki Türkiye’yi, ama maalesef söz konusu ”hobi” olduğunda 3. Dünya ülkerinden farksızız.

    Serdar abinin de takip ettiği 2 güzel hobinin, Magic the Gathering ve çizgi romanların, takipçisi olarak alım gücünün zayıflığına ek olarak karşımıza çıkan en büyük problemin olağanüstü “Türkiye Gümrük Vergileri” olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye’deki Magic ve onun gibi bir dolu strateji kart oyunlarının hakemliğini, distribütörlüğünü yapan Yusuf abi – Yusuf Kemal Vefa – daha bir kaç gün önce ÖTV’nin kapsadağı ürünleri belirten yasada açıkça ”Magic the Gathering, Pokemon ve Yu-Gi-Oh gibi oyunların…” ibaresinin yer aldığını söyledi. Magic’ten örnek verecek olursak Almanya’da bir adet booster pack fiyatı €4 iken bizde 12.5 TL… Sadece ÖTV’nin kalkması bile bir booster pack’in fiyatını 8 TL’ye kadar inmesini sağlayabiliyor. Her hafta draft yapan Magic oyuncusunun bu paketlerden 3 adet satın almak zorunda olduğunu düşünürsek bu ülkede hobi sahibi olmanın ne kadar pahalı, hem de çok pahalı, olduğunu görebiliriz.

    Çizgi roman hususuna gelince fiyat konusunda bir sorun yok bence. Çünkü fasikülleri ABD satış fiyatlarından satın alabiliyoruz. Üstelik 2 adet dükkandan – gerçi Gerekli Şeyler ürün getirmede ve getirilen ürünleri almaya gelmeyen abonelerle ilgili sorunları vardı en son – aylık çizgi roman satın alabiliyoruz. Neyseki bu konuda fazladan vergi ödemek zorunda kalmıyoruz. Gene aynı şekilde fantastik ve bilimkurgu romanları konusunda da en azından İstanbullular olarak pek bir sıkıntıda değiliz. Yerli ve yabancı roman edinebiliyoruz, abartı paralar ödemek zorunda kalmadan. Ama tüm bunlar ne yazıkki İstanbul sınırları içerisinde bu kadar kolay… Daha güneye gittikçe zorlaşıyor ve doğuya doğru gittikçe de sıfırlanıyor. İnsanların bilinçlenmesi bile gümrük, vergi gibi olaylar yüzünden yetersiz kalmış oluyor ne yazık ki.

    PS: Serdar abi Türkiye’deki Magic’ciler nerede bilmiyorum demiş. Ben hemen o yerin haberini vereyim. Türkiye’deki Magic’ciler her hafta cumartesi günleri öğlen 13’ten itibaren Kadıköy Moda’daki Oyun Mühendisi Cafe’de draft yapmaya, Magic oynamaya başlarlar. Kendisi bir cumartesi günü bu saatlerde uğrarsa Oyun Mühendisi’ne Magic oynayan – son zamanlarda epey bir kalabalık – bir kitleyle karşılaşacaktır. Büyük turnuvalar ise Lamartin Caddesindeki Lion Otel’de yapılmakta… Kartların yanında olmasa bile bir gün uğra abicim, biz sana deste veririz 🙂

    http://oyunmuhendisi.com
    http://www.mtg.gen.tr/forum

  8. Halis Sazan avatarı

    Mekan doğru, tespit doğru… Lumpenleşme kültürünü eleştirirken acımasız olmak lazım. Az bile..

  9. Umut Çetinkaya avatarı
    Umut Çetinkaya

    https://hizliresim.com/jqV7bW O zamandan bu zamana bir şeyler değişmiş galiba. Bu arada, alternatiflerin yaşayamamasının nedenleri bence:

    Muhafazakarlık
    Maddi anlamda yaşanan kıtlık
    Cahillik ve sonuç olarak “farklı”ya, “yeni”ye karşı olan korku, dolayısıyla düşmanlık.

    Ancak üçüncü nedenin var oluşunda siz ve sizin gibi orta-üst gelirli ve bilgi birikimi oldukça yüksek kişilerin payının oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum. Nedenini sorarsanız, size bir soru ile cevap vereyim:

    Herhangi bir çıkarınız olmadan, hiç Anadolu’nun adı sanı bilinmedik bir köyüne gidip oradaki insanlar ile sohbet ettiniz mi, onlara bir konuşma yaptınız mı?

    Bu soruyu sormamın nedeni, klasik bir öğretmen edasıyla, “Benim tuzum kuru. Benim gücüm yettiğince ben iyi bir hayata sahip olup çocuklarıma da iyi bir hayat sağlayacağım.” minvalindeki konuşmanızı yapmanız; ve fakat bunu yaparken belki de kendinizle yüzleşmemiş olmanızdır.

    Yine 2. sebep ile bağlantılı olarak, ve bugünün dünyasında “mavi yakalı” olarak adlandırılan insanların yaptıkları “iş”lerin aslında “iş” değil, “hayat kontratı” olduğunu düşünüyorum. Bu sebepten dolayı o insanlar zaman ve para sahibi değiller, kitap, dergi, film, belgesel, tiyatro, heykel ve sair sanatlar ve bilim, teknoloji gibi konulardan haberdar olmaları da bu iki sebepten dolayı mümkün değil. Birilerinin onlara yol göstermelerine muhtaçlar ve onlara yol gösterebilecek olan sadece ve sadece sizlersiniz. Bence bu durumun farkındasınız; ancak aynı Beyoğlu’ndaki mekanların kapitalizm ve bürokrasi yüzünden kapatılmasına ses çıkarmamanız gibi, buna da ses çıkarmıyorsunuz, “Su akar da yolunu bulur.” diyorsunuz belki de içten içe.

    Bu sebeplerden ötürü de en çok size kızıyorum.

    Herhangi bir şekilde (imla, üslup…) bir yanlış yaptıysam en içten özür dilerim şimdiden. Bir köyden kente göç etmiş, kentte de işçi olarak çalışmış bir anne ve bir babanın kendi hayatının onlarınki gibi olmasını, doğal olarak ve hiçbir insanın istemeyeceği gibi, istemeyen ve bunun için de, ve imkanlar dahilinde, sürekli okuyan, araştıran, bilgi edinmeye çalışan oğlu olarak haddimi bilip bunları yazmamalıydım, biliyorum. Ama yazdım işte.

    Saygılarımla

  10. Umut Çetinkaya avatarı
    Umut Çetinkaya

    Bir de merak ettiğim ve son zamanlarda kafamda dönüp duran bir soruma da cevap verebilirseniz bundan büyük bir memnuniyet duyarım. Soru şöyle:

    Ben 20 yaşında bir gencim. Bu dünyada benimle aynı yaşta ve hatta benden daha küçük olup da benden herhangi bir konuda daha yetenekli binlerce, hatta milyonlarca insan var mı? Var. O halde ben neden yaşamalıyım sizce? Sonuçta benim yerime geçebilecek binlercesi var. Yaşama niye tutunayım ki? Motivasyonum ne olabilir?

Görüşlerinizi paylaşın: